Aslında konu herkesin düşündüğü gibi ama birde bu pencereden bakalım istedim.
1988'li yıllara kadar Nizip çayının etrafında bulunun tüm meyva ve sebze bahçeleri sulama için Nizip çayı üzerinde kurulu bentler vasıtası ile Nizip çayının suları ile sulanırdı, belki su 70'li yıllardaki gibi berrak olmasa da hala içerisinde balıkların yaşayabileceği kadar temizdi; ancak 1989'dan sonra zamanın belediyesi tarafından bentler yıkıldı Nizip çayının suyu kot farkından dolayı bahçelere verilemez oldu.
Bir dönem açılan kuyulardan motopomplarla bahçelerini sulayan üreticiler zaman içerisinde yağışların az olması veya başka sebeblerden dolayı suları çekilen kuyuları bırakarak motopompları tekrar Nizip çayına bağlamaya başladılar.
Evet esas sıkıntı da bu noktada kendini göstermeye başlıyor...
Konu Kızılcakent köyü ile başlayan Akçakent, Nizip, Mağaracık üzerinden Hancağız sulama barajı oradanda barak ovasında sulu tarım yapılan arazilerin hemen hemen tamamını direk ilgilendiren, Nizipte ve o köylerde yaşayan insanların ve diğer tüm canlıların sağlığını tehdit eden tam anlamıyla çevre faciası diyebileceğimiz nitelikte.
Sulama amaçlı temiz su bulmakta sıkıntı çeken üretici zamanla adeta Nizip çayını bir laboratuar gibi gözetleyerek tahlil eder hale gelmiş... suyun rengine ve kolundaki saate bakarak Nizip çayına zehirli atık bırakan fabrikaların mesaisinin bittiğini yada o saaten sonra birkaç saatliğine üretimin başka noktalarda yoğunlaştığı anlayan üretici hemen motopomplarını çalıştırarak kürek elinde sözde biraz daha az zehirli su ile tarlasını sulamaya başlıyor.
Her türlü evsel atık ve sanayi atığı sularla konsantre zehir haline gelen Nizip çayının zehirli suyuna inat bazı bitkiler normalden daha fazla gelişim gösterince üretici de işin sağlık kısmını gözardı ederek sebzelerini suluyor.
Ancak bu bitkilerin hepsi bu zehirli suya dayanamıyor tabi sadece bir kaçı...
Hangileri mi?
1- Nane
2- Pirpirim (semizotu)
3- Patlıcan
4- Maydanoz
belki bir kaç bitki daha vardır... dikkatinizi çeken bir nokta varmı?
çiğ tüketilen yada nane gibi kurutularak daha sonra tüketilen bitkiler çoğunlukta üstelik bu bitkiler sulama esnasında bitki ile birebir temas halinde (patlıcan hariç)
Lütfen yanlış anlaşılmasın çarşıdan satın aldığımız bu tür bitkilerin tamamı bu su ile sulanmıyor ancak ayırt etmek hemen hemen imkansız.
Bu gerçeği görmemezlikten gelmek intihar etmek gibi şey...
Artık bu durumu bilmiyorsanızda öğrendiniz, peki bakkaldan manavdan bundan sonra nasıl gönül rahatlığı ile bu tür sıkça, bolca ve çiğ tükettiğimiz maydanoz, nane ve pirpirim alıp yiyeceksiniz?
Bana bir şey olmaz diyenlere bir sözümüz yok
Üstelik bağırsak enfeksiyonları v.s gibi anlık rahatsızlıkların dışında uzun bir zaman sonra ortaya çıkacak ağır metal birikimleri sonucu oluşan hatta kalıtsal etkilere sebeb olan hastalıklar şeklinde de görülme riski çok yüksek..!
Bir diğer üzücü haber; Nizip çayı ile yıllardır sulanan topraklar suyun sızarak ve buharlaşarak içrisinde barındırdığı tüm zaralı atıkları toprağın yüzeyinde biriktire biriktire uzun yıllar etkisinden kurtulamayacağı şekilde yoğun bir atık madde içeren tabaka ile kaplanmış.
Hal böyle olunca farkında olmadan yavaş yavaş kendi kendimizi zehirlerken belki de lezzetli lahmacunlar yiyoruz belkide 3 aylık bir bebeğin karnı sancılandığı için annesi ona nane kaynatıp içiriyor.
Kararı hepimiz vereceğiz...
ya artık yeter dur denilecek, toplum olarak tepki koyacağız
yada böyle gelmiş böyle gider, bana şimdiye kadar bir şey olmadı bundan sonra da olmaz diyecek kadar vurdumduymaz olacağız.