Malumunuz olduğu üzere,şu günlerde gençlik haftasını idrak ediyoruz.Geleceğimizin teminatı ve umudu olan evlatlarımızın kendilerine,ailelerine ve üzerinde yaşadığımız şu cennet vatana karşı ne tür görevleri vardır,ya da nasıl yetiştirilirlerse daha faydalı birer birey olurlar diye.Dilerseniz yapmamız gerekenleri,evlatlarımızı nasıl yetiştirmemiz gerektiği hususu üzerinde biraz duralım.Şöyle ki:
Gençlik,ömrün baharıdır.Aktif,dinamik,heyecanlı olarak doludizgin yaşanmak ister gençlik. Cesaretle tuttuğunu koparmak ister.Bir kuş misali özgürlüğe kanat açmak ister.İnsanoğlunun hayatının en önemli ve en güzel dönemi olarak bilinir gençlik.Gençlik,güzel olduğu kadar bir o kadar da tehlikelidir.Olgunlaşma devresine ulaşmadığı için düşünmeden bazen kararlar alınır,sonunun neye varacağı kestirilmeden,doğru yanlış ayırt edilmeden hayatı tozpembe görmektir gençlik.Birçok değerlerin kıymeti bilinmeden…işte o değerlerden biride gençlik dönemidir.
Allah-u Teala’nın insanoğluna vermiş olduğu nimetlerden biridir gençlik dönemi.Ancak ne var ki bu nimette diğer nimetler gibi geçicidir.Geçici olmayan kalıcı olan ise insanoğlunun gençliğini başta Allah’a inanmış bir fert olarak öncelikle kendi şahsına,dinine,yaşadığı topluma,ailesine iyi,güzel,hayırlı ve faydalı şeylerle geçirmesidir.Yirmi yaş ile kırk beş yaş arasını kıyasladığımız zaman arada ne kadar fark olduğunu göreceğiz.Birisi çabuk yorulan, unutan,tıkandığı yerde pes eden,diğeri ise,yorgunluk nedir bilmeyen,unutkanlıkla,korkuyla daha hiç tanışmamış olan gençlik.Bazen çevremizdeki yaşlılardan duyarız “Eyvah! Gençlik elden uçup gitti.Kıymetini bilemedik,heba ettik.Keşke geri gelse de heba etmeden yaşasak.” Evet, “Eyvah!” demeden, gençlik elden gitmeden gün bu gündür diyerek kıymetini bilmek gerekir gençliğin.
Düşünün ki bir gençlik internet cafelerde,maçlarda,gece gündüz televizyon başında ihtiyaçtan fazla uykuyla ya da “vur patlasın çal oynasın” misali gelip geçti.Geriye dönüş yok.O güzelim yılları bir daha geri getirmek mümkün mü? Mümkün değil elbette.Bugün toplumumuzun gençlere ne kadar çok ihtiyacı var; ilimde, sanatta, teknoloji de, iyi ve güzel olan her alanda gençliğe ihtiyaç var.
Her şeyin en iyisi en güzeli gençlere yakışmaktadır.Yeter ki gençlik nereye doğru gittiğinin farkında olsun, hayatının akışını bir başkasının eline bırakmasın.Rüzgârın önüne katıp savurduğu kuru bir yaprak gibi olmasın,ideallerini iyi gözden geçirsin,ideallerini gerçekleştirecek diye doğru olan şeylerle araya uçurumlar koymasın.Yüreğin,iradenin ve bileğin birleşmesiyle hiçbir zorluğun altında ezilmeyen gençlik,nefsinin arzu ve isteklerine rağmen Allah ile dostluk kurmak,Allah’a dayanmak,hayatının akışına vahiyle şekil vermek ile Allah’a yönelmelidir.Ahirette Âlemlerin Rabbi olan Allah(c.c) bizlere soracak; “Gençliğini nerede tükettin, zamanını nerede harcadın?” bu soruların cevabını verebilmek için gün bugündür,fırsat bu fırsattır değerlendirmek lazım.
Bizler biliyoruz ki dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir, olumlu olumsuz bütün olayların bir sonu vardır.Mutluluk,sevinç,mal,makam,debdebeli bir hayat,hastalık,üzüntü ve yoksulluk zorlu bir hayat da olsa,netice itibariyle bütün bunların bir sonu vardır. Ama sonu olmayan bir hayat bizleri bekliyor ve bizleri bekleyen bu sonsuz hayatın da olumlu olumsuz tarafları var. Cennet ve cehennem gibi… Ebedi bir mutluluğun sahibi olmayı kim istemez? Elbette ki herkes ister. Allah’u Teala’nın vermiş olduğu gençlik nimetini Allah yolunda tüketmek umuduyla…Huzurla kalın…