-
Ölümün Rengi Üzerine
Güne sabahın da sahibinin adıyla başladım.Onunla halvetteyken ölümü niçin var kıldığını daha iyi hissettim. Dün akşam ‘Ölümün Dört Rengi’ üzerine düşünmüş olmamın, bu ayeti;(Mülk 65/2)ölüm ile rengi üzerinde düşünmemde etkili olduğu muhakkak.Van Gogh’un ölüm rengini çizdiği kargalarla(Siyah/kara) izah eden üstad Cündioğlu, her birimizin ölüme bir renk tayin ettiğini,bunun da hayata ve ölüme bakışımızı ele verdiğini ifade ediyor aslında.
Ölümün rengi bende hangi renkti?
Kur’an’da geçen ‘Sıbğatullah’(Allah’ın boyası) hangi renge karşılıktı?
Daha biri dizi soru ile düşünmek gerek.
İstanbul’un Aynası manasına gelen ‘Mir’ât-ı İstanbul’ isimli Mehmet Râ’if bey’le Ahmed Bahrî bey’in kaleme aldığı eseri okurken saatin 08:30 olduğunu fark ediyorum.Yaklaşık 1,5 saat okumuşum.Kahvaltımı yaparken zamanı iktisatlı kullanmak adına görsel olana yöneliyorum.Günlük gazetelerle,köşe yazarlarının ele alındığı Habertürk TV de yayınlanan ‘Medya Kritik’ programını izliyorum.Nedense geriliyorum.Uykum geliyor ve uyumak istiyorum.
Uyumak için en sevdiğim pozisyon olan sağa uzanmayı deniyorum.Kanserli bölgem olan ciğerimin sol yanı şiddetli bir biçimde acıyor.Tebessümle ölümü çağırıyorum. ‘Uzatma dünya sürgünümü ey sevgili’ diyorum şair gibi.Arkasından estağfirullah demeyi de ihmal etmiyorum.Ölümü dilemenin doğru olmadığına dair olan inancımızdan dolayı estağfirullah.Sonra dedemin duası geliyor aklıma; “Üç gün yatak dördüncü gün toprak” ne güzel dua değil mi? Acı artınca sola yanıma dönüyorum.Sol yanım da acıyor.Şairin(Sol Yanım-Bedirhan Gökçe) dediği tarzda mecazi değil bu acı.Daha çok Oğuz Atay’ın yalnızlığı gibi ne yana dönsem batan bir acı.Bu ahval üzere uyumuşum.
Uyandığımda saat 11 olmuştu. Dışarıya bakıyorum.Kar hala yağdırılıyor hem de ne güzel yağdırılıyor.Hava oldukça soğuk.2 -3 saat sonra kemoterapi tedavim için Kartal Eğitim hastanesine gideceğim. Bu güzel kar yağışında Çengelköy Çınaraltına çıkmam gerektiğini söylüyorum.Evlatlarım soğuktan dolayı dışarı çıkmamın hastalığıma iyi gelmeyeceği hususunda epeyce dil dökseler de dışarıya çıkmadaki kararlılığımla onlara pes ettiriyorum.Akciğer kanseri olmamdan dolayı nefes alıp verme,solunum problemim var bu sebeple akülü özürlü arabasıyla dışarıya çıkıyorum.Ama Allahım ne muhteşem güzellik!
Daha önce fiilen görev yaptığım Hamdullahpaşa(Çınaraltı)camiine hüzünle bakıyorum.Denize doğru inerken bir kahve söylüyorum.Dışarıda bir tek ben varım.Yanıma bir sokak köpeği geliyor.Başını okşuyorum.Ben onu sevdikçe bana sokulmaya çalışıyor.Benimki kahve içmeme dahi izin vermiyor.’Yüz verdik astar istedi’ kabilinden zor bela gönderebiliyorum.Sağ tarafta polis karakolunun bulunduğu sokakta eşi ve küçük kızıyla martılara ekmek atan bir aile var.Kara rağmen sevinçleri yüzünden okunuyor.Sahil martıları nasıl da kapışıyorlar ekmek parçalarını.Kıyı martılarla dolu.Karabataklar suya dalıp dalıp çıkıyorlar.Hayat ne güzel.Yaşamak ne güzel bu dünyayı nasıl bırakabilirim ki! Diye geçiriyorum içimden.Hemen arkasından bir estağfirullah daha çekiyorum.Estağfirullah.Dünyayı sürgün yeri olarak gören,hastalığın etkisiyle bunu daha da derinleştiren biri olarak neden böyle düşündüm?! Estağfirullah.Efendimizin; “Ben dahi günde yetmiş kez(çokça)istiğfar ederim” buyurmasını daha iyi anlıyorum şimdi.Estağfirullah… Bu kez soluma dönüyorum.Solumda Abdullahağa Yalısı (Hamdullahpaşa Yalısı)önündeki dolgunun üzerinde çimenlerle kar iç içe geçmiş,yeşille beyaz bir arada.Ne yana dönsem bir ihtişamla yüzleşiyorum.Şair boşuna demiyor ya “Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır”Evet…değil bütününe, baktığın herhangi bir parçasına dahi Acem mülkleri feda olan bir şehirdeyim.Hem de Çengelköy’deyim.Sonra yalının arka tarafındaki serhoşlarımzın sokağına geçiyorum.Eski dostlarla karşılaşıyor,kısa da olsa muhabbet ediyoruz.-Bu güzellik,şu görüntü için birçok şeyini feda edecek insanlar var ama biz kıymet bilmiyoruz.diyorum dostlarım da teyit ediyorlar.Kemoterapi için bu görsel şöleni bırakmak zorunda kalıyorum.
-
Hocam özlemişiz senin anlatımını , allah senden razı olsun bizi mahrum bırakmadın yazılarından.
-
selamlar
SAYIN DAVUT HOCAM ÖNCE GEÇMŞ OLSUN DİLEKLERİMİ SUNARIM. HASTA OLDUGUNU DUYDUGUM ANDA SİZİ TELEFONLA ULAŞMAYA ÇALIŞTIM .SİZİNLE DEGİL AMA YENGEME GEÇMŞ OLSUN DİLEKLERİMİ VE NE GEREKİYORSAS HAZIRIM TEMENİLERİMİ İLETTİM.
ONDAN SONRA DURUMUNUZ HAKKAINDA BİLGİ EDİNEMEDİM. ÇÜNKÜ BENİMDE KALP İLE İLGİLİ SIKINTILARIM VAR. SİZE SAGLIK VE MUTLUKLAR DİLERİM SİZİN GİBİ DEGERLİ BİR ARKADAŞIMDAN HER ZAMAN GURUR DUYARUM. SELAMLAR İLETİR... SENİ SEVİYORUM. davut hocam.
YAŞAR POLAT
NİZİP BELEDİYESİ
-
Davut hocam geçmiş olsun sizi aramızda böyle bir ruh hali ve edebi yazınızla görmek inanın beni çok mutlu etti
İstanbula gelemedim gelince ilk yapacağım işlerden biri sizi ziyaret etmekti
Rabbi şafi ismi şerifi hürmetine şifa ihsat etsin
Selamlar
-
Davut Hocam, Allah'tan şifalar duasiyle. İnşallah en kısa zamanda sıhhatinize kavuşursunuz. Malumunuz "Fatiha Suresi" şifa niyetiyle sıkça okunması tavsiye edilir. Sizi bekleyen daha çok vazifeler var.
-
Sevgili Mehmet hocam ve diğer mesajların sahibi bütün dostlara içtenlikle teşekkür ediyorum.Rabbim cümlemize hayırlı uzun ömürler nasip eylesin.İnsanlığın selameti için,hayrı için,insan olabilmek,insan kalabilmek ve insan ölebilmek için.
-
Okumadım..tüm hissiyatımla yazının içindeydim adeta..
Hocam kalemine, yüreğine sağlık.
-
Selasmlar
Selamlar davut hocam kendinize iyi bakınız