Harb : Bir Milletin yaşamak iradesinin en Ulvi birTezahürüdür.
TAŞBAŞDAĞI
Kayseri’nin Erciyesi, Bursa’nın Uludağı, Gaziantep’in Sofu, Dülük Babası varsa Nizip’inde Taşbaş dağı vardır. Gerçi Taşbaş’ın ne Erciyes gibi sürekli karı Dumanı, ne Uludağ gibi çam ormanı Sof gibi havayı ozanlaştıran doğal makinesi, ne de Dülük gibi yaşı ta Etilere kadar uzanan ve her dinde karşımıza ayrı bir aziz olarak çıkan babası. Ama bunlara karşılık Taşbaş yamacında güzel bir Pınar’a, yaz kış yemyeşil Kur’an bitkisi zeytin ağaçlarına, Bizanslıların meyvesinden seks macunu yaptıkları Fıstık ağaçlarına sahiptir. Bir gün gelecek müteşebbis Nizipliler, pınarın çevresini güney’in Revaçta bir eğlenme ve dinlenme yeri, turistik bir site haline getireceklerdir. Nizip’in güneyinde ki Barak nasıl adiyle, folkloruyla ben Türk’üm diyorsa, Taşbaş’ta ben de öyleyim diye ses veriyor. Dörtbin’i Abdal olmak üzere 84.000 Türkmen evi tut beni Anadolu diye Horasandan yola çıktıkları zaman aralarında "Taşbaş" Adında bir oba bulunuyordu. Taşbaş, Bozok’a bağlı 24 Oğuz Boyundan biri olan Beydilli’nin Oymaklarından Karaşeyhli’nin bir Obasıdır. Önce Sivas, sonra Yozgat’a gelen büyük Türkmen göçü Yozgat’tan sonra yönünü Güney’e çevirmiş şimdi Suriye sınırları içinde bulunan Culup’a yerleştirilmişlerdir. Başları Oymak yasasına bağlı, yaşantıları Kışlak ile Yaylak arasında geçtiğinden Culupta ki sürekli yerleşme yaşantısından usanmışlar yazları kuzeyde ki yaylalara göçüp kışları geri dönmeye başlamışlar, İçlerinde dönmeyenler de olmuştur. Taşbaş Ovası bu gidiş gelişlerin birinde bir Fırat’a öbür yandan Barak ovasına bakan bu tepeye konarak Türkmen adeti üzerine adlarını bu dağ’a vermişlerdir, Taşbaş adı şöyle bir Hikayeye de bağlanmaktadır:
Vaktiyle yedi kız kardeş odun toplamak üzere bu tepeye çıkarlar bir aralık yedi atlının kendilerine doğru geldiklerini görür, korkarlar. Yüzlerini ve ellerini göklere çevirerek Tanrıya seslenerek eğer bunlar kötü niyetle geliyorlarsa kendilerini taş et diye yalvarırlar.’ Adamlar kötü niyetli olduklarından kızların duaları kabul edilir. Atlıların yediside hemen taş olurlar. Bu efsaneyi kızların kendilerinin tas edilmenin yolunda yalvardıkları, kızların taş oldukları, biçimde anlatanlar da vardır. Bu taşların üst bölümleri eskiden tam kafa biçiminde imiş. Bundan ötürü tepeye Taşbaş adı verilmiştir. Sonra doğal etkilerle bu durum kaybolmuş. Taşbaş tepesinde, kayalar üzerinde at ve köpek ayağına benzeyen izler bulunmaktadır. Bunların islam Dininin ilkmüezzinlerinden Bilal-i Habeş-i nin At ve Köpeğine ait bulunduğuna inanırlar. Bu nedenle halk tarafından Kutsal yerlerden biri olarak nitelenir.Tanrıdan bir dileği olanlar, burada kurban keserler. Bu dilek dilemede çocuk isteyenler çoğunluğu teşkil ederler. Hatta erkek çocuğu olanların adını Bilal veya Habeş loyarlardı. (S.46/47)
C. C. Güzelbey