-
Dilekçe
DİLEKÇE
Yaklaşık 10 yıldır çalıştığım işyerim personel alımı ile ilgili bana bir görev verdi.5 kişiden oluşan personel alım komisyonu başkanlığını bana uygun görmüşlerdi.Bağlı bulunduğum Genel Müdürlük; İhtiyaca binaen 29 işçi alımı yapacaktı.KPS de başarı sağlamış ve askerligini yapmış Meslek Lisesi mezunu genç işçiler alınaktı.Sanırım 300 kadar başvuru vardı.Böyle bir görev bana verildigi için üzerimde biraz stress ve biraz da gerginlik vardı. Tabiki önemli bir görev.Bir yandan da bana olan güvenin bir göstergesi olarak genel müdürümüze teşekkür ediyordum.Sınava bir hafta kala içimdeki stress ve sıkıntıyı atmak için İstanbul dışına çıkmaya karar verdim.Neresi olabilirdi..Bursa,Edirne,Sakarya,Çanakkale veya İzmit..Biraz düşündükten sonra Sakarya’ya karar verdim.Hem Banliyö treni her saat Sakarya’ya gidiyordu.Dönüş te kolay olur diye düşündüm.Cumartesi günü Haydarpaşa’dan trene bindim.Sakarya’ya ilk defa geliyordum.Biraz yürüyerek şehri tanımaya çalıştım.Gerçekten de güzel bir şehir.İkindi namazı için tarihi eski bir camiyi seçmiştim.Caminin avlusu boş.Şadırvana oturarak abdest almaya başladım. Ayakkabılarımı çıkarıp çoraplarımı da sıyırmaya başlamıştım ki, ayaklarımın önüne bir takunya kondu.Bu takunyaları önüme kim bıraktı diye başımı kaldırınca, yüzüme tebessümle bakan, yirmibeş yaşlarında bir gençle karşılaştım:”Ben buraları bilirim, siz yabancıya benziyorsunuz; namaz kılana hizmet, Allah'ın rızasını kazandırır”. Allah kabul etsin!' dedi.Gencin tebessümü, davranışı beni çok etkiledi. Sordum: “Sen kimsin? Adın nedir?”'Adım Bilâl. Bu mahallede oturuyorum.' Deyince bir an abdest almayı bırakarak, gençle ilgilenmeye başladım.”Ne işle meşgulsün Bilâl?”diye sorunca “Şimdilik işim yok. Ama inşallah yakında işe gireceğim.” Diye cevap verdi.'Nasıl olacak o?' dedim.Yüzüne huzurun ve mutluluğun tebessümünü kuşanarak:'Üç gün sonra Bir Genel Müdürlükte sınavla adam alınacak. Rabbim, oraya girmeyi nasip edecek inşallah' dedi.'Peki Bilâl, bu zamanda işe girmek zor, senin torpilin var mı? Referansın kim? İşe nasıl gireceksin?' dedim.Bilâl'in o mütevekkil halini hiç unutamıyorum! Şöyle cevap verdi:'Benim referansım Allah (cc)'tır; ne güzel vekildir O. Dün gece O'na dilekçemi sundum. Hiç yetimin duasını geri çevirir mi O?'Gözlerim doldu birden.Çok etkilenmiştim.”Demek sen yetimsin öylemi?..Peki baban var mı”? Dedim.'Yok, ben üç yaşındayken ölmüş. Anneciğim büyüttü beni.Ama onu da genç yaşında çok erken kaybettim.” Dedi.Temiz bir saflık üzerindeydi. Bütün söylediklerini gönülden söylüyordu. Bu, o kadar meydanda idi ki, kalbi adeta yüzüne vurmuştu.Ben sorularıma devam ettim.'Askerliğini yaptın mı Bilal?'Evet Askerligimi Eruh’da yaptım.Hergün çatışmaya gidiyorduk.Ben ölümden hiçbir zaman korkmadım.”Birkaç askerlik anısını anlattı bana.onlar da dinlenmeye deger anılardı.Yine gözlerim dolmuştu.Boğazım dügümlenmişti.Ben sorularıma devam ettim.'Evli misin Bilâl?' deyince bir anda gözleri yere düştü. Yine o mütevekkil hâli bütün yüzünü kaplamıştı.'He ya, evli değil de sözlüyüm. İnşallah, işe girer girmez hemen düğünümü yapacağım!''Ama Bilâl, üç gün sonraki sınav için o kadar kesin konuşuyorsun ki, sanki kazanmış gibisin!' Gözlerini ufka dikti, daldı, sustu ve biraz sonra:'Ben Rabbimi seviyorum, inanıyorum ki O da beni seviyor. Seven sevene yardım etmez mi?' Gerçekten de Bilâl dilekçesini büyük makama vermişti.Tevakkülü de bir o kadar büyüktü.sormaya devam ettim: 'Bari Bilâl, evlenecek kız bulabildin mi? Bu zamanda hem yetim, hem de işsize kim kız verir ki?'Başını salladı ve 'doğru' diyerek ekledi:'Zor nişanlandım ya. Allah razı olsun, kayınpederim olacak olan insan, 'Sözde Müslüman' değil, hakiki mü'min.'Bu zamanda namazında-niyazında damat nerde bulunur, hem rızkı veren Allah'tır' dedi ve kızını bana verdi. Rabbim rızkımızı verecek inşallah.'
Bilâl Meslek lisesi mezunuydu. Üçyüz kişinin başvurduğu işçi alımımızın listesinde meger o da varmış.KPS sınavını başarı ile vermiş sözlü mulakatını bekliyordu.Mulakat günü komisyon olarak bizler, önümüze sunulan -Bakanlık dahil- tüm torpil ve referansları bir kenara koyarak, Bilâl gibilerinin referansını en öne koyduk.Mulakat günü çok duygulu anlar yaşadım.Sırayla işçi adaylarını içeri alınca bir de baktım ki karşımda genç delikanlı Bilal.O da çok şaşırdı.Birden yüzü kızardı ve gözleri yere düştü.Sessizliği bozdum: 'Bilâl, beni tanıdın mı?' dedim.'Evet!' dedi.iki eliyle yüzünü kapattı.Belli ki ağlıyordu.Yanımdakiler merak etti.”Kim bu çocuk?dediler. “Bir Öksüz...Bir Yetim.. dedim.Hiçkimsesi yok..Ama büyük yerden en büyük makamdan referansı var”.dedim.Öyle bir referanski durduk yerde Cumartesi günü beni yollara düşüren güç...Hiçbir işim olmadığı halde Sakarya’lara kadar iten bir güç..Bilal hiçbir sorumuza cevap vermedi.İki elini yüzüne kapattı ve kapıdan dışarı çıkana kadar da yüzünü açmadı.Komisyondaki ler “şimdi ne yapacağız..soruları cevapsız bıraktı” deyince “Ben tüm soruları sormuştum..cevapları da elimde..Olumlu yazın dedim.”Bizler Bilal gibiler sayesinde ancak yükseliriz..Keşke alacaklarımızın hepsi böyle olsa..Ve Bilali işe aldık.Dilekçesi kabul olunmuştu..
Dikkat:Yukarıdaki olay gerçek bir anı ve alıntıdır.
-
çok güzel bir paylaşım inan abi şuan çok duygulandım ve göz yaşlarımı tutamıyorum,allahın ne kadar sevgili kuluymuş ve yaradanın sevgisinden,yanında oldugundan nasılda emin
allahım sevdigi kullardan eyler bizleride inşallah ,ellerine saglık
-
Tarhan kardeşim çok teşekkürler.
Bizde bire bir yaşadıgımız bir olayı anlatalım;
Yıl 1991 Çankırıda görev yapıyordum akşam dört beş arkadaş Köy hizmetlerinde çalışan altın kalpli bir kardeşimde misafiriz olacagız arkadaşım çok esaslı bir insan.Çankırının Ilgaz ilçesi hastane müdürüde bizi ziyarete gelmişti biraz sohbet ettik daha sonra arkadaşım onuda yemek yemeye yani misafirlige davet etti ancak ılgazlı arkadaşım ben gelemem ilçeye gidecegim sagol deyince arkadaşım üzüldü
ısrarla kalmasını istedi fakat nafile gidecegim diye tutturunca arkadaşım benim misafire;
-sen yola çık Allahın izni ile arabanı bozacagız dedi.
biz akşam olunca misafirlikteyiz yemekler yendi,çaylar içildi gecenin saat onu,onbiri gibi arkadaşımın evinin zili çaldı arkadaş kapıyı açmaya gitti beraberinde aman yarabbi benim ılgazlı misafir yani arkadaşımın arabanı bozarız dedigi insan, ben hayırdır
-sen ılgaza gitmeyecekmisin niye geri döndün diye sorunca, hepimizin agzını beş karış açık bırakan şu cevabı verdi
-Allah sizi ıslah etsin arbam bozuldu tam 3-4 saattir rezil rüsvay oldum.
Keşke gitmeseydim dedi amma iş işten geçmişti.
Mazlumunun duasını alıp beddusaından kaçmak lazım.Zira Allah Resuli (a.s) efendimiz.
-Ben Allahın peygamberi oldugum halde mazlumdan korkarım.Siz mazlumun bedduasından Aslandan kaçar gibi kaçınız buyurmuş.Selamlar
-
Duygu yüklü konulardı. Paylaşım için teşekkürler. Bende size bir şey anlatmak istiyorum.
Yıl 1994, görevim icabı mossad elamanlarıyla 4,5 ay beraber bir ortam da bulundum. İsrail devleti adamlara terör için o kadar imkan ve yetki vermiş ki (burada anlatamam) şaşırırsınız.
Birgün kendilerine şu soruyu sordum: Peki bu kadar silah, teknolojik aletleriniz, yetkiniz ve olanaklarınız olmasına rağmen, neden filistinle baş edemiyorsunuz dedim. Sadece birisi konuştu cevap şu:
Onlara Allah yardım ediyor dedi.
Bence de Filistinlilere Allahtan başka yardım eden yok. Hiçbir müslüman ülkesi kılını bile oynatmıyor.
-
Heyyt be ağlamak için tam zamanı
Allah senden razı olsun kardeşim.
-
Böyle bi olayı bizimle paylaştığın için çok teşekkür ederim abicim gerçek ten ders çıkarılacak olaylar var umarım diğer kardeşlerimiz bu olaydan bir örnek alır..Allah'a emanet ol abi!!!