Her uygulamaya karşı çıkılıyor
Her şeye
Ne yanlış nede doğruluk önemli.
Ülkenin menfaatinin yerine
şahsi iktidar mücadelesi için
konuşuyorlar
Evet
Hayır
Gitmeyeceğim
Her uygulamaya karşı çıkılıyor
Her şeye
Ne yanlış nede doğruluk önemli.
Ülkenin menfaatinin yerine
şahsi iktidar mücadelesi için
konuşuyorlar
Osman Demir Istanbul
Öncelikle ben evet hayır gibi bir görüş belirtmenin aksine bu durumla ilgili görüş belirtmenin biçareliğinden bahsettim. Zaten üç beş cümle yazdım oradan duyulan bir isimden başka yorumlara gitmek konuyu dağıtmaktan öte bir işe yaramaz. Kimseyi savunmak durumunda değilim. Soysalın referandum yorumu bugünle ilgili değil çok daha eski zamanlarda yazdığı bir kitaplarında geçmektedir. Ayrıca bir anayasa prof. ekonomiyle ne zaman ilgilendi bilmiyorum ama kaç kuruşa olursa olsun Kuzey Kıbrıs'ı birilerine sattırmamak için neler yaptığına hiç girmeyelim. Kimin bu ülkeye ne verdiğini ne sattığını ise tarih gösterecektir. Yaşarsak o zaman değerlendirmesini yaparız.
tih tih nizip gibi akp şehrinden bile %50 ler gibi bir sonuc cıkıyorsa.. chp bdp mhp nın kalelerınden %90 hayır cıkar. buda 82 anayasasıyla kör topal devam... yazzık.
Değişikliklerin toptan oylatılması doğru değildir.Değişikliklerin paket halinde sunulması iktidarın bilinçli bir taktiği...Evet içinde taraf olduğum ama yanlış bulduklarımda var...Böyle bir durumda nasıl ''EVET'' diyebilirim..Aşağıdaki açıklamaya katılıyorum....
-------------------------------------------
KESK Basın Açıklaması:
Referandumlar halk iradesinin ortaya çıktığı, her fikrin kendini rahatça ifade edebildiği, her zeminde sağlıklı tartışmaların yürütüldüğü bir süreci ifade ederler.
Ø Geleceğimizi ilgilendiren kararların genellikle siyasi parti liderlerin iki dudağı arasına sıkıştığı ülkemizde referandumlar daha da anlamlı ve önemlidir.
Ø Ancak uzun süredir devam eden kutuplaşmalara yeni birisinin eklenmesi nedeniyle referandumların amaç ve özünden daha baştan itibaren uzaklaşıldığını ifade etmek istiyoruz.
Ø Referandum süreci iktidar ile muhalefetin kayıkçı kavgasına dönüşerek, seçimden önce bir mevzi kazanma savaşı olarak yürümektedir.
Ø Nitekim değişikliklerin yapılmasından bu yana geçen sürede yapılan tartışmalar, hükümetin ve yüksek yargının tutumu, çatışmanın giderek artacağını göstermektedir.
Gerek antidemokratik, dayatmacı yasalaşma süreci gerekse sonraki yargısal süreç ve bu sürece ilişkin tartışmalara bakıldığında 12 Eylül günü halkın görüşünü özgürce açıklayabileceği bir referandum yerine, çoğunluk partisinin kararını halka onaylatması şekline dönüşecektir.
AKP hükümeti tarafından dayatmacı bir yaklaşımla yapılan son anayasa değişiklikleri, ülke sorunlarına çözüm üretmekten uzak olup, tam tersine, çatışmaları derinleştiren ve yeni çatışma alanları üreten niteliktedir.
Bugüne kadar 81 maddede yapılan değişiklikler, darbe ürünü olan 1982 Anayasasının antidemokratik ruhunu ortadan kaldırmayıp siyasi ve toplumsal sorunlara çözüm üretmediği gibi bu değişiklikler de sorunlarımızı çözmeyecektir.
Yapılan değişiklikler hem temel hak ve özgürlüklere ilişkindir hem de devletlin yapısına ilişkindir.
Ø Bu nedenle değişikliklerin toptan oylatılması doğru değildir. Üstelik İsviçre’de cami meselesi ile ilgili konuşmasında Başbakan’ın da altını ısrarla çizdiği üzere temel hak ve özgürlükler referanduma sunulamaz.
Ø Toplu sözleşme hakkı, kadınlara ilişkin pozitif ayırımcılık, adil yargılanma hakkı vb. düzenlemeler temel hak ve özgürlükler kapsamındadır. Bu nedenle referanduma götürülmemelidir.
Öncelikle kamu emekçilerinin grev hakkına yer vermediğinden çalışma hukukunun genel ilkeleri ve uluslar arası hukuka aykırı olarak düzenlenmiştir. Değişiklikle kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkına yer verilmiş gibi görünse de bu gerçekliği yansıtmamaktadır. Bilindiği üzere grev hakkı, toplu sözleşme hakkının ayrılmaz bir unsurudur. Bu gerçeklik gerek AİHM kararları gerek Avrupa Sosyal Haklar Komitesi ve ILO komite kararlarında da sıkça dile getirilmektedir. Buna karşın, grev hakkımız anayasal güvenceye kavuşturulmadığı gibi; barışçıl bir çözüm yolu olan Uzlaştırma Kurulu kararlarına kesinlik kazandırılarak bu aşamada grev hakkımız fiilen ve hukuken yeni bir engelle karşı karşıya bırakılmak istenmiştir. Toplu sözleşme hakkı da fiilen kullanılamaz hale getirilmiştir.
Devletin yapısına ilişkin yapılan değişiklikler ise yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ayrılığı yeniden düzenlemektedir.
Yapılan düzenlemeler ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik yeterli güvence getirilmediği gibi Anayasasının en çok eleştirilen cumhurbaşkanının yetkileri daha da arttırılarak antidemokratik sistem derinleştirilmektedir. AKP’nin yargının anti demokratik ve haklar aleyhine olan yapısının değiştirildiği şeklindeki propagandası da gerçeği ifade etmemektedir.
Ülkemizde maalesef yargı hiçbir zaman emek ve demokratik haklar lehinde bir yapılanmaya sahip olmamıştır. Yargı da ordu gibi yürütme üzerinde etkili yapısıyla ordunun siyasetteki vesayetini güçlendirecek şekilde yapılandırılmıştır. Yargı kararlarıyla hukuksuzluklar hukuka uygun hale getirilmiştir. 12 Eylül hukuku ve Şemdinli davasında ortaya çıkan hukuk bir birini besleyen iki somut örnektir. Yargının şu andaki antidemokratik ve siyasallaşan yapısı yapılan düzenleme ile de değiştirilmemektedir.
Bu değişiklik paketinde demokratikleşme önündeki temel sorunlarımızın çözümünü önceleyen bir içerik yoktur.
Bu pakette çalışma yaşamının demokratikleştirilmesini sağlamaya yönelik bir düzenleme yoktur.
Daha da önemlisi toplumun tüm kesimlerinin ortak talebi haline gelen yeni, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik anayasa ihtiyacı ötelenmektedir.
Oysa konfederasyonumuz başından beri, yenilenen, ama ruhunu tamamen koruyan 82 Anayasasının tümden yürürlükten kalkmasını, barışa dayalı, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik yeni bir anayasanın gerekliliğini savunmaktadır. Savunmakla kalmamış, yeni anayasanın nasıl olması gerektiğine ilişkin temel ilkeleri kamuoyu ile paylaşmıştır. Yine bir dizi toplantı, çalıştay, forum gibi etkinlikler ardından 10 Nisan 2010 tarihinde İstanbul’da “Demokratik Anayasa” Mitingi düzenlemiştir.
Ø Türkiye’nin yeni bir anayasa gereksiniminin olduğu açıktır. Karşı karşıya bulunduğumuz acil sorunların çözümü demokratik bir anayasadan geçmektedir.
Ø Meşruiyeti tartışmalı mevcut 82 anayasanın toptan yürürlükten kaldırılması ve toplumun barış içinde bir arada yaşamasının temelini oluşturacak yeni, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa yapılmalıdır.
Ø Yeni anayasa, yapılış biçimiyle de çoğulcu demokratik bir süreçte hazırlanmalıdır. Mecliste çoğunluğu bulunan partinin tek başına hazırlayacağı yeni bir anayasa ya da değişiklik paketinin daha baştan ölü doğacağı ortadadır.
Genel yaklaşımımız ve değerlendirmemizi yukarıda ifade ettik. Üyelerimiz bu doğrultuda doğru tavrı sergileyecek siyasi bilince ve mücadele deneyimine sahiptir.
Somut olarak diyoruz ki, toplumsal sorunları çözmekten uzak AKP zihniyetini teşhir eden ve bunun üzerinden gerçek demokrasiyi savunan argümanlarımızı güçlendireceğiz. Aynı zamanda Ergenekoncu, darbeci, statükocu güçlerin egemenliğini artıracak siyasal zeminlere düşmeden bu kesimlere tereddütsüz tutum almak dün olduğu gibi bugün de görevimizdir. Bu ikili mücadeleyi gözeten eksen KESK’in yıllardır sürdürdüğü mücadele birikimidir.
Böylesi karmaşık bir süreçte mücadelenin iç içe geçginligi ortadadır. Şunu çok iyi bilmekteyiz ki ne AKP iktidarı bu ülkenin demokratikleşmesinin önünü açabilir ne de 80 yıldır statükoyu koruyan güçler. Bu nedenle örgütümüz üçüncü bir cephenin oluşmasını gerçek demokrasi mücadelesinin ortaya çıkarılmasını kendine ana eksen olarak almıştır.
Görüşlerimizin, önerilerimizin ve beklentilerimizin dikkate alınmadığı bir sürecin parçası olmayacağız. Seçeneksiz değiliz. BARIŞA DAYALI, EŞİTLİKÇİ, ÖZGÜRLÜKÇÜ, HALKÇI VE DEMOKRATİK YENİ BİR ANAYASA TALEBİMİZ GERÇEKLEŞİNCEYE KADAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ.
Konu DENİZ tarafından (29.07.10 Saat 07:18 ) değiştirilmiştir.
Yazı çok uzun, mümkünse hayır demeyi gerektiren şu maddenizi yazında bir değerlendirelim.
Görüşleriniz bizim için önemlidir
0342 5171254
Buyrun tartışalım:
MADDE 6 – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar başlığı “A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” olarak değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Neden Karşıyız:
Öncelikle kamu emekçilerinin grev hakkına yer vermediğinden çalışma hukukunun genel ilkeleri ve uluslar arası hukuka aykırı olarak düzenlenmiştir. Değişiklikle kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkına yer verilmiş gibi görünse de bu gerçekliği yansıtmamaktadır. Bilindiği üzere grev hakkı, toplu sözleşme hakkının ayrılmaz bir unsurudur. Bu gerçeklik gerek AİHM kararları gerek Avrupa Sosyal Haklar Komitesi ve ILO komite kararlarında da sıkça dile getirilmektedir. Buna karşın, grev hakkımız anayasal güvenceye kavuşturulmadığı gibi; barışçıl bir çözüm yolu olan Uzlaştırma Kurulu kararlarına kesinlik kazandırılarak bu aşamada grev hakkımız fiilen ve hukuken yeni bir engelle karşı karşıya bırakılmak istenmiştir. Toplu sözleşme hakkı da fiilen kullanılamaz hale getirilmiştir.
Konu DENİZ tarafından (29.07.10 Saat 10:17 ) değiştirilmiştir.
Deniz ruumuzlu üyemiz hukuki degerler oluşurken Toplumun kültür ve sosyo ekonomik degerleri ile tüm içtimai yapıları üzerine kurulur ben bir kamu emekçisi olarak size şu kadar söylemek isterim BEN EN AZ SİZİN KADAR BU DEGİŞİKLİK İSTENİLEN VE BEKLENİLEN ŞEYE CEVAP VERMEYECEGİ KANATİNDEYİM.
ANCAK bizim insanımızın kültür seviyesi düşük sanırım hatırlarsınız grev hakkı olan işçimiz bile yolcu trenini bırakıp kaçmıştı buda yetmez gibi sendikada adamı sonuna kadar savunmuştu hiç kimse ternde mahsur kalan yüzlerce insanı düşünmedi ya o insanları hakkı tabi hak rast getire
Bakın bizim insanımız sizin bahsettiginiz kültür seviyesine henüz ulaşamadı doktoru hemşiresi vallahi igne vurmaz serum takmaz ögtermerni yazılıyı bırakır çıkar ben 25 yıldır devlet dairesinde bunu gördüm
ANAYASA KİŞİLERİN VE DEVLETİN TEMEL YAPISINI ESAS ALIR Malesef kimse şu hususu düşünmez SİZİN HAK VE HUKUKUNUZUN BAŞLADIGI YERDE BAŞKASININKİ BİTER
Biz önce kusuru toplumuzda aramamız lazım işte örnek bası özgürlügü doguda eşkiyayı basan askeriyenin kullandıgı uçak ve topu modelini bile haber yapıyorlar üstüne gidilse vay özgürlük vay demokrasi
BENCE ÖNCE TOPLUMUN İNSAN OLMASI LAZIM SONRADA ONU HAK ETTİGİ İÇİN İNSAN GİBİ BİR AQNAYASAYI
SElamlar
SEN BENDE BEN ÖLÜRSEM ÖLÜRSÜN
SEN ÖLÜRSEN BEN ZATEN ÖLÜRÜM
Şimdi bu madde kökten kötü mü?
Yoksa eskisinden daha mı iyi ?
Yoksa eskisinden daha mı kötü?
Bildiğim kadarıyla memur sendikaları toplu iş görüşmesini 2010 yılında yapmama kararı almışlardı.
Nedeni ise uzlaştırma kurulu veya toplu görüşmelerde ne sonuç çıkarsa çıksın hükümetin dediği oluyordu.
Yine bildiğim kadarıyla sendikalar bu sorunun aşılması için hükümete defarlarca yasanın kendi aleyhlerinde olduğunu hatta memursen başkanının ifadesiyle "sorun masada değil yasada" diyerek 2010 yılı görüşmelerini boykot edecekleri beyan etmişti. (Yanlışım varsa lütfen düzeltin)
Açıkça ifade etmek gerekirse bir memur olarak hiçbir zaman grevi tasvip etmiyorum. Memurun grev hakkı vardır. Fakat bu grev hakkının da memurlara anayasal bir hak verilmesi ve anayada bunun açıkça ifade edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kaldı ki mevcut anayasa değişikliği bir hakkı verirken diğer hakkın gasbı gibi birşey yapmıyor.
Yapılması gereken şey Evet bir hak veriliyor ama diğer hakkımızı da isteriz demektir.
Yoksa o eksik diye kazanılacak bir hakkın reddi kabul görülecek bir davranış değildir.
Memura grev hakkı vererek bu milletin önünü tıkamak mı istiyorsunuz? Böyle bir hakla insanları kötü niyetli kişilerin oyuncağımı yapmak istiyorsunuz ?
İstediğiniz bu hakkın art niyetli kullanılması halinde gerçek boyutlarını ve ortaya çıkarabileceği sonuçlarını hiç düşündünüz mü?
Grev kozunu eline alan eğitimcinin veriminin ne seviyede olabileceğini, tamda üniversite sınavlarına az zaman kala okulların kapatıldığını vede binlerce öğrencinin o boşlukta psikolojisinin nasıl olacağını ve akebinde geleceğe dair neler kaybedebileceğini hiç hesapladınız mı ?
Bağ-kur, ssk ve vergilerin son günü Vergi dairesi ve bankaların kapatıldığını memurlarının greve gittiğini düşünüp, o gün ödemelerini yapamayan insanların toplamda ne kadar faiz yükü ve ekonomik bir kayba uğrayacağını düşündünüz mü.?
Bu sarsıntılı günlerde borsanın tepetaklak olduğunu ve uğranan ekonomik kaybın devlet , şirketler ve yatırımcılar açısından ne kadar büyük olacağını hesaplayabilirmisiniz.?
Bütün bu olasılıklar mevcuttur bu sistemin içinde.
Hem içerde hem dışarda bu kadar çok düşmanı olan ülkemizi en kolay ekonomik açıdan vurabilirler.
Bu da onlar için güzel bir imkan ve yol olacaktır. Bilinçli insanlarımızı memur kardeşlerimizi art niyetli kişilerin kullanması açısından.
Şu andaki sendikaların yapısını ve işleme sistemini az çok bilen sağduyulu insanlar bunları analiz edip karar verebilirler.
AINESI ISTIR KISININ LAFA BAKILMAZ.
Sevgili Fatih ve İbrahim abi bu olumsuz neticleri bildiğim ve neticesi böyle olacağı için grev taraftarı olmadığımı beyan ettim.
Yoksa arefe günü gece yarısı trene binip yolcuların bayramını zehir eden zihniyeti unutmadık.
Öbür taraftan %2.5 gibi komik rakamlara mecbur bırakılan memurun da toplu görüşme ile bu dayatmaların kırılacağını kırılmazsa grev hakkı ile bunun talep edilmesi çok görülmemeli.
Konu coskun tarafından (29.07.10 Saat 12:49 ) değiştirilmiştir.
Memurun en güzel haklara sahip olmasını aynı zamanda tüm insanlarımızın güzelliklere kavuşması taraftarıyız zaten. Ama benim demek istediğim bu hakkın şu anki ülkenin içinde bulunduğu durum itibarı ile art niyetli kullanılması olasılığının %99 olmasındandır.
Elbetteki dayatmalı küçük oranlı artışların karşısındayız. Gerçek enflasyon rakamlarının çok altındaki maaş artışları insanlarımızı mağdur etmekte ; aynı zamanda yaşam şartlarını olumsuz etkilemektedir. Bu konuda da yetkililer biraz daha duyarlı olmalı gerçekçi rakamlarla ücretleri iyileştirmelidir.
Bu güzelliklerde ülke ekonomisini sarsmayacak şekilde olmalıdır.
Hem devletimiz , hem işçimiz hemde memurumuz ortak bir noktada buluşmalı ve mutlu olmalıdır. Enbüyük temennimiz budur. Çünkü biz bir bütünüz.
AINESI ISTIR KISININ LAFA BAKILMAZ.
Mümkün olsaydı da liderler önce konuşma talebini kabul etselerdi, anlaşsalardı... Anlaşamazlarsa çıkıp burada bu yanlış var diye söyleselerdi. Kanunları görmeden görüşme taleplerini reddetmeleri ne kadar ön yargılı olduklarını gösteriyor.
Şimdi Deniz hemşerim, bu grev hakkı istiyoruz deyince ben tıkanmıştım. memurlar muhakkak dah aiyi bilirler baklaım ne olacak dedim.
Arkadaşlarında dediği gibi, demek ki herkese grev hakkı verilemiyor. Örneklere ek olarak, savaş veya operasyon sırasında greve gidebilecek emniyet görevlilerini de sayabiliriz.
Görüşleriniz bizim için önemlidir
0342 5171254
Öncelikle grev hakkı olmalı mı olmamalı mı? gibi bir tartışmanın olmasını bile insan haklarına aykırı buluyorum.Bazı arkadaşlar bu hak olursa şöyle olur böyle olur diyor...Grev zaten yaptırım için verilen bir haktır.Grev yapıldıktan sonra herşey güllük gülistanlık olacak hali yoktur.Zaten uluslararası anlaşmalar gereği bu hak vardır.Türkiye Cumhuriyeti kanunları uluslararası anlaşmalarla uyuşmazsa ,uluslararası anlaşmalar geçerlidir.Memur arkadaşlar bilirler bir memur nedensiz olarak(grev amaçlı) işe gitmemesi nedeniyle mevcut kanun ve yönetmeliklere mutlaka ceza alması gerekir...Bu şekilde ceza alan memurlar için gerek yargıtayda gerekse Aihm cezaların uluslararası anlaşmalara aykırılığını söylemişlerdir.Kısaca mevcut anayasa değişikliği dayanaksız olarak yapılmakta ve bu yanlıştır.Bir önceki kanundada yine son sözü hükümet söylüyordu.Masaya oturuluyor,anlaşılamıyor,uzlaştırma kuruluna gidiyor,son sözü hükümet söylüyor.Bu sistem Dünya da sadece Türkiye de vardı.Memurları oyalamak için vardı.
Peki şimdi ne yapılmak isteniyor.Yine aynı sistem var.Masaya oturuluyor,anlaşılamıyor,uzlaştırma kuruluna gidiyor.,Uzlaştırma kurulunun kararı sözleşme olarak kabul ediliyor.Şimdi diyeceksiniz iyi işte tarafsız olarak orta yol bulunuyor.İş o kadar basit değil..Mecliste bu madde komisyonda tartışılırken muhalefet grev hakkınında konulmasını istediği hükümet tarafından reddedildi.Uzlaştırma kurulunun adı ''Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'' olarak değiştirildi.Peki bu kurul nedir? kimlerden oluşur ?neye göre karar verir?.Neler üzerinde karar verme yetkisi vardır? işte tüm bu sorular yanıtsızdır...Ama hükümet maddeye şunu eklemiştir.''Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.” Evet bu doğru bu kanunun ayrıntılarının anayasada yazması anayasa hukukuna görede doğru değil.Peki ben bu anayasa değişikliğine evet dedim diyelim daha sonra bu kurul ile ilgili çıkacak yasanın adaletli olup olmayacağının garantisi var mı? Hükümetin oyuncağı olmayacağı ne malum...
Kısaca grev insani ve uluslarası anlaşmalara göre verilen bir haktır.Tartışılmaz(Hakkın verilmesi).Eğer ki siz grev bu ülke için şu an uygun değildir derseniz bazılarıda yapılan diğer değişikliklerde iyidir hoştur ama şu an için uygun değildir deme lüksüne sahip olur.
Saygılarımla..
Not:Hızlı yazmaya çalıştım cümle düşüklükleri ve imla hatalarından dolayı özür dilerim.
Konu DENİZ tarafından (30.07.10 Saat 06:08 ) değiştirilmiştir.
sevgili coşkun ve deniz kardeşlerim öncelikle bu seviyeli ve düşüncemizi geliştiren görüş ve beyanlarınız için çok teşekkür ederim.
Bizde sizin gibi düşünüyoruz bu degişiklik memurlara pek bir şey getirmeyecek zaten bunu yukardada beyan etmiştim.Pek tabidirki bu ülkede en az 40 yıldır ILO sandartı uygulanmamakta her şey göstermelik zaten diger bir taraftan bakarsak grev hakkı olan işçiler dahi ne hak elde edebiliyorlarki sırtlarındaki çoptan başka.
Ancak bu anayasal degişiklik ile toplu görüşme hakkından toplu sözleşme hakkına geçilmiş oldugunuda göz ardı etmemek lazım.
İşte burada görev muhalefet partilerine düşüyor hükümetin karşısına çıkıp ya aşamalı bir degişiklik halkın düşünce ve sosyal anayasal haklara genel düzenleme geldikten sonra yani genel greve her meslek erbabı gidemeyecek veya giderse tedrici olarak aksatılmadan gidecek şekilde görüşme ve düzenleme isteyecekler yada hükümetin karşısına çıkıp grev haklı anayasal görüşmeler yapacaklar görüşmelerden kaçan bir muhalefet bizim haklarımızı nasıl savunacak muhalefet bu şekliyle görüşmeler ve oturum yapsaydı inanın halkın gözünde çok daha başarılı olur ve çogunluk bu anayasaya evet demezdi o zaman uzlaşmacı olmayan bir meclisten yani yasamadan bu şekli ile anayasal düzenleme çıkarsa insanlar azla yetinmek durumunda kalacaklardır
Bazı konularda malesef bu ülkede hangi hükümet gelirse gelsin uygulama yani anayasal düzenlemelerden sonra yapılan kanun ,Yönetmelik ve tüzük genelge tamim yönerge v.s diger düzenlemeler ile insanımızın hakkı gasp edilmekte
Deve misali neremiz dogruki
Selamlar
SEN BENDE BEN ÖLÜRSEM ÖLÜRSÜN
SEN ÖLÜRSEN BEN ZATEN ÖLÜRÜM
Kıymetli kardeşim, ben mümtaz soysal'ın değil senin düşüncelerini bilmek istiyorum.
Başkalarının fikri ile yorum yaparsak elbette o şahısların ne yaptığı da gündeme getirilir.
Bu ülkede yapılmak istenen bir değişiklik paketi var ve HAYUURR diyenler makul sebepler bulamayınca pakette şu yok veya bu yok diyerek içeriği saptırmaya bakıyorlar.
Öncelikle bu bir paket, anayasa toptan değişmiyor. İçeriğie bakıp neler getiriyor demek yerine şu yok demekle bu iş olmaz.
Keşke şu bu yok diyenler meclisi boykot edeceğine pakete eklemek için iktidara baskı yapsaydı.
Ama onlar daha ilk baştan beri içeriğe bile bakmadan HAYUURRR demeye başladılar.
Bu yüzden şahsen hayır demenin gerçekliğini soruyorum.
Neden hayır?