Baki Allah...
Bende şimdi öğrendim Allah rahmet eylesin.
Baki Allah...
Bende şimdi öğrendim Allah rahmet eylesin.
Görüşleriniz bizim için önemlidir
0342 5171254
<p align="justify" EN İYİ ARKADAŞ.
<p align="justify"
ßir zamanLar çok iyi 2 arkadas varmis.ßirinin adi aLi ößürünün adi ahmet'mis çocukLukLarindan beri beraber büyümüsLer yedikLeri içtikLeri ayri gitmiyormus.aLinin aiLesinin durumu zengin deniLicek kadar iyiymis ahmetLerde fakir denicek kadar kötüymüs.ßir zaman sonra ahmet bir kiza asik oLmus çok seviyormus evLenmeyi düsünüyormus.aLi ßirgün ahmet senin kiz arkadasindan çok hosLandim onunLa evLenmek istiyormus demis ,ahmet aLi iLe çok iyi arkadas oLdugu için senin kadar degerLimi taßi demis. aLi kizLa evLenmis ve ßaya ßir süre ahmetLe aLi görüsememis.ahmet ßir zaman sonra ßaska kizLa tanismis ve evLenecekmis ama evLenicek parasi yokmus akLina aLi''den ßorç para aLmak geLmis,gitmis aLinin yanIna aLi demis ßen evLenicem bana biraz borç para verirmisin.aLi kusura bakma demis ahmet borç para veremem. ahmet çok sasirmis ve sinirLenmis ahmet onun için sevgiLisini vermisti YedikLeri içtikLeri ayri gitmiyordu. ahmet sinirLi sinirLi eve gidiyormus cebine bakmis son parasiyLa sigarami aLiyim yoksa yoL parasi verip eve minübüsLemi diye düsünüyormus.Yanina yasLi bir adam geLmis.EvLadim karnim aç bana bir ekmek aLirmisin demis ahmet düsünmüs düsünmüs adama ekmegi aLmis adam ahmet''e yaptigini sana fazLasiyLa ödüyecegim demis ve 2 sonra ayni adam ahmetLerin eve geLlip ahmete çok büyük bir miktar para vermis.ahmet''de artik aLi kadar zengindi ve dügün davetiyeLerini hazirLarken annesi ahmet''e -Ahmet senin bir zamanLar aLi diye çok iyi arkadasin vardi onuda çagirsana demis Ahmet''de tabi anne çagiririm demis ve davetiyeyi göndermis.Dügün günü aLi dügüne geLmis takiLar takiLdiktan sonra ahmet mikrofonu aLmis ve
-Bir zamanLar çok iyi bir arkadasim vardi adi aLi çocukLuktan beri yedigimiz içtigimiz ayri gitmezdi canim gibi severdim benden sevgiLimi istedi gözümü kirpmadan verdim ama kendisinden bOrç para istedim beni geri çevirdi Kendisine çok Tesekkür ediyorum. demis..ahmet''den sonra ali almis mikrofonu eLine
-bir zamanLar ahmet diye çok iyi arkadasim vardi yedigimiz içtigimiz ayri gitmezdi.SevgiLisihayat kadınıydıadi çikMasin diye ben evLendim borç para istedi gurur meseLesi yapar diye vermedim.Babami ayagina gönderip servetimi verdim.DüsünceLerinden doLayi kendisine çok tesekkür ediyorum
.
Osman Demir Istanbul
<table id="Table1" cellspacing="0" cellpadding="5" width="100%" align="center" border="0" valign="TOP"
<tbody
<tr
<td valign="top" align="left" width="100%"
<div style="PADDING-RIGHT: 9px; PADDING-LEFT: 9px; PADDING-BOTTOM: 9px; PADDING-TOP: 9px"
<table id="Table2" cellspacing="0" cellpadding="0" width="291" align="center" border="0" valign="TOP"
<tbody
<tr
<td valign="top" align="right"
<div class="haber-baslik" Dış Politika</div
<div class="haber-baslik" Mustafa Necati Özfatura</div
<div style="PADDING-RIGHT: 4px; PADDING-TOP: 5px" necati.ozfatura@tg.com.tr</div
</td
<td valign="top" align="left" </td
</tr
</tbody
</table
</div
</td
</tr
</tbody
</table
<table cellspacing="0" cellpadding="15" width="100%" align="center" border="0" valign="TOP"
<tbody
<tr
<td valign="top" align="left" width="100%"
<div style="MARGIN-TOP: 10px; MARGIN-BOTTOM: 5px"
<div class="subject" Kızılderililer</div
28 Nisan 2006 Cuma</div
<div class="body" Geçmişte Kızılderililerin çoğu Müslüman idi. Kızılderililer gibi Maya, İnka, Eskimo, Aztek, Olmek, Toltek, Aymanalar ve Meluncanlar’ın da Türk asıllı oldukları tarihî bir gerçektir. Dolayısıyla Türk Dünyası ile ilgili yapılan zirve ve toplantılara bu insanlardan temsilcilerin de davet edilmesi gerekir. Çünkü dünya üzerindeki Müslüman ve Türklerle yakınlaşmak Türkiye’ye milletlerarası arenada güç kazandırır.
Alvin M. Josephy’in (tarihçi ve arkeolog) “The Indian Heriatage of America” isimli kitabı New York’ta 1968’de 3 defa, 1969- 1978 arası ise 9 defa basılmıştır. “Milli kitap” ödülü kazanan bu eser, 500 yıldan bu yana Kızılderililer hakkında yazılan kitaplar içinde en çok beğenilen ve övülen eserdir. Bu eser Kuzey Amerika, Orta ve Güney Amerika Kızılderili kültürlerini, dil, din, tarih, sanat, kabile ve devletlerini tarih, arkeoloji ve sosyal gerçekler ışığı altında çekinmeden incelemektedir. Amerikalı tarihçi ve arkeolog Alvin M.Joseph’e göre 1- Kızılderililer Asya asıllıdır. 2- Asya’dan göç etmişlerdir. 3- Irkları Turandır (Türk). 4-İlk gelenlerin dinleri Şamanizm, sonradan gelenler içinde ise önemli miktarı Müslümandır. Şamanizm inancında olanların inançları, Asya’daki Şamanist Türk Moğollarınkiyle aynıdır. Bilim adamına göre: “Eskimo ve Aleutlar Asyalıdır. Aynı soy ve atayı paylaşırlar.
2-4 Temmuz 1999 tarihleri arasında Denizli’de yapılan “Yedinci Türk Dünyası Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı”na katılan Onayda Kızılderili kabilesi Reisi ve Amerika Yerlileri Sosyal İşler Daire Başkanı M.Franklin Keel’in konuşması kurultaya katılan delegeler üzerinde derin tesirler bıraktı. Kızılderililer hakkında geniş bilgi veren Keel, Kızılderililerin (atalarının) Baykal Gölü ve Yenisey-Tuva bölgelerinden Amerika kıtasına, Alaska üzerinden göç ettiklerini ifade etti. Kızılderililer ile Türklerin DNA testlerinin aynı olduğunu ve ayrıca “Y” kromozomunun sadece yeryüzünde Türkler ile Kızılderililerde bulunduğunu söyledi. Kızılderililerin konuştukları dillerdeki kelime benzerlikleri gibi, halı, kilim ve el işlerindeki desenlerin aynı olduğunu, örf, âdet ve geleneklerde de çok büyük benzerlik olduğunu da ifade etmiştir. Fransız dil bilimcisi Dumesnil, Kızılderili dilinde 320 Türkçe kelime tespit etmiştir.
1964 yılında çıkan New York Times’in “Science” (Bilim) ekinde Amerika kıt’asına (Kuzey ve Güney) olmak üzere ilk kültür taşıyıcıları yani (ilk ayak basanları) bir harita olarak neşredilmiştir. İlk sırayı M.Ö. 4000-5000 yılları “TURKS” olarak gösterir. Orta Asya’dan Bering Boğazı yoluyla gelenler çoğunluk olarak Kuzey ve Orta ve az da olsa Güney Amerika’ya yerleşmişlerdir. Amerika kıtasının ilk sakinleri Kızılderililer olup, bunların da Türk oldukları ilmen ispatlanmıştır.
1673’te John Jocelya isimli yazar, Mohawk Kızılderililerinin Tatarca Türkçesi konuştuğunu yazdı. Ünlü bilgin Von Humboldt da 1800 tarihinde yazdığı eserde Amerika kıtasında konuşulan 137 kelimenin Ural-Altay ve Uygurca olduğunu yazmıştır. 1924 yılında Rio’da toplanan 20. Amerikanistler Kongresi’nde Çinli Toung-De Kien, Kızılderililerin Altay menşeli olduklarını beyan etmiştir.
1935 yılında Roma’da toplanan 19. Oryantalistler Kongresinde Prof. Ferrario, Türkçe ile İnka (Kevça) dilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koydu. Dr. Calvin Kephart, Kızılderililer için açıkça, Türkler ve Turanlılar tabirini kullanmıştır. Bilim adamı Dumezil, İnkalar’ın (Kıçva) dilinin, Çuvaş Türkçesi ile aynı olduğunu ifade etmiştir.</div
</td
</tr
</tbody
</table
Osman Demir Istanbul
Dostum,
Ben eskiden çok Western tarzı Amerikan yapımı film izledim.Ama Türkçe kelimelere pek rastlamadım.Yada dikkatimi çekmedi.Ancak bu tarz benzerlikler bazen insanları yanlış düşüncelere de sevk edebilir.Bu nedenle kesinleşene kadar yorum yapmamayı tercih ediyorum.
Ancak tezin doğru ise"Muharrem,İhsan ve Salim Türk değil" şeklinde bir tez de ben ileri sürerim.Çünkü hiç kel bir kızılderiliye rastlamadım veya filmlerde görmedim.
Selamlar Saygılar.
Edited by - Ahmet karadag on 29/04/2006 15:16:28
Ben İhsan kardeşimle konuştum bana güldü ...
Kızılderli diye bir şey bugün kalmadı elbette mesele kimin Türk olduğunda da değil...
Bugün birçok kimse modaya uymuş kendi Türklüğünden vazgeçmiş.
Anadoluda aslında Türkler azınlıkta da diyorlar .
Türklük bugün dünyada prim yapmamakta pipirim niyetine kullanılmakta...
Türklerden önce Anadoluda kimler yaşıyordu ise bizde onlardanız denmekte...
Olabilir herkeskendini ne kabulediyorsa elbetteodur.
Ben bu yazıyı niye oraya koydum. Asıl mesele bu...
selamlar ve saygılar
.
Osman Demir Istanbul
<div align="center" NAYLON</div
Mucit: Du Pont kimyagerleri... Tarih: 1930´lar Kaza: Kimyagerlerin koridorlarda koşturması....
1930lu yıllarda, Du Pont bilim adamlarından Wallace Hume Carothers, polimerin genişleyebilen güçlü bir iplik olduğunu tespit etmişti. Ancak asıl buluş, haşarı kimyagerlerin, eritilmiş polyester geçirdikleri çubukları ellerine alıp ortalıkta koşuşturmaları sonucu ortaya çıktı. Bir çubuk sabitken diğeri ondan uzaklaşınca ortaya çıkan tablo hepsini hayretler içinde bırakmıştı; kopmadan önce oldukça uzayabilen, ayrıca ipeğe benzeyen yapıda bir madde ortaya çıkıyordu. Ne var ki, bu polyester çok çabuk eriyordu, giysi yapmaya uygun değildi. Bunun üzerine kimyagerler aynı işlemi poliyamidle denemeye karar verdiler ve bugün "naylon" olarak bildiğimiz madde doğmuş oldu. Naylon çorabın, elektron mikrograf yöntemiyle 100 kez büyütülmüş hali .
İpek çorapların yerine naylon çoraplar piyasaya sürüldü ve Du Pont´un en önemli para basma makinesi haline geldi. Bu ürünler ilk günlerde çok pahalıydı. II. Dünya Savaşının patlak verdiği yıllarda Du Pont dikkatini savaşa çevirdi ve çorap yerine paraşüt üretmeye başladı... Naylon çorapların ucuzlaması ve geniş kitlelere yayılması ancak savaş ertesi gerçekleşti....
.
.
<p align="center" FOTOGRAF.
Mucit: Louis-Jacques Daguerre.
Tarih: 1838.
Kaza: Dağınık laboratuvar dolabı....
Bu rastlantısal buluşun nedeni kırık bir termometre... Louis Daguerre, karanlık odada, gümüş iyodür levhada açığa çıkan görüntüyü sabitlemenin yollarını arıyordu. 1938 yılında bir gün, farklı kimyasal maddelerin bulunduğu dolabına, daha sonra kullanmak ve temizlemek üzere bozuk görüntülü bir film levhası koydu. Bunu tekrar dışarı çıkardığında görüntü belirginleşmişti. Ancak Daguerre, bu garipliğe hangi kimyasal maddenin neden olduğunu bilmiyordu. .
Bunun üzerine levhaları yerleştirdi ve kimyasal maddeleri birer birer dışarı çıkarttı. Dolabı boşaltmasına rağmen hala aradığı maddeyi bulamamıştı. Sonunda dolabın raflarından birinde, kırılmış termometreden dökülmüş civayı fark etti... Gümüşlü levha üzerine alınan görüntü (daguerreotype), modern fotoğrafçılığın başlangıcı oldu... Yerini ancak on yıl sonra negatif ve, pozitif film sürecine bıraktı. .
.
.
<p align="center" Post-it kağıdı.
Mucit: Dr. Spencer Silver.
Tarih: 1974.
Kaza: Kutsal bir ilham ve hatalı üretim....
"3M" bilim adamlarından Dr. Spencer Silver, 1970´lerin başlarında dayanıksız yapıştırıcıyı bulduğunda, bunu işe yaramaz bir buluş olarak değerlendirmişti... Bundan yıllar sonra, meslektaşı Art Fry, bir kilisede ilahi kitabındaki ayracın bir türlü istediği yerde durmaması üzerine oldukça sinirlendi. Anlamsız vaazlardan mı yoksa kutsal bir ilhamdan mı bilinmez, kafasını bu konuya yormaya başladı ve birden aklına meslektaşının işe yaramayan buluşu geliverdi... .
Bu sayede ayıracın kitaba yapışmasını sağlayacak, ancak çıkarttığında da kitaba zarar gelmeyecekti. Post-it kağıdı tabii ki bir gecelik başarının ürünü değil... 3M´in ortaya attığı bu örnek, büro malzemeleri içinde vazgeçilmezler arasında yerini aldı....
.
.
<p align="center" Vulkanize kauçuk (lastik)..
Mucit: Charles Goodyear Tarih: 1844 Kaza: Kızgın ocağa atılan kauçuk....
Amerikalı Charles Goodyear, 10 yıldan beri ham kauçuğu daha sağlam ve elastik hale getirmenin çarelerini arıyordu. Bu onda bir takıntı halini almıştı ve hatta ödenmemiş borçları nedeniyle hapse bile girdi. Goodyear bu konuda her şeyi denemişti; karışımına kükürt bile eklemişti. Ne var ki, bu karışımı kızgın ocağa atıncaya kadar hiçbir sonuç elde edemedi: Kauçuk erimiyordu... Bunu gece boyunca dışarıya çivileyen Goodyear, ertesi gün karışımın oldukça esnek olduğunu fark etti. Kükürtle sertleştirme yöntemine, Romalılar´ın ateş tanrısından esinlenerek, "Vulkan" adını verdi (vulkanizasyon). .
Yöntemin Amerika´daki patentini almayı başardı, ancak Fransa ve İngiltere´den yasal formaliteler nedeniyle patent alamadı. Goodyear, Paris´te borçları nedeniyle hapis yattıktan sonra Amerika´ya döndü. Patentleri ortakları tarafından yağmalandığından yoksulluk içinde öldü. Ancak en azından "Goodyear Tyre" ve "Rubber Company" gibi şirketler onun isminin gelecek kuşaklar tarafından da anılmasını sağladı....
<p align="center" ŞOK TEDAVİSİ.
Mucit: Julius Wagner-Jauregg.
Tarih: 1917.
Kaza: Mezbaha işçilerinin kesim yöntemi....
ECT (Electroconvulsive the-rapy) olarak bilinen elektroşok tedavisi, mezbaha işçilerinin, domuzların elektrikle sersemlemelerinden sonra çok sakin durduklarını fark etmelerinin bir sonucu... ECTye, beyne elektrik akımı verilmesi suretiyle, depresyon gibi akıl hastalıklarının semptomlarını engellemekteki son çare olarak bakılıyor. Elektroşok tedavisi fikri, sıtma aşısıyla frengili hastaları tedavi eden Avusturyalı Julius Wagner-Jauregg tarafından geliştirildi. 1927 yılında Nobel Ödülü alan VVagner-Jauregg, bu fikre, "bir sisteme elektrik verilmesinin tedavi edici özellik taşıyacağından yola çıkarak ulaştı. Ve böylece, çok tartışılan şok tedavisi doğmuş oldu....
Aynı zamanda, şizofrenlerin doğal yollardan çarpılmalarının, hastalık belirtilerinin iyileşmesine neden olduğu da belirlenmişti. Psikiyatristler, hastaların beynine elektrik akımı uygulamak yoluyla, anlaşılması güç tedavinin gerçekleştiğini belirtiyorlardı. Ancak ECTnin kısa süreli hafıza kaybına neden olması dışında önemli etkisinin bulunmadığına dair klinik bulgulara az da olsa rastlanıyor. Hastaların tedavi edilmesine yönelik olarak bu yöntem çok uzun zamandan beri kullanılmaya devam ediyor..
.
.
<p align="center" RADYOAKTİVİTE.
Mucit: Henri Becquerel.
Tarih: 1896.
Kaza: Fotoğraf camındaki sislenme....
Fransız fizikçi Henri Becquerel, 1896 Martı´nda laboratuarındaki çekmecesini açtığında büyük bir sürprizle karşılaştı. Kapkaranlık bir ortamda olmasına rağmen bazı fotoğraf camları bulanıklaşmıştı. O sırada Becquerel, yeni keşfedilen röntgen ışınları üzerinde çalışıyor ve bazı kimyasallar yardımıyla bunların yayılmalarını sağlamaya uğraşıyordu, ilk aklına gelen, güneş ışığının etkisiyle kristallerin ışını yaydığı ve fotoğraf camını sislendirdiğiydi... İlk deneyleri onun doğru yolda olduğunu desteklese de hava bozunca olayın seyri birdenbire değişti. Becquerel, kristallerin güneş ışığından etkilenmesini engellemek için kimyasallar kullanarak camları tekrar çekmeceye koydu. Camları dışarı çıkardığında, uranyumlu kristallerden oluşan camlarda artık sisin bulunmayışına oldukça şaşırdı. Ve bugün "bir atom çekirdeğinin tanecikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanması" olarak bilinen radyoaktiviteyi keşfetmiş oldu....
.
.
<p align="center" KAOS TEOREMİ.
Mucit: Ed Lorenz.
Tarih: 1960´lar.
Kaza: Bilgisayardaki bozuk çıkış....
Amerikalı meteoroloji uzmanı Ed Lorenz´in bilgisayarında anlamsız ve komik veriler belirince, Lorenz bunların her zamanki aksaklıklardan kaynaklandığını düşündü. Ancak hatayla ilgili ipuçlarını elde etmek için kağıttaki çıktıda çalışmaya başladı. Bilgisayarın, başlamak için ilk sonuçları eşleştirdiğini, ancak daha sonra haritayı yok ettiğini gördü. Birden jetonu düştü: Lorenz bilgisayara aynı girdileri ikinci aşamada yüklememiş, bu küçük farklılık da, sonraki birkaç hafta boyunca, tamamen değişik sonuçlar verip durmuştu....
Lorenz böylece, hava durumu gibi küçük olayların bazen çok büyük sonuçlar doğurabileceğini açıklayan "kaos teoremini" bulmuş oldu....
.
.
<p align="center" DAYANIKLI CAM.
Mucit: Edouard Benedictus.
Tarih: 1903.
Kaza: Kırılması gereken deney tüpünün yere düştüğünde parçalanmaması... .
Güvenli camın bulunması, tam da en çok ihtiyaç duyulan zamanda gerçekleştirildi: Motorlu taşıt çağında... 1903 yılında Fransız kimyager Edouard Benedictus, deney tüpünü laboratuarının zeminine düşürdü. Tüp kırıldı ancak dağılmadan tek parça halinde kaldı. Benedictus, kolodyum ihtiva eden sıvının buharlaşmasından sonra tüpte kalan ince plastik tabakanın parçalanmayı engellediğini anladı. Bunu not ettikten sonra bu konu üzerine fazla kafa yormadı. Ancak, kaza yapan bir aracın içindeki kızın kırılan camlardan çok feci şekilde yaralanması, bu konuyu tekrar gündeme getirmesine neden oldu. Camın dış yüzeyini bir arada tutan maddenin adı selüloz nitrat... Gelişimini ve yaygın kullanımını sürekli ilerleme kaydeden otomobil sektörüne borçlu Daha önceki deneyiminden esinlenerek iki cam tabakasının arasına selüloz nitrat yerleştirerek üç katlı camı oluşturdu..
<p align="left" Buluşu 1920´lerde arabaların ön camlarında kullanılmaya ve otomotiv endüstrisinde ciddi şekilde taklit edilmeye başlandı..
<p align="left" .
.
<p align="center" RÖNTGEN IŞINLARI.
Mucit: Wilhelm Konrad Röntgen.
Tarih: 1895.
Kaza: Bir elektrik deneyi....
Röntgen, gazların içinden geçen elektrik yolunu araştırmak amacıyla, katod ışın tüpüyle deney yaparken, baryum platin siyanürü levhasından yayılan radyasyonun şeffaf olmayan cisimlerin içinden geçebildiğin! Fark etti..
Araştırmalarına devam ederken radyasyonun 15 mm. kalınlığındaki alüminyumdan, daha indirgenmiş yoğunlukta geçebildiğini gördü. Ve bu radyasyona, "X-ışınları" adını verdi. Bugün dünyada Almanya dışında (Almanya´da Röntgenstrahlen olarak adlandırılıyor) bu isimle anılıyor. Bu, daha sonra insan vücudunun iç kısmını gösteren fotoğraflamada kullanıldı. 19. yüzyıl sonlarına doğru savaş alanlarında da kullanılmaya başladı..
.
.
<p align="center" SAKKARİN.
Mucit: Fahlberg adında bir kimya öğrencisi .
Tarih: 1879.
Kaza: Kurallara uymama....
1879 yılında Fahlberg adındaki bir kimya öğrencisi, toluol (kömür katranındaki hidrokarbon) türevlerini araştırırken elindeki maddeyi tattı ve günümüzün yapay tatlandırıcısı sakkarin ortaya çıktı..
Diğer iki yapay tatlandırıcı da kaza sonucu keşfedildi. 1937´de Illinois Üniversitesi öğrencilerinden Michael Sveda sigarasını yaktı ve tatlı olduğunu tespit etti. Ve bu maddenin "cyclamate" olduğunu buldu. Nutra Svveet ise 1965 yılında anti nükleer bileşimler araştırılırken keşfedildi....
.
.
<p align="center" GAMMA IŞINI PATLATICILARI.
Mucit: ABD hükümeti bilim adamları....
Tarih: 1969.
Kaza: Nükleer silah casusluğunun uzayın bilinmeyenlerine kapı açması....
Sovyetler Birliği nükleer denemeleri sınırlandırdığına dair anlaşmalar imzalamış olmasına rağmen, ABD hükümeti bir türlü onlara güvenmiyordu. Ve bu yaklaşımla, uzaya nükleer dedektörler taşıyan casus uyduları yolluyorlardı. Bu dedektörler çok hassastılar ama ne yazık ki yanlış hedeflendirilmişlerdi... 1969 yılında, "Vela 5"den bilgiler geldiğinde, bilim adamları bunlarda birtakım düzensizlikler ve yanlışlıklar belirledi. Araştırmalar daha sonra da devam etti ve 1973 yılında yayımlanan sonuçlar, ABD´nin, Sovyetler Birliği´nin nükleer silahlarını denemek için uzayda gerçekleştirdiği 16 patlama hakkında ne düşündüğünü açıklığa kavuşturdu... Ancak sonraları bunların, gamma ışını patlamaları olduğu anlaşıldı. Buna, gamma radyasyon enerjisi nedeniyle gerçekleşen, olağanüstü büyüklükte galaktik patlamalar neden oluyordu. Tüm bunlara rağmen, konu halen gizemini koruyor... .
Bu yazının hazırlanmasında Focus dergisi kasım 1998 sayısından istifade edilmiştir.
Osman Demir Istanbul
Kardeşim bize de yazacak birşeyler bırak.Bütün sayfaları doldurmuşsun.Böle de olmaz ki...!!!!
Merhaba arkadaşlar,nasılsınız?
Kusura bakmayın takılamıyorum.Zira biraz sıkıntılarımız var.Kafamız onlarla meşgul.Eşimin sağlık sorunları nedeniyle kafam rahat değil.Bu yüzden beni bağışlayın.
Osmancığım,kızılderililer hakkında yazdıklarında doğruluk payı var.Onların bir kavmi var (ismi aklımda kalmadı), onların kullandığın yaklaşık 150 kelime dilimzdeki kelimelerle aynı.Hem anlamları aynı hem de sesleri aynı.Aklımda kalan sadece bir kelime var. O da "TEPE" kelimesi.
Ama adamlar ne kadar Türk onu bilemiyorum.Belki kavimler göçüne bakarsak ipuçları bulabiliriz.
Selamlar,saygılar.
MUHARREM
____________________________
Yarabbi, sen bu ülkeyi hainlerden ve onların oyunlarından uzak eyle!
ya ya ahmet kardeş gordun mu ilmi olarak doğrulandı kızılderlilerin turk olduğu tepe yi bile kullanmışlar.
Osman Demir Istanbul
KIZILDERELI HALK MUZIKLERI
http://www.sendspace.com/file/edzbam
Edited by - felsefefe on 01/05/2006 22:00:43
Osman Demir Istanbul
Dostlar,
Eeee Osmanım herhalde Muharrem Kızılderililerin Türk olduğunda ısrarcı ve senin tezini destekleyecektir.
Aksi halde benim tezim devreye girecektir.O yüzden seni desyeklemesi gayet normal
Selamlar saygılar
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt; mso-margin-top-alt: auto; mso-margin-bottom-alt: auto" "FONT-SIZE: 18pt; ; mso-bidi-font-size: 12.0pt" KOSOVADA MEHTER MARSI "FONT-SIZE: 18pt; " <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " Osmanli tarihinin en buyuk zaferlerinden olan Kosova Meydan savasi 15 Haziran 1389 tarihinde kazanılmıstı.Bu Turkler icin "mso-spacerun: yes" yeni bir donemin baslaması "mso-spacerun: yes" ve beraberinde "mso-spacerun: yes" Avrupanin kapilarinin acilmasi demek oluyordu.Avrupa Birligine ne zaman girecegiz diyenlerin kulaklari cinlasin.Biz aslinda 617 yil once Avrupaya girmisiz.<o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " Kosova zaferinin "mso-spacerun: yes" kazanıldıgı gunun aksamında yani 15 Haziran 1389 da buyuk komutan Sultan Murad Hudavendigar bir Sirpli tarafindan sehit edilmisti. Kosovada Sultan Murad’in sehit edildigi yerde, Sultan Murad turbesi yapilmistir.<o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " Bizim icin cok onemli olan bu turbe gercekten cok kotu bir "mso-spacerun: yes" haldeydi. Izmir Balkan Dernekleri federasyonu ve Kosova Rumeli dernegi gibi bazi duyarli sivil toplum orgutlerinin israrli calismalari sonunda, "mso-spacerun: yes" harekete gecen "mso-spacerun: yes" Turizm ve Kultur bakanligimiz ve Diyanet isleri vakfi Turbenin restorasyonunu yaptilar ve Turbe yeniden hayat buldu.Emegi gecen herkese tesekkur ederiz.<o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " Bu turbenin acilisi "mso-spacerun: yes" 11 Haziranda veya Sultan Murad’in sehid edildigi 15 Haziran tarihinde Kosovada buyuk bir torenle ve Mehter marslari ile yapilacak.Turizm ve Kultur bakanimiz ve Diyanet isleri baskanimizin da oldugu bir grupla "mso-spacerun: yes" turbeyi acmaya Kosovaya gidiyoruz..Bu grupta kalabalik bir "mso-spacerun: yes" mehter takimimiz da olacak.Istanbuldan, Bursadan,izmirden ve Ankaradan "mso-spacerun: yes" cesitli Balkan derneklerimizin yoneticileride bu acilisa tam kadro geliyorlar. 11 veya 15 Haziranda acilis yapilacak Kosovadaki Sultan Murad turbesi acilisi icin Kosova Rumeli Dernegi , Kosova ve Makedonya yi icine alacak guzel bir Balkan gezisi "mso-spacerun: yes" planliyor. Balkan gezisi icin Kosova derneginden 7 Haziranda "mso-spacerun: yes" hareket edilecek.Bu arada bir ek bilgi de vermek istiyorum: Baskanligini eski cumhurbaskanimiz sn.Suleyman Demirel'in yaptigi Balkan Klubu 5 mayista Bosna - Hersekte toplaniyor.Bu geziyede Turkiyeden onemli kisiler katilacaklar. <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " Nato "mso-spacerun: yes" Kosovaya "mso-spacerun: yes" 12 Haziranda girerek Sirplarin zulmune dur demisti.Kosovalilar bu gunu Kurtulus tarihi olarak kutlamaya hazirlaniyorlar.Ancak Kosovalilar bagimsizlik pesinde.Muhtemelen bu yil sonunda olacakları Bagimsizligi sabirsizlikla bekliyorlar.Kosova buyuk bir ihtimalle 2007 ye Bagimsiz bir devlet olarak girecekler.Bununla ilgili gorusmeler devam ediyor.Burada Turkiyeye buyuk gorev dusuyor..Tipki Makedonyayi ilk taniyan devlet oldugumuz gibi, Kosovayi da ilk taniyan ulke Turkiye olmalidir..Bu Turkiyenin hem tarihi gorevi "mso-spacerun: yes" ve hemde hakkidir diye dusunuyorum.Bu gun Kosovada 2 Turk bakan yardimcisi ve 3 Turk milletvekili vardir ve Kosovada 15 bin Turk yasiyor..Balkanlardaki kardes bir Kosova devleti Turkiyenin cikarinadir.<o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " 12-15 Haziran tarihlerinde Kosovanin ucuncu buyuk sehri olan "mso-spacerun: yes" Ferizaj da da icin ilginc kutlamalar olacak. Ferizay sehri ismini izmirli bir Turk beyinden aliyor.Bu Turk beyinin ismi Feriz beymis ve izmirden Kosovaya gitmis..Feriz beyin su andaki yasayan akrabalari ki Galatasayarin eski milli ve meshur futbolcusu ismail ile izmirde gorev yapan Dr.Halit beyler de Ferizaj'a gidecekler ve kutlamalar katilacaklar.Halen asli Ege universitesi kutuphanesinde olan 1944 yilinda izmir maliye hesap uzmani Suleyman Kulce tarafindan yazilan - Maresal Fevzi Cakmak'in Kosovadaki hatiralarinin da oldugu, "Firzovik Toplantisi ve Meşrutiyet" isimli kitapta bununla ilgili bilgileri bulabilirsiniz.<o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " <o </o "FONT-SIZE: 10pt; " <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " <o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " Rifat Sait<o </o .
<p class="MsoNormal" style="MARGIN: 0cm 0cm 0pt" "FONT-SIZE: 10pt; " İZMİR BALKAN DERNEKLERİ FEDERASYONU GENEL SEKRETERİ<o </o .
Osman Demir Istanbul
sevgili osman kızıldereli yazıların için gerçekten teşekkür ederim.tüm kardeşlerime ayrı ayrı selamlar.ancak osman kardeşim sana kızgınım Bursaya geleceğim dedin bekledim hiç haber etmedin sakın telefon deme zira hastanenin telefonunu kime sorsan söylerdi.kusura bakmayın işlerim çok yoğun siteye fazla giremiyorum.
Biz millet olarak neye sahip çıkabildikki kızılderelilere sahip çıkalım.Nebi ibrahim a.s. nereden Arabistana gitti bir düşünmek lazım.Nuh a.s ham ,sam,yafes isimli üç oğlundan insanlar tekrar züriyyet bulmadım?zaten bu sebeple nuh a.s ikinci ademde demişler.Bütün turani kavimler ve büyük krallar hep yafesin çocuklarından olmuş.bugün kendi ırkdaşımız olan orta asya kökenli özbe öz amca çocuğu gibi olduğumuz türk milletinin bir boyu olan KÜTRlere dahi sahip çıkamamışız.Ah........biz tarihe yön vermişiz amma tarih yazmaktan aciz bir milletiz Bu gün türklerin ilk bilinen ataları olan Sümerlilere yabancılar sahip çıkmakta biz sahip çıkamamaktayız.
Dünyada kadının tek fistan giydiği ülke veya millet türklerdir.Acaba hacer annemiz araplara bu fistan giyme ahlakını AĞCAN GİYİMDENMİ alıp götürdü?
Neyse mezar taşıyla övünülmez bu gün neredeyin ona bakmak lazım Biz asırlardır Hava annemizin adem a.s. dan kopyalandığını anlatırız amma araştırıpta ilmen otraya koyamayız.Keza süleyman peygamberin a.s belkısın tahtını getirdiğini anlatırz amma bulamayız,icat edemeyiz.Yarın Amerikalılar 6.filoyu ışınlamayla Ak denize indirirse ozaman görürüz dünyada lojistiğin ne olduğunu.
Hepinize selamlar.İnşallah bu sene Nizipte görüşürüz.
SEN BENDE BEN ÖLÜRSEM ÖLÜRSÜN
SEN ÖLÜRSEN BEN ZATEN ÖLÜRÜM
Lojistik deyince sen Ahmet Karadağı hatırla kardeş
Kendisi en ünlü lojistikçidir.
Lojistik ne diyecek olursan
taşıma şekline göre değişir.
1- Nizip Halinde ( Hani taşımaya çalışıyorlar ya)sırtında yük taşırsa ona Hamal denir
2- Evrek mevrak taşırsa ona Kurye denir.
3- Tırla kamyonla taşırsa ona Nakliyeci denir.
4- Tüm bunların hepsini yaparsa ona KURYE ŞİRKETİ denir.
İşte Ahmet Karadağ ise o da bu şirkette çalışıyor.
Kurye şirketinde
Bu ışınlama en çok onun işine yarar
Aziz dost Ahmet Kardeş
sen bu ışınlama işine bir bak istersen.
Masrafsız Kargo
Vallahi çok para kazanırsın.
Biliyorsun araç ve kurye masrafını düşersen üfffffffffffffffffffff
Hep aldığın kar olur.
Yüzde yüz kazanç
Unutma ışınlama
Bak bunu başka kargocular duymasın
Aziz dost Bursaya bir kaç kez geldim ama kısmet
sizi rahatsız etmek istemedim.
Özür dilerim
Selamlar ve saygılar
Osman Demir Istanbul
Dostlar öncelikle Osman Kardeşimin yazdığı kavramları yeniden açıklamak gerekirse ;
Lojistik;Fransızca bir kelime olup Geri hizmet anlamına gelir.Günümüzde ise toplama,depolama,nakil ve dağıtım anlamına gelir.
Diğer bir tabirle geri hizmettir.
Kurye;Genellikle elçilik postasını yerine ulaştırmakla görevli kimse anlamını taşırsa da günümüzde emtiayı teslimatla görevli kişi anlamına gelir.
Nakliye; her türlü taşıma işdir.
Kargo ise sözlük anlamı itibariyle bir yerden başka bir yere taşınan emtia anlamına gelmekle birilikte biz bugün bu tanımı;
belirlenen adresten alınarak belirlenen adrese belirtilen sürede teslim edilen hertürlü emtiaya kargo adını vermekteyiz.
Işınlama devreye girerse kargo veya kargoculuk diye bir olayda kalmayacaktır.
Bilmem anlatabildimmi?(Umarım çok bilmiş edası taşımamıştır.)
Selamlar Saygılar