Abdulmuttalib bin Abdullah bin Hantab(rah) rivayet ediyor.”Resûlullah (s.a.s) Medine’de iken bir kurt çıkageldi ve resûlullahın önünde durdu. Nebi (s.a.s) kurdu göstererek;

Bu yırtıcı hayvanların sizlere göndermiş olduğu bir elçidir. Eğer dilerseniz onlara (nasiplerinden) bir şeyler verin de(koyunlarınızı parçalama hususunda) aşırıya gitmesinler, dedi. İsterseniz de onlara bir şey vermeyin ve hayvanlarınızı onlardan koruyun.Onlar sürülerinizden ne alırsa onların rızkıdır buyurdu.

Sahabeler;”Ya resûlullah gönlümüz onlara bir şey vermeye el vermiyor.”,dedi. Bunun üzerine resûlullah (s.a.s) gelen kurda, üç parmağıyla, sürülerden nasiplerini alıp gitmelerini emretti. Kurt da uluyarak oradan uzaklaştı.

Resûlullah’ın azatlı kölesi Sefîne (r.anh) anlatıyor.”Bir yere gitmek üzere gemiye binmiştim.Seyahat esnasında gemimiz parçalandı. Ben de geminin kırılan parçalarından birine sarıldım.Dalgalar beni sık ağaçların bulunduğu bir karaya getirdi.Karaya çıktığımda bir aslanla karşılaştım.Aslan bana zarar vermek üzere, üstüme üstüme geliyordu. Ben;”Ey ebû’l haris ben resûlullahın azatlısıyım dedim. Bunun üzerine aslan başını eğerek yanıma geldi. Beni sırtına alıp insanların gelip geçtiği bir yola bıraktı. Ardından sanki bana veda eder gibi homurdanma sesleri çıkardı.Bu, onu son görüşüm oldu.(Hakim, el-müstedrek, 3/606; Buhari, tarihu’l-kebir, 2/179).

*Gözler asla senden güzel bir kimseyi görmedi,
*Hiçbir kadında senden daha güzelini doğurmadı,
*Her türlü ayıptan Müberra ve uzak olarak yaratıldın,
*Sanki sen nasıl istiyorsan öyle yaratıldın,

*O’nun himmetlerinin yüceliğinde sınır olmaz,
*O’nun en küçük himmeti alemden ve zamandan daha yücedir,

*Ben Hz. Muhammed’i sözlerimle methetmiyorum,
*Bil’akis, Hz. Muhammed’le sözlerimi methediyorum.
Efendimizin şairlerinden Hasan b. Sabit