Onun ad? "Matemetikçi", hayat? tümden gelim ve tüme var?m üzerine kurulu!...Be?endi?ine sevindim.
Onun ad? "Matemetikçi", hayat? tümden gelim ve tüme var?m üzerine kurulu!...Be?endi?ine sevindim.
bireysel emekli, sadece üye...
iki kimse öldü.Biri hasretle gitti.Biri varken yemiyen.öbürü bilipte yapmayan.
Cömerdin iki yüz günahı olsa,keremi ile kusurlarını örter.
Rüşvet için beş tane hıyar yiyen kadı,on tane bostan tarlasını sana mal eder
bostan ve gülüstandan
SEN BENDE BEN ÖLÜRSEM ÖLÜRSÜN
SEN ÖLÜRSEN BEN ZATEN ÖLÜRÜM
<p class="arabas" Abil hoca ile karşılaştırmalı üstünlükler teorisi.
<p class="yazi" Liseli-Üniversiteli İkilemi Üzerine Kısa Ders.
<p class="yazi" style="text-decoration: underline;" Konu: Dersten Kaçmak.
<p class="yazi" Merhaba değerli talebelerim. Arzu ederseniz derhal dersimize başlayalım; filhakika zamanımız dar. Siz hiç akademik eğitimde “dersten kaçmak” deyimini işittiniz mi? Yahut “dersten kaçtım hafıs” lafzını sarfeden bir üniversiteliyle karşılaştınız mı? Zannetmiyorum! Çünki üniversitede dersten kaçılmaz! Hakikaten... Dersten kaçmak umumiyetle lise talebesinin diline pelesenk olmuş bir deyimdir. Üniversiteli ise dersten kaçmaz. Yani koşarak kaçmaz... Okulu yürüyerek terkeder. “Yürüyerek terketmek” ise “kaçmak” sözcüğünün ve eyleminin iç dinamiğindeki tedirginlik, heyecan, panik, adrenalin gibi ögeleri özünde barındırmaz. Üniversitelinin bu eylemi akademik çevrede “derse girmemek” olarak adlandırılır. .
<p class="yazi" Farz-ı misal, iktisat okuyan Hazal kızımızın Makro dersinde canı pek sıkıldı. Ders arasında attı kendini amfiden dışarı. Bi yandan sigarasını tellendirirken, fakültenin merdiverlerini ağır ağır indi. Elini kolunu sallayarak çıkış kapısına vardığında “Kariyer Kulübü”1nden arkadaşı Cenk’le rastlaştı:.
<p class="yazi" CENK- N’aber Hazal, dersin yokmu?.
<p class="yazi" Hazal- İyidir hafıs, girmedim....
<p class="yazi" Afferim Hazal! Fakat finallerde burnundan fitil fitil gelecek bu “girmedim”ler, haberin ola!.
<p class="yazi" Pekiii, Hazal üniversiteli değil de liseli bi kızımız olsa idi acaba neler olurdu?.
<p class="yazi" Ne olacak! Ya bekçi Ferudun Amca2 tarafından dışarı salınmayacak ya da Lisenin3 duvarından atlamaya çalışırken zalım nöbetçi öğrencilerce esir alınarak gaz odalarına götürülecekti. .
<p class="yazi" Fakaaat, zavallı Hazal’nin hiç mi yırtma şansı yoktur?.
<p class="yazi" Olmaz mı? İncelikle kurgulanmış kurnazca bir manevra ile bekçi Feridun Amcayı tongaya düşürmesi işten bile değildir aslında. “Muhtaç olduğu çakallık damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”4.
<p class="yazi" Şöyle ki: Hazal, cüzdanından çıkardığı bir 5 lirayı elinde salladığı halde Ferudun Amcaya doğru delicesine koşmaya başlar..
<p class="yazi" FERİDUN AMCA- Dur kızım dur! N’ooluyorsun?!.
<p class="yazi" Hazal - Aç Feridun Amca aç! Berrin hocaya5 sigara alcam. Bekliyo, çabuk açar mısın lütfan!.
<p class="yazi" Bir süre sonra, Hazal okulun köşesinden pindiği münübüsle sırra kadem basarken, Feridun amca dişlerini sıka sıka “nırdı kıldı lın bı kız”6 diye söyenerek Hazal’nin yolunu gözlemeye devam etmektedir..
<p class="yazi" “Dersten kaçmak” deyiminin eski dildeki karşılığı ya da alaturka tabiri ise “okulu kırmak”tır. Eskiden okulu kıran talebe umumiyetle “kırık”7 getirirdi. Kırık getiren talebenin kafası, babası tarafından, “beşlik kalas” mağrifetiyle kırılır, oturma odasının zeminine saçılan kafadaki kırıklarla karnedeki kırıklar, talebe tarafından süpürge ve faraş mağrifetiyle temizlenirdi. Liseli talebe, üzerinde hafif bir kırıklıkla, çile dolu bir yaz geçirmek üzre sanayi sitesinin yahut konserve fabrikasının yolunu tutardı. Laf aramızda ben de az pineklemedim sanayi sitelerinde. Heeey gidi günler heeey!.
<p class="yazi" Haftaya yeni bir konu ve yeni serüvenle görüşmek ümidiyle esen kalın....
<p class="yazi" DİP NOT.
<p class="yazi" 1. İÜ’de var böyle bir kulüp. Valla var....
<p class="yazi" 2. Bekçi Feridun Amcalar sinirküpü tiplerdir..
<p class="yazi" 3. MEB Auschwitz Anadolu Lisesi.
<p class="yazi" 4. Liseli espirisi.
<p class="yazi" 5. Berrin hoca o esnada, yaşananlardan bi haber, öğretmenler odasının dingin ortamında kocasına ördüğü kazağın yarım kalan kolunu iki ters-bi düz yöntemiye örmeye çalışmaktadır oysa....
<p class="yazi" 6. Nerde kaldı lan bu kız!.
<p class="yazi" 7. Zayıf not
.
<p class="yazi" şampiyonluk şerefine sessizliğimi bozdum....
alıntı.
Mühendishane-i Berri-i Hümayün -:--:- İstanbul
Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın? Akdın yine kanlı yaşım yollarımı bağlar mısın?
Nidem elim ermez yare bulunmaz derdime çare? Oldum ilimden avare beni bundan eğler misin? (Yunus Emre)
<p class="arabas" style="text-decoration: underline; font-weight: bold;" Bugünkü konuğumuz fındık taciri çüneyit zaphsu.
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Konuğumuz ünlü fındık taciri, motosiklet tutkunu ve Başbakan’ın biricik danışmanı tombul kişilik Çüneyit Zaphsu. Neden mikili terliklerle geldin Çüneyit?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Bu benim tutkum doktor....
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Çüneyit....
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Efendim doktor....
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Manyak mısın yavrum sen?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Hayır doktor hayır. Fındık taciriyim ben. Anlarsın ya Aganigi Naganigiii!.
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Dur len dur bağırma. Nerden çıktı bu fındık, nasıl girdin fındık işine, anlat!.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Neden diye sordum kendime. Neden paketleyip satmıyorum şu mereti? Paketleyip sattım, deli para kazandım. Sonra bir motor aldım kendime. .
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Senin motor tutkunu biliyoruz. Sonra gelcez motora..
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Gelelim doktor, motora gelelim hadi. Fındık yer misin doktor?.
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST- Sağ ol canım!.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Aganigi Naganigiii!.
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Bağırma len bağırma! Nasıl danışman oldun anlat bakalım?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Etiler’de motorumla geziyodum, telefonum çaldı. Açtım baktım; Tayyip ağbi. Çüneyit, danışmanım olur musun? Olmazsan televizyonda “Danışmanım Olur Musun?” yarışması yapçam, dedi. Ben olurum abi, dedim. .
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Afferim çocuğum..
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Sağol abi....
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Ne danışıyo sana Tayyip?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Tayyip ağbi her şeyini bana danışır. Mesela geçen gün aradı, Çüneyit, dedi, birazdan Kondoliza Rayz’la görüşçem ama sirkeli sarımsaklı İşkence çorbası içtim, napıyım lan, diye sordu. .
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Sen ne dedin?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - İşkence değildir efendim, işkembedir o, dedim..
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - O ne dedi?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Doğru lan, dedi. Teşekkür edip kapadı. .
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Pekiii, CIA’nın İşkence Uçakları neden geldi Türkiye’ye?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - ....
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Neden sustun Çüneyit?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Boğazıma fındık kabuğu kaçtı doktor....
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Hımm....
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Sen hiç uçağa pindin mi doktor?.
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Pindim de, sen ne diyorsun bakalım şu işkence uçağıyla ilgili?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Sirkesiz sarımsaksız içilmeli. Yarım limon sıkılırsa süper olur, ağız kokmaz..
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST- Ne diyosun len?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - İşkembeden bahsediyorum..
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - İşkembeyi değil evladım, işkenceyi sordum ben!.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Anladım doktor, kabuk da çıktı zaten..
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST - Ne kabuğu leeen?.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Boğazıma kaçan fındık kabuğu. Elli kere söyledim iyi ayıklayın AB’ye almıyolar sonra diye. Ayriyyeten Aganigi Naganigiii!.
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST- Bağırma len kulağımın dibinde!.
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Özür dilerim doktor. Ben Türkiye’nin yeni kurtarıcısıyım. AB’ye sokçam Türkiye’yi. Tayyip beni sırtında gezdiriyo, lunaparka götürüyo, bana fındık alıyo! Ayriyeten Aganigi Naganigiii!.
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST- Çüneyit....
<p class="yazi" ÇÜNEYİT - Efendim doktor....
<p class="yazi" Dr. KOPİPAST- Git kendini çok sevdirmeden yavrum..
Mühendishane-i Berri-i Hümayün -:--:- İstanbul
Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın? Akdın yine kanlı yaşım yollarımı bağlar mısın?
Nidem elim ermez yare bulunmaz derdime çare? Oldum ilimden avare beni bundan eğler misin? (Yunus Emre)
Bir akşam vakti gelmişim dünyaya, yani bir akşam üstü başlamış hayat yoculuğum. yıllarca rüzgârın önünde savrulan yaprak gibi savrulup durmuşum. yıllar yıları kovalarken amansız bir takipteyken zaman, ben savrulurken düşlerimi kaybettiğimi farketmişim...
ve yine yıllar sonra uyandımo gaflet uykusundan, çıkıp hayatın karşısına ^^ ey hayat nereye bu gidiş^^ dedim. o günden beri o savruluşumun adı asi bir haykırış oldu.. şimdi kaybettiğim düşlerimi arıyorum akşamüstlerinde... ve ben daha hayata son şiirimi okumadım..
Öğrenci yemek menüsündeki son "trend"ler:
patates, makarna, yumurta OUT
domates, karpuz, peynir IN
Öğrenci giyim modasındaki son "trend"ler:
İki kat çorap, iki kat eşofman, iki kat kazak OUT
şort ve askılı atlet IN
şimdilik bu kadar...
bireysel emekli, sadece üye...
abi bir bakın ya kedilerin acizlikleri ancak bu kadar olur.....
http://www.haber.gen.tr/forum/forum_...ssage_id=41112.
Mühendishane-i Berri-i Hümayün -:--:- İstanbul
Taştın yine deli gönül sular gibi çağlar mısın? Akdın yine kanlı yaşım yollarımı bağlar mısın?
Nidem elim ermez yare bulunmaz derdime çare? Oldum ilimden avare beni bundan eğler misin? (Yunus Emre)
<table cellspacing="8" cellpadding="0" width="100%" align="center" border="0" nowrap=""
<tbody
<tr
<td <tt SANA BAKMAK
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
"içinde benzetmeler olan"
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
ALLAH'a inanmaktır
YILMAZ ERDOĞAN </tt </td
</tr
</tbody
</table
<table style="BORDER-COLLAPSE: collapse" bordercolor="#111111" cellspacing="0" cellpadding="0" width="100%" border="0"
<tbody
<tr
<td width="100%" <a href="http://www.zamane-sozluk.com/tr/sozluk.asp?x=sizofreni" sizofreni
</a </td
</tr
<tr
<td width="100%" sunları bir araya toplayayım. "bir güzel muhabbet ederiz" diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım, donattım sofrayı, bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne yemekten, ne içmekten hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.
birinin yediğini öteki yemez. ötekinin içtiğini beriki içmez...
dört kişilik sofra kurdum. mumları da yaktım.
hatırladım... hepsi eric satie severdi.
müziği de ayarladım.
geldiler.
yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da ben geçtim.
yirmi yaşım, otuzbeş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de ***** olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim, "sen karışma moruk" dediler.
büyük hır çıktı.
komşular alttan üsten duvarlara vurdular..
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı..
evin içine de ettiler..
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine.
</td
</tr
</tbody
</table
ali poyrazoğlu
GÜLERSEN..!!!
Gülersenfırat diclesine kavuşur
şattul arab çöl olur
gülersen agrı da ishak paşa sarayının gölgesinde ahmedi xaney mezarında gülümser
gülersen,ıgdır da neşeli birkayısı agacı çiçek acar
acar bahcesinde gülleri annemin,
gülersen,erzuruma bahar gelir,
gülersen mardin kapı şen olur
gülersen yıkılır nemrud dagı
gülersen,gülersen annemin gözbebeklerindeülkem de güler
GELİRSEN!!!!
Gelirsen ayıntap üstünde kederli bir bulut
tutamaz gözyaşlarını
harran papatyadan bir gelinlik giyer,arsız zamansız
gelirsen dersime,dersime kırlangıçlar geri döner
munzurgülümser
gelirsen,kızıl bir gelincik olup acacaksın
zap sana koşacak durmaksızın
gelirsen Batman da intihar son kurşununu kendine sıkacak
Hani kurtulacak susmaların dilinden
Ve çorum ve Maraş ve Sivas! yüzünü yıkayacak yağmurdan
içimdeki kızıldeniz doydu kana
kızılırmaktan alayım selamını
Merhaba de vurulmuş güvercinler aşkına MERHABA!
OKUYAN:CEVDET BAĞCA
Bu şarkıyı ve şiiri isteyen arkadaş olursa özelime e-mail adresini bırakabilir!
<h1 style="margin: 1px; word-spacing: 1px; text-indent: 1px" align="center" http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] </h1 <div align="center" <table border="0" cellspacing="5" cellpadding="0" width="117" height="103" style="border: #21225a 5px ridge" bgcolor="#c6b4a6" background="bluelightbg4.jpg[/IMG]" <tbody <tr <td width="269" height="97" align="center" valign="top" <div align="center" <table border="0" cellspacing="5" cellpadding="0" width="76" height="86" style="border: #2c2d65 5px ridge" bgcolor="#c2c4ca" <tbody <tr <td width="268" height="80" align="center" valign="top" <div align="center" <table border="5" cellspacing="0" cellpadding="0" width="105" height="89" style="border-collapse: collapse" bgcolor="#000000" bordercolor="#3b7b99" <tbody <tr <td width="145" height="81" align="center" valign="top" <p style="margin: 1px; word-spacing: 1px; text-indent: 1px" align="center" http://www.koraksevgisitesi.net/dreamgirl032[/IMG] .</td </tr </tbody </table </div </td </tr </tbody </table </div </td </tr </tbody </table </div <p style="margin: 1px; word-spacing: 1px; text-indent: 1px" align="center" http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] .
AŞK SANAL OLSA BİLE GÜZELDİR...
AŞK SANAL OLSA BİLE GÜZELDİR
<p align="center" http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] .
Çok güzel ilkbahar sabahında deniz kenarına park ettiği arabasında, dalgın gözlerle
denizi ve *****engiz çığlıklarla uçuşan martıları seyrederken, o anda radyoda çalan
ayılık şarkısını hüzünlü bir şekilde dinliyordu kadın.
Arabadan canı inmek istememişti.
Oysa hava ne güzeldi.
Kara kış bitmiş, ilkbahar gelmişti işte.
Onun oralara kara kış geliyordur şu aralar diye geçirdi aklından.
Sonra ne güzel bir şarkı bu diye düşündü.
İnsanın içini burkarken aynı zamanda dudakların iradesizce şarkıya katılıyordu.
Neydi bu kadar onu melankolik yapan.
Sevdiği terk etmişti.
Bu güne kadar kaç sefer terk edilip, terk etmişti.
Neydi onu bu terk edişte bu kadar çok yıkan?
Sonra onun yazdıklarını hatırladı.
İçi burkuldu gene.
Daha ilk satırda hissetmişti onun bir ayrılık mektubu olduğunu.
Nasıl inanmıştı ona?
Nasıl kanmıştı yalanlarına?
Hani gelecekti?
Hani uzaklıklar onun için sevgisini kamçılayan bir kırbaçtı.
Yollar uzadıkça, Onun sevgisi artıyordu hani.
Nasıl inanmıştı bu yalanlara?
Neden bu kadar muhtaçtı sevilmeye.
Neden kanmıştı.
Adının bile O olduğundan emin olmadığı birine.
Tüm bunları hak edecek ne yapmıştı.
Acaba adam kadının ona olduğu kadar dürüst müydü?
Yoksa hepsi koca bir hiç miydi?
Bomboş hayallerle dolu bir buçuk yılını düşündü.
Radyoda ona gönderilmiş bir parça çalıyordu.
Hemen kapadı radyoyu.
Bu kadar acı yeter dedi kendi kendine.
Sonra kalemi eline aldı ve yazmaya başladı.
<p style="margin: 1px; word-spacing: 1px; text-indent: 1px" align="center" http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] .<p style="margin: 1px; word-spacing: 1px; text-indent: 1px; line-height: 150%" class="MsoNormal" align="center" Bir gün aşk biter.
Anılarda tadı kalır.
Yarım kalan aşkın tadı .
Damaklarda saklanır.
Belki de yaşanmayan aşklar.
Bu yüzden hep tatlıdır.
.<p style="margin: 1px; word-spacing: 1px; text-indent: 1px" align="center" http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] .
Sonra şiiri gözyaşları içinde okudu.
Kalemi elinde bıraktı arabadan çıktı.
Bu ara ne çok kilo verdim diye düşündü.
Sonra bu aşk sadece kilo vermeme yaradı diye düşünüp, gülümsedi kendi kendine.
Sonra hayır dedi.
7 yıl sonra şiir yazmama yaradı.
7 yıl sonra kalbim olduğunu hissetmeme yaradı.
7 yıl sonra birini sevmemin ne güzel olduğunu hatırlamama yaradı.
7 yıl sonra sevilmemin ne demek olduğunu hatırlamama yaradı.
7 yıl sonra aşkı bulmama yaradı diye düşündü. İlk defa adıma yazılmış bir şarkıda mutluluktan ağlamama yaradı.
Sonra arabaya gitti.
Cep telefonunu eline aldı.
Bir an öyle kaldı.
Arayıp aramamak arasında bocaladı.
Sonra cep telefonunu bıraktı ve kalemini alıp yazmaya başladı.
Neye yarar yüreğimiz dolu olmazsa aşkla.
Neye yarar bu dünya.
Aşk olmasa.
Yazılabilirmiydi şiir?
Çizilebilirmiydi resim?
Şarkılar yürekten söylenirmiydi böylesine?
Düşebilirmiydik süzülen bir yaprak gibi sevginin kucağına?
Açılabilirmiydik bir yelkenli gibi aşk denizinin koynuna.
Aşk olmasa.
Kadın gözlerinde ki yaşları tekrar sildi.
Arabasını çalıştırdı.
Eve doğru sürdü.
Belki bir e-mail daha gelmiştir diye düşündü.
Affet diyen.
Sonra yüzünü bir gülümseme sardı.
Aşk sanal bile olsa güzeldi.
http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] <table border="1" cellspacing="4" cellpadding="0" width="150" height="100" style="border: #339933 3px ridge" id="AutoNumber12" background="acesan.jpg[/IMG]" <tbody <tr <td width="100%" align="center" valign="top" <table border="1" cellspacing="4" cellpadding="0" width="150" height="100" style="border: #ccffcc 3px ridge" id="AutoNumber13" background="greenjanjan[/IMG]" <tbody <tr <td width="100%" align="center" valign="top" <table border="1" cellspacing="3" cellpadding="0" width="150" height="100" style="border: #99ff99 3px ridge" id="AutoNumber14" background="acundar01.jpg[/IMG]" <tbody <tr <td width="100%" align="center" valign="top" http://www.koraksevgisitesi.net/dolphinlady[/IMG] </td </tr </tbody </table </td </tr </tbody </table </td </tr </tbody </table <p style="margin: 1px; word-spacing: 1px; text-indent: 1px" align="center" http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] http://www.koraksevgisitesi.net/star27[/IMG] .
<em class="code" Bak hâlâ seni yazıyorum beyaz sayfalara, hâlâ sana yazıyorum gecenin habercisi olan akşamlarda..
Yazma artık, varsın küllensin aşkın diyorlar ama yapamam ki şiir gözlüm, yazmazsam kanar kalbim, yazmazsam durur damarlarımdaki kan, durur zaman, söner gözlerimdeki fer.
gidişinin ardından bu kaçıncı akşam oldu sayamadım ama ben hâlâ mavi boyalı penceremde gittiğin yolları gözlüyorum, ola ki aynı yoldan geri dönersin diye... giderken söylediğin o tek cümle hâlâ yankılanmakta beynimde; ''bu gidişin dönüşü yok''... olsun be şiir gözlüm sen gelmesende, her akşam hayalin geliyor bana beyaz bir gelinciğin yapraklarında...[/i].
Edited by - akhenaton on 6/21/2006 5:08:01 PM
<div style="font-family: arial narrow; text-align: justify" Nuşirevan'ın Adaleti </div <p style="font-family: arial narrow; text-align: justify" Hazreti Ömer ve Sa'd İbni Vakkas Hazretleri, İran'a at satmaya gitmişlerdi. İran'a vardıkları zaman şehrin girişinde cirit oynayan bir kısım genç görüp seyre daldılar. Bir ara yabancıların kendilerini seyretmekte olduğunun farkına farkına varan gençlerden birisi yanlarına gelip "Bedeviler" gibi sözlerle hakaret ettikten sonra, satmak için getirdikleri ve üzerine bindikleri Arap atlarını ellerinden zorla aldılar..<p style="font-family: arial narrow; text-align: justify" Hazreti Ömer ve Sa'd ibni Ebi Vakkas Hazretleri ticaret maksadıyla geldikleri şehre meyüs ve mükedder vaziyette girdiler. Yanlarında yiyecek bir şeyleri olmadığı gibi paraları da kalmamıştı. Aç susuz akşam olmasını beklediler. Akşam olunca da bir hana vardılar. Kapıdan girer girmez hancı, misafirlerin yabancı olduğunu ve üzüntülü olduklarını anladı. Neden üzüntülü olduklarını sordu. Hazreti Ömer daha üzüntülü görünüyordu. O hiç konuşmadı. İbni Vakkas Hazretleri ise başından geçenleri hancıya dert yanarak anlattı. Hancı misafirlerini dinledikten sonra:
- Siz kederlenmeyin, bizim hükümdarımız son derece âdildir. Ya atlarınızı buldurur, yahut bedelini tazmin eder. Sizin anlattığınıza göre elinizden atları alan hükümdarın kendi oğludur. Ama o mutlaka bu meseleyi halleder, diyerek teselli verdikten sonra:
-Her sabah hükümdarımız pazar yerinde halkın önünden geçer ve halk ona dert ve dileklerini bildirirler. O da ne icab ediyorsa hemen yapar. Siz sabahleyin hemen pazar yerine gidin vaziyeti anlatın dedi.
Sabah, Hazreti Ömer ve arkadaşı pazar yerine çıkıp hükümdarı beklemeye başladılar. Biraz sonra hükümdar yanında tercümanları olduğu halde geldi. Herkes nesi varsa açık açık söylüyor o da gerekeni hemen orada yapıyor veya yapılmasını emrediyordu. Sıra Hz. Ömer ve İbni Vakkas'a geldi. Onlarda başlarından geçenleri anlattılar., atlarının bulunup geri veilmesini dilediler.
Hükümdar bunları dinleyince yüzü çok asıldı ve üzüntülü olduğu her halinden belli idi. Bir kese altın verdi ve atlarının da bulunacağını söyledi. Hükümdar tercüman vasıtası ile konuşuyordu, tercüman ise atı alanların hükümdarın oğlu olduğunu söylememişti. Hazreti Ömer ve Ebû Vakkas Hazretleri yine akşam kaldıkları hana geldiler. Bu sefer yanlarında paraları da vardı, karınları da toktu. Hancının parasını verdiler, o gece de orada kalıp sabahleyin yola çıkmayı düşünüyorlardı. Hancı ne olduğunu sordu. Onlar hükümdarla görüştüklerini ve atları bulacağını söylediler, dedi.
Hancı birden öfkelendi ve :
-Demek kendi oğlu olduğu zaman iş değişiyor, dedi.
Sabah oldu bu sefer hükümdarın karşısına hancı çıkıp:
-Hükümdarım, suçu işleyen başkası olur ceza verirler de, sizin oğlunuz olursa cezasız kalır öyle mi? dedi.
Nuşirevan bunu duyunca rengi değişti ve çok sinirli olduğu besbelli idi:
-At sahipleri yarın şehir terketsinler... Fakat biri şehrin kuzey, biri güney kapısından çıksın dedi.
Sabah oldu ve atların değerinden fazla para verdi. Hazreti Ömer ve Ebû Vakkas Hazretleri şehri terkediyorlardı. Bir de ne görsünler, şehrin bir kapısına atı alan genç, diğer kapısına ise hükümdara yanlış bilgi veren tercüman asılmışlar ve ölmüşler bile...
Fakat ne yazıktır ki, adaletiyle meşhur bu hükümdara iman nasip olmamış ve Efendimiz (s.a.v.) imansız gittiklerine teessüf ettiği isimler arasında bunu da symıştır.
Aradan zaman geçti, Hazreti Ömer Halife-i İslâm , Sa'd ibni Ebi Vakkas ise Mısır valisi oldu. Mısır'i İslamlaştırma ameliyesinde bir de cami yapılacaktı. Bu camiye en müsait yer ise bir yahudinin yeri idi. Mısır valisi yahudinin yerine cami yapımına başladı. Yahudi çaresiz bir şekilde düşünürken müslümanlardan bir zat:
-Nedir senin bu halin? diye sordu.
O:
-Bir evim vardı, başka bir şeyim yoktu. Vali şimdi oraya cami yapıyor. Ben ne yapabilirim? Şimdi açıkta kaldım, dedi.
Müslüman ona:
-Sen git Medine'ye... Orada Halife Ömer vardır. Derdinei ona anlat. Senin derdine mutlaka çare bulur, dedi.
Yahudi daha islamiyetin nasıl bir din olduğunu bilmiyordu. Medine'ye vardı. Halife'yi sordu, bahçede olduğunu söylediler. Gitti Bahçeyi buldu. Baktı ki, oarad bir adam çalışıyorYanına yaklaşıp:
-Ben Halife Ömer'le görüşmek istiyorum, dedi.
Ona göre hükümdarın tarlada ne işi vardı. Karşısındaki:
-Derdini anlat! Ömer benim, dedi.
Yahudi derdini anlatıp, bir çare bulunmasını söyleyince Hazreti Ömer, öfkelibir şekilde , bir kemiğin üzerine bir şeyler yazıp adamın eline verdi:
-Götür bunu valiye ver, dedi.
Yahudi bu yazışmadan pek bir şey anlamamıştı. Bundan bir şey çıkmaz, diyordu kendi kendine...
Mısır'a gelip kemiği Sa'd ibni Ebi Vakkas'a verince, vali çok korkmuştu. Hemen evi eskisinden daha güzel bir şekilde tamir etti ve yahudiye verdi. Hemde memnun etmek için bir miktar yardımda bulundu. Hazreti Ömer'in gönderdiği kemiğin üzerinde sadece şu iki kelime yazılı idi:
-Ben Nuşirevan'dan daha adilim!....<p style="margin: 0px 0cm; text-indent: 27pt" class="MsoNormal" align="left" .
paylaşımınız için teşekkürler...
Evet bu kıssayı daha önce okumuştum,çok ilginç bir olay.
<p>?yilerin mihmandar?</p>