tebrikler güzel bi şiirdi gercekten
tebrikler güzel bi şiirdi gercekten
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM
Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum
Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar,
bu şehri terk edeli
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı,
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM
Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile
Pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanıldığımdın
Yangınımdın
Yangındın
Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü “belki”ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum
Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum
“Yarime uzanmayan bütün dallar kırık” demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda.
“Ya öldür beni”dedim
Ya da ğit benden.
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim.
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yarini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden
İçimden
Terkediyorum
Kahraman Tazeoğlu
Konu mahsuni63 tarafından (30.03.09 Saat 21:26 ) değiştirilmiştir.
''Cennet Cennet Dedikleri Bir Kaç Köşkle Bir Kaç Huri İsteyene Ver Onları Bana Seni Gerek Seni"
SÖĞÜT
Sen kendine yeni sevdalar aramaktasın
Sevdaları gelip geçici sanmaktasın
Belki de yalnızlığa dayanamamaktasın
Bence yanlış yapmaktasın; yanlış yapmaktasın…
Ben şimdi bir söğüt ağacının gölgesindeyim
Yürek yangınına serin gölge içmekteyim
Dayanılmaz bir sükût-u hayal içindeyim
Sevmekteyim; hala sevgiliyi sevmekteyim…
Hal böyle olunca sana naçizane önerim
Kendine başka bir sevgili bul derim
Koca söğüt ağacının gölgesi benim yerim
Ben seni ancak arkadaş, arkadaş bilirim…
MAHSÛN (03 Nisan 2009 Cuma)
''Cennet Cennet Dedikleri Bir Kaç Köşkle Bir Kaç Huri İsteyene Ver Onları Bana Seni Gerek Seni"
VAZGEÇİLMEZİMDİN
Yakınlaştıkça kaybolan
bir kente dönüşürdün
Keşfedilmezim olurdun
içinde yolculuk etsem de...
Günahkar mevsimimdin.
Hiç umut yoktu sende
o yüzden vazgeçilmezdin,
vazgeçilmezimdin...
CEZMİ ERSÖZ
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
SEVDA SOHBETLERİ 1
Dedim ki ben sana vurgunum
Gündüzüm seninle
Gecem seninle
Dedi ki benden ne istersin ki
Gecende varsam
Gündüzünde varsam senin için
Aşk senin
Sevda senin
Ne dilersen yaşa
Dedim ki bir sevdalı bakışına durur bu yüreğim
Kendine katmak ister bir gülümseyen bakisini
Dedi ki sevda ise yaşamak istediğin
Nedir benden beklediğin
Sevdayı mi yaşamak dileğin
Ben miyim almak istediğin
Dedim ki ben bir ateşim
Ateşimi büyüten bir sevdalı sözün
Dedi ki sevda bir deli rüzgardır
Nereye eserse oraya gidersin
Tutamazsın elinle
Veremezsin yönünü
Ben sana beni sev dedim de mi sevdin
Beni sar dedim de mi sarmak istedin
Neden istersin benden bunları
Dedim ki ben bir deniz
Sen beni besleyen nehir
Kurur kalırım akışın olmazsa
Dedi ki ben bir deli nehir olsam
Arasam beni kendine katacak bir deniz
Akar miyim bensiz kuruyacak bir denize
Ben sonsuzdan akar dururum
Varır mıyım sonsuzluğu barındırmayan denize
Dedim ki ben kor karanlıklarda bir yürek
Sen doğan günsün beni aydınlatacak
Dedi ki kendi aydınlığını yaşayamayana
Ne verir gündoğumu
Dedi ki aşkının ışığında aydınlanmamışsan sen
Neyler benim ışığım sana
Ne verirsin bana
Hangi ışığı bağışlarsın yüreğime
Sen kör karanlıklardayken
Dedim ki ne istersin benden
Sevdana talibim
Dedim ki isteğin emirdir
Dileklerin benim isteklerimdir
Dedi ki hiç bir şey isteme benden
Bırak rüzgarım bulsun kendi yönünü
Eseceksem senden yana
Delice olmalı esişim
Akacaksam senden yana
Sonsuz bir koşu ile olmalı
Kavuşacaksam sana
Delice bir kayboluş olmalı birbirimizde
Dedi ki isteme hiç bir şey
İsteklerin isteksizlikler denizinde boğuşur önce
Kendin için önce sev beni
Dedi ki isteme bir şey benden
Sev önce kendini
Kendi ışığında aydınlat yüreğini
Kendi yüreğinde kendini gör önce
Görünce kendini kendi yüreğinde
Göreceksin o zaman kendi yüreğimdeki seni
İsteme benden hiç bir şey
Yüreğini büyüt sevdanla
Yüreğin senden sana akacak sevda ile beslensin önce
O zaman kendi yüreğinde göreceksin beni
O zaman saracaksın beni yüreğindeki her zerrenle
O zaman alacaksın sevdamı yüreğine
Gassan Satar
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
SEVDA SOHBETLERİ 2
Bak sevgili dedim
Bak gör halimi
Sayfa, sayfa şiirler yazdım sana
Yüreğimi akıttım sözcüklerime
Dedi ki sevdan sığar mı sayfalara
Sığdıra bilir misin sen sevdiğini sözcüklere
Yürek bir sevdalı sözle kanar mı
Dedim ki ben söz oldum da aktım sana
Yüreğim bir sevdalı deniz oldu da aktı şiirin yüreğine
Ben çaresiz bir aşık
Çaresizim ben aşkına
Çaresiz sığındım sevdalı şiirlere
Dedi ki çaresizlik mi var sevdada
Nerdedir çaresizlik
Sevememekte mi
Sevilememekte mi
Dedim ki sana ulaşamamakta
Dedi ki ben imkansızlıkları severim
İmkansızlıkların yaşanmasını severim
Dedi ki ulaşmak için bana
Akmalısın bütün imkansızlıkları yıkarak
Bütün imkansızlıkları imkanlı kılarak
Ben bir çaresizliğine sığar mıyım
Yaşar mıyım çaresizliğe esir birinin aşkını
Dedim ki sen imkansızlıksın benim için
İmkansızlığı sevdiğim için severim seni
Çaresizliğim imkansızlığa olan aşkımdandır
Dedi ki sen bensizliği seçmişsin aşkın için
Dedi ki sen aşkı seçmişsin yasamak için
Nedir benden istediğin
Dedim ki sen olmalısın
Olmalısın ki koşayım sana
Koşayım ki sen her adımda biraz daha uzaklaş benden
Uzaklaş ki imkansızlığın yüreğinde bulayım seni
Benim çarem çaresizliğimin içindedir
Dedi ki ne istersin o zaman benden
Kal dedim yanımda benden uzak durarak
Kal benim yanımda benden adım, adım uzaklaşarak
Ben koşacağım pesinden
Koşacağım imkansızlıkları yıkarak
Dedi ki uzaklaşacağım senden
Uzaklaşacağım bir masalsı aşk yaşamak için
Kaf dağının ardına gideceğim
Kaf dağının arkasından sesleneceğim sana
İmkansızlıkları imkanlı kılmak için
Gelip beni bulman için
Dedi ki rüzgar olacağım
Bir kus olman için
Kanatlarında beni bulman için bir rüzgar olacağım
İmkansızlığın içinde bulman için beni
Dedi ki sen imkansızlığa aşıksın
Aşığım senin imkansızlığa olan aşkına
Dedi ki sen bu aşkta beni aramadın ya
Sen bu aşkta bendeki imkansızlığa aşık oldun ya
Bende aşık oldum senin aşka olan sevdana
Dedi ki bembeyaz bir kar örtüsünün üstünde
Bembeyaz bir çiçek olacağım
Bembeyaz bir koku yayacağım
Gelip beni imkansızlıklar içinde bulman için
Dedim ki sen bu aşkta bana sahiplenmedin ya
Bendeki bu imkansız aşka aşık oldun ya sen
Bende aşık oldum bana duyduğun bu imkansız aşka
Gassan Satar
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
Walla bunları okuyan olduğunu zannetmiyorum.Çünkü hep alıntı yapıldığı için her yerde bulunabilir.Kendi şiir'lerimizi yazarsak en azından bi şeyler yorumlaya biliriz kopyala yapıştırla olmaz.
Hayri Murat Bakırcı
yorumlansın diye yazmadımki )) içimden geldiği için yazdım ben bi kaç tane kendi şiirimide yazmıstım ee bikaçda sen yaz yorumlayalaım)
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
Geçti, istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek
''Cennet Cennet Dedikleri Bir Kaç Köşkle Bir Kaç Huri İsteyene Ver Onları Bana Seni Gerek Seni"
RÜCU
Sen benim gözümde bir rivayettin
İlk değil alçağı yüksek görüşüm
Sanma ki sen bana ihanet ettin
O senin aslına rücu edişin
Gün olur kediye düldül derim ben
Gün olur baykuşa bülbül derim ben
Tedirgin etse de gerçek ötüşün
O senin aslına rücu edişin
Caymadım cüceyi yüce görmekten
Caymadım cahile cüret vermekten
Gözümden düşse de hal ve gidişin
O senin aslına rücu edişin
İlk defa vurmadım başımı taşa
Yanıla yakıla geldim bu yaşa
Sanma ki sen beni aldattın hâşâ
Çoktandır başladı bende bitişin
O senin aslına rücu edişin
Kahrını çektiysem vardır bir neden
Sensin bu duyguyu bende üreten
Gübredir toprağı verimli eden
Kim kimi kullanmış şöyle bir düşün
O senin aslına rücu edişin
Oyun bitti bu son perde son gala
Güçlü olsan başarırdın pekâlâ
Aslan rolü yakışmıyor çalaka
Bırak ta kendine gelsin gidişin
O senin aslına rücu edişin...
CEMAL SAFİ
bireysel emekli, sadece üye...
Sarnıcın gözlerine damladım
Kurak bir dokunuştu teninin yalnızlığı
Yokluğunda çağıldayan yağmur oldu
Aşkına asuman gözyaşlarım
Asıldı kirpiğin ucuna damlalar
Kırık bir kanadım var sevdaya meftun
Kırık bir plak çalsın besteyi
Kırık bir kalp çizdim kumsalda sensiz
Ateşböcekleri dans ederken halelerin üstünde
…
Dehlizlerin içinde yaşadım /derindi
Kuytuların tam da yüreğinde kayboldum
Yokluğunda bir dünya çizdim kendime
Senden sonra dönmemeye ayarladım
Küçük bir çocuk kaldı yüreğim
Salıncağın boş olan yanında sallandım
Bir ileri bir geri hayaller kurdum
Bir geride takılı kaldı saatim
Zaman kaybolmuştur yelkovanın üstünde
…
Şimdi baykuşlar tünedi gecelerime
Zehir saçarken sensiz akşamlar
Söylediğimiz şarkılarda canlanırken anılar
Titredi hüznünden gökyüzünde yıldızlar
Ağladı hicranından mehtap
Ay indi gözbebeklerime / ağlarken
Ay şimdi parlıyor delice severken
Ay bilmiyor adını yüreğimde gizlerken
Son kez doğar tarih küllerinin üstünde
…
Trenler gelip geçerken umarsız
Vapur çığlığına saklandı feryadım
Limanları özlerken yıpranmış gemiler
Her istasyonda biraz kaldı benden
Yitik umutlar besledim gelmeyişine
Yitik bir adreste bulundu cesedim
Yitik bir masal oldu mazimiz
Acılar küllenmiştir can yürürken üstünde
...(.
Zekeriya EFİLOĞLU
Gaziantep
31.7.2008
''Cennet Cennet Dedikleri Bir Kaç Köşkle Bir Kaç Huri İsteyene Ver Onları Bana Seni Gerek Seni"
Unutursun Mihribanım
Unutmak kolay mı deme
Unutursun Mihribanım
Oğlun kızın olsun hele
Unutursun Mihribanım
Yıllar sinene yaslanır
Hatıraların paslanır
Bu deli gönlün uslanır
Unutursun Mihribanım
Zaman erir kelep kelep
Meyve dalda kalmıyor hep
Unutturur birçok sebep
Unutursun Mihribanım
Gün geçer azalır sevgi
Değişir herşeyin rengi
Bugün değil yarın belki
Unutursun Mihribanım
Süt emerdin gündüz gece
Unuttun ya büyüyünce
Bu iş de tıpkı öylece
Unutursun Mihribanım
Hayat böyle bir gemide
Eskiler yiter yenide
Beni değil kendini de
Unutursun Mihribanım
Abdurrahim Karakoç
''Cennet Cennet Dedikleri Bir Kaç Köşkle Bir Kaç Huri İsteyene Ver Onları Bana Seni Gerek Seni"
HARP KALDIRIMINDA AŞK
sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş
bir büyüklük duygusu dağlar gibi yüreğinde
ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız
yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara
eksik olan bir şey var sana bana dair
belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif
ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş
heybetli gurupların belirdiği saatlerde
sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
acaba nasıl öğrenmişim nasıl farkında olmadan
her şey nasıl olup geçmiş nasıl barut yağmış
nasıl güneş vurmuş zehirlenmiş şehrin üstüne
şimdi hangi kıyılarda gemiler demir alıyor
güney rüzgarlarına açıp yelkenlerini
belki bir italyan kızı tüfeğine dayanmış
senin gibi barışı tasarlıyor dağlarda
mahzun esirler harp şarkıları kadar mahzun
gizlice talim ediyor hürriyet adımlarını
sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin
ah şu harp bitse rüzgar gibi bir nefes alabilsek
kimseler kimseler çıkmasa yolumuzun üstüne
yağmur yağsın varsın ıslansın saçlarımız
yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık
dilimizdeki kilit kolumuzdaki zincir
ömrümüz meçhullerden meçhullere akıyor
saatler bizim değil kitaplar bizim değil
bizim değil yaşamak bizim değil hiçbir şey
kendi dünyamızda yabancılar gibiyiz
ya çok erken ya çok geç doğmadık mı sevgilim
buna rağmen mutluluğa inanıyoruz
ATTİLA İLHAN
Gözlerimdeki yansıman Senden öte bir Sen, Sana verecegim o can Benden öte bir Ben...
Gitmek
Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.
"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben...
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun... İstemek de güzel.
Can Yücel
Konu deniz yıldızı tarafından (11.04.09 Saat 03:04 ) değiştirilmiştir.