İsrail” ne kadar da aptal! Hem de çok aptal!
Altmış yılı geçkin bir süredir kanımızı döküyor. Evlatlarımızı ve annelerimizi öldürdü. Deir Yasin’de hamile kadınların karınlarını deşti. Kana’da çocukların kafataslarını parçaladı. Gazze’de evlerin yıkıntıları çocukların ve kadınların kanlarına ve parçalanmış vücutlarına karıştı.
Sonra ne oldu?
Belimiz büküldü mü? Güçsüzleştik mi? Haklarımızdan vaz mı geçtik?
Bizler izzet sahibi bir ümmetiz. Güçsüzlüğü kabullenmek dinimizce haramdır. Haksızlığı ve zulmü kabul edemeyiz. Bu ümmetin her bir ferdi diğerinin kardeşidir. “Ona zulmetmez ve onu yüzüstü terk etmez.” Bizler, Allah’ın kelimesini yücelten bir ümmetiz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sancağını taşırız. Allah’ın kelimesi en yücedir. Muhammed’in sancağı da kanımız pahasına da olsa yükselir.
İnsanlık değerlerini kaybetmemiş ve zulme gark olmuş bir dünyada ateş parçası haline gelmiş adaleti elden bırakmayan yeryüzündeki tüm özgür ve şerefli insanlar bizimledir.
Bütün bu nedenlerle biz öldürmeyle ve kan dökmeyle yenilmeyiz.
Siyonistlerle tek başına çok mücadele ettik. Onlara ne kadar çok taş attık, onlar da bize bomba attılar. Çıplak göğüslerimizle karşılarına dikildik, onları kurşunlarla deldiler. Son olarak evlerimizi başımıza yıktılar.
Peki, Siyonistler bir şey kazanabildi mi?!
Bilakis korktukları oldu; insanlar iman ettiler.
Dinlerine, direnişlerine, toprakları üzerindeki haklarına ve harcadıkları çabaların gerekliliğine inandılar.
Bu nedenle gönül rahatlığıyla ve Akdeniz’in sularına karışan temiz kanların ardından diyorum ki; “İsrail”in korktuğu başına gelecek ve Gazze’ye uygulanan ambargo kalkacak. Daha çok düşmanlık, nefret, rezalet ve skandaldan başka eline hiçbir şey geçmeyecek.
İbrani devletinde yayınlanan bazı gazetelerin yazarları Özgürlük Filosu Gazze’ye ulaşmadan “İsrail”in kaybettiğini ve Siyonistlerin önündeki tüm seçeneklerin kötü olduğunu yazdıklarında doğruyu söylediler. Ya skandal yaşanacak, ilişkiler zarar görecek ve sonuçta ambargonun kalkmasına yol açacak hareketlilikler yaşanacaktı.
Ya da aktivistlerin kalplerinin birleştiği özgür insan iradesi zafer kazanacaktı.
Bundan daha iyisini ise bir başka Siyonist yazar yazdı ve kendi hükümetini, Siyonistlerin hükümetini ne yapacağını ve ne söyleyeceğini bilmeyen aptallarla dolu bir gemi olarak niteledi. Karşısındaki Özgürlük Filosu ise nereye gideceğini biliyordu. Ya Gazze’ye veya şehadete gidecekti.
Gazze halkı olarak 31 Mayıs Pazartesi günü sabahı kahramanların Siyonistlerin engellerini aştığı ve Gazze’ye ulaştığı müjdesiyle uyanmak isterdik. Gelenleri –daima yaptığımız gibi- başımız üstünde karşılamak isterdik. Şayet Gazze o fedailerle birkaç gün birlikte olabilseydi bundan onur duyardık.
Bunu çok istiyorduk. Dört gözle o anı bekliyorduk. Bu bizim istediğimizdi. “Siz güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz… Oysa Allah sözleriyle hakkı açığa çıkarmak ve kâfirlerin sonlarını getirmek istiyordu.”
Fakat hayır Allah’ın seçtiğindedir ve o bizim için Allah’ın izniyle açıkça ortadadır.
Beklenen iki şeyden biriydi:
Ya gemiler bize ulaşacak ve onların gelişiyle sevinecektik.
Ya da engellenecekler ve gemilerdekiler eziyet görecekti. İşgalci rezil olacak ve Gazze’ye uygulanan ambargo olabildiğince güçlü bir şekilde sarsılacaktı.
İşler bizim temenni ettiğimiz gibi olmadı ve acı senaryo gerçekleşti fakat...
Diyoruz ki; acısı daha şiddetli olan başlangıçların sonuçta meyveleri daha güçlü ve yararlı olur.
Mükafat meşakkat ölçüsünce olur ve büyük işler azimli insanların çabasıyla gerçekleşir.
Gazze bugün acıyla birlikte övünç duymaktadır. Gazze’nin dışında yaşayan ve Gazze’yi hayatında hiç görmemiş birçok “Gazzeli”nin var olduğunu bilmektedir. Mücadelede yalnız olmadığını ve kendisi gibi paylarına düşen sermayeyi kanlarıyla ortaya koyduklarını bilmektedir.
Gazze o şehitlerin ve esirlerin borcunun Kıyamet’e kadar boynunda hissedecektir ve ambargonun kaldırıldığı gün onların isimlerini duvarlarına kazıyacaktır. Filistin’in özgürlüğüne kavuştuğu gün ise o isimleri çok daha yükseğe taşıyacaktır.
Siyonistlerin Özgürlük Filosu’na karşı tavrı bizim için acı ve kalbimize ağır olan seçenekti. Fakat bu, gücünü dışardan alan ve bölgesinde yalnız olan “İsrail” devletine vebal olarak dönecektir.
Siyonist işgal devleti gücünü gevşek içyapısından ve kendisine düşman komşularından değil, Batı’dan ve dünyanın sağladığı destekten almaktadır.
O bu yeni iyle varlığını besleyen gizli bağı kesmektedir.
Bu olay birçok gerçeği gözler önüne sermiş ve çok yönlü mesajlar göndermiştir:
Siyonistlere dedi ki; Muhammed’in ordusu gerçekten dönecek. Müslümanların arasına sızma ve onları küçük görme çağı geride kalmaya başladı.
Yakınımızdakileri ise çok zor durumda bıraktı ve ambargoya katılan işbirlikçiyle onu kırmak için kanını feda eden arasında çok büyük fark olduğunu gösterdi.
Türkiye ve rolüne karşı çıkanların çenesini kapattı. Türkiye'li müslümanlar bugün tavırlarının altına kanlarıyla imzalarını atıyorlar. Kıpkırmızı kandan daha samimi bir şey yoktur.
Gazze’ye mesajı ise şu oldu: O şehitlerin ruhları, Allah’ın izniyle cennetlere doğru yükselirken Gazze semalarında dolaştı.
Gazze kuşatması artık pratikte kırıldı. Geriye sadece ambargonun kalktığının ilan edilmesi kaldı. Özgürlük Filosu’nun hikayesi ise “Günlere andolsun ki yenilmeyeceksiniz; çünkü zafer kanla sulanan yerde biter” beyti kapsamında kalacaktır.