Günler öylesine geçerken, yazmanın en uç noktasına varıp dönmeli.
Arkaya asla bakmamalı.
Uygulanmış uygulanmamış bütün öğretim-eğitim, çizim, kesim, bağbozumu, budama, evlenme-boşanma kaidelerinin üstünde bir yerde durmalı.
Yorgun ve biraz da küskün öykülerin sessizliğinde; bir duvar dibine çömelip dertli, efkârlı içilmiş bütün tütün dumanları altında gölgelenmeli.
Bütün bunlar yetmez deyip, deli divane bir ata atlamalı ve yularını serbest bırakmalı.
Sanki deniz ötesi ülkelere gider gibi durmaksızın gitmeli, hep gitmeli.
Kimsenin bilmediği, bağdaş kurup oturmadığı pınar başlarında uzun molalar vermeli. Çıkında her ne varsa, kuş sesleri tefekküründe yemeli. Ne kadar ince düşünce ve ince dert varsa onu yüreğimizin bir köşesine atmalı. Sonra perişan, sefil duyguları ayak altına alıp, uzanmalı yeşil çimenlere. Gökyüzü maviliğinde gezinen bulutları seyretmeli. Geçen göçmen kuşlara imrenerek, bizi bırakmayan bütün keşkeleri, olurları, olmazları boşverip, bir uykuya dalmalı, asırlık yorgunlukları dinlendirmeli. Uyanmak için acele etmemeli. Uyansak bile, sanki ve her daim uyuyor fikriyle uyumalı, uyumalı.
.....
Siz ve ben, ofislerin, mağazaların, tamirci mekânlarının kölesi olmuşuz, ömür tüketip duruyoruz. Kimimiz halinden şikayetçi, kimimiz şükür makamında. Yorgunluğumuzun dahi farkında değiliz. Benim gibi kırkını geçmişler; benim gibi keşkelerin kuytuluğunda tir tir titreyenlere soruyorum: Hayat sizce böyle mi geçmeli?
...
Memleketimin havasını soluklayan, siz sevgili dostlar! Benim gibi hasretleri katmerleşmiş olanlar adına, yapacağınız güzel işlere bir adım olur diye çıkın damınızın başına önce gökyüzüne, sonra ‘Taşbaş’ tarafına, sonrada zeytin ağaçlarının derinliğine bakın ve derin nefesler alın. Şayet ıslak yağmurlar yağıyorsa aldırmayın. İsterseniz siz de bir at hayal edin bir süre; gidin gidebildiğinizce.
Not: Biraz yorgunluk, biraz da üstü telaşlardan yazılara ara vermiş oldum. Her hafta buluşmak üzere. Mehmet Ağpak
magpak@windowslive.com