-
“cennetin krallığı”
“cennetin krallığı”
Film Kudüs merkezli kutsal bir haçlı devleti kurma gayesi ile Kudüs’e giden haçlıları konu alır. Bir müddet Kudüs’ü işkal edip ellerinde tutmayı başarırlar, daha sonra Meşhur Nurettin Zengi’nin öğrencisi Selahattin Eyyubi haçlıların bu ütopyasına son verir.
Cennetin krallığı Katolik dünya için Vatikan la vücut bulmuştur. Vatikan her şeyi ile minyatür bir devlettir. Gücü Katolik dünyası üzerindeki manevi otoritesinde saklıdır.
İslam dünyası bu tarz din devleti oluşturmaya hem sıcak bakmadı hem de din devleti oluşturulacak kutsal topraklar her zaman için islamın en güçlü devletlerinin sorumluluğu ve idaresinde olmuştu .Taki Osmanlının son demlerine kadar
1803'te Vahhabi isyancılar Mekke'yi ele geçirdiler. Osmanli Devleti bu isyanlari bastirmak için Misir valisi Mehmed Ali Pasa'yi görevlendirdi. Mehmed Ali Pasa'nin oglu Tosun paşa nın komutasindaki bir ordu 1812-13'te Medine, Mekke ve Taif'i vehhabilerden geri aldi.
Osmanlı kutsal topraklara çok önem veriyordu Surre alayları bunun küçük bir göstergesidir.Kutsal topraklar adeta hilafetin ve Müminlerin emiri olmanın en meşru gerekçesiydi .Nasıl ki Osmanlı beyliği ilk dönemlerinde diğer Türkmen beyliklerine karşı Oğuz soyundan geldiği gerekçesi ile meşruiyet kazanıyorsa, kutsal toprakları elinde bulundurmak İslam aleminin başat gücü , otoritesi ve halifenin meşruiyetinin olmazsa olmazıydı.
Bunu çok iyi bilen İngilizler Mekke ve Medine nin içinde bulunduğu kutsal bir krallık kurdurarak Osmanlının hilafetle elinde tuttuğu gücü kukla yöneticilerle kendi güdümlerine alma çabasına girdiler. Tanrının Devleti fikri bu sefer karşı mahalle için planlanıyordu.Vatikan’ın karşılığı için Hicaz planlanıyordu. “II. Abdülaziz ibnu Suud 1902'de dağılmış güçlerini yeniden toparlayarak Riyad merkezli Vehhabi yönetimin kurulusunu ilan etti. II. Abdülaziz, Arabistan yarimadasinda gücünü artirmak için Ingilizlerle isbirligi yapti. Sonraki yillarda Arabistan'in diger bölgelerini de ele geçirerek topraklarini genisletti. Abdülaziz 26 Aralik 1915'te Ingiltere'yle özel bir anlasma imzaladi. Anlasmaya göre Abdülaziz'in ele geçirdigi topraklarin kesin yönetimi ona ait olacak, ondan sonra da yönetim çocuklarina geçecekti. Ancak bu topraklarin yöneticileri hiçbir sekilde Ingiltere'nin aleyhinde olmayacaklardi.
I. Dünya Savasi'nin Osmanli Devleti'nin aleyhine sonuçlanmasi üzerine Ibnu Suud yönetimi 1921'den sonra Hâil, Tâif, Mekke, Medine ve Cidde'yi de ele geçirdi. Abdülaziz ibnu Suud 5 Aralik 1924'te Necd ve Hicaz krali olarak ilan edildi. 27 Mayis 1927'de Ingilizlerle yapilan anlasmayla "Necd ve Hicaz Kralligi" bagimsiz bir devlet statüsü kazandi. 1932'de devletin adi "Suudi Arabistan Kralligi" olarak degistirildi İngilternin Suudi Arabistan üzerindeki etkisi .
1982'de tahta geçen Fehd ibnu Abdilaziz’in kardesleriyle arasindaki saltanat rekabetinde ABD' tarfından desdeklenmesi ve krallığa geçmesinden sonra yerini İngiltere Suudiarabistan üzerindeki etkisinin yerini ABD güdümüne bıraktı”
İngiltere Tanrının Devleti ütopyasını uygulamada tam olarak başarılı olmasa da önemli bir başarı elde ettiği su götürmez bir gerçek.
Dünyada bir buçuk milyar Müslüman yaşamaktadır. Osmanlı gibi büyük bir devlette ,Halifelik gibi manevi bir otoritede (Sünni dünya için) bulunmamaktadır.. Bu bağlamda Bir buçuk milyar müslümanı ilgilendiren bir kutsallık ve İslam ın beş şartından biri herhangi bir kralın tasarrufunda olabilir mi?
Kral Bu sene Türkiye den hacı alınmayacak, sizin kotanızı Papua Yeni Gine ye aktardım dese ne diyebiliriz. Hac için kara yolları kapandı ne diyebildik?Demir yolları kapandı ne diyebildik?Kral bu yıl hac yok dese kim itiraz edebilir zorla kapısına dayanabilir miyiz?Hayır.
Malum domuz gribi kapıda dünya sağlık örgütü alarma geçmiş vaziyette.Yada tam tersini düşünelim kral hac var dedi .Kurada çıkan şanslı!hacılar Hicaz da buluştular,gribi birbirlerine bulaştırdıklarını ,oradan da tüm İslam alemine yayıldığını varsayalım Maazallah İslam aleminin sonu olur.
Bir kişi bu gibi hayati meselerde karar merci olmamalı ,bu sorumluluğu hiç kimse tek başına yüklenmemeli,eğer tüm kutsal topraklar müminlerin inaçlarının bir parçası ise bir ibadeti sadece burada yerine getire biliyorlarsa burada kılınan namaz başka topraklarda kılınan namazdan bin kat daha sevapsa hiçbir kralın sultası müminin inancını ve ibadetini boyunduruğu altına alamamalı.
Sadece kutsal toprakların yönetimi Hicaz(Mekke ve Medine) her türlü maddi kazanç ait olduğu ülkeye bırakılmak üzere dünya Müslümanlarına bırakılmalı. İKÖ İslam konferansı Örgütü bu görevi rahatlıkla yerine getirebilir.Yahut sadece bu iş (Hac ibadeti ) için her Müslüman ülkenin nüfusu oranında temsil edileceği bir meclide oluşturulabilir.Bu düşünceler zamanında uygulanmış olsaydı kutsal toprakları ziyarete gidenler Peygamberimizin (s.a.s) elleriyle kazdığı hendeği belki görüyor olacaklardı.En azından müminler için örnekliği gökteki yıldızlar gibi olan Sahabelerin mezarları düzlenmemiş olurdu.
Suudi ailesine yahut Vahhabi inancına sataşmak niyetinde değilim söylemek istediğim şey her türlü mezhep (Hanifi,Şafi,Maliki,Hanbeli,Şii vb), düşünceye sahip bir buçuk milyar insanın kutsal mekanlarını sadece bir mezhebe (Vahhabilik) ve bir krala göre şekillenemeyeceği...
-
Değerli yazınıza hakvermemek elde değil ama yazınızın sonunda neden Vahhabiliğe sataşmak niyetinde değilsiniz? Şurası bir gerçek ki, Vehhabilik, kesinlikle Osmanlıya karşı isyan için diğer bazı tarikatlarda olduğu gibi İngiliz ajanların kurdurduğu fasık bir mezhep ve gerçek islamla ne kadar ilgili? Kazanılan onca petrol ve Hacı ziyaretleri gelirlerine rağmen suudi sülalesi hangi muhtaç ve yoksul müslüman ülkeye gerekli yardımı yapıyor, yaptığı sayılabilecek birkaç ülke varsa bu da kendi mezhebini yaymaya çalıştığı ülkelerdir. Bugün Suudi kraliyet ailesinin ABD güdümünde olmadığını söyleyebilecek kaç kişi var?
Kabe, adeta altın yumurtlayan tavuk misali aşırı ranta kurban edilerek etrafı devasa otellerle kapatılmış, kazanılan paralar ise Avrupa ve ABD bankalarını zengin ediyor.Ecdadımız yönettiği dönemde Mekke'de Kabe'den yüksek hiçbir bina yapmamış, her yıl Medine'ye yoksullara Surre Alayları düzenleyerek yoksullara para yollamış ama onlar ne kadar Osmanlı-Türk izi varsa yok etmişler, bununla da kalmayıp bütün sahabe mezarları yok edilmiş, iki cihan serveri Peygamberimiz Hz.Muhammed Mustafa'nın(S.A.V.) evi bile yok edilmesine rağmen ingiliz ajanı prens Lavrens'in evi Mekke'de müze olarak muhafaza edilmektedir. Geçen aylarda Atatürk zamanında Peygamberimizin Medine'deki mezarını bile yıkmaya yeltenmiş ama Atatürk'ün aşağıya inerim telgrafı ile vazgeçtiğine dair bir telgraf çekildiği Prof.Dr.Nevzat Yalçıntaş tarafından açıklandı ve yalanlanmadı? Bütün bu gerçekleri bizim mümin vatandaşlarımız müslümanları kötülememek adına susmaktadır.
Mekke ve Medine yönetimi kesinlikle bu suudi ve vehhabi sülale krallığından alınıp, ayrı bir bütün Müslüman ülkelerden oluşacak komisyona terke mecbur hale getirilmelidir. Bu bütün müslümanlara vebaldir. Her sene daha fazla sayıda Hacı yollamak için yalvarmak, Türkiye ziyaretinde, Cumhurbaşkanımızın ayağına gitmesi , hediyeler alınması hiç hoş şeyler değildi !?
-
Degerli hemsehrilerimin her ikisinin de yazilari birbirine paralel ve ictenlikle guzel yazilar. Surdan gireyim evvela; bazi bilgi yanilsamalar zorlamayla olusturuluyor ki bu da sikayet ettigimiz seylerin sebebidir. Her, kendimizce guzel seyi 'bir'ine mal edip kotuyu de karsiya atarken, bizim gibi karsinin da ayni seyi yaptigini goz onunde tutunca karmasanin da sebebi ortaya cikar.
Sonucda butun bunlarin sebebi 'acziyettir', caresizliktir aslinda.
Vahhabilik kita arabistaninda gercekten ayyuka cikmis Islamin gelis sebebine gerekce 'putperestlige' yonelme eylimine tepki olarak vucut bulmustur. Mezarliklar, sahabeler ve diger dini unsurlarin otesinde nerdeyse basit tasa topraga 'tapinma eylimi' bas gostermistir. Daha sonra siyasi olarak degerlendirilmistir ama isin asli boyledir.
Sevgili Mahmud agabeyim, Mustafa Kemal'in boyle bir 'telgrafi' beyani YOKTUR. Ismet pasanin 'ortadogu yeniden sekillenir Turkiye de yerini alir' turunde dunyayi ayaga kaldiran 'cikisi' olmustur ama digeri tamamen 'safsata' ve kutsiyet addetme cabasidir ki dikkat edilirse baskalari boyle yapiyor diye hayiflaniyoruz!
-
Ozur diliyerek buraya yansitmak istiyorum, Mahmud abim gonderdigin 'ozel mesajda' konuya itiraz edilmemistir demissin ancak basta, simdilerde oldukca 'populer' Murat Bardakci olmak uzere isin uzmanlari 'gerekli cevabi' vermistir. Ama Mustafa Kemal hala 'tabu' oldugu cun takdir edersinki oyle secaat kolay olmaz!
not: Lutfen ama lutfen, cok mecbur hissermedikce 'ozel mesaj' gondermeyiniz! Anlayisiniza simdiden tesekkur ederim.