İnsanlar arasındaki ilişkilerde dostlukların ve arkadaşlıkların büyük bir yeri vardır. Bu değerler insanların unutamayacakları ilişkiler halkasıdır. Bu husus ona en yakını kadar yakındır. Ayrıda olsalar, uzakta olsalar onun sıcaklığı insanın içini ısıtır. Hele bu bir Gerçek dost,bir sadık dost ise bu sizin bir parçanız olur adeta. Dostluk üzerine nice anlatımlar,nice söz ve söylentiler vardır. Ve hepimizin hayatında buna benzer dostlarımız,arkadaşlarımız vardır ki unutamadığımız. Yaşamın penceresinden baktığımızda bunları görür,hatırlar ve özlemini duyarız.. İşte bu yazının konusu böyle bir dostluk ve önceki gün kaybettiğimiz bir dostun üstüne. Aslında bu yazıyı okuyan bir çok kişi bu eğitimci yüzü, bu adı tanıyacaktır.
Onunla arkadaşlığımız, dostluğumuz çocukluk yıllarından başlar. Sonraki yıllarda da gelişerek devam etti. Bu süreçte yollarımız ayrıldı ama dostluk ve ilişkilerimiz hep sürdü. Yaşamın her noktasında fırsat buldukça bir araya geldik, gelemediğimiz zamanlar birbirimizi sorduk aradık. Söyleşi ve sohbetlerle kadim dostluğumuz sürdü gitti. İnsani yönü zekasıyla bütünleşmişti. Daha ilk okulu bitirdiğinde kendi yordamıyla Düziçi Öğretmen Okuluna girme başarısını göstermişti. Başarı grafiği onu İzmir Yüksek Öğretmen Okuluna taşır. Ve oradan Matematik Öğretmenliği mesleği.
Yıllar sonra ilk görev yeri Kütahya da ziyaret etmiştim onu. Kütahya lisesinin genç bir Matematik öğretmeniydi. Mesleğinin ilk yıllarıydı ancak başarılı yönüyle kendisini kısa zamanda kabul ettirmişti çevresine. Müthiş bir Matematik zekası vardı. Mesleğine bağlılığı ve sevmesi onu daha ilk yıllarında başarılı bir Öğretmen kılmıştı. Bir defasında birlikte görev yaptığımız bir okulda Bakanlık müfettişlerince yapılan bir teftiş sırasında onu teftiş eden Müfettiş bu bölgede ilk kez bir matematikçi ile karşılaştım dediğine bende şahit olmuştum. Kendisini adeta Matematik’e adamıştı. Ve o bu yönüyle başarılı bir matematik Öğretmeni olmuştu. Bu başarısı onu Eskişehir Eğitim Enstitüsüne taşımıştı sonraki yıllarda. Aynı başarıyı orada da sürdürdü yıllarca. Ve yıllar sonra birazda kendi Memleketinde görev yapmak amacıyla Karkamış’a geldi. Hem öğretmenliği ve hem de idareciliğiyle Karkamış Lisesini tam bir düzene koymuştu. Bu başarılı çalışması kısa zamanda görüldü ve hissedildi çevrede. İşte bu başarısına bağlı olarak idare hiçbir siyasi destek yada tavassut olmaksızın onu Karkamış tan alarak kendisini Gaziantep Eğitim Ensitütüsü ne müdür olarak atadı. Bütün bunlar onun başarısının birer göstergesidir. Aynı başarıyı orada da gösterdi. Başarmak ve başarılı olmak onun temel ilkesiydi. Görev yaptığı her yerde ve konumda bunu böyle bildi ve başardı. Sonraki yıllarda onu bu kez İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak görürüz. Önce Karkamış sonra İslahiye İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri. Bu görevlerin uzun yıllarını Karkamışta yapar. Karkamışın eğitim yönünden çok eksiklikleri ve ihtiyaçları vardı. İşte o bunları gördü. Bu eksiklikleri yerinde tespit ederek birer birer çözdü. Gerçektende onun döneminde karkamışın eğitim seviyesi memnuniyet verici bir yere gelmişti. Öğretmenler için bir ihtiyaç olan Öğretmen evi onun gayret ve çabalarıyla kuruldu. Yine öğretmenler için bir ihtiyaç olan lojman yapımlarını gerçekleştirdi. Yeni okul ve ek derslik yapımları ile eğitimin fiziki ihtiyaçları büyük ölçüde giderilmiş oldu. bütün bunları yaparken üzerinde hassasiyetle durduğu konuların başında Devletin malını korumak ve kollamak gelirdi. Bir tebeşirin bir toplu iğnenin zayiine gönlü razı olmazdı. Beraber çalıştığı insanlarla uyum içerisinde olmak,onlara değer vermek,onların sorunlarıyla ilgilenmek, onları kırmamaya çalışmak ve onlardan en verimli şekilde yaralanmayı düşünmek temel prensibiydi. İyi bir eğitimci ve iyi bir insan olabilme özelliklerini üzerinde toplamıştı. Matematik dehası kadar da insancıldı. Mesai arkadaşları,komşuları ve toplumdaki hiçbir insanla en ufak bir anlaşmazlığı olmamıştır. İnsanları olduğu gibi kabul ederdi. Karşıdaki kişinin kendisi gibi düşünmesini yada kendi ölçülerinde olmasını beklemezdi. Konuştuğu kişilerden her hangi bir çıkar,bir menfaat temin etme gibi bir beklentisi kesinlikle olmazdı. Aksine özverili ve yardımseverdi. İnsanlara yardımcı olmak ona büyük bir haz verirdi. Evini adeta dershane yapmıştı. Akşamları ve hafta sonları öğrencilerine evinde özel ders verirken onlardan kesinlikle para talebi olmaz ve almazdı. Onun en büyük kazancı öğrencilerine kazandırdığı matematik bilgisiydi. Bu ona yeterdi. Çalışmak onun en çok zevk aldığı işti. Hele bu matematik olursa bu zevk doruğa çıkardı. Bu aşırı çalışma arzusu onun sağlığını oldukça bozmuştu. Emekli olduktan sonra Gaziantep’e yerleşti ve orada yaşamını sürdürmeye devam etti. Ancak kendisini kitaplarından ve o çok sevdiği Matematik problemlerinden koparmadı. Bir akşam onu ziyarete gittim. Duymuştum Ankara ya gidecekti bir sağlık sorunu nedeniyle .Uzun uzun konuştuk. Eskiler yeniler üzerine söyleştik ve kendisine sağlıcakla gitmesi dileğinde bulundum. Ve birkaç gün sonra onun ölüm haberin de kulaklarıma inanamadım. Sevgili dostum,arkadaşım SABRİ HOCA SABRİ GÜNGÖRDÜ aramızdan ayrılmıştı.