İnsanlık tarihi boyunca yapılan bütün savaşlar geride acı göz yaşı ve yıkımlar bırakmıştır. Hele daha önceleri kuralı olmayan savaşlar sonucu bir çok topluluk ve uygarlıkları tarihten silinmişlerdir.İnsanlığı mahf eden bu savaşlara birinci ve ikinci dünya savaşından sonra kimi devlet ve uluslar arası örgütler belli kurallar getirterek en azından cephe gerisindeki sivil halkın bu yıkımdan korunmasını sağlamaya çalışılmıştır. Buna rağmen dünyanın bir çok bölgesinde yapılan savaşlarda yinede sivil halk savaşların acımasızca kurbanları oluyorlar. Bunun son örneğini hemen yanı başımızda yaşanan Suriye deki iç savaşta sınırlarımıza yakın alanlarda görebilmekteyiz. Oralarda yaşanan dramı yakinen görmek insanın içini burkmakta. Hemen sınırlarımızın bitişiğinde ki Carablus ilçesi ve Keklice köylerinde ki halkın bu olaylarda nasıl perişan oldukları Türkiye tarafından çok rahat görülebilmektedir. Suriye ordusunun havadan günlerce süren helikopterli bombardımanı Karkamış taki insanları paniğe ve tedirginliğe sevk ederken karşı taraftaki insanlar evlerini terk ederek sınırımız boyunca mayınla sahaya kendilerini atarak bu bombardımandan kurtulmaya çalıştılar. Ancak yinede bir çok sivil insan kurşunların hedefi olmaktan kurtulamadılar. Yaralılarını tel örgülerinden Türkiye ye getirerek bizdeki hastanelere nakledildiler. Kaçabilenler can havliyle mayınlı arazilerden tel örgülerini aşarak Türkiye tarafına sığındılar. Bir kısmı ise daha güvenli buldukları Türkiyeye ait olan Demiryolu köprü ve menfezlerinin altına,yada Türkiye tarafındaki mayınlı alandaki ağaçların altına girerek bu kirli savaştan kendilerini korumaya çalıştılar. Kısaca bu bir aydan bu yana buralarda yaşananlar bir insanlık dramı. Savaştan onun getirisinden kaçan çoğu kadın ve çocukların korku panik ve acıları yüz ifadelerine olduğundan fazlaca yansımış.Terk ettikleri evleri,geride kalan yakınları,ne olacakları endişesi kelimenin tam anlamıyla onları bitirmiş durumda. İslahiye ve Kilis deki sığınmacı kampları onlar için uzak düştüğünden oralara gitmek istemeyen bu insanların tanıdık ve yakınlarının yanlarında kalma istekleri de yetililerce uygun görülmediği için şimdilik sınırın kesiştiği noktalarda yukarıda da belirtildiği üzere ağaç altlarında kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda yaşamaktalar. Su,buz ve ekmek gibi temel gereksinimlerini de Türkiye tarafında ki köylerden temin etmekteler. Şu anda Carablus ve yöresi muhaliflerin elinde devlet tümüyle çekilmiş gibi. Ancak bu insanların endişesi devletin bir misilleme yapma korkusu. Evlerine dönememenin nedeni bundan dolayıdır. Velhasıl sivil halk bütün çirkinlikleriyle bu kirli savaşın sıkıntılarını yaşamakta. Türkiye Karkamış da 24 saat süreyle bunlar için acil servis hizmetlerini yapmakta ayrıca ekmek,ilaç gibi temel maddeleri gümrük kapısından araçlarla karşılamaya çalışmakta. Bilindiği üzere Karkamış da yine onlar için yedi sekiz bin kapasiteli bir sığınmacı kampı kurulması çalışmaları da bütün hızıyla devam etmektedir. Ancak bütün bunlar onların acılarını,korku ve endişelerini ne ölçüde giderebilir. Filimler de gördüğümüz sahneler şimdilerde buralarda görülmekte. Bir genç kadının kucağında on günlük bir bebekle kendisini tel örgülerden Türkiye tarafına attığına bütün karanfil köyü halkı tanık olmuştur. Genç bir anne henüz yaşama gözünü açmış ve belki de daha adı konulmamış minnacık bir bebe.Bütün bu yaşananlar ise bir koltuk uğruna.Bütün bunları yaptıran koltuğu uğruna halkını acımasızca katleden bir diktatör.