BİRAZ DEĞİŞMEYE NE DERSİNİZ.
.
(MUTLAKA OKUYUN ÇOK DÜŞÜNDÜRÜCÜ).
.
“Artık dayanamıyorum!” dedi göz.”Günde 6-7 saat TV seyrediyor. TV den gelen radyasyon retina tabakamdaki koni hücrelerini mahvetti. Ya kirpiklerim? Yıkanmadığından mikroplarla doldu. Arpacık hastalığına teslim oldum”.
.
Kulak lafa girdi.” Ya ben? Şehrin gürültüsü yetmiyormuş gibi 100 desibelin üzerindeki metrekarelik gıcırtılarla titreşmekten genç yaşta ihtiyarladım. Oysa zarım orta kulak kemikçiklerim ve korti organım 20 – 60 desibele ayarlı. Direnecek gücüm kalmadı”.
.
Kısık kısık öksürükler arasında akciğerlerin homurtusu duyuldu:” Bir de ban sorun arkadaşlar halimi? Sahibimiz günde 2paket sigara içiyor. İncecik zarlarla yapılmış alveollerim soba borusu gibi simsiyah kurumlarla kapandı. Nefes alamıyorum boğulmak üzereyim!!!”.
.
Yanık kokuları sala sala deri geldi:” Ah kardeşlerim! Ya benim derdim? Güzellik uğruna her yaz güneşin altında saatlerce kavruluyorum, neredeyse kansere yakalanacağım.”.
.
Dil söylenmeye başladı:” Yedikleri içtikleri şeyleri hiç sormayın! En asitli koladan, binbir çeşit alkollü içkiye kadar beni mahvedecek sizleri öldürecek ne varsa içiyor! Üstelik abur cubur yiyip komşum dişleri fırçalamıyor bile! Bakteri yuvasına döndük! Kokuyoruz!.
.
Kaşına kaşına ayaklar lafa girdi: “bütün gün üzerimde şişman birini taşımak ne demek, bana sorun! Üstelik tırnaklarım yıkanmadığından pislik ve mikrop dolu. Mantar hastalığı çekiyorum. Kaşınmaktan yara bere içinde kaldım. Yeter artık!.
.
Beyin konuşmalara katıldı:”tefekkür için Yaradanını(cc) bulmak için tanımak için; O’nun rahmetini şefkatini ve diğer isimlerini kainatta harf harf söküp okumak için yaratılmıştım. Sizler de bana bu konuda yardımcı olacaktınız. Oysa yalana düzenbazlığa kurnazlığa haram yollarda menfaat peşinde koşmaya harcandım. Hakkımı istiyorum!”.
.
En sonunda kalp manevi boyutuyla birlikte ağır ağır adımlarla yanlarına geldi: “ hepiniz haklısınız. Ama bir de beni dinleyin. Ben manevi yönümle sonsuza kanatlanıp uçmak için yaratıldım. Rabbimizi sevmek için varım. Bunun içinde kainatı Yaradan’dan dolayı her şeyiyle sevebilecek kapasitedeyim. Yaradan’a kul olma makamının başında ben gelirim. Ben bir çekirdeğim. Büyüyüp kocaman bir ağaç olabilirdim ki; o ağacın kökü iman, gövdesi sevgi,meyvesi Allah’a kul olmaktır. Bir de şu halime bakın! Mala mülke, cismani zevklere harcandım. Kula kul oldum. Yalancı sevdaların peşinde perişan oldum. Maddi boyutumda ise yanlış beslenme, sigara ve tembellik yüzünden kroner damarlarım tıkandı; artık yaşamak istemiyorum!”.
.
Bütün organlar ayaklanmıştı, sesleri giderek yükseliyordu ki pürtelaş önsezi koşarak geldi: “ Arkadaşlar! Koca kainat dolusu kızgın kalabalık buraya doğru geliyor. Aralarında kimler yok ki? Etini sütünü veren koyundan, bir kilo bal için onlarca çiçek dolaşan arıya; fotosentezle çamurlu suyu bin bir kimyevi işlemlerden geçirip elma, incir, üzüm yapan ağalara; bir lamba gibi hiç durmadan yanarak dünyayı aydınlatan güneşe kadar; karıncadan yıldıza bütün varlıklar bir ordu gibi buraya geliyorlar. Bize katılacaklar mış! “.
.
Bu haber üzerine bütün organlar sahiplerini Rab’lerine şikayete karar vermişti ki, yollarını gözü yaşlarla dolu ümit kesiverdi: “ Durun kardeşlerim! Biraz daha sabredelim. Şikayetimizi geleceği kesin olan ahiret gününe saklayalım. Belki bu süre içinde sahibimiz pişman olur, kul olduğunu hatırlar, tövbe eder!”.
.
Evet bu hikayenin sonu nasıl biter bilinmez; ama bilinen bir şey varsa o da hepimize verilen nimetlerden teker teker hesap sorulacağıdır. Madem öyle biraz değişmeye ne dersiniz?.
.
.