MÜSLÜMAN OLDUGUM ICIN SANA SÜKÜRLER OLSUN YARABBIM
<div class="ContainerPadding" <div <h1 style="display: inline" class="inlineSpaceTitle" http://audici.spaces.live.com/
tıklayın
MÜSLÜMAN OLDUGUM ICIN SANA SÜKÜRLER OLSUN YARABBIM
<table border="0" cellspacing="0" cellpadding="0" width="100" align="center" <tbody <tr <td [u] http://www.kuranmucizeleri.org/res/zeytin.jpg[/IMG] </u </td </tr </tbody </table
</h1
<div class="ContainerPadding" <div class="ContainerPadding" <div <h1 style="display: inline" class="inlineSpaceTitle" <p align="center" http://alyssa.knuffelt.nl/homepage/show/765454[/IMG]
.<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!510" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" CENNET KÖSKLERI</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!510"
.<p align="center" Dünyadaki güzellikler dünya şartlarında ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar, yine de kaçınılmaz olarak pek çok kusurları bulunur. Dolayısıyla dünyadaki en güzel köşk bile cennet köşklerinin yanında son derece gösterişsiz kalır. Herşeyden evvel zamanın, dünyada sahip olunan pek çok güzellik üzerinde bozucu ve yıpratıcı etkisi vardır. Örneğin herhangi bir köşk hiç kullanılmasa bile, kendi haline bırakıldığında zaman içinde yıpranır. İçindeki eşyalar eskir, nem ve rutubetin etkisiyle küflenir, çürümeye yüz tutar. Döşemelerdeki dayanıklılık zamanla azalmaya, kumaşların renkleri solmaya başlar. Ayrıca eşyaların üzerlerini yoğun bir toz tabakası kaplar ve etrafı örümcek ağları sarar. Böylece bu gösterişli mekan zaman içinde yaşanamayacak hale gelir. Cennet mekanları ise tüm bu eksikliklerden, zamanın yıpratıcı etkilerinden uzaktırlar. Kuran'da cennet köşklerinden bahsedilirken bu köşklerin altlarından ırmaklar aktığı, yüksek ve güvenli yerler oldukları bildirilir:.<p align="center" İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Ankebut Suresi, 58) .<p align="center" Bizim Katımız'da sizi (Bize) yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafaat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler. (Sebe Suresi, 37) .<p align="center" Peygamberimiz (sav)'in bir hadisinde ise cennet köşkleri şöyle tarif edilir:.<p align="center" Gurfeler (cennet köşkleri) kırmızı yakut, yeşil zebercet (zümrüt) ve beyaz incidendir. Onlarda hiçbir kusur ve ayıp yoktur. Cennet ehli bunlara, sizin gökte, doğu ve batıdaki parlak yıldızlara baktığınız gibi bakarlar... .
.
.<p align="center" http://alyssa.knuffelt.nl/homepage/show/831399[/IMG] .
.
. <table border="0" width="70%" align="center" <tbody <tr <td <div align="center" Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; ordaki elbiseleri ipek(ten)tir. (Hac Suresi, 23)</div </td </tr </tbody </table <p align="center" .
.<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!437" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" ESMA-ÜL HÜSNA</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!437" <p style="color: #ff6600; text-align: center" http://alyssa.knuffelt.nl/homepage/show/986443[/IMG]
[u]ESMA'ÜL-HÜSNA</u .<p style="color: #ff6600; text-align: center" "O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)" .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/1[/IMG]
ALLAH
(Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zatın özel ve en kapsamlı adı) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/2[/IMG]
RAHMÂN
(Bağışlayan, esirgeyen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/3[/IMG]
RAHÎM
(Bağışlayan, esirgeyen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/4[/IMG]
MELİK
(Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/5[/IMG]
KUDDÛS
(Her eksiklikten münezzeh) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/6[/IMG]
SELÂM
(Esenlik veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/7[/IMG]
MÜ'MİN
(Güven veren, vaadine güvenilen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/8[/IMG]
MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/9[/IMG]
AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/10[/IMG]
CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, yaratılmışların halini iyileştiren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/11[/IMG]
MÜTEKEBBİR
(Azamet ve yüceliğini izhar eden)) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/12[/IMG]
HÂLİK
(Takdirine uygun bir şekilde yaratan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/13[/IMG]
BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/14[/IMG]
MUSAVVİR
(Şekil ve özellik veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/15[/IMG]
GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/16[/IMG]
KAHHÂR
(Yenilmeyen, yegane galip) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/17[/IMG]
VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/18[/IMG]
REZZÂK
((Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/19[/IMG]
FETTÂH
(İyilik kapılarını açan, hakemlik yapan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/20[/IMG]
ALÎM
(Hakkıyla bilen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/21[/IMG]
KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/22[/IMG]
BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/23[/IMG]
HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/24[/IMG]
RÂFİ'
(Yücelten, izzet ve şeref veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/25[/IMG]
MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/26[/IMG]
MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/27[/IMG]
SEMİ'
(İşiten) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/28[/IMG]
BASÎR
(Gören) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/29[/IMG]
HAKEM
(Son hükmü veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/30[/IMG]
ADL
(Mutlak adalet sahibi, aşırılığa meyletmeyen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/31[/IMG]
LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/32[/IMG]
HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/33[/IMG]
HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/34[/IMG]
AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/35[/IMG]
GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/36[/IMG]
ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/37[/IMG]
ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/38[/IMG]
KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/39[/IMG]
HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/40[/IMG]
MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren, bilip gücü yeten ve koruyan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/41[/IMG]
HASÎB
(Kullarına yeten, onları hesaba çeken) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/42[/IMG]
CELÎL
(Azamet sahibi) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/43[/IMG]
KERÎM
(Fazilet türlerinin hepsine sahip) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/44[/IMG]
RAKÎB
(Gözetleyip kontrol eden) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/45[/IMG]
MÜCÎB
(Dileklere karşılık veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/46[/IMG]
VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/47[/IMG]
HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/48[/IMG]
VEDÛD
(Çok seven, çok sevilen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/49[/IMG]
MECÎD
(Şanlı, şerefli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/50[/IMG]
BÂİS
(Ölümden sonra dirilten) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/51[/IMG]
ŞEHÎD
(Her şeyi gözlemiş olarak bilen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/52[/IMG]
HAK
(Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/53[/IMG]
VEKÎL
(Güvenilip dayanılan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/54[/IMG]
KAVÎ
(Her şeye gücü yeten, kudretli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/55[/IMG]
METÎN
(Her şeye gücü yeten, kudretli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/56[/IMG]
VELÎ
(Yardımcı ve dost) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/57[/IMG]
HAMÎD
(Övülmeye layık) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/58[/IMG]
MUHSÎ
(Her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/59[/IMG]
MÜBDİ'
(İlkin yaratan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/60[/IMG]
MUÎD
(Tekrar yaratan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/61[/IMG]
MUHYÎ
(Can veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/62[/IMG]
MÜMÎT
(Öldüren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/63[/IMG]
HAY
(Ebedi hayatta diri) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/64[/IMG]
KAYYÛM
(Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kainatı idare eden) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/65[/IMG]
VÂCİD
(Dilediğini dilediği zaman bulan bir müstağni) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/66[/IMG]
MÂCİD
(Şanlı, şerefli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/67[/IMG]
VÂHİD
(Bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında tek) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/68[/IMG]
SAMED
(Arzu ve ihtiyaçları sebebiyle herkesin yöneldiği ulular ulusu bir müstağni) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/69[/IMG]
KÂDİR
(Her şeye gücü yeten, kudretli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/70[/IMG]
MUKTEDİR
(Her şeye gücü yeten, kudretli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/71[/IMG]
MUKADDİM
(Öne alan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/72[/IMG]
MUAHHİR
(Geriye bırakan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/73[/IMG]
EVVEL
(Varlığının başlangıcı olmayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/74[/IMG]
ÂHİR
(Varlığının sonu olmayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/75[/IMG]
ZÂHİR
(Varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delilin bulunması açısından aşikar) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/76[/IMG]
BÂTIN
(Zatının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açısından gizli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/77[/IMG]
VÂLÎ
(Kainata hakim olup onu yöneten) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/78[/IMG]
MÜTEÂLÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/79[/IMG]
BER
(İyilik eden, vaadini yerine getiren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/80[/IMG]
TEVVÂB
(Kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/81[/IMG]
MÜNTAKIM
(Suçluları cezalandıran) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/82[/IMG]
AFÜV
(Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/83[/IMG]
RAÛF
(Şefkatli) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/84[/IMG]
MÂLİKÜ'L-MÜLK
(Mülkün sahibi) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/85[/IMG]
ZÜ'L-CELÂLİ ve'l-İKRAM
(Azamet ve kerem sahibi) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/86[/IMG]
MUKSİT
(Adaletle hükmeden) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/87[/IMG]
CÂMİ'
(Toplayıp düzenleyen, kıyamet günü hesaba çekmek için mahlukatı toplayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/88[/IMG]
GANÎ
(Her şeyden müstağni, kendi dışında her şey O'na muhtaç) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/89[/IMG]
MUĞNÎ
(Zenginlik verip tatmin eden) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/90[/IMG]
MÂNİ'
(Dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere engel olan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/91[/IMG]
DÂR
(Zarar veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/92[/IMG]
NÂFİ'
(Fayda veren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/93[/IMG]
NÛR
(Nurlandıran, nur kaynağı)
.<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/94[/IMG]
HÂDÎ
(Yol gösteren, murada erdiren) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/95[/IMG]
BEDÎ'
(Eşi ve örneği olmayan, sanatkarane yaratan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/96[/IMG]
BÂKÎ
(Varlığının sonu olmayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/97[/IMG]
VÂRİS
(Varlığının sonu olmayan) .<p style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/98[/IMG]
REŞÎD
(Bütün işleri isabetli ve hedefine ulaşıcı, irşad edici) .<div style="color: #ff6600; text-align: center" http://muhammet.free.fr/99[/IMG]
SABÛR
(Çok sabırlı)
http://alyssa.knuffelt.nl/homepage/show/979201[/IMG]
</div <p align="left" .</div
<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!434" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" KURAN ALLAH"IN SÖZÜDÜR</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!434"
<p align="center" .
Kuran öyle bir kitaptır ki, içinde verilen haberlerin hepsi doğru çıkmıştır ve çıkmaktadır. Bilimsel konularda, geçmişten ve gelecekten verilen haberlerde ya da matematiksel şifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir. Bu bilgilerin o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün değildir. Elbette ki bu durum, Kuran'ın insan sözü olamayacağının apaçık bir ispatıdır. .
Kuran, herşeyi yoktan var eden ve ilmiyle tüm varlıkları kuşatan Yüce Allah'ın sözüdür. Allah bir ayetinde, Kuran'la ilgili olarak, " ... Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişkiler bulacaklardı" (Nisa Suresi, 82) buyurmaktadır. Kuran'ın içinde yer alan her bilgi, bu İlahi kitabın bilinmeyen gizli mucizelerini ortaya koymaktadır. İnsana düşen ise, Allah'ın indirdiği bu İlahi kitaba sımsıkı sarılmak ve onu kendisine yol gösterici olarak kabul etmektir. Allah, Kuran'da bizlere şöyle bildirir:.<blockquote
Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve Kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbidendir. Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sure getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın." (Yunus Suresi, 37-38).
Bu indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Şu halde O'na uyun ve korkup-sakının. Umulur ki esirgenirsiniz. (Enam Suresi, 155).
<p align="center" .<p align="center" http://leukemeid.geeftmassage.nl/homepage/show/238548[/IMG] .
<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!407" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" ALLAH KAINATI NICIN YARATMISTIR..</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!407" <div <h2 "font-size: 12pt; font-family: Arial" </h2 </div <div "font-family: Arial" Allah’u Teala insanları sevdiği için yaratmıştır.Allah insanları seviyor çünkü nefes alsın diye Oksijeni yarattı, içsin diye suyu, yesinler diye bitkilere emretti , toprağı meyve sebzeye hayvanlara bitkileri et, süt, yumurta, bala dönüştürmektedir.Bütün kainat insanlara hizmet etsin diye yaratılıştır.Allah insanları sevdiği için cenneti yaratmış ,cennete gidebilelim diye Allah Kur’an’ı göndermiş , Kur’an’daki ibadetleri ( Allah’ın tüm emirleri , ibadetleri , insanların yararına , hep insanlar için , tüm yasaklarıda insanların zararına olduğu için yasaklanan haramlardır. ) yaparak , dünyada mutlu olmamızı , sonuçta cenneti kazanmamızı istemistir. "font-size: 12pt; font-family: Arial" "font-size: 12pt; font-family: Arial"
.
. "color: red; font-family: Arial" Güzel bir manzara resmini ressam neden yapar ? Çünkü hosuna gitmis , sevmistir. Önceden o resim yokken sonradan yapılmış olur. Tıpkı bunun gibi Allah’ta evreni ve insanlari sevdigi için , güzellik için , önceden yokken , yoktan var etmiş , dünyada insanlar , cenneti yaşasın diye ibadetleri ( insanlara yararlı olan şeyleri ) emretmiş , bu ibadetleri yapıp dünyayı cennete çevirenlere ahirette cenneti vaad etmiştir. "font-size: 12pt; font-family: Arial" "font-size: 12pt; font-family: Arial"
.
. "font-family: Arial" Insana hizmet için evreni ( su ,agaç , hayvan , bitki...) yaratan Allah , dünyada huzur , barış içinde yaşaması için emir-yasaklar ( ibadeti ) insanlara bildirmiş , bunlar yapanlarada cenneti vermistir. "font-size: 12pt; font-family: Arial" "font-size: 12pt; font-family: Arial"
.
.
. "font-family: Arial" Insan üç nedenle yaratılmıştır : Allah sevdigi için insanı yaratt , insana hizmet etsin diye evreni yarattı , cennete gidelim diyede , cennetin anahtarı olan Kur’an’ı indirdi. Ibadet dünyayı cennete çevirir, ahirettede cenneti garantiler...yaratılmasaydık , cennete gitme ihtimalimiz olmazdı. "font-size: 12pt; font-family: Arial" "font-size: 12pt; font-family: Arial"
.
.
. "font-family: Arial" NOT :Agrı ,sızı , ateş , diş ve karın ağrısı ...Allah’ın insanlara verdiği bir ceza degil , bir hediye , bir iyilik , bir lutüftur. Çünkü karın ağrısı olmasa karnımızdaki hastalıktan haberimiz olmazdı , dişimiz ağrımasa , dişimizi kaybedebilirdik ve bizim haberimiz bile olmazdı ...O ağrı , sızılar... bizim hastalıklara karşı alarm sistemimizdir ve iyi ki onlar vardır. "font-size: 12pt; font-family: Arial" "font-size: 12pt; font-family: Arial"
.
.
"color: red; font-family: Arial" O halde ağrı , sızı ...bir ceza değil , bir mükafaat , bir hediye ‘dir. . "color: red; font-family: Arial" "font-size: 12pt; font-family: Arial"
"font-size: 12pt; font-family: Arial"
http://alyssa.knuffelt.nl/homepage/show/977379[/IMG] .
</div </div http://alyssa.knuffelt.nl/homepage/show/839945[/IMG]
<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!396" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" ONUNLA GELEN BEREKET</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!396" <p align="center" http://leukemeid.geeftmassage.nl/homepage/show/227637[/IMG] .
.
.
Dar Mekke sokaklarında iki kişi. Ebu Talib, bir çocuğun elinden tutmuş olarak evinin yolunda..
Bu çocuk, önce babası, sonra annesi, sonra dedesi ölen; ve şimdi, amcası Ebu Talib'e kalan kainatın varlık sebebi...
Amca, bir fakir adam.
Bütün serveti, üç beş deve olmasına mukabil, kalabalık sayıda çoluk çocuğu var. Dürüst bir insan. Geçim sıkıntısında ama cömert. Cahiliyet zamanın çirkin adeklerine bulaşmamış güzel huylu biri. O da babası gibi ağzına içki koymamış.
Yoksulluğuna rağmen de kavminin reisi Böyle bir şeye o güne kadar tesadüf edilmiş değil. Bir insanın milletinin başına geçebilmesi zengin olma şartına bağlı.
Ebu Talib, babasının vasiyetine tam tabi. Sözünün eri, Yeğenin gözü gibi koruyor. O'nu öz çocuklarından dahi çok seviyor. Öyle bir sevgi ki, gıpta etmemek mümkün değil.
O, elini uzatmadan yemeğe başlamıyor.
O, Gelmeden sofra kurulsa:
-Durun, iyor; oğlum gelsin! Sofraya uzanan eller, geri çekiliyor ve herkese beklemeye başlıyor.
Onu yanına almadan uyumuyor:
Sevgili Peygamberimiz:
-Sen hayırlı ve mübareksin, diyerek iltifat ediyor.
Ne doğru... Hem hayırlı, hem mübarek. Eğer sofraya ilk el uzatan bu mübarek çocuk olmamışsa, yemek kifayet etmiyor ve hane halkı aç kalkıyor. Ama ilk başlayan o ise; yemek artıyor bile. Bir kase sütten mbiraz içse, kase, herkese yetene kadar tükenmiyor.
Efendimiz, her yaşta edeb timsali; sofra kurulduğunda Ebu Talib'in çocukları, hemen yemeğe başladıkları halde; O, vaktini bekleyerek sofra adabına dikket ediyor. Bu sebeple Ebu Talib, yeğenine bazen de ayrı sofra kurduruyor.
İşte bu fakir evde O, sallallahü aleyhi ve sellem, geldikten sonra mala mülke bereket düştü. Her şey artıyor, her şey çoğalıyor.
Ebu Talib'in evinde yokluk, yerini bolluğa terkederken; Mekke başka mbir hali yaşıyor. Kuraklık ve kıtlık, bir salgın hastalık gibi hurmaları solduruyor, derelerin suyunu çekiyor, yeşil tarlaları sarartıyor ve nihayet kilerleri, mutffakları tamtakır ediyor. Dağlar ve ovalar, "su" diye inliyor gibi.
Bu arada her kafadan mbir ses geliyor. Her Mekkeli, aklının erdiği kadar bir şeyler söylüyor:
-Hayır, Lat olur mu? Ancak Uzza, bu kuraklığa çare bulur.
-Hayır hayır! En iyisi Menat'ın önünde diz çökelim.
Konuşmaları dinleyen bir ihtiyar, kalabalığı titreten gür sesle:
-Yazıklar olsun! Aranızda İbrahim Peygamber evladları varken; siz hala nelerden medet umuyorsunuz?
İhtiyarın hakim sesi ahaliyi toparladı.Ne demek istediği belliydi.Doğru Ebu Talib'in kapısına geliyorlar:
-Ey Ebu Talip!Kıtlığı görüyorsun.Çöl bile yağmura hasret...Bir damla su yok.Çocuklarımız ölmeye,hayvanlarımız kırılmaya yüz tuttu.Gel,yağmur duasına gidelim.Neslinin bereketine belki yağmur yağar.,..
Ebu Talip,evden çıkıyor.Yanında güneş yüzlü yeğeni.Önde Ebu Talip ve Sevgili Peygamberimiz,arkada kalabalık,Beytullah yolundalar.Hava müthiş sıcak.Gök cilalanmış gibi dupduru.Bulut namına birşey yok.
Ebu Talib,sırtını Kabe duvarına dayadı.Mübarek çocuk da bir eliyle Kabe'nin örtüsünü tutarken,öbür elinin şahadet parmağını cilalı mavi göğe doğru uzatıyor...Hayret,hayret,hayret.
O süpürülmüş gibi bulutsuz olan göğü,bulutlar,yeme koşan kocaman kuşlar gibi bir anda dolduruyor.Ve şimşekler,yıldırımlar.Peşinden de şakır,şakır,şakır yağan yağmur.Öldüren hasret bitip,dağ-taş suya kavuşuyor.Her taraftan derecikler koşturuyor.
.<p align="center" http://leukemeid.geeftmassage.nl/homepage/show/238564[/IMG] .
Ebu Talib'in çocukları,sabahları kalktığında,saçları dağınık,gözleri çapaklı olduğu halde,Sevgili Peygamberimizin cennet kokan saçları taranmış,mübarek gözleri sürmelenmiş olarak pırıl pırıl bir yüzle uyanıyor.
Ebu Talib'le aziz yeğeni bir sahradalar.Amca,bir ara susuzluktan mecalsiz kalıyor ve dudaklarından gayri ihtiyari:
-Su,susadım diye kelimeler dökülüyor.
Bunu işiten merhamet sultanına bir mucize.
Ebu Talib,anlatıyor:
-Susadım,deyince yeğenim,hemen dizleri üstüne yere oturdu.Oturur oturmaz,topuklarının,kumlara değdiği noktadan bir pınar kaynamaya başladı.Cenab-ı kibriya kenara çekiliyor,Ebu Talib,kana kana içerek susuzluğunu dindiriyor...
Devrin adetine göre,zaman zaman Mekke'ye "kaif" denen kimseler geliyor.Bu kaifler,ensanların görünüşlerinden manalar çıkarıp istikballerine dair tahminlerde bulunuyorlar.Her gelişlerinde fakir-zengin,bütün tabakalardan halk,çocuklarını getirerek onların önündeki uzun zamanı bilmek,meçhul istikamet perdesini aralamak istiyorlar.
Bakın yine şehrin meydanlık yerinde bir kalabalık var.Bir adamın başına toplanmış olanlar,ondan çocuklarına dair sırları soruyorlar:
Bu adam,Ezd-i Şenue kabilesinden bir kaiftir.Oraya gelmiş bütün herkese cevaplar veriyor.
Fakat kaif,birden değişiyor.Önündekilerin üstünden aşağı bakışları,dinleyenlerin en dışında kendisini seyreden bir çocuğa takılıyor.
"Kaif"haberini duyan Ebu Talib de sair Mekke seçkinleri gibi,yeğenini alarak adama gidiyor. Vardıklarında etrafı çevrilmiş; adam haratle anlatıyor. Amca-yeğen kalabalığın dışından manzarayı seyrediyorlar. İşte tam bu sırada, Sevgili Peygamberimizi görüyor.
Kaif, bir an baktığı noktayı dikkat ve nüfuzla süzdükten sonra hareketlerinde değişikilik başladı. Telaşla başındakileri savıyor. Belliki bir heyecana yapılmış. Durum, Ebu Talib'in nazarından kaçmıyor. Ve sebebi de anlıyor. Amca, bir tedbirli adam; ne olur ne olmaz? Hiç kimseye belli etmeden yeğeni ile usulcacık oradan ayrılıyorlar.
Biraz sonra önündekilerden başını kaldıran yabancı şaşırdı; Efendimizi soruyor. Cevap menfidir. Sorduğu çocuk biraz önce gitmiştir.
Bunun üzerine kaif, konuşuyor; hazır olanlar şahid...
-Vallahi O çocuğun şanı yüce olacaktır.
<p align="center" http://leukemeid.geeftmassage.nl/homepage/show/238564[/IMG] .
Sevgili Peygamberimizin on yaşında iken, diğer baba bir amcaları Zübeyr ile seferdeler.Kervan bir dere kıyısına geldiğinde azgın bir deve ile karşılaşırlar: Hayvan, mümkün değil, dereden kimseyi geçirmiyor. Her teşebbüs neticesiz kalınca, bazıları geri dönme fikrini ortaya attılar. Karşı kıyıya geçme ümidlerinin yavaş yavaş kırılmaya başladığı bu anda efendimiz imdada yetişiyorlar. Develerinden inerek yol kesici hırçın deveye biniyorlar.
Devecik, yumuşak, uysal, itaatli.
Peygamberimiz, deminki huysuz devenin üstünde oldukları halde önde, kervan arkada suyu geçiyorlar. Çümle yaratılmışların Peygamberi, burada o deveden inerek hayvanı serbest bırakıyor ve tekrar kendi devesine binip hep beraber yola devam ediyorlar.
<p align="center" http://leukemeid.geeftmassage.nl/homepage/show/238564[/IMG] .
Sevgili Peygamberimiz, sallallahü aleyhi ve sellem, on-onbir yaşlarında iken şakkı sadr-göğüs yarılması olayını bir kere daha yaşadılar.
İki melek, Peygamberimize gelerek, O'nu incitmeden yere uzatıp mübarek göğüzlerrini yardılar. Efendimiz, hiç bir ağrı ve sızı duymuyorlar.
Melekler, en makbul bedenden kin ve hasedi temizleyerek yerini rahmet ve rahmetle doldurdular.
Kin ve hasetten sonra bir de siyah bir kan parçasını çıkaran melekller, bunun yerini nurla doldurup, mübarek çocuğu ayağa kaldırdılar.
O anı şöyle tasvir buyuruyorlar:
-Baktım, kendimde küçük-büyük bütün mahlukata karşı şefkat ve rahmet buldum.
Şakkı sadrın üçüncüsü ise vahiy ineceği zaman Hira dağındaki mağarada vuku bulacaktır.
<p align="center" http://leukemeid.geeftmassage.nl/homepage/show/238564[/IMG] .
O'nun seçilmişlern seçilmişi, üstünlerin en üstünü olduğunu haber veren vak'alardan birine yine Ümmü Eymen delalet ediyor.
<p align="center" http://leukemeid.geeftmassage.nl/homepage/show/238564[/IMG] .
....Mekke'de bir koca put var. İsmi "Bevane". Müşkirler, senede bir gün, bu putun karşısında sabahtan akşama kadar saygı ile dururlardı.
Ebu Talib, Peygamberimizi de bu ayine getirmek istiyor. Ama, daha küçük yaşlarında böyle bir batıl ibadeti reddediyorlar. Amca va akraba ları, inciniyor. Israrlılar. Israr ve ricalar yüzünden şöyle bir görünüp, kaybolmak üzere Bevane'nin yanına kadar geliyorlar. Gelmeleri ile ortadan kaybolmaları bir oluyor. Bir zaman sonra göründüğünde şaşkın halde soruyorlar:
-Ne oldun, nereye gittin?
Bütün putları yerle bir edecek dinin Peygamberi her zor ve tehlikeli anda olduğu gibi yine korunmaktadır. Kendileri buyuruyorlar:
-Ben puta yaklaşınca uzun boylu biri geldi "Ya Muhammed, sakın bu puta elini bile sürme ve bunların merasiminde bulunma"
Sevgili Peygamberimize o yetimlik günlerinde hizmetle şereflenenlerden biri de Ebu Talib'in zevcesi Fatıma Hatun.
Yengesi, yetim ve öksüz inciye evlerine geldiği ilk andan itibaren, bir anne şefkati iele sahip çıkmış ve onu o kırık kalbli günlerinde yalnız ve sahnipsiz bırakmamıştır.
Yüce Peygamber, sonraki yıllarda bu asil ve müşfik kadını hiç unutmamış ve yengesini ihtiyar yaşında daima arayıp sorarak gönlünü hoş tutmuştur.
Efendimiz bir gün yengesinin vefat haberini alınca üzüntülerini şu kısa fakat derin muhabbet dolu kelimelerle dile getirdiler...
-Bugün annem öldü.
...bu sözler sana ne devlet ey Fatıma anne! Kainatın seyyidinin seni annelik tahtına oturmalarından büyük şans ne olabilir ki...
Peygamberimiz, daha sonra gömleklerini çıkartarak yengelerine kefen olarak sardılar.
Aziz kadın, kabristana getirildiğinde Peygamber efendimiz de orada hazırlar. Ölü, kabre konmadan önce Resulullah mezara inerek yan tarafları üzerine biraz uzandıktan sonrra dışarı çıktılar ve n'aş defnedildi.
Eshab, hayrette. Her hal ve davranışlarına dikkat ettikleri Peygamberimizde o ana kadar böyle bir hareket görülmemiştir.
Ey Allah'ın Resulü! Şimdi gördüklerimizi bir başkası için yaptığına rastlamadık, diye meraklarını arz ediyorlar.
-O, benim annemdi. Çocukları açken önce beni doyurur, saçlarımı tarardı. O, benim annemdi.
...ve devam buyuruyorlar:
-Ebu Talib'den sonra bu kadıncağız kadar bana iyilik eden olmamıştır. Ahirette cennet elbiselerinden elbise giymesi için gömleğime sardırdım. Kabre ısınması, kendini yalnız zannetmemesi maksadıyla oraya uzandı, mahşer gününe kadar beni hep yanında yatıyor görecek...
<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!292" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" HZ.MUHAMMED (a.s) DOGDUGU EV</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!292" <p align="center"
.<p align="center"
.<p align="center" Hazreti Muhammed SAV'in doğduğu yer.<p align="center" .<p align="center" Murat BARDAKÇI.<p align="center" 13 Aralık 2000, Hürriyet.<p align="center" .<p align="center" Peygamberimizin doğduğu binanın yerinde bugün bir 'halk kitaplığı' bulunuyor. Suudi Arabistan yönetimi Hazreti Muhammed SAV'in dünyaya geldiği mekânın ziyaret yeri yapılmaması için buraya işte bu kitaplığı inşa ettirdi..<p align="center" Amine Hatun, Hazreti Muhammed'i bu sayfada fotoğrafını gördüğünüz binanın yerinde bulunan bir Mekke evinde dünyaya getirdi, peygamberimizin ilk çocukluk günleri burada geçti, büyükbabası Abdülmuttalib'in himayesine girene kadar burada yaşadı. Evin yer aldığı arazi, bir görüşe göre Hazreti Muhammed SAV'in soyunun dayandığı Hâşim ailesine aitti. Mekke'nin ileri gelen ailelerinden biri olan Hâşimiler peygamberimizin dünyaya geldiği sırada gerçi eski zenginliklerini artık kaybetmişlerdi ancak Mekke'nin gene de saygı gören boylarından biriydiler. Hazreti Muhammed SAV'in Mekke'de peygamberliğini ilân etmesinden etmesinden sonra karşısına büyük bir düşman gurubu çıkmış olmasına rağmen uzun bir müddet bu düşmanlara karşı koyabilmesi, mensubu olduğu ailenin gücünden kaynaklanıyordu..<p align="center" Peygamberimizin dünyaya geldiği evin bulunduğu arazi, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar muhafaza edildi ve herkesin büyük saygı gösterdiği bir mekân oldu. Arazinin bakımıyla 'Mekke Şerifleri' denilen ve Hazreti Muhammed SAV'in soyundan gelen Mekke'nin idarecileri sorumluydular. Bu mekân hemen her hac ve umrede mutlaka ziyaret edilir, hacılar Mekke'den Medine'ye geçmeden önce buraya mutlaka uğrarlardı..<p align="center" Arap yarımadasının 1925'te Abdülâziz bin Saud'un eline geçmesinden ve Vehhabi geleneklerine uyularak Mekke'deki Cennetu'l-Muallâ ve Medine'deki Cennetul-Baki mezarlıklarında bulunan türbelerin yıkılmasından sonra sıra İslâmiyet'in ilk günlerinden kalan diğer mekânların da ortadan kaldırılmasına geldi. Hazreti Muhammed SAV'nin doğduğu evin arazisi dümdüz edildi ve üzerinde eski devirlerden kalma ne varsa kaldırıldı. Sonraki senelerde buraya bir bina inşa edildi ve yapılan bu yeni bina halk kütüphanesi haline getirildi..<p align="center" İşte, Hazreti Muhammed SAV'in doğduğu evin bugünkü hali. Bu ev şimdi Mekke'lilerin günlük gazetelere göz gezdirmelerine ve arada bir bir kitabın sayfalarını çevirmelerine yariyor...</div
<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!291" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" PEYGAMBER EFENDIMIZ"IN VEDA HUTBESI</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!291" <div <p align="center" .
(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M . Cuma)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitab etti:
"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür.”
"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.
Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.
Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır.
Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.
Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir.
Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.
Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.
Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:
- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.
- Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.
- Zina etmeyeceksiniz.
- Hırsızlık yapmayacaksınız.
İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "
Sahabe-i Kiram birden söyle dediler:
"Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!"
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:
"Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! ". <p align="center" http://alyssa.knuffelt.nl/homepage/show/723934[/IMG]
.<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!290" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" BESMELENIN FAZILETI...</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!290" <p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın " Bismillahirrahmanirrahim " diye besmele çekmeden, hiçbir işine başlamazdı. Kocası,onun bu haline kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için Allah'a dua ederdi. .<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Birgün,kadının kocası iyice öfkelenmişti..Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine :
" Şuna bir oyun çevireyimde görsün ; bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak ? " diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı,artık bütün çirkinliğiyle,içinde dolup taşmıştı. .<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Hanımını çağırdı,ona bir kese altın vererek :
- Bunu iyi sakla !!! diye tenbih etti. Kadında kocasının emri üzerine hemen gitti,besmeleyi çekerek keseyi iyice sakladı. Bu arada kocasıda onu gizlice takip ediyordu. Sonra karısının haberi olmadan keseyi, karısının sakladığı yerden aldı. İçindeki altınları boşaltarak, keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden karısını çağırdı ve :
- Sana verdiğim bir kese altını hemen getir. dedi.
Kadın koştu ; keseyi sakladığı yere,
" Bismillahirrahmanirrahim " diyerek elini uzattı.
Tam o anda, Allahu Tealanın emriyle, kese kadının sakladığı yerde içindeki altınlarla beraber aynen duruyordu. Islanan keseden suları damlıyordu. Kadın kesenin neden ıslak olduğunu anlayamadı ve keseyi kocasına getirdi. Adam içi altınla dolu keseyi görünce çok şaşırdı ve karısının söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı.
Sonra karısına ;
- Sana çok zulmettim,çok canını yaktım,beni affet. diye yalvarmaya başladı. Allah'a tevbe ve istiğfar etti. İbadetlerine bağlı bir insan oldu. O günden sonra dua ve yakarışlarında hep şöyle derdi ;
- Ya Rabbi ! Bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, Saliha bir kadını eş olarak verdiğin için,sana hakkıyle şükretmekten acizdim,beni affet Alah'ım...
O saliha kadın ise ;
- Ya Rabbi ! Sana şükürler olsun ki,duamı kabul edip kocamı salihlerden eyledin,diye dua ediyordu. .<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur.Büyükler demişlerki ; " Sabrın kendisi acıdır,lakin meyvesi tatlıdır.".<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify"
.<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" http://muhacirinsitesi6.sitemynet.com/dinigif5[/IMG]
.<h4 id="subjcns!A7EE337333FD6C0B!290" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" BESMELENIN FAZILETI...</h4 <div id="msgcns!A7EE337333FD6C0B!290" <p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın " Bismillahirrahmanirrahim " diye besmele çekmeden, hiçbir işine başlamazdı. Kocası,onun bu haline kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için Allah'a dua ederdi. .<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Birgün,kadının kocası iyice öfkelenmişti..Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine :
" Şuna bir oyun çevireyimde görsün ; bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak ? " diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı,artık bütün çirkinliğiyle,içinde dolup taşmıştı. .<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Hanımını çağırdı,ona bir kese altın vererek :
- Bunu iyi sakla !!! diye tenbih etti. Kadında kocasının emri üzerine hemen gitti,besmeleyi çekerek keseyi iyice sakladı. Bu arada kocasıda onu gizlice takip ediyordu. Sonra karısının haberi olmadan keseyi, karısının sakladığı yerden aldı. İçindeki altınları boşaltarak, keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden karısını çağırdı ve :
- Sana verdiğim bir kese altını hemen getir. dedi.
Kadın koştu ; keseyi sakladığı yere,
" Bismillahirrahmanirrahim " diyerek elini uzattı.
Tam o anda, Allahu Tealanın emriyle, kese kadının sakladığı yerde içindeki altınlarla beraber aynen duruyordu. Islanan keseden suları damlıyordu. Kadın kesenin neden ıslak olduğunu anlayamadı ve keseyi kocasına getirdi. Adam içi altınla dolu keseyi görünce çok şaşırdı ve karısının söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı.
Sonra karısına ;
- Sana çok zulmettim,çok canını yaktım,beni affet. diye yalvarmaya başladı. Allah'a tevbe ve istiğfar etti. İbadetlerine bağlı bir insan oldu. O günden sonra dua ve yakarışlarında hep şöyle derdi ;
- Ya Rabbi ! Bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, Saliha bir kadını eş olarak verdiğin için,sana hakkıyle şükretmekten acizdim,beni affet Alah'ım...
O saliha kadın ise ;
- Ya Rabbi ! Sana şükürler olsun ki,duamı kabul edip kocamı salihlerden eyledin,diye dua ediyordu. .<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" Bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur.Büyükler demişlerki ; " Sabrın kendisi acıdır,lakin meyvesi tatlıdır.".<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify"
.<p style="font-weight: bold; color: #808000; font-family: arial narrow; text-align: justify" http://muhacirinsitesi6.sitemynet.com/dinigif5[/IMG]
http://www.blogcu.com/audici (izleyin resimleri)
.</div </div </div </div </div </blockquote </div </div </h1 </div </div </div </div </div
Edited by - gokhandokuyucu on 8/3/2006 11:17:09 PM