-
Nizip Tarihi Kitabı 1973
Arkadaşlar, Kitabın tamamını aktardım ve istifadenize sunuyorumhocama teşekkürlerimi arz ediyorum.. .
Kitabın Önsözünde "Ta Fakültede okuduğum yıllarda Memleketimin tarihi hakkında ciddi bir inceleme yazısının olmadığını düşünerek üzülürdüm. Sonraları bu üzüntüm bir özleme dönüştü. O günlerden beri Nizip’in tarihini yazmayı hep tasarladım. Ama 24 Şubat 1973 gününe kadar bir türlü işe başlayamadım. Sonunda, Cumhuriyetimizin 50. yıldönümüne kadar Nizip tarihinin mutlaka yazılması gerektiği düşüncesi beni harekete geçirdi.
İşte 24 Şubatta başladığım araştırmaları sıkı bir çalışma temposu içinde, Cumhuriyetin 50. yıldönümüne yetiştirdim. Saygıdeğer ve Yurtsever hemşerilerine karşı üzerime düşen görevi az da olsa yapabildimse bu, benim için engin bir mutluluk kaynağıdır.
Aslında büyük fedakârlıklarla okutup yetiştirdikleri evlatlarından bir şeyler beklemek Niziplilerin en doğal hakkıdır. Benim yaptığım yalnızca bir başlangıçtır. Benden sonra, bu konuda daha geniş kapsamlı çalışmaların yapılacağından umutluyum. Bu sunuş yazısında, çalışırken bana yardımlarım esirgemeyen Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden sayın hocam Prof. C. Ahmet Ercan ve Prof. Cengiz Orhonluya, Gaziantep Barosu avukatlarından C. Cahit Güzelbey’ e, Nizip Lisesi Edebiyat Öğretmem Orhan Üstünel’ e teşekkürlerimi sunmayı görev sayıyorum. Saygılarımla." Diyor.
25.10.1973’deNizip Lisesi Tarih Öğretmeni Mehmet YILMAZ,
bizde ilçemize mal olmuş bu paha biçilmez değeri sizle paylaşalım istedik. Zaman içerisinde Nizipcom kütüphanesine taşıyacağız.
.
-
Değerli abim Kemal Cengiz'in bulup bana hediye ettiği Nizip Kitabını okuyunca, harcanan emeğe borçlu hisediyor insan kendini... Bundan 34 yıl önce çok kısıtlı imkanlarla hazırlanan bu kitap, şimdilerde çıkan tüm Nizip Kitaplarının çekirdeği hükmündedir. Bu değerli öğretmeni tanımak, önünde ayağa kalkıp, ellerinden öpmek isterdim. Kendisine Milli Eğitim Kayıtlarında ulaşamadık veya yeteri kadar arayamadık. Kim olduğu hakkında da fikirlerinize ihtiyacımız var.
Kitabın sayfa sayfa olan halini, konular şeklinde aşağıdaki İndeks dahilinde size aktarmaya çalışacağız. Bir yazıcıdan çıkarıp, sakin bir kafa ile okumanızı ama mutlaka okumanızı istirham ediyorum.
-
1- Nizip iklimi ve coğrafi durumu.
2- Tarih öncesi devirlerde Nizip.
3- İlk çağda Nizip.
4- Orta çağda Nizip.
5- Yeni ve yakın çağda Nizip.
6- Nizip'in muhtelif sayımlara göre nüfusu
7- Milli mücadele yıllarında bölgemiz için yazılmış
8- Avni Efendi "Uygur".
9- Şıh Ali Rıza Efendi. (Aydeniz)
10- Hüseyin Sayın
11- Kasım Böler.
12- Mahmut Karayılan "Mamado".
13- Nizip ilçesi Kaymakamları. "Sefer Cansu".
14- Nizip ilçesi Belediye Başkanlar. "Osman Sayın".
15- Barak ve Baraklılar
16- Taşbaş dağı.
17- Karkamış ve Belkıs harebeleri
18- Tilbeşar Kalesi
19- Rum Kalesi.
20- Fıstığın Tarihçesi.
21- Ülfet Gıda ve Sabun Sanayi Anonim Şirketi.
-
Nizip iklimi ve Coğrafi Durumu
ARAZİLERI:
Nizip ilçesi genel olarak kuzeyden güneye doğru alçalarak devam eder. Kuzey bölgesi yer yer yükselen dağlarla, dağlar arasındaki dere ve Oldukça derin vadilerden terekküp eder. Kuzeybatıdan gelen dere vadisi Nispeten az derin ve genişçedir. bu bölge dağlarının yüzey şekilleri 880 M. yi bulmaktadır. Güney bölgesi yıpranmış geniş düzlüklerden terekküp eder. Güneydoğuya doğru Fırat’a yaklaştıkça daha da alçalmaktadır. Bu Bölgenin kimi 500 den yüksektir.
IKLIMI:
Akdeniz iklimine çok yakin bir iklime sahiptir. Kış ve Sonbahar kışa ve mülayim İlkbahar ve Yaz uzun sürer..Yaz sıcakları bunaltıcı,Kis ise yağmurlu geçer.
SlCAKLIK:
Yaz mevsiminde Artı 45 olmasına mukabil kış mevsiminde 7 ye ancak nadiren sıfırın altına düşer. Senelik yağış miktarı ortalama 400 450mm arasındadır
AKARSULAR:
Fırat nehrinden başka bu nehre karışan ve kasaba civardan geçen. Nizip deresine ayrıca birde çiftlik suları vardır. Bu sulardan hiçbiride Mühim değildir. Bunlardan Nizip suyu batıdaki Keret köyünün batısından geçerek Hiyam ve başka sularla birleşerek Nizip’e gelir ve Fırat’a geçer... .
ÇİFTLİK SUYU .
Çiftlik köyünden çıkarak Nizip topraklarını geçtikten sonra Karkamış’ın Suriye topraklarına ve oradan da Fırat’a dökülür..
-
Arkadaşım, boş vakitlerini böyle yararlı çalışmalarla değerlendirdiğin için teşekkür ederim.
-
Sayın Admin ve sevgili Metal kardeşim; çalışmalarınız umarım karşılıksız kalmaz takdire şayan bir çalışma olur eğer tamamlanabilirse, keşke yanınızda olup ben de sizlere yardımcı olabilseydim.
Bu dökümanları dediğiniz gibi yazıcıdan çıkarıp dosyalamak gerekir, yapacağınız az buz iş değil , haydi kolay gele, hakkınızı helal edin
-
Nizip’in tarihçesi ana hatları itibariyle Antep ve civarı tarihi ile müşterek bir maziye malik olmakla beraber Antep tarihi ile birlikte henüz aydınlanmamış taraflarının pek çok olduğundan şüpheedilemez. Nizipklasik yazarların deyimiyle Kuzey Suriye’de bulunmaktadır. Tüm bölge dolayısıyla Nizip bölgesi insan yaşantısı bakımından en müsait şartları kendisinde toplamıştır. Onun için canlılar arasında ilk insan nev’ininDünya yüzüne ayak bastığı günden bu yana bu bölgede var olduğuna şaşmamak lazımdır. Yapılan bilimsel araştırmalar da bunu ispatlamıştır.
TAŞ DEVRİ KÜLTÜRLERİ
Nizip bölgesinde tetkik neticesinde elde edilen taş aletlere göre eski yontma paleolitik taş devrinde insan yaşamıştır. 1938 yılında başlamış olan ilmi araştırmalar neticesinde bu insanların o zamanki kullandıkları taş, el baltaları, kesici ve kazıyıcı taş aletler bulunmuştur.(özet)
KAKOLİTİK DEVİR
Kültür teselsülüne göre az önce bahsi geçen Cilalı Tas Devrinde sonra Katolik denilen kültür çağı gelir. Bu devrin insanlarının Tas ve Madeni ayni zamanda kullandıkları, toprağa bağlamış ve toplum hayatin daha önceden benimsemiş olduklarını meskenlerde yaşadıklarını görüyoruz. Bundan bize çanak çömlek gibi sanatkar ile yapılmış eserler, bina kalıntıları ve mühürler gibi meta riyaller bırakmışlardır. Bölgemizde bu devir insanları "M.Ö. 4.000-3.O0O"nin bize bıraktıktan eserlerden onların buralarda yoğun ve yaygın olarak yaşadıklarını görüyoruz. Kazılarla meydana çıkarılan GAZİ ANTEP-Fevzi paşa yolu üzerinde bulunan Sakçagözü’nden 3 kilometre içerideki Cabahöyük Nizip yolu üzerinde Turlu "Şehzade" Höyük belli başlı merkezle dildendir. AlkımU. Bahadır Archaeolcgia Mourdi, "Anadolu 1Burada bu devir kültürünü Mezopotamya ile sıkı münasebette olduğunu başka deyimle çevremizin Mezopotamya kültür çevresinde bulunduğunu belirtmek lazımdır. TUNÇ DEVRİ KÜLTÜRÜ Yine kültür tesesülüne göre Kakolitik kültür safası son bulduktan sonra M. Ö. 3.000 yıllarında devri kültürü başlar ve M. Ö. 1200 e kadar devam eder. Bu uzun kültür devri de diğerlerinde olduğu gibi en "es ki" orta ve genç Tunç, devri olmak üzere 3 ana bölüme ayrılır. Bunlar da buluntuları karekterlevine göre ve kültür tasnifinde kolaylık sağlamak üzere kendi aralarında kısa süreli tali evrenlere ayrılır. Kmal Firuzan Eski Anadolu Tarihi S. 36 Anadolu da eski çağ tarihi 2000 yılının başlarında, Etilerin yazıyı kullanmasıyla başIayıp Tarih bölümünün ilk çağının bir kısmını da içine alır. Bu çağın da Etilerden Bin sene önce yani M. Ö. 3.000 yıllarında çevremizin çeşitli bölgelerinde gelişmiş olduğunu görüyoruz. İlimiz çevresi M. Ö. 3.000 yılında sürekli bir iskana sahne olmuş ve önemli bölgesel bir kültürü temsil etmiştir. Bu bölgesel kültürün madeni işletmekte usta olan ve güney Mezopotamya ile sıkı münasebette bulunan ülke halkına1 "Eblan-Urşun-Haşşu" ait olduğunu öğreniyoruz. Alkım U. Bahadır, Alkim Handan Gedikli "Karahöyüh" kadısı. Rapor S. 22
Tunç devrinin 2.000 yılında artık tarih devrine girildiğinden yazılı belgeler konuşmaya başlar. Bunlara dayanarak Orta Anadoluda Kızıl Irmak kavisi içerisinde Etilerin bulunduğunu Asurluların bunlarla sıkı bir Ticaret münasebetinde olduğunu biliyoruz. Bu vesikalar dolayısıyle bölgemiz hakkında da bazı dökümanter bilgiler elde etmek mümkün oluyor.Bu yazılı kaynakların başlıcalarını Etiler’in Başkenti olan Hattuşaş Arşivindeki vesikalarla Fırat üzerinde bulunan Mari şehri Kazılarında elde edilen yazılı vesikalar teşkil ediyor. Bunlara dayanılarak denilebilir ki Ön Asya tarihi bu devirlerde münhasıran bölgemizi içine alan Kuzey Suriye etrafında dolaşır. Babil-Mısır, Eti-Kuzey Suriye, Eti-Mısır münasebet ve ulaşımları hep bu bölgeden geçer. 2.000 yılından hemen sonra Etilerle Asurlular arasında sıkı bir ticaret münasebeti vardır. Bu ticaretin başlıca merkezleri Asur’da Asur şehri Orta Anadolu’daki Kayseri yakınında Kaneş şehridir. B. LandsbiTger A.Ü.D.T.C.F. Ordinarüı Prf,ü Başpmar Dergisi S. 2-1947Bu ticaret münasebetlerinin detaylı incelenmesi konumuz dışında kaldığından sadece bölgemizi bu ticaretin önemli yollar üzerinde olduğunu temas etmekle yetineceğiz.
J.Garstang, The Hütüt EnpUe S. 3.00 "Harila Yalnız şunu da belirtelim ki Anadolu ticaret bakımından M.Ö. 1850 senesinde en yüksek bir devreye erişmiştir. Şehirler büyümüş, ekonomi gelişmiş bir durumdadır. Bu durum hakkındaki yazılı vesikaları Arkeolojik kazı tabakalarındaki manzaralar da teyit eder. Onun için mühim yolların üzerinde bulunan ilimizin bu durumun dışında kalmasına imkân yoktur. Bununla beraber bölgemizi doğrudan doğruya ilgilendiren yazılı vesikalar eser denilecek kadar azdır. Yapılan kazılarda çıkan sanat eserleri tahlilinde Anadolu Etilerinin kültür etkilerinin buralarda az da olsa etkisi görülüyor. Mari vesikalarından bu tarihlerde yani 2.00ü yılının I. çeyreğinde, Fırat’ın batısında, Güneyden Kuzeye doğru bir takım şehirlerin varlığım öğreniyoruz. Bunlar sırasiyle kazamız sınırları içinde bulunan Karkamış, komşumuz olan Halep, Gazianlep’in güneyinde Uşşu, Kuzeyin deki Haşşu şehirleridir. Yukarıda Bahadır Alkım’ın üç bin yıllarına Ebla-Ur.şum hakkında yaptığı açıklamayı 2.000 yılma ait Mari vesikaları teyit etmiş oluyor. Bunlardanbirisi Hurma diğeri Luhunzatiyar’ dır, aynı otoriteler ilimizin doğusunda Nİzİp çevresinde Hurrileri kabul eder, B. LandsbiTger A.Ü.D.T.C.F. Ordinarüı Prf,ü Başpmar Dergisi S. 2-1947 Bu tarihlerde Mezopotamya da kuvvetli bir devlet kurmuş olan Şemsi aded öldükten sonra krallık parçalanmış, orta Anadolu’da kuvvetlenmiş olan Etiler bu bölgede siyasi varlıklarını hissettirmeye başlamışlardır. Dolayısıyla bölgemiz Etilerin defalarca siyasi ve askeri hareketlerine sahne olmuştur. M.Ö, 1700 tarihlerinde 1. Hattuşil’ in Halep’e kadar indiğini biliyoruz. Bu seferin neticesinde Etilerin Halebi uzun süre ellerinde tutmadıkları anlaşılıyor. Güney yolu üzerindeki şehirler bilhassa mühim bir kavşak noktasında bulunan bölgemjz bu seferlerin dışında kalamıyordu. Nitekim Boğazköy "Hattuşaş" arşivlerinden birinde adı henüz kesin olarak tespit edilemeyen bir Eti kralının Urşu şehrini muhasara ettiği anlatılır. Yine bu ve sikaya göre muhasara pek etkili olmuyor. Tüccarlar Karkamış, Halep ve Hurri memleketleri arasında ticaret münasebetlerine devam ediyorlar. O zaman Luhunzatiyar’ da bulunduğu zannedilen Eti kralı, savaş komutanını rapor vermek için bu şehre çağırıyor. M.Ö. 1600 yılında Eti devletinin kudretli kralı I. Murşil hakimiyetini Babile kadar uzattığı zaman Nizip çevresine uğraması muhtemeldir. Prof, Landsberger’e 16. Y. Yılında doğudan gelen ve Ege ye kadar uzanan kavimler göçündekİ Asilzadeler her yerde Hurrilerin başına geçerek Mitani Devletini kurdular. Mitani devletinin parlak devresi olan M. Ö. 1500-1400 aralarında Nizip bölgesinin Mitani devletine bağlı bir veya bir kaç krallıktan ibaret olduğu düşünülebilir. Bölgemizdeki bütün höyüklerde bulunan bir mühür türü Mitanilerin bu bölgede yaşadıklarına tanıklık etmektedir. M.Ö. 14. Y.Yılda Mitanilerin sarsıldığı görülüyor. Bu sırada Etiler kuvvetlidir Mitanilerin Mardin civarındaki Başkentleri dahil Halep ve Karkamış’ın büyük Fatih Eti Kralı Şuppilulİuma tarafından zaptedilip küçük Eti krallığı haline getirildiğini görüyoruz. Bu devirde G.Antep, Karkamış krallığına dahildir. Bu devrin Arkeolojik vesikaları olan her iki yüzü Hiyeroglif Yazılı düğme şeklinde mühürler Tilbaşar köyünde bulunmuştur. 12. Y. Yıla kadar bu bölge Etilerin elinde kalmıştır. Etiler 2. Murşilden sonra iki oğlu Muvvatalla ve 3. Hattoş zamanında Mısırlılarla "Firavun-Ramses" Kadeş ve daha bir çok muharebeler 12. Y. Yılda bütün Anadolu batıdan gelen ve Asurların Müşki dedikleri "Firigyalılar göçlerle birden bire karışıyor. Eti devleti, bu akınlara mukavemet edemeyerek çöküyor. Fakat bu akınlarTorosları geçemeyerek bu bölgeyi istila edemiyorlar. 1200 den sonra 350 sene süresince M.Ö. 850 ye. kadar bütün tarihi kaynaklar susmuştur. Frigyalılar’ın istilasından uzak kalmış olan bölgemizde bundan sonra küçük Eti devletinin kurulduğunu görüyoruz. Bunların kendi Sanat öz faaliyetlerinde Eti geleneğini devam ettirdikleri bırakmış oldukları Arkeolojik ve dökümanter belgelerden anlaşılıyor. Şu kadarı da biliniyor ki M.Ö 850 yılları civarında kaynakların tekrar konuşmağa başladığı zaman Karkamış gibi bir kaç şehir hariç bölgemizde bütün şehirler yeni isimlerle ortaya çıkıyor. Büyük Şehirlerin de bir çoklarının önemini, kaybettiği görülüyor. Bu karışıklıklardan sonra bölgemizde Eti devleti 4 küçük parçaya ayrılıyorlar. Bunlar sırasıyla 1. Kummuhi 2. Karkamış 3. Tilbarip 4. Sam’al dır. Prof.Landsberger’ e göre Kummuhi devletinin en eski vesikası Çağdın köyünde bulunmuş olan hava tanrısı kabartmasıdır. Bu krallık M.Ö. 743 yılında bitmiştir. Yılında bölgede kuvvetlenen Asurlar Kummuhi krallığını yenerek haraca bağlamıştır, Kalıntılara göre bu savaş Kummuhi krallığının bağlı iki küçük eyalet olan Halpi ve kışdam arasında olmuştur. Kışdan bugünkü kuşda adına kurulan bir köydür. Halpi’ni ise Halfeti olduğu tahmin edilmektedir.Nizip’in bugün üzerinde bulunduğu ve kurulduğu mevkii tarih öncesi çağlardan beri çeşitli olaylara sahne olmuş, ve her defasında çeşitli devrelerden geçmiştir. Tarihin ilk çağlarından bu yana ilçemizin başlıca medeniyet merkezlerinden biri oluşu kültür ve ekonomi değerini arttırmıştır.( syf10 özet)
-
ORTA. ÇAĞDA NİZİP Pers kralı I.Hüsrev M.S. 540 tan sonra Bizans imparatoru Jüstinanus’un ilerlemesinden kuşku duyarak ona karşı savaş açtı.Bu savaş neticesinde Jüstinanus yenildi. Nizip havalisi tamamen Perelerin eiline geçti. M.S. 6.Y.Yıl sonlarında Bizanslılar Persleri büyük bir yenilgiye uğratarak Nizip ve havalisini ele geçirmişlerdir. Miladi 7.Y.Yılın başlarında yenilginin acısını unutamayan Persler Bizans’a karşı 2. defa savaş açmışlar. Çevremiz dolaylarını kendi topraklarınakatmışlarsa da kısa bir süre sonra Bizanslılar Persleri yenerek bu havaliyi kendi toprakları içinde kalmasını sağlamışlardır. "627" Bir aralık İran hükümdarı Nurş-i-Revan Bizanslıları Nizip’te mağlup ederek kendi İmparatorluğu hudutları içine almışsa da bilahare Nizip Antep’i ve Antakya’yı tekrar Bizanslılardan geri almışlardır. "M. S. 591". Bu sıralarda Nizip belli başlı ticaret yollan üzerinde bulunmakta idi, Hint’ten ve İran’dan gelen kumaşlar, Baharat ve Fil dişi Nizip ve Antep’te toplanıp Anadolu’yaİstanbul’a ve Suriye’ye sevk edilirdi. NİZİP çevresi Bizanslılardan İyazğanemİn İdaresinde Suriyenİn kuzeyine doğru ilerleyen Arap ordusu aldı. "M. S. 638" bu havalinin islâm alemine katılışı savaş olmaksızın ve Cizye ile Haraç’tan muaf tutulmak suretiyle olmuştur. M. S. 639 da Hz. Ömer’in bu bölgeye geldiği hakkında bazı kaynaklardan kayıt vardır. Bundan sonra Ayıntap’m Halep Valileri Halid Bin Velid, Eba Ü beyde, Ay yaz Bin Ganem ile Halifelik makamına hile ile gelen Muaviye tarafından yönetildiği söylenebilinir. Doktor Hamdi Kasım’a göre Velid Ibni Ebdülmelik Ayıntap’ı Ha lep’e bağlamıştır. Horasanlı Ebü Müslüm zamanında bölgemizin yönetimi Abbasilere geçmiş, Abbasiler bu bölgeyi Türk valileri göndererek idare etmişlerdir. Harun Reşit zamanında buralar çok terakki etmiş El Cezire o sıralarda 4 büyük bölgeye ayrılmıştı. Bu 4 bölgenin 4 büyük merkezi vardı ki bunlardan birisi Nizip’ti. Yine Harun Reşit zamanında "M. S. 786 - 809". Bu bölge Yahya oğlu Musa "M. S. 792" ile Cafer .Ber rriek "M. S. 794" gibi Abbasi valileri yönetimine bırakılmıştır. Kayıtlara göre: Ayıntap o sırada bir süre Halep’ten alınarak Nizip’e bağlanmıştır. Bu sırada Abbasi-Bizans savaşları başlamıştır. Bölge bir müddet Bizans egemenliğine katılmışsa da kaynaklar, Abbasi Halifesi Memun zamanında, Harun’u Reşit’in diğer oğlu Mutassım’ın Mısır valilîği yaptığı ve Anadolu’da Bizanslılara karşı savaşlara katılarak bölgeyi onlardan geri aldığını belirtmektedir. Yine Mutassım Bağdat seferine gi derken Maraş, Ayıntap, Nizip ve Rakka yolunu takip etmiştir. Tuluno ğulları Hanedanının korucusu Ahmet Bin Tolotı "M. S. 835 804" M. S. 868 Suriye ve Nizip bölgesine hakim olmuştur. M. S.10. Y. Yılın ortalarından itibaren Nizip ile çevresi Halep ve ratoru Komanos 2. ve Mikephoros iokas ile çarpışarak Nizip bölgesinin II. Y. Yılın ilk yansına kadar Hamdaniler’in egemenliğinde kalmasını sağladı. Bölge kısa bir süre tekrar Bizans ve daha sonra da Fatimilerin eline geçti. Fakat Selçuklu İmparatorluğunun batıya doğru genişlemesi Fatimileri sarstı. 1071 de Kudüs, 1076 da Şam Selçukluların eline geçince Fatimilerin bölgemiz üzerindeki egemenlikleri son buldu. 1071 Malazgirt savaşından sonra Nizip bölgesi hızla Türkleşmeye başlamıştır. Alparslanm Kumandanlarından Afşi’in zaptettiği yerler arasında Nizip’te vardı. Anadolu Selçuklu devletinin kurucusu ve ilk sultanı Kutalrmş oğlu Süleyman Bizanslılardan Antakyayı alınca "M. S. 1084" Halep’in kazaları Harim, Dü’ük, Nizip kendiliğinden Anadolu Selçuklu devletinin yönetimini kabul ettiler. Haçlılar, 1. Haçlı seferi sırasında Anadolu Selçuklu Sultam I. Kılıç Arslan’la savaş yaparak Antakya’ya kadar gelmişler, 8 aylık kuşatmadan sonra Antakya’yı ve Nizip çevresini işgal etmişlerdir. "1098" Bu sıralarda Selçuklulara bağlı Musul Atabeyleri Devletinin kurucusu îmadettin Zengi Müslümanların savunuculuğunu yapmak amacıyla Haçlılardan .Urfayı ve Nizip çevresini almış "1145". Onun bu başarısı Anadolu’ya 2. Haçlı a-kınınm başlamasına sebep olmuştur. îmadettin’in ölümünden "3146" yararlanan Haçlılar Urfa’yı dolayısiyle Nizip çevresini kısa bir süre ele geçirmişlerse de Halep ve Şam Atabeyi madettin oğlu Nurettin Zengi Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratarak bu toprakların tekrar Müslümanların eline geçmesini sağladı. "1152". Haçlılar zamanında Dülük müstahkem’bir mevki olup Halep, Urfa ve Maraş’tan gelen yolların kavşağında bulunuyordu. Konya Selçuklu Sultanı Mesut tarafından "1149" ela Telbaşar’ın kuşatılması üzerine Haçlılar ile Türkler arasında Nizip bölgesinde büyük bir savaş yapıldı. Bu sırada şehre sığınmış olan Kudüs kiralı Boudoüin Antakyaya serbestçe gitmek şartıyla burasını Türklere teslim etti. Buralar Selçuklu Sultan’ı Nü r-al-din ’in eline geçti.
M. S.1187 senesinde Selahaddin Eyyubi Haçlıları Hittin savaşında Büyük bir yenilgiye uğratmış bu sırada TiIbeşar, Revande ve Ayıntap kaleleri önünde çok çetin savaşlar olmuştur. Bu savaşlar neticesinde bölgemiz Eyyubiler’İn hakimiyetine girer. M. S. 13. Y. Yılın 2. yarısında Memluk-Moğol ilişikleri sürüp giderken gerek Hülagü Han ve gerekse oğlu Abakahan zamanlarında Memiuklularla çetin savaşlar olmuştur. Memluk Hükümdarı Baybars 1275 tarihinde boralarıalarak kendi topraklarına katmıştır. Memluklar …. (sayfa 14 eksik satır) M. S. 1338 Türkmenlerden Emir Stili ile Mintanın 1400 Timur’un 1420 tarihinde ise Irekeyn sahibi Kara Yusuf’un hücumlarınauğradı. NİZİP bundan sonra da Dülkadir-oğullarının eline geçmiş ve bu hanedana mensup Prenslerin birinin karargahı olmuştur.
-
YENİ VE YAKIN ÇAĞLARDA NİZİP
15. Y. Yılın ortalarında Dülkadir oğulları Beyliğinin yönetiminde bulunan Nizip, Osmanlılarla Memlukluların akrabalık dolayısıyla bu beylik üzerinde çekişmeleri sırasında bazı savaşlara da sahne olmuştur. Osmanlılar tarafından Dülkadir oğlu beyi tayin edilen Şehsuvar bey ile Memluk sultanmca Dülkadir beyliği kendisine vaadedüen Şah Budak arasında Nizip bölgesinde yapilan savaşlar da Memluk kuvvetleri müteaddit defa yenilgiye uğramışlardır. Bundan üzüntü duyan Memluk sultanı Ka-yibay Fatih Sultan Mehmet’e name "Mektup" yollayıp Şeîısuvara yardım etmesini rica etmiştir. Bunun üzerine Padişah Fatih Sultan Mehmet’te Şehsuvara ileri gitmemesi için tebligatta bulunmuş ise de Şehsuvar bey bunu dinlememiştir, Osmanlılar Şehsuvar bey’in bu davranışım saygısızlık addederek kendisine yaptıkları yardımı kesmişlerdir. Ord. Prof. t. H.Uzunçarşür. Osmanlı Tarihi İstanbul’un Jethine Kanuni Suttan Süleyman’ın ölümüne kadar,Şehsuvar bey 1471 de yaptığı Ayıntap savaşında Emir Yeşpek kumandasındaki Memluk ordusuna yenildi. Bu tarihten sonra bölgemin bir süre Memluk yönetiminde kaldı. Başlangıç’ta Osm anlılar’in daha sonra Memlukluların adamı sayılan Alaüdevle Dülkadir beyliğini ele geçirdi.Fakat 1515 te Hadım Sinan Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu Elbista-mn güneyinde Turna dağı "Nurhak dağı" savaşında Alaüdevleyi büyük bir bozguna uğratarak Dülkadir oğulların dolayısıyla da Nizip bölgesini geçici bir süre Osmanlı topraklarına kattıysa da Memluklar bu bölgeyi tekrar ele geçirdiler. Yavuz Sultan Selim yönetimindeki Osmanlı ordusu Mısır seferine çıkarken Antep’e yaklaştığı sırada Memluklar’ın Antep valisi Yunus bey Halep’e kadar Osmanlı ordusuna Kılavuzluk etmeyi üzerine aldı. Yavuz 20 Ağustos 1516 da Antep’e girdi burada iki gün kalarak Mercidabık savaşının planlarım hazırladı. Yavuz’un ölümünden sonra "1520" Dülkadir beyliği çevresi Maıaş-Malatya, Antep, Zülkadriyi sancaklarını kapsayan bir Beylerbeylik haline getirildi. Bu sırada Nizip-Antep, Maraş Eyaletine bağlı bir sancak merkezi halinde teşkilatlandırıldı. Kilis ise Halep Beylerbeyliğine Bağlı 10 sancaktan birisini teşkil etti, Osmanlıların Yükselme Devri bölgemiz içinde yükselme ve gelişme çağı olmuştur. Şehir bayındırlık yönünden değil, İktisadi ve Ticari bakımından da çok gelinmiştir. 17 Y. Yılın başlarında Canpolatzade Hüseyin paşanın kardeşinin oğlu Ali Paşa amcasının öldürülmesinden sonra Adamları ile birlikte Halep’te Osmanlı Devletine baş kaldırdı. Osmanlı Devleti Avusturya savaşlarının en -önemli bir saf asında Halep Eyaletinin yönetimini Ali Paşaya vererek yeni bir iç olayın patlak vermesini önledi. Buna rağmen Caırpo-lat oğlu İsyanı Antep bölgesini de etkiledi. Bu isyanı bastırmaya gelen Osmanlı Ordusu 1607 senesi kışını Antep’te geçirdi. Padişah Genç Osman’ın "1618-1622" Yeniçeriler tarafından İstanbul da Yedikule Zindanında boynuna Kement atılarak vahşice öldürülmesi olayı bölgemizde büyük tepki yaratmıştır. Zamanın Antep Kadısı Abdülbaki Efendi Yeniçerilerin Tecziyesi hakkında bir Fetva çıkartarak bir çoğunu İdam ettirmiştir. 17. Y. Yılda tanınmış Türk Seyyahı Evliya Çelebi 1649 da Şam’dan Anadoluya geçişinde Nizip’ten geçerek İntibalarıni şu şekilde nakletmişt ir.</div <div style="TEXT-INDENT: 35.4pt" "Nizip Fırat ırmağının batı yönünde, Çöl içinde, yüksek bir dağ’ın eteğinde Hanlı, Camili, Hamamlı, Küçük Çarşılı mamur bir kasaba olup bağı bahçesi yoktur. Daima Birecik kasabasına eklenip Nahiye olmuştur. Harun Reşit zamanında mamur bir şehirmiş Ayıntap’ın kıble yönünde bir konak olup yaya adım bir günde varır, gelir. Burada yine doğuya giderek 6 saat’te Bireciğe geldiğini" yazmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun intihat devrinde Nizip ve Ayıntap diğer Anadolu şehirleri gibi Umumi Asayişsizlikten müteessir olduğunu zaman zaman Celaliler’in Taarruzuna ve Müteğallibenin Şerrine "1790 da Battal oğlu Nuri Mehmet Paşa Vakasına" uğradığını bilmekteyiz. (sayfa 15)
-
DEĞERLİ BİR KİTABA BENZİYOR.YAZMAYA BAŞLADIŞĞIM OYUN İÇİN YARARLANMAK İSTERİM.EN KISA ZAMANDA ADMİNDEN ALIP OKUMAK İSTERİM.ELLERİNİZE SAĞLIK...
-
NİZİP SAVAŞI
NİZİP adı bilhassa 19. Asırda Mahmut 2. ile Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa orcanmn 23-24 Haziran 1839 da bu civarda yaptıkları Meydan Muharebsinden_sonra_şöhrete kavuşmuştur. Bilindiği üzere 14 Mayıs 1833 te Babı Ali Kütahyac Antlaşmasıyla Mehmet Ali Paşaya Mısır valiliğini ilaveten Şam valiliğini ve oğlu İbrahim Paşaya da Adana valiliğini vermişti. Fakat Mehmet Ali Paşa bu Antlaşmanın taahhüt ettiği şartlarını yerine getirmediğini, kendi idaresine bırakılan yerlerde Ahaliye iyi muamele etmediği, Ballı Ali Osmanlı Tebaa olan halkın Hukukuna riayet edilmesi için Mısır valisine bir çok Nasihatlarda bulunduysa da bunları dinlemeyen, Mehmet Ali Paşa nihayet 1839 senesi başlarında Mısır’ın istiklalini ilan etti. Bunun üzerine Mahmut 2. Suriyedeki halkın Hukukunun korunması ve isyanların bastırılması için 21 Nisan 1839 da Neşrolunan bir Ferman ile Mehmet Ali Paşa’nın terdibini emretti. Hafız Ahmet Paşa Osmanlı Orduları Başkumandanlığına tayin olundu. Prusya Zabitlerinden H. V. Moltek’e, Laue Müşavir olarak Hafız Paşa mahiyetine verildi. 84.000 kişilik bir kuvvet’e malik olan Osmanlı Ordusu 20 Haziran 1839 Tarihine kadar Birecik ve Nizip Karargahında toplandı. Hafız Ahmet Paşa Kumandasında toplanan kuvvetlerin yekûnu 35 Piyade, 9 Süvari Alayından Mürekkep olup, bunların mevcudu 25-30.000 kişiyi geçmekteydi. Osmanlı Ordusunun diğer birlikleri Kayseri, Ankara, Konya’da bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mısır Ordusuna kumanda eden İbrahim Paşa Kuvvetleri ise Osmanlı Ordusuna nazaran 10.000 kişi fazlayla 40.000 e yakındı. Nizip Çayının bir kolu olan Orul suyu her iki ordu arasında Hudut teşkil ediyordu. 1839 Mayıs sonlarından İtibaren hazırlıklarını yapmış olan iki Ordu da 20 Hazirana kadar büyük bir harp yapmadan bir bekleme devri geçirmişlerdir. Karşı karşıya gelen iki orduyu Prusya Asıllı olan Molteke hatıralarında orduyu şu şekilde yorumlamaktaydı: Osmanlı Askerinin Disiplini bozulmuş, Orduda firar oranı çoğalmış, hiç bir asker iki yıldan fazla Orduda beklemeyerek kaçma yollarını arıyorlardı,ibrahim Paşanın (sayfa 18) ordugah kurmuşlardı. Çadırları yoktu. Askerlerinin on aylık maaşları birikmişti. Beslenme ve bakımları çok kötüydü. İçinde bulunan Suriye halkı, bir İsyan işareti bekliyorlardı, Mısır ordusunun maneviyatı, Hafız Ahmet Paşanın maneviyatından daha iyi değildi, izzet Paşanın Kolordusu dahi Kayseride yani 150 saatlik mesafede, Hacı Ali Paşanın kuvvetleri ise aynı hareket sınırı içindeydi.Karargah Ordusu Taarruz durumuna getirildi, Ordu üç gece silah elde geçirdi. Hafız Ahmet Paşa Orduyu şu şekilde cephe durumuna aldırdı: Sol kanatta üç muazzar Piyade Tugayı bulunuyordu. 1. Hatta 14 Tabur ve 92 Top, 2. Hatta, 13 Tabur, yedekte 24 Tabur, 9 Süvari Alayı ve 13 Top mevcuttu. Cephenin önünde Prusya asıllı Yüzbaşı Mühl-bach tarahndan geceleyin kazılmış olan iki siper bulunuyordu. Sağ kanatta bir sel çukuruna dayanıyordu. Sol kanat ise sık Zeytin ağaçlarından olan bir Ormanın içindeydi. İhtiyatları ise derin bir arazi içinde bulunuyordu. D.ernıe. çatma kıtaları ise Koruluklar içinde Mevzilenmişti. Molteke ile Yüzbaşı Laüe akşama doğru Mısır ordugahının dibıne kadar sokulduk-diyordu. İbrahim Paşanın 12 Obüs Bataryasından kurulu bir Düşman bataryasının 1600-1800 adım kadar derinlikte olan çok elverişli bir çukur içinde Mevzilenmiş olduğunu tesbit ettiklerini görerek durumu Hafız Ahmet Paşaya bildirdi. Nihayet 21 Haziran 1839 günü İbrahim Paşa Halep Birecik yolunun her iki tarafında Birecik istikametinde hareket’e başladı, İbrahim Paşanın Osmanlı Ordularının Ricat hattı olan Bireciği Kuşatmak maksadında olduğunu anlayan Molteke Hafız Paşaya Düşman’a karşı Hücum edilmesini tavsiye etmiş ise de çok cesur olan Hafız Ahmet Paşa, Düşmanın bu kuşatma vu taarruz hareketinden korkmayarak, beklemeyi tercih etmiştir. Hareketlerinde serbest kalan Mısır Ordusu 23 Haziran 1339 da Hafız Paşa kuvvetlerine Merkezden hücum etti, Hafız Paşa bütün ihtiyatlarını ileri sürerek Düşmanın bu taarruzlarına Şiddetle mukavemet etti ve onları hir ara püskürtmeye muvaffak oldu ve hatta Ricat eden Mısır ordusu şaşırarak kendi Piyadesi üzerine ateş açtı. 24 Haziranda Mısır ordusu yeniden taarruz etti. Liva Kumandanı Halil Paşa ve Miralay İbrahim bey’in kıtaları Kahramanca savaştılar/Bizzat Hafız Paşa Hassa livası ile İbrahim Paşa kuvvetlerine şiddetle mukabele etti. Bütün gün akşama kadar devam eden Muharebe sonlarına doğru, İbrahim Paşanın büyük Süvari Birlikleri Osmanlı Ordusu saflarına girdi. Hafız Paşa orduya Ricat emrini vermiş idi. Zamansız verilen bu Ricat emri Ordunun Savaş nizamlarını bozdu. Rical eden orduya İbrahim Paşa Şiddetle hücum etti. Her İki tarafta büyük zayiat oldu. Böylece Mehmet Ali Paşa nunla beraber ibrahim Paşanın Nizip ve havalisi üzerindeki hakimiyeti uzun sürmedi, 1840 ta Beyrut-Baalbek arasındaki harplerde, Mısırlılar büyük bir Mağlubiyet’e uğradılar. 85.000 kişiden Mürekkep bulunan Mısır ordusunun ancak l/3ü Mısır’a dönebildi. Bundan sonra Nizip Halep vilayetinin Urfa sancağının Birecik kazasına bağlı ve üç bin nüfuslu küçük bir kasaba olarak kaldı.
-
NİZİP DESTANI: Nizip Davası: Hafız paşayla İbrahim paşa arasında "1839" tarihinde vukua gelen Meşhur NİZİP muharebesini yaşatan bir destandır, Ben bu destanı G.Ayıntap’a tabi karakuyulu köyünde "65" yaşlarında iki gözü ama aşık Mustafa isminde bir zattan 22-8-1930 tarihinde dinledim. (A.RIZA
AŞIK MUSTAFA diyor ki: Nizip davasını Aşık Ali söylemiştir. Aşık Ali o zaman hayatta imiş bu muharebeyi gözleri ile görmüş. Onun bundan başka daha bir çok destanları vardır. Kendisi Kilis’in Musabeyli nahiyesine bağlı Körtüncü köyünde doğmuştur. O köyde Molla Mehmet isminde bir ihtiyar vardır, işte Aşık Ali onun dedesidir. Sözünü ikmal eden aşık Mustafa eline sazını aldı Nizip davasını okumaya başladı,
Hazır ol vaktına dayan İbrahim İnen çarhacılar meydan benimdir.
Mısırdan aşağı sürmek muradım
Ben helale kadar seyran benimdir.
İbrahim paşa derki ; dursun varayım
Adüler türemiş nice durayım
Eğer harp istersen topu kurayım
Havaya çekilen havan benimdir
Bir hızla koymam seni mısıra
Bütün Arabistan yemen benimdir
İbrahim paşa derki vatan ırakta Yüz bin gülle atarım bir oturakta Çok düşmanı işletirim kürekte Hem sürgün ederim liman benimdir.
Hafız paşa derki düştüm bu hale Sağımdan solumdan imdatçım gele Nice zorbalara beklettim kale Atarım mahpusa zindan benimdir. İbrahim paşa derki; düzdüm orduyu Araba çaldırdım cengi, harbiyi Parmak gibi kıyar süngü, süngüyü Kopar zelzele Tufan benimdir. Hafız paşa derki; Koymuşum seri Mizar elden gider gelirse beri Basarım ordunu gece bir yarı Hem hcum ederim ceylan benimdir. İbrahim paşa der humusa geldim Hamada ordusunu ikiye böldüm Mizardan vezirin üçünü aldım Erzurum, Acem Erzincan benimdir Hafız paşa derki; ya ben nideyim Bari verin bana zehir yudayum Hakipaye geldim aman benimdir Aşık Ali der ki söylenir dilde Çekerler hayfiyi yedi bit kralda. Sene bin sekiz yüz otuz dokuzunda Nizip üstüne destan benimdir
Bu destan "Tarihi Ata"nm Nizip hakkında yazdığı vak’aya en iyi
vesikadır. (sayfa 20 1.satır)'in nüfusu 2172 olarak gösterilir. Adları anılmakla beraber aynı tarihlerde Nizip’te 6 Cami, 1 Sibyan mektebi ve 700 hane bulunduğu kaydedilmiştir. Milli mücadele yıllarında bütün Anadolunun köy ve kasabaları gibi Nizip kazası da İstiklal savaşlarına katılmış ve G.Antep müdafaasına iştirak etmiştir. 1919 senesi içinde "3-7 Eylül" pek kısa süren bir işgalden sonra Nizip 26 Teşrin 1920 de Fransız kuvvetlerinin eline geçtiyse de 25 Kanun 1921tahliye olundu.
-
HATIRALAR KISMI
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da Bireciğe bağlı bir nahiye olarak bilinen Nizip 1924 te idar-i teşkilatında G. Antep vilayetine bağlandı. 26 Nisan 1926 da da kaza unvanını aldı. (sayfa 21/ satır1)
meydana gelen başarılardan şaheser bir numune ebedi bir abidedir.
Nizip Cumhuriyet devrinde süratle gelişmeye başladı. Bu devirde yapılmağa başlanan Nüfus sayımlarının birincisinde Nizip’in nüfusu 1927 yılında 7041 tespit edilmiş idi.
Bundan sonraki bütün Türkiye’de olduğu gibi İktisadi zaruretten doğan köyden şehirlere akın kendi kazamızda da görülerek muhtelif sayımlara göre Nizip’in nüfusu aşağıdaki rakamları göstermektedir..
NİZİP’İn MUHTELİF SAYIMLARA GÖRE NÜFUSU :
(Şehir Nüfusu.
(Bucak ve Köyler’in Nüfusu)
1940 1945 1950
23345 374441 42915 .
(Toplam)
1940 1945 1950
44352 47461 54557.
Yüzölçümü, Yoğunluğu
147437.
1955 Sayımına göre :
Şehir Nüfusu : 15331
Bucak ve Köy Nüfusu : 46010
Toplam :61341.
Yüzölçümü 1331
Yoğunluğu 46.
1960 Sayımına göre :
Şehir Nüfusu: (Toplam:19336 Erkek:9805 Kadın:9531)
Bucak ve Köy Nüfusu(Toplam:48977 Erkek:24660 Kadın:24317)
Toplam (Toplam:68313 Erkek:34465 Kadın:33848).
Yüzölçümü : 1348
Yoğunluğu : 51.
Nizip’in kaza toprakları dâhilinde merkeze bağlı 4 Nahiyesi 114 tane de köyü bulunmaktadır. Zeytinlikler, bağ ve bahçeler ile çevrili olan Nizip 14 Mahallesi, 12 Camisi bir de Bizanslılardan kalma bir Kilise bu Ilınmaktadır. Sayın Belediye Başkanımız Osman Sayın’ın imar gayretleri sayesinde Güneydoğunun en şirin kazası haline gelmesine sebep olmuştur.)
1940 1945 1950
9009 10017 11640
-
Arkadaşlar muazzam bir eser ve 1973 yılının kıt imkanları ile yazıldığına dikkatinizi çekerim
-
MİLLİ MÜCADELE YILLARI.
6 no. Lu vesikanın açıklanması:
Heyet-i temsiliyeyi riyaseti tarafından3. Kolordu kumandanlığına; Gönderilen şifrenin aslını göstermektedir. 27 Mart 36 Vesika No: 346. Kor. K. Selahattin Beyefendiye; Nizip-Kilis ve Antep cihetlerinden alınan son malûmata nazaran Fransızların bir taraftan Ayıntapdaki kuvvetlerini takviye ettikleri ve diğer taraftan Ayıntap Tealİi îslâm Cemiyetinin Fransız Amalineçalıştıkları, her ihtimale karşı Maraş’ta 9. Alayın kâmilen içtimain münasip görmekteyiz: Zatıalilerinizcede de tasvip buyrulduğu takdirde iktisasını emir ve ifadesiyle neticesinden malumat ita buyrulmasını rica ederim. 27/Ruhi Heyet-i Temsiliye Namına Anadolu Harekatı 4/5 M.Kemal 532 No.lu Vesikanın Açıklaması
13. Kor. K. Maraş-Antep ve Urfa livalarındaki olayları ve Fransızlar işgal silahlarını tecavüz ederlerse bu hal mütarekeye muhalif olduğundan askerin ateşle mukabeleye mecbur olması ihtimalini erkânı har-biyeyi Umumiye Riyasetine ve Harbiye Nezaretine arz etti. Erkan-ı harbiyei Umumiye Dairesine Diyarbekirden m/930 S.2 K. 10/3/36 Harbiye Nezareti Celilisine mevcut Şifre: Maraş-Ayıntap ve Urfa livaları bugün pek acınacak bir haldedir. Bu livaların Maraş harabeye dönmüş köyler, köprüler yıkılmış, Ticaret durmuş, Emniyet, can, mal ve Irz kalmamıştır. Bunun yegâne sebebi Fransızların işgali ve su idaresi Ermenilerin de İslamlar aleyhine tahrik ve etmeleridir. Milletin maruz kaldıkları bu tehlike karşısında Hükümetin siyaseten bir tesir yapmadığım görerek kendi hukuklarını, can, mal ve ırzlarını bizzat müdafaaya teşebbüsleri en meşru bir haktır. Bu vaziyette Millete müdafaadan vazgeçiniz demek Ermenilerin silah intikamına Fransızların her türlü tecavüzüne, her şeyimizi teslim edin demektir. Aza-yi bedeni kesilen bir adama bağırma, ağlama demek ne kadar Felsefeye mugayirse hukuku meşru asma ve namusuna, canına taarruz edilen bir millete de sükun tavsiyesi böyledir. Tavsiye edilse de dinlemez. Nitekim Urfa kıyamında vesaya mesmu olmuştu. Bilakis Urfa’dan Bidecikten, Nizip’ten, Ayıntap’tan mütemadiyen Kuvayı milliye’den Top, ve silah ve cephane talep edilmiştir. Milleti müşkülatla düşürmemek için nasihat edilmiş ise de yine feryatları kesilmemiştir. Dün (sayfa 24 yazılacak) 356 nolu vesikanın açıklaması : (sayfa 24 yazılacak) Maraştan gönderilen kuvvetlerin Kuvayı Milliyenin bu vaziyeti İslaha kadar olacağını zannetmiyorum Her halde Maraş’taki kıtatten mühim bir kuvvetle top ileAyıntap cephesinemuavenetedilmesi elzem görülmektedir. Bu cephe vaziyetine esaslı bir surette takip ve alınacak Raporlara nazaran vaziyete göre en seri muavenetin ifasıhususunda emir veteminive işam mercudur. 4 Ruhi H.T. namına M.Kemal 362 No.lu Vesikanın Açıklanması: 13. Kolordu Kumandanı vekilinin bölgesi ahvali hakkında Heyet-i temsiliye Riyasetine gönderdiği Raporun suretini göstermektedir. vesikaNo: 362 Gayet aceledir, Diyarbekir 19/4/36 HeyetiTemsiüye Riyasetine :
1- Antep Mutasarrıfının 19 Nisan/36 tarihli telgrafı makam-ı âlilerinde yazılımdır. Akçakoyunlu, Nizip istikametinden Antep’e giden bin kadar Fransız kuvvetinin yollarında Kuvayı Milliye ile masaaleme ederek Antep’e muvasalatından şehri mevcut iki top ile bombardımana başlamış ve bir çok haneler, Hükümet binası tahrip edilmiş, şehir katiyven mukabele etmediği halde Fransız bayrağıyla tefrik edilen Ermeni mahalleri müstesna olduğu halde dahilde ve hariçten İslam Mahallerine Mitralyöz ve top ateşi tevcih edilmiştir. Ahalinin bir kısmı ve ekser memurun firar etmiştir, Mutasarrıf kendisiyle beraber bir kaç memur kaldığım ve şehre girilirse idareyi de ek almaları muhtemel olduğunu yazmakta ve Mügayir-i medeniyet olan bu tecavüzün itilaf mümesilleri nezdinde protesto edilmesini rica etmektedir. Bu hususun teminini heyet-i temsiliyeden rica ederim. Besni’de ihzar edilen 200 kişilik Kuvayı milliyenin tek bir cebel topuyla Antep’e sevki evvelce emredilmiş idi. Bu kuvvetin surati tahriki Kahta Hasmansur civarında Kuvayı milliye sevki 2.Kor.Ahzi askerine yazıldı. Urfa Kuvayı milliye kumandanında bir hafta evvel Nizip cihetinde zabitler göndererek Birecik, Antep yolunun teşkil edilecek Kuvayı milliye ile seddi ve Akkoyunlu istikametinden iz’acatta bulunması ve şimendöferin tahrihi emredilmiş idi Bu emir tekit edilmiştir. (26.sayfa 1.satır) bel topunun mahdut olması Urfadan 3 toplu bir bataryanın bulunması hesabiyle batarya göndermek İmkanı olmadığı merci olan 3. Kolordu 5/4/ 36 bildirilmiştir. Bu gün Kılmç Ali Beyden I7/Nisan/ tarihli Antepten Şahsıma hitaben yazılmış bir telgraf aldım. Antep vaziyetini izah ettikten sonra bunun manen mesulü yeganesi ben olduğumu söylüyor ve benim ihmal ve teseyyüp ve hıyanetle, Hamiyetsizlikle itham ediyor. Kılıç Ali Bey’in şahsını tanımıyorum. Fakat son telgrafına cidden müttesir oldum. Kendisine cevap vermeyeceğim fakat kolordunun vaziyet "L G F N H S N K" hali bugüne kadar Urfa livasında ve dahili propagandalara karşı vaziyeti dahiliyenin de müsadesi derece-i mesaisi tami-men neşredilen raporlardan müsteban olur. Bugün Urfa’da bir süvari alayıyla, bir tabur, 4 mİtralyöz ve 3 cebel topu vardır. Resül’ayından Urfa’ ya tekrar kaptırmamak İçin iki tabur ile beni ayın 24 ünde dün Urfaya tahrik edildim. Cizre’den Besni’ye, Çernişkezekten Resül’ayniye kadar Tulen, arzan geniş ve hatta enva-i propagandalara sahne olan bir mıntıkaya yayılmış zayıf mevcutlu Kolordu kıtaatın da asayişi dahiliyi bilen muhafazadan bir müşkülata uğrarken Urfa ve Suruç’a kadar yayılmış Kolordunun daha ziyade müşkülata düşürmüştür. vaziyete başka kolordu olsaydı acaba Antep’e tadar yayılabilirmiydi. Üçüncü kolordunun Maraş’a gönderebildiği kıtaat bence Tel’eb-yazı muhasara eden milli aşiretin Aneze Asairi taarruz ederek millileri hat boyunca ricatı mecbur etmiştir. Birkaç şifrede Emir Faysal’ın Fransızlarla uyuştuğuna dair olan İstihbarat ve istidlalatı arzettim. Bu hale göre Fransızlar kuvayı milliyeye ile Kilikyadan tardın müşkülâtı anlaşılır. Bu ahval zahir iken ahvali iyice takdir etmiyen Kılıç Ali Beyin sıkıştığı zaman uluorta zesandrazlık etmesi sayaneteessüftür. Merci olan 3. Kolordu ihtıratı lazımede bulunulmasını rica ederim. Aksi halde Kılınç Ali Beyin hiç bir telgrafını mıntıkam dahilindeki merakizde kabul etmem. Terbiyesini takınsın ve vazifesini ve merciini bilsin. Vaziyetimize göre mıntıkamızın bile ziyanını mucip hareket icrasına imkan yoktur. Numara 1162" 13. Kor. K. CEVDET