Oðlan atadan öðrenir sofra açmayý,
Kýz anadan öðrenir biçki biçmeyi…
SOFRASI SOFRAMIZA UYSUN
“Yeter ki, sofralarý soframýza uysun!”
10 yýl kadar önce, akraba aðýrlýklý bir aile ortamýnda ‘þunlu bunlu’ konularda sohbetlerken, bacanaðým Ali Tuzcuoðlu; Geçenlerde Þakir Yetkin Þekerci eniþtemler ailecek bizde akþam yemeðine davetli idiler, bacanak dedi. Yemeklerimizi yerken eniþtem; “Yeðeninizi everme (evlendirme) kararý aldýk. Kýz bakýnýyoruz. Acý sizde çevrenizdeki ailelere, eþinize-dostunuza, kýzlara göz gezdirin!” Deyince ben; “Eniþte nasýl bir aile, nasýl bir kýzý istiyorsunuz? Okumuþ mu, yüksek tahsilli mi, çalýþan mý, çalýþmayan mý, yoksa ev kýzý mý? Varsýl, yoksul fark eder mi? Sarýsýn mý, esmer mi? Boylu mu, postlu mu?” Der demez eniþtem “Bak a Ali” dedi: “Soylarý soplarý Kimlerden olurlarsa olsunlar, malda mülkte ne kadarcý olurlarsa da olsunlar. Yeter ki sofralarý soframýza uysun.”dedi. Bu atasözü gibi cümleyi sen nasýl yorumlarsýn, bu sözden ibretlik ne dersler çýkarýrsýn bacanak, dedi.
Sofra: Bir yaygýnýn, bir sininin ya da bir masanýn etrafýnda oturulup birlikte yemek yenilen alandýr… Ki bizler, yer sofralarýnda da baðdaþ kurup yemekler yedik; kýþ günleri tandýrýn üzerindeki bakýr sinilerin üzerinde de yemekler yedik; 4 ayaklý sandalyelerin üzerinde oturup, 4 ayaklý masalarýn üzerinde de yemekler yiyip, içtik. Zeytin çýrasý ýþýðý altýnda da, gaz lambalarý ve lüks ýþýklarý altýnda da, elektrik ampulleri ile aydýnlatýlan oturma odalarýnda da, yemek salonlarýnda da, mutfak masalarýnda da yemek yedik, içtik. Teknolojimiz geliþti. Yemek çeþitlerimiz çoðaldýkça çoðaldý. Ama geleneksel sofra adabýmýz, sofraya saygýmýz hiç mi hiç deðiþmedi.
Sofra deyip geçilmez, sofraya burun kývrýlmaz…
Sofrada sosyal ve ailesel kültür vardýr. Sofrada adap vardýr, sofrada bilgi, görgü vardýr; sofrada sevgi saygý, samimiyet vardýr. Sofrada giyim, kuþam uyumu vardýr. Sofrada eðitimin seviyesi, kiþiliðin büyüleyici etkisi vardýr. Sofrada emek vardýr, alýn teri vardýr. O sofrada soy sop vardýr, o sofrada tarih vardýr. O sofrada acý baldan tatlýdýr. O sofrada bire piþen bine yeter, bereketi vardýr. O sofranýn kadim tatlýsý güler yüzdür. Özcesi; sofra, bir ailenin gerçek yüzünü yansýtan þaþmaz bir aynadýr… Ki, dayanýþma, yardýmlaþma, kollama, gözetme, hoþgörü, sevecenlik, fedakârlýk, hamaratlýk, eþitlik, paylaþýmcýlýk gibi insaný insan yapan mefhumlarýn o sofrada var olmasý ya da olmamasýný gösterir.
Oðlan atadan öðrenir sofra açmayý,
Kýz anadan öðrenir biçki biçmeyi…
Sofranýn dýþýndan baba sorumludur, sofranýn içinden ana sorumludur. Sofranýn eksiðini gediðini ana belirler, sofranýn gereksinimlerini baba karþýlar. Aile bireyleri bazýnda sofrada herkesin bir görevi ve yeri vardýr. Baba evin reisi olduðu kadar sofranýn da reisidir. Eðer evde babadan yaþlý bir dede veya nine varsa sofraya ilk oturan ve sofradan ilk kalkan onlar olur. Mazeretsiz kimse sofradan kalkamaz. Sofradaki yemeðe burun kývrýlmaz. Özellikle öðlen ve akþam yemeklerinde ayni mekândaki tüm aile fertlerinin bir arada sofraya oturmasý gelenektir. Fertlerden biri vakit yemeðine ulaþmamýþsa baba sofraya oturmaz ve bekler. Misafirlik aðýrlamalarýnda da evin babasý, misafir babasýnýn kalkmasýný bekler; misafirden önce sofradan kalkmak, misafire saygýsýzlýktýr. Geleneksel temizlik anlayýþlarýmýzdan biri de eller yýkanmasýz sofraya (yemek masasýna) oturulmaz. Yemek masasýnda bacak bacak üstüne atýlmaz. Sofra baþýnda sümkürülmez, hapþýrýlmaz, öksürülmez. Sulu yemekler aðýz þapýrtýlarak yenmez. Sofraya (yemek masasýna) pijama, eþofman ve gecelik gibi giysilerle oturulmaz.
Sofra, ‘yalnýzca’ üzerinde yemek yenilen, içilen bir yaygý, bir masa, bir yemek odasý da deðildir. Sofra bir evdir, bir ev düzenidir… Ki, kapýsýyla, çatýsýyla; penceresiyle perdesiyle; sevgi saygý badanalý odalarý ve duvarlarý ile huzur ve mutluluk saçan aile fertleri ile bir yaþam alanýdýr. Bu yaþamsal alaný ‘ibreti âlem’ idame ettirecek olan tek þey sevgi, saygýsý, doðruluk, dürüstlük ve aile içinde sýr barýndýrmamaktýr. Bir de sofranýn selameti için þu özdeyiþi de unutmamak gerekir; Fýndýkkabuðunu bile doldurmayacak bir konu da; gör, görmezden gel. Duy, duymazdan gel.
Özcesi “Huylarý huyumuza uymalý, soylarý soyumuza yakýþmalý” demek istemiþ eniþten dedim, bacanaðýma. Ve bu konuda bir iki de örnek verdim.
1- Erkek adam eve eli boþ gitmez…
Ýlkokul 2. Sýnýfa gittiðim yýllarýn bir gününde, babam ile arkadaþlarý babamýn iþyerinde ikindi sonrasý sohbet ediyorlardý. Babamýn dayýsý Rýza Efendinin; “Erkek adam eve eli boþ gitmez. Bir kuru ekmek bile yüz aðartýr. Unutmayýn!” dediði cümle beni çok etkiledi. O günden bu güne eve elim boþ gitmedim. Okul harçlýðým 5 kuruþ iken de, iþadamý/sanayici olduðum günlerde de eve elim boþ gitmedim. Üstelik babam Mehmet Cengiz’in; “Erkek adam evinin sepetini, filesini baþkasýna taþýtmaz” sözünü de hep yerine getirdim.
2- Herif, bir gözün de kör mü, ne?
“Erkek adam eve eli boþ gitmez” sözünden 40 yýl kadar sonra bir dostluk toplantýsýnda ben, Rýza Efendinin bu sözünü dillendirince, amcam oðlu Traktörcü Ahmet Cengiz (Deli Ahmet) bu anlamlý tespiti destekleyen bir hikâye anlattý: Nizipli kör Habeþ (bir gözü kör) evlendikten 20 yýl sonra ilk kez iþ yoðunluðundan ötürü geç akþam eve eli boþ gider. Kapýyý açan karýsý “Kele herif, bir gözün de kör mü, ne?”der. Kör Habeþ; “Ule eksik, kör olan gözümü 20 yýl sonra mý fark ettin?” deyince, karýsý; “20 yýldýr her akþam eline bakýyordum, elindeki eþyalarý alýyordum. Bu akþam ilk kez eve elin boþ gelince bir þey mi oldu diye yüzüne baktým, bir gözünün kör olduðunu gördüm” demiþ.
3-Karýmla (ailemle) aram iyi olsun,
Ýsterse bir dünya düþmaným olsun…
20 yýl kadar önce, Nizip’te yaþlý bir tanýdýðýn vefatý sonrasý ev taziyesinde camcý Mehmet Nuri Sever ile yan yana oturuyoruz. Sohbet; saðlýk, huzur, dert, derman aðýrlýklý… Karýsýndan, kýzýndan, oðlundan, babasýndan, dedesinden; hastalýktan, bakýmsýzlýktan, ilgisizlikten þikâyet eden edene türünden konuþmalar… Mehmet Nuri sesini yükselterek; “Her iþin, her mutluluðun baþý, önce huzur, sonra uyumlu bir evlilik” dedi ve ekledi: “Karým ve aile fertlerim ile aram iyi olsun, isterse bir dünya düþmaným olsun… Ailemde huzurum olduktan sonra düþman da, yaþam zorluklarý da bana výz gelir, týrýs gider”…
Özcesi; hanýmýn ile muhabbetin iyi, yardýmlaþma dayanýþma mefhumun üst düzeydeyse ve eþin seni gerçekten sevip sayýyorsa ve de bir dediðini iki etmiyorsa… Moralin bozulduðunda seni aydýnlýða çýkarýyorsa; bir tasarýn olduðunda sana olumlu destekler veriyorsa… Ýyi günde de, kötü günde de sana ve çocuklarýna sýký sýkýya sarýlýyor ve cesaret aþýlýyorsa ve olumlu düþünceler üretiyorsa ve de biz birlik olursak yapamayacaðýmýz, baþaramayacaðýmýz hiç bir þey olamaz diyorsa ve sana güvendiðini her fýrsatta belli ediyorsa sofranýz sofranýza uymuþtur, bir dünya düþmanýnýz olsa ne yazar!
Bir de bunun tersini düþününüz, Allah göstermesin, deyip! Yani bir dünyanýn (yaþadýðýnýz mekânýn) insanlarý, yaþlýsýndan gencine, erkeðinden diþisine herkesle bal kaymak gibisiniz. Herkes sizi sevip sayýyor, sizi örnek alýyor, size akýl danýþýyor, sizin gibi yararlý biri olmak istiyor, herkes sizden övgü ve sitayiþ ile bahsediyor. Yani bir dünya size dost… Ama eve geliyorsunuz, ne yüzünüze bakan var, ne de bir hoþ geldiniz diyen. Karýnýzda surat beþ karýþ. Daha oturup dinlenmeye bile fýrsat bulmasýz saldýrýlar baþlar; bunu niye almadýn, þunu niye yaptýrmadýn, türünden hakaret türünden þikâyetler sýralanýr. Çoklar az, azlar çok olur! Ýyilikler kötülük, kötülükler iyilik olur! Baþa kakmalar baþlar: “Beni ne kaymakamlar, ne fabrikatörler istedi de varmadým, senin gibi bir çulsuza vardým. Sümsük herif. Ýþ bilmez…” Yani, bir dünya size dost olsa bile, evdeki yaþantýnýz size zindan olmuþtur. Çünkü evlenirken sofralarýnýz birbirinize uymamýþtýr.
Sofranýz sofralarýna uymamýþ ise!
Huzurlu bir aile düzeni için uyumlu çiftler kadar; mal-mülk, soy-sop denkliði belirleyici bir unsur olsa da… Ýki taraftan biri eðitimden, kültürden, bilgiden, görgüden nasibini almamýþsa, aile içi huzur ve mutluluktan söz edilemez. “Her þey dengi dengine olmalýdýr” özdeyiþi boþuna söylenmemiþtir. Her þey dengi dengine deðilse sofrada kavga kaçýnýlmazdýr. Aile içi sevgi saygý, huzur, mutluluk ve hatta saðlýk sizden umudu kesmiþtir. Aile ortamýnýz sizin için artýk cehennem ortamýdýr. Hele bir de karýnýz, ortak çocuklarýnýzý da kendi safýna çekmiþ ve size karþý güçlü bir cephe oluþturmuþ ise “küller baþýnýzadýr”... Bir dünya size dost olsa da.