-
Nizip’e Aşık Olmak
Nizip’e Aşık Olmak Çocukluğumun geçtiği taşına toprağına âşık olduğum Şehir olan Nizip…
Sana yazılan her yazı senin o güzelliğini anlatmaya yetmez. Hani şair ne güzel demiş kelimelerimin kifayetsiz kaldığı an’da gözlerime bak onlar sana her şeyi anlatır diye işte bende sana bakıyorum Nizip… Nizip’le ilgili tüm görüntüler beynimde uçuşmaya başlıyor...
Kışı ile yazı ile unutamadığım Nizip…
Kışları tandırın içinde, sobanın üstünde pişen çayı ve belediyenin köşesinden babamın aldığı kestanelerin pişerken çıkardı çat çat seslerini şimdi hatırlayıp derinden ahhh çekiyorum.
Kışın fırından ateş alıp mangala birazda hazvel(çeltik odunun preslenmemiş hali ) koyduktan sonra dışarıda kayılmasını beklemesi bile güzeldi. Ve tandırda otururken ateşin verdiği rehavetle uykuya dalmak ve nenemin; “oğlum bak bu tandırın içinde uyuyorsun ama dikkat et seni zehirlemesin” demesi hala kulaklarımda.
Kışın en sevdiğim yanı, geceleri ailece oturup nenemin yıllanmış şarap gibi tatlı gelen hikâyelerini dinleyerek hayallere dalmak ve damat dürümü diye bizi kandırıp zorla yemek yedirmesi idi : )
Ve okula giderken hocamızın bak Gökhan evden gelirken odun getirmeyi yine unutma demesi ve benim de hep unutmamJ ve arkadaşların odunlarından birkaç tane ödünç alıp hocayı kandırmaya çalışmam…
Kışın o soğuğunda dışarı çıkıp arkadaşlarla külle(misket) oynamak çok hoşuma giderdi. Külleri kör Ahmet'ten alırdık. Hani şu işyeri defter kokusu ile dolu olan kör Ahmet'ten…
Sonra o küllerle yeni külleler kazanmak için dizlerimiz yerlerde üstümüzün kirlenmesini hiç düşünmeden sanki dünyanın en ciddi işini yapar gibi arkadaşlar oyunlar oynamamız, utmamız(kazanmamız),utulmamız… Ve eve geldiğimde annemin “bu üstünün çamuru ne gözü kör olmayacası demesi : )”
İstasyon mahallesinde tren garının bulunduğu yeri bilmeyen yoktur işte orda benim küçüklüğüme damgasını vuran futbol aşkına orda başladım ve bu ÖSS sınavının varlığını anlattığım güne kadar devam etti. İşte o sahada her Pazar mahalleler arası turnuvalar düzenlenirdi. Ama bu turnuvalar öyle düzenleyen organizatörler yoktu:) zaten koskoca Nizip’te top oynanacak birkaç yer vardı istasyonda bunların en fiyakalısıdır çünkü çam kokusu ve birazda çim sahaya benzeyen bir görünümü vardı…
Birde yağmur yağdığı zaman bakın o zaman bizim keyfimize herkes hastalana kadar oynardı. Artık istasyondaki bekçi amca bizim daha çok ıslanmamız için hadi evinize deyip bizi kovalaması ile o gün biterdi ve evde yiyeceğimiz fırçayı düşünmeye başlardık yani dünyaya dönüş zamanı gelirdi bunu niye mi diyorum çünkü çocukların hayatında oyunun ayrı bir yeri vardır onları hayattan soyutlar ve oyunu çok ciddiye alırlar.
Ve kışın bitmesi ile o Nizip’in kavurucu sıcakları başlardı ve Nizip de artık gelenek haline gelen sahre(piknik) anlayışı başlardı.
Pazar günleri ailece eniştemin kamyonun kasasına karpuz gibi düzülürdük : ) karpuz niye mi diyorum çünkü Karpuzatan’a giderdik. : )
Bu piknik alanının isminin nerden geldiğin hep merak etmişimdir.
Babamın anlattığına göre Karpuzatan da bulunan pınarın çıktığı yere eskiden karpuz atarlarmış su o kadar basınçlı çıkarmış ki karpuzu bile fırlatırmış bundan dolayı Karpuzatan derlermiş. Bizde bir gün ortaokulda arkadaşlarla okuldan kaçarak bu pınara gittik ve birde karpuz aldık deney yapacağız güzelim karpuzu mıntar ettik orda: ) meğerse babamın eskidendi kelimesini hiç anlamamışım.
Karpuzu pınara atıyoruz tık yok sonra tekrar alıp atıyoruz yine tık yok sonunda dayanamayıp öyle bir öfke ile atmışım ki karpuz pınarın içinde bulunan taşların birisine çarparak parçalandı : ) tabii arkadaşla o kadar yolu sıcakta yürüyüp bu karpuzu taşımıştık hayallerimiz suya düşmüştü : ) Ama okuldan kaçıp güzel bir deney yapmış olduk “suyun kaldırma kuvvetini ölçtük” ama pınar çok güçsüzmüş kaldıramadı : )))
Piknik dedim de Fırat'ı da unutmamak lazım.
Fırat da piknik yapmak bir ayrıcalıktır çünkü Karpuzatan'ın Antep organize sanayisinden gelen kokan suyuna inat buz gibi, termemiz akan bir suyu vardır. En önemlisi taşları pike yaptıracak bir alanı var.
Fırat da piknik yapılacak çok güzel koylar vardır bu koyları bilen bilir. Ancak dikkat etmek lazım o alanda balık gibi rakı şişesine düşmüş kişiler olabilir : )
Dediğim gibi Nizip’in kışı da güzel Yazıda ama şuan ben bunlardan uzak olsam da hayali bile yetiyor bana…
Nizip’ten ayrı olmak çok zor gelir bir Nizip aşığına…
Yaban ellerde sokağa çıktığınızda bir tanıdık yüz arar hale gelirsiniz ve o an anlarsınız ki burada tek dost yüz hemşerilerimizdir onları da bulabilirseniz.
Bakın büyüklerimiz ne hoş demiş “ bir yiğit gurbete çıkmadan vatanın ve baba ocağının kıymetini bilmez” diye.
Gelecekte eğer bir öğretmen olarak gelirsem Nizip’e mümkünse hiç çıkmayacağım bir daha gurbete çünkü insan büyüdüğü topraklardan ayrı kalması kurşun yarasından beter geliyor. Her dakika özlem çekersin dayanamaz gidersin memleketine tam alışırsın tekrar yol gözükür. İşte o anda tekrar başlar özlem…
Size sesleniyorum Nizip’te olanlar kıymetini bilin Nizip’in ve yarın benim içinde bir tane nohut dürümü yiyin : )
-
gökhan yine döktürmüşsün gerçekten daha dün konuşuyorduk bir abimiz dediki; iki yerin alışkanlığı bağımlılık yapar biri Nizip diğeri istanbul buralarda yaşamaya alışanlar başka yerde yaşayamaz gerçektende öyle değil mi? bir başka Nizip'in suyu ve havası...
-
gökhan yazıların için ve duygularını bizimle paylaştığın için çok teşekkürler, anlattığın olayların çoğunu bende küçüklüğümde yaşadım, ama zaman git gide değişiyor ve malesef çocukluk anılarımızı ve hayallerimizi artık göremeyecek duruma geliyoruz.
bir Nizipli gerçekten memleketinin taşına toprağına, havasına suyuna, herşeyine aşıktır. memleketimizin kıymetini şimdi bizler bilelim ve ilerde de yeni nesillerimize çocuklarımıza bu memleketin kıymetini bilmesini öğretelim...
( zaten sabah nohut yemiştim bari senin için yemiş olayım :) )
-
Sevgili gökhan teşekkür ederiz hislerimize tercüman olduğun için.Zaten insan her ayrılıkta hasretlik denen duyğuyu tekrar tekrar yaşamıyormu?Selamlar
-
İstasyon mahallesinde tren garının bulunduğu yeri bilmeyen yoktur işte orda benim küçüklüğüme damgasını vuran futbol aşkına orda başladım ve bu ÖSS sınavının varlığını anlattığım güne kadar devam etti. İşte o sahada her Pazar mahalleler arası turnuvalar düzenlenirdi. Ama bu turnuvalar öyle düzenleyen organizatörler yoktu:) zaten koskoca Nizip’te top oynanacak birkaç yer vardı istasyonda bunların en fiyakalısıdır çünkü çam kokusu ve birazda çim sahaya benzeyen bir görünümü vardı…
Birde yağmur yağdığı zaman bakın o zaman bizim keyfimize herkes hastalana kadar oynardı. Artık istasyondaki bekçi amca bizim daha çok ıslanmamız için hadi evinize deyip bizi kovalaması ile o gün biterdi ve evde yiyeceğimiz fırçayı düşünmeye başlardık yani dünyaya dönüş zamanı gelirdi bunu niye mi diyorum çünkü çocukların hayatında oyunun ayrı bir yeri vardır onları hayattan soyutlar ve oyunu çok ciddiye alırlar.
(((((ALINTI )))))
komşu iyi analiz etmiş emeğine sağlık
-
Sevgili Gökhan, şiirle destekli değişik bir yoruma ne dersin? Yazında Fırat'ta taş sektirmen geçince dayanamadım da!..
SU KIRILDI, GÖZ KIRPTI
Gezmişim
Yorulmuşum
Durmuşum
Oturmuşum
Güneşe uzak
Günbatımına yakın
Yaşlıca bir söğüt ağacının
silik, uzun
yıpranmış bir şemşiyeyi andıran gölgeliğine
Avuçlarımda göz boncukları
Avuçlarımda allı-morlu çakıl taşları
Avuçlarımda -çocukluğumda bulamadığım kadar çok-
süngel taşları
Atıyorum
Saçıyorum
Savuruyorum
Tek tek, birbiri ardıncaFırat'ın derin durgunluklarına
Kırılıyor
Halkalanıyor
Suya yansıyan doğa
Bakıyorum
Hayretliyorum
Su kırıldıkça
Su halkalandıkça
Coşkulu bir sevinç kaplıyor yüreğimi
Göz göz oluyor kırılan halkalar
Suda gözlerin oluşuyor, yar
Göz üstüne göz kırpıyorsun bana
Hasretli, sevecen, devetkâr...
Mayıs. 1974 Kemal Cengiz
-
deyerli gökhan öyle yazmışsınki ben admin olsam kapatırım bu foromu ,kimse yorum yapmasın bu foruma çünkü o kadar yalın o kadar sade o kadar güzel olmuşki anlatamam ama bunları Nizip ten kopanlar bilir orda hergün rutin yasananlar şeyler biz gurbettekiler için o kadar mükemmel ki kelimeler anlatmaya yetmez
helal olsun; yozlasan gençlik te acaba varmı diyodum geçmisine baglı ana baba sayan ,ama bu sitede çok anlasılan bu dedigimden bizimle berebar ölmemiş sitede olanların % 40 benden küçük resmi olanların çogunu tanıyom olmayanlarıda görsem tanırım biz orhan çelik le yasıdız asagı yukarı
diyecegim su bu memleket admin ler hakanlar biliciler gökhanlar huzeyfeler osmanlar Nizipli memet ler ve niceleri oldugu sürece sırtınız yere gelmez bakın hele yirmili yaslarda kanı deli akan bir adamın , gencin yazdıklarına bakın özlemine bakın varmı böyle bir gençlik varmı böyle memleket sevdalısı sizleri taktir ediyorum ailelerinize tebrik ediyorum
NOT: benim iki oğlum var biri SETTAR PAŞA diyeri MİRAÇ EFE ben onlar için nizibe dönmek istiyordum ana tereddütlerim vardı artık kalmadı
yeşil memleketin beyaz olarak yasayan insanları
NİİİİİİİİİİİZZZZZZZZZZZZZZZZZZİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPP i seviyorum
-
İNŞAALLAH BİR GÜN TEKRAR BİR DAHA ÇIKMAMAK ÜZERE DÖNERİZ M.KÜÇÜK. BURSA
-
Gökhan herşey güzel hoş yazı harika ama bence aşık olduğun Nizip değil Nizip'te yaşadığın çocukluğun. Ortaokula başlamamın ardından Nizip'e sığmaz oldum. Orta okulu biliyorsun beraber okuduk. Yaşadığımız sıkıntılı günleri hiç unutmadım. Çapulcuların sopa ve kesici aletler bizi kapıda beklemesi, Kendilerini Polat Alemdar sanan *****ların üzerimize üzerimize gelmesi, Nizip'te yaşanan maddi sıkıntının bizlere yansıması ve günlerimizin değil ayların yılların harçlıksız geçmesi, içini kağıtlarla doldurduğumuz patlak top için kavga etmemiz bunları hep birlikte yaşadık. Aslında toz pembe bir yer değil Nizip. Tamamiyle Kurtlar Sofrası. Bu arada Nizip'te yaşayan her çocuğun çocukluğu seninki gibi güzel geçmiyor. Sokaktan eve girmeyen, anne baba ilgisinden mahrum kalan çocukların zavallaı bir eşeğin münasip yerinde torpil patlattığını gördüm ben. Hayatı yaklaşık 50 yıl geriden takip eden Nizip'ten kaçıp kurtulmaya çalışan gençlerin uğraşları niye. Nizip'e aşık olunacak bir yan yok. Kızmaca gücenmece yok. Ben okulu Gökhan ile beraber okudum.
-
Nizipten uzak olunca, memleketin kıymeti daha iyi anlaşılıyor. Nizipte günlük hayatta gayet normal ve sıradan olan bazı alışkanlıklar dışarıdaki insanın içini titretiyor, tabi geçmişe olan özlem hangi insanın içinde yok çocukluk yada gençlik anıları geriye dönüp baktığımızda bize hikaye gibi geliyor.
Yaşadığımız her anın kıymetini bilmek bence bir erdemdir, memleketinin kıymetini değerini bilmek ise her Niziplinin bu Nizip'e olan bir borcudur.
-
Valla çok güzel yorumladım ama silindi sağlıcak olsun. Nizip altın gibi bir şehir peh peh peh :D
-
Gökhan bey, gerçekten duygularınızı çok güzel kaleme almışsınız. Benim çocukluğumda yılın üç ayı (yaz ayları) Nizip'te geçmiştir. Bu yüzden kışın nasıl olduğunu pek bilmem. Ancak, karpuzatana pikniğe gitmenin zevkini şimdi nerede piknik yaparsak yapalım alamıyorum. Ancak, bahsettiğiniz gibi şu anda orasıda piknik yapmak için çok uygun bir yer olarak durmuyor. Ve şunu merak ediyorum hep bizler çocukluğumuzdaki Nizip'i anlatıyoruz ve özlemini dile getiriyoruz. Acaba şimdiki çocuklarda bizim gibi şeyler yaşıyorlarmı, merak ediyorum. Ramazan bayramında bir haftalığına gelen lunaparkı da hiç unutmuyorum, tüm harçlığımızı orada harcardık. O kadar zevk verirdi. Şimdi her yer lunapark gibi oldu, ama aynı tadı vermiyor.
-
Teşekkürler abi Kalemine kuvvet
-
tşkler gökhan kardeşim...bu konuda sana hayranım...duydularını ne kadar da güzel tercüme etmişsin...tekrar tşkler...
-
çok güzel yorumlamışsın agzına saglık