-
oysa
Büyük bir kelimedir. Oysa… İçinde açıklama, kırgınlık, pişmanlık,
hayret,
küskünlük ve daha bir dolu duygu barındırır.
Bazen tek başına koca bir paragrafı açıklamaya bile yeter…
“Oysa” dersiniz…
Oysa;
“böyle değildi başlangıçta,”
“beni sevdiğini söylüyordu,”
“başaracağından emindi,”
“çok güveniyordu kendine,”
“yağmur yağmayacak, bir değişiklik olmayacak, verilen sözler tutulacak
demişlerdi,”
“burada olacağını söylemişti;”
“yapabilirim, yetişebilirim, toparlayabilirim sanıyordum,”
“çok uzak değil diye düşünüyordum,”
“başka türlü hayal ediyordum,”
Başına getireceğiniz her “oysa” anlaşılır bir burukluk taşımaktadır
okuduğunuz şu cümlelerde…
***
Ölüm oracıkta duruyor, kapının kıyısında.
Kimine 80 yıllık bir renkli ömür veriyor, kimini yirmisinde alıyor.
Oysa…
Oysa herkes hiç ölmeyeceğini düşünerek yaşıyor.
Bu yüzden hiçbir yere götüremeyecekleri “taşınmazlar” için diş biliyor,
tırnak bileyliyorlar.
Bu yüzden hiç sakınmadan nefret ve öfke kusuyorlar.
Bu yüzden sadece kendilerine bakıyorlar, “iç” lerine hiç göz atmadan…
***
Oysa kısacık hayat.
Kendisine verilenin nasıl alındığını anlamıyor bile insan…
Bugün bir düşünsenize; üç ay önce, beş yıl önce, yirmi yıl önce ne
düşlemiştiniz?..
Neler kurmuştunuz, ne çiçekler sipariş etmiştiniz ömrünüzün en güzel
bahçesi
için…
Görüyor musunuz “oysa” ne yaptınız kendinize?
-
Ben ölecekmişim gibi yaşıyorum ve aklıma ne gelirse hemen yapıyorum:)
-
Ben Sen Değildim , Sen Bendeydin
Gecenin kör karanlığında yapılan bir iç yüzleşme ve sonuç...
Bu gece kendimi bulmalıydım. Gecenin ilerleyen saatleri. Oturdum balkona...Sessiz ve serinden bir rüzgar esiyor.İçim dolu, duygularım gelgit yaşıyor. Kendimi tanıyamıyroum...Daha önce tanıyormuydum acaba? Muamma.
Yaşadıklarım benim seçimim mi? Yargılıyorum kendimi. Avukat benim, hakim de ben. Kuruldu bir mahkeme. Beynimle kalbim karşı karşıya. Başladım çocukluğumdan sorgulamaya.
Sordu avukat:
-Mutlu muydun çocukken?
Cevabım yoktu verecek. Sustum. Kalbim susma anlat dedi, beynim galip geldi. Sustum.
Avukat sordu:
-Bugüne kadar iyi diyebileceğin ne yaptın?
Beynim savunmaya geçti.
-Ailenin istediği gibi biri oldun. Okudun, üniversiteyi bitirdin. İyi bir iş buldun. Hiç bir suç işlemedin. İyi bir vatandaş oldun. İnsanlara yardım ettin.
-Ya kalp, sen ne diyorsun?
Durdu bir süre öylece. Baktı karanlığa. Esen rüzgarı hissetti, gözleri doldu. Bunu yapmak istedi ve beyin bunu yapmak zorunda kaldı. Demek ki söz geçirebiliyorum beynime. Herşey mantık değilmiş demek ki...
Duyguları sel oldu. Dökmeliydi içini. Bu fırsat bir daha geçmeyebilirdi eline.
-Ben hiç yaşamadım şimdiye kadar. Ne dedilerse onu yaptım, doğru olan bu sanıyordum. Ama hep eksik kaldı bir yarım. Bensiz yarımdın sen! Duyguların ben de saklı kaldı, taşıyamıyorum artık.Sevilmedin hiç, belki hiç sevmedin de! Yaşadıkların senin karşındakinde görmek istediklerindi. Bakmadın benim gözlerimle, dinlemedin beni. Sevdiğini sandın, sevgi aradın yıllarca. Hep hüsran oldu sonu. Anlatamadım sana. Üzüldün. Acıttın beni. Hırpaladın kendini. Nedenlerin hep cevapsız kaldı. Yanlış soruları soruyordun oysa! Farkında değildin sadece.
Sevgi bendim. Göremedin beni. Beynin iyi birisin desede inanamadın ona, çünkü yarımdın biliyordun. Ama nedeni yoktu sana göre. Vardı nedeni.BENDİM!
İhmal ettin beni. Duygularını dinlemedin. Kaçtın savaştan, kendinden. Erteledin yüzleşmeyi. Kabul et artık beni.
Aradığın sevgi içindeydi. Yanlış yerlerde , yanlış kişilerde aradın. Kendini sevmelisin. Seni benden daha fazla seven olmaz ki. Seni incitmem, bilirim ki ben de incinirim o zaman.
Sana zarar veren başkaları değildi. Yalnızca sendin! Aç gözlerini, bak benim gözümle dünyaya. Ne gördün? Yoğun ve karmaşık duygular yumağı değil mi? Sen değerlisin benim için. İnkar edemezsin varlığımı. Sev kendini...
Hatırlıyor musun? Bir tren yolculuğundaydı. Ayrılmıştın sevdiğim dediğin kişiden ve memleketinden. O zaman da kaçmıştın. Sevilmediğini görmek, bilmek, umutsuzca ağlamak, konuşamamak, kilitlenip öylece kalakalmak. Söz geçirememiştin beynine. İşte hissettiğin bendim o zaman !
Kapat gözlerini , kulaklarını ve beyninle yapabileceklerini. Beni gör içinde. Bak burdayım!
Kalbinle gör dünyayı, çoğu insan yapamasa da.
Avukat sustu, hakim de.
Ayağa kalktım. Baktım karanlığa, dinledim sessizliği, gördüm kalbimle.
Anlamalıydım.
SONSUZLUĞUN ÖTESİ İÇİMDE!
alıntıdır...
-
eline emeğine sağlık hocam ama son günlerdeki üzüntünüzü anlıyorum emeğinize sağlık
-
-
Bu gün bir başka açtım gözlerimi, bir başka kalktım yataktan, bir başka açtım penceremi.
Bu gün bıraktım, geride kalanları, kalması gerekenleri, yalanları, söylenenleri, aslında bildiğinden de net olanları, anlamadığım sanılan tüm zincir bozan oyunları. Eşeği sağlam kazığa bağlamanın ne demek olduğunu da öğrettiler.
Bu gün anladım ki, yüklediğin tüm yanlışların özü sende var… bu gün anladım KOCAMAN SAHTKAR kim…
Bu gün bambaşka güldü gözlerim, görülmesi gerekenlerin bilinmesi gerekenler olmadığını, bir yüreğin aslında küçücük olduğunu, taşıdığı maskeden bitap düşmüş olduğunu, aslında en çok kendini yorduğunu, bu sebeple de yanında olanlara hiçbir şey veremeyeceğini… Kendinden nasıl da kaçtığını, sahtekârlığın aslında ne olduğunu, tüm surları kuşatılmış köşeye sıkıştırılmış bir imparator edasıyla kendini kandıranları da anladım…
Ne çok suçlamışım kendimi, ne çok üzerime almışım hayatındaki yanlışları, mantık dolu cümlelere kanıp…
Sen sen olamamışken, ne büyük hata etmişim sana bilmediğin, teninde kaşıntı yapan sevgiyi vererek… Anladım ve bildim ki, kendini mükemmel şekilde kandıran şizofren beyinlerin zararı sadece kendilerine. Anladım ki hayat, mutsuzların yanında güneşsiz..
Denklem basit ve net…
Ne kalem ne kâğıt demiş üstat.
Bilinmediklerinden kurtulduğunu sandıkça eziyetsin insanlara, peki neden zorlamaktasın o yüreğini, neden olmuyorsun kendin? Öğrettiklerini uygularken ne çok zorlanıyorsun fark ettin mi? Belki de bu yüzden gülmez yüzün uyandığında en güneşli sabahlara. Yorgun bir zihin ve ağır bir maskeyle yürümek zor olsa gerek. Belki de bu yüzden solgun tenin ve gülüşlerin kırgın, en çok kendine, belki de hiç bilmediğin bir sahnede sana uymayan bir rolü oynamak için harcadığın enerji sebeptir kronik mutsuzluklarına…
Ne kedi ne ciğer, ne de asmada ki üzüm…
Oysa herkes gülerken görmekte, coşkularla görmekte… Akşam olup dört duvar yalnızlık çökünce sen ve sen kaldığında, neler olduğunu kim bilir? Oysa kalbin mutsuzluk pompalıyor her zerrene, 4/1 insanlar girip çıkarken hayatlara, unutmak olmaz ne isen onu yaşarsın ve hayatına çekersin denklemini…
Özgürlük denilen, özgürlüğün en tende olan halidir, önce kendine dönmektir, KENDİNİ SEVMEKTİR… Kimselerden görmediklerini kendine verme çabasında kaybettiklerine dönüp baktığında, cilt cilt kitapların olacak torunlarına bırakacağın, mükemmel işleyen zihnin en süslü cümlelerle kandırmazsa seni senden önce tabi…
Dönüp bakmak gerek kendimize; nedenler niçinler nasıllar sorulup bulunmalı, hak ettiğimizi yaşadığımızı, layık olduğumuzu bulduğumuzu.
Hep mi karışır elma ile armut, demeyi de unutmamalı…
Bu gün esaret zincirlerimi kırdım, tamamen özgürleştim…
Bıraktım tüm detone tınıları, es’i olmayan melodileri, okunmayan kitapları… Bu gün elimin en tersiyle ittim, tozlu maskeleri…
Yaşantım, hayatım, nefes alıp verişlerim, yalanlarla süslenmeyecek kadar berrak…
Tez haber salına, tellal çıkarıla, fetret devri sona erdi…
Bu gün hayatına bak, hayatındaki insanlar layık olduklarındır… Sen geliştikçe layık olduklarının hayatına gelmesi adına tüm tozlu bezler çekilir giderler…
Maskesiz yaşanılası hayatlar dileğiyle…
ALINTIDIR
-
oysa hayat son ana kadar süprizlerle doludur....
-
oysa.......................................................................
-
üçünüde daha önce bi sitede okumuştum...
Özellikle oysa çok güzeldi okudugum siteden sırf o yazı ya tşk etmek için üye olmuştum...