güzel konulara değinmişsin.tşkler
güzel konulara değinmişsin.tşkler
Bu Gün,
Benim gençlik nöbetimdir,
Aşk şarabı içerim.
Zira benim mutluluğum bundandır.
Acıdır diye kötülemeyiniz,
O, hoştur.
Onun acılığı,
Benim saflığımdandır.(ÖMER HAYYAM)
tşkler avci
Bu Gün,
Benim gençlik nöbetimdir,
Aşk şarabı içerim.
Zira benim mutluluğum bundandır.
Acıdır diye kötülemeyiniz,
O, hoştur.
Onun acılığı,
Benim saflığımdandır.(ÖMER HAYYAM)
saolun arkadaşlar ilgi ve alakanıza tşk elımızden geldigi kadarıyla sizlere yardımcı olmaya çalısacagız Nizip comu takip etmeye devam edeniz saygılar...
DÜNYA BİR GÜN DEGİL !! ELBET GÜN GELİR ÖDEŞİRİZ...
Gerçekten güzel ve ilginç bit konu...
Bunun deneyini fizik bölümünde okuyan arkadaşlarım yapmıştı gözlerime inanamamıştım...
Bu Allah'ın kudretine çok basit bir örnek.
çok güzel bir paylaşım...
bayrağı bayrak yapan üstündeki kandır bayrak eğer uğrunda ölen varsa vatandır...
İNSAN İNSAN DIR OLMASA PULU HAYVAN HAYVAN DIR ATLASTAN OLSA ÇULU
Emailinizi güncelleyin
ÖL SÖZ VERME ÖL SÖZÜNDEN DÖNME
Emailinizi güncelleyin
Türk Milleti'nin tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir; Türkler binlerce yıldan beri tarih sahnesinde yer almaktadırlar. Bu durum, bilim adamlarının dikkatini çekmiş ve onları Türk kelimesinin kökenini araştırmaya yöneltmiştir. Türk adının kaynağını bulmak amacıyla yapılan araştırmaların sonuçlarına dayanarak çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Kimi uzmanlara göre, Türk adına ilk defa MÖ 14. yüzyılda "Tik" veya "Tikler" şeklinde rastlanılmıştır. Bazı uzmanlar ise bu adın MÖ 14. yy.dan önce de var olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Türkler'in binlerce senelik geçmişi göz önünde bulundurularak, Türk adının nereden geldiğine ilişkin birçok iddia ortaya atılmıştır.
Türkler'in eski dönemlerine ilişkin bilgilerin kökeni çoğunlukla Çin tarihine dayanmaktadır. Çinli tarihçiler MÖ 2000-1000 yılları arasında ilk Türk hükümdarlarından bahsetmektedirler. Bununla birlikte, eski Çin kaynaklarındaki Türk hükümdarlarının ve devletlerinin adları Çince yazılıdır. Bunların Türkçe karşılıkları tam anlamıyla bilinmemektedir. Profesör Erol Güngör'ün deyişiyle, "Bizim atalarımız o çağda "Türk" adıyla anılmıyordu. "Türk" kelimesi bugün bir milletin adıdır ama atalarımız o zaman henüz bir millet halinde değildi. Boy ve aşiretler halinde yaşıyorlardı ve her aşiretin ayrı bir adı vardı."
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS 6. yüzyılda kurulan Göktürk milleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan "Türk" adı daha çok "Türük" şeklinde gösterilmiştir. Yani, Türk kelimesini ilk defa resmi olarak kullanan siyasi teşekkül Gök-Türk İmparatorluğu olmuştur. Göktürkler'in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, daha sonra Türk Milleti'ni ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
Çin İmparatoru MS 585 yılında, Gök-Türk Kağanı İşbara'ya gönderdiği mektupta "Büyük Türk Kağanı" diye hitap etmiştir. İşbara Kağan'ın Çin İmparatoru'na cevabi mesajında da "Türk Milleti'nin Tanrı tarafından kuruluşundan bu yana 50 yıl geçti" ifadesine yer verilmiştir. Bunlar Türk adını resmileştiren olaylar olarak tarihe geçmiştir.
Göktürk yazıtlarında Türk sözü daha çok "Türk Budun" şeklinde geçmektedir. Türk Budun, Türk Milleti anlamındadır. Dolayısıyla Türk adı bu dönemlerde bir topluluğun veya kavmin isminden ziyade siyasi bir mensubiyeti belirleyen bir kelime olarak görülmektedir. Yani Türk soyuna mensup olan bütün boyları ve toplulukları ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.Türk kelimesinin anlamı üzerinde de çeşitli görüşler vardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:Çin kaynaklarında "Tu-küe (Türk)" miğfer olarak yorumlanmakta; İslam kaynaklarında ses benzeşmesine dayanarak terk edilmekte, olgunluk çağı şeklinde değerlendirilmektedir. Arminius Vambery'nin 19. yüzyılda yazdığı eserlerinde belirttiğine göre, Türk kelimesi "türemek"ten gelmektedir.
Ünlü Alman Türkolog Albert von Le Coq, Türk deyişinin "güç-kuvvet" anlamı taşıdığını ileri sürmüştür.Bu konudaki diğer çalışmalara göre, Türk kelimesi, "Altaylı (Ceyhun ötesi Turanlı)" kavimlerini tanımlamak üzere 420'li yıllardaki bir Pers metninde görülmektedir. Yine 515'de, "Türk-Hun" (Kudretli Hun) tabirinin de geçtiği bilinmektedir. İran kaynaklarında Türk kelimesinin "güzel insan" karşılığında kullanıldığı belirtilmektedir.
9. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud, "Türk adının Türkler'e Tanrı tarafından verildiğini" belirtmiş; "güçlü kuvvetli, kudretli ve olgun insan" demek olduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Türk kelimesinin "güçlü-kuvvetli" anlamına geldiği, bugün neredeyse bütün tarihçiler tarafından kabul görmüştür. Batıda Türk denince akla güç kuvvet gelmektedir. "Bir Türk kadar kuvvetli" sözü bugün Avrupa ülkelerinin çoğunda kullanılmaktadır.
TÜRKLER
Günümüzde sayıları 350 milyonu aşan ve oldukça geniş bir bölgeye yayılmış olan Türkler'in ilk ana yurdunu tespit edebilmek için geniş araştırmalar yapılmıştır. Çeşitli alanlarda, farklı uzman ve bilim adamlarınca yapılan çalışmalar sonucunda her alanda farklı iddialar gündeme gelmiştir. Böylece ortaya şöyle bir tablo çıkmıştır:
Tarihçiler, Çin kaynaklarına dayanarak Altay Dağları'nın; etnologlar, İç Asya'nın kuzey bölgelerinin; dil araştırmacıları, Altaylar'ın veya Kingan Dağları'nın doğu ve batısının; kültür tarihçileri, Altay-Kırgız Bozkırları arasının; sanat tarihçileri, Kuzeybatı Asya sahasının; antropologlar ise Kırgız Bozkırı-Tanrı Dağları arasının ilk Türk ana yurdu olduğunu iddia etmişlerdir.
Bu konudaki araştırmalara göz attığımızda, Türkler'in ilk ana vatanlarının kesin sınırlarını çizmenin mümkün olmadığı görülür. Bunun asıl nedeni Türkler'in ilk zamanlardan itibaren oldukça geniş bir alana yayılmalarıdır. Son yıllarda yapılan dil araştırmaları göz önüne alındığında, ilk Türk yurdunun "Altay Dağları'ndan Urallar'a kadar uzanan, Hazar Denizi Kuzeydoğu Bozkırlarından Tanrı Dağları'nı kapsayan çok geniş bir bölge" olduğu anlaşılmaktadır.
Türkler, tarihin akışı içerisinde, ana yurtlarından çok uzak mesafelere göç ederek geniş bir coğrafi alana yayılmış; bugün Balkanlar'dan Çin Seddi'ne, Sibirya Bozkırları'ndan Horasan, Afganistan, Tibet'e kadar olan bölgeleri yurt edinmişlerdir.
Günümüzde özgürlük ve eşitliğin öncülüğünü yaptıklarını iddia edenler bilmelidir ki, insan hak ve hürriyetlerinin gerçek anlamdaki ilk uygulayıcısı Türkler olmuştur. Türkler tarafından kurulan devletlerde din, dil ve ırk ayrılığı gözetilmeksizin herkese eşit davranılmıştır. Profesör Hakkı Dursun Yıldız bu gerçeği, "Bütün tarih boyunca Türkler'de din, dil ve ırk ayrılığı sebebiyle Amerika ve Avrupa'da her zaman rastlanan bir katliama, işkenceye ve hakların elinden alınmasına kesinlikle rastlanmamaktadır" şeklinde ifade etmiştir.Dikkat çekici bir nokta, eski Türk kavimlerinde, kadınların erkeklerle neredeyse eşit haklara sahip olmalarıydı. Türk kadınları toplum hayatının hemen her aşamasında görev alırlar; yeri geldiğinde savaşmaktan çekinmezlerdi.
DÜNYA BİR GÜN DEGİL !! ELBET GÜN GELİR ÖDEŞİRİZ...
Türkiye çölleşiyor...
26.11.2006, 19:46
İklim değişiklikleri tüm dünyayı tehdit ederken, Türkiye de kendi payına düşeni fazlasıyla alıyor. Türkiye topraklarının, yüzde 90'ı erozyon tehdidi altında. Yani Türkiye, her bir saniyede iki kamyon toprağını kaybediyor.
CNNTÜRK-TEMA'nın verilerine göre, tarım arazilerinin yüzde 75'i erozyon tehlikesi altında.
Türkiye'nin toplam arazisinin yüzde 63'ünde çok şiddetli, yüzde 20'sinde orta şiddetli, yüzde 7'sinde ise hafif şiddetli erozyon görülüyor.
Türkiye, toprağının 20 milyon hektarını tarım arazisi olarak kullanıyor. Bunun, 15 milyon hektarında yoğun erozyon görülüyor ve erozyon nedeniyle yılda 90 milyon ton bitki de toprakla birlikte yitiriliyor.
TEMA'ya göre, amaç dışı arazi kullanımı, hatalı tarım teknikleri ve yatırımların yanlış konumlanması erozyon sürecini hızlandırıyor.
Erozyonun zararı 42 milyar dolar
Afrika'nın yüzde 73'ü, Asya'da 1.4 milyon hektar alan, Kuzey Amerika'nın yüzde 74'ü, AB ülkelerinin bazılarıyla birlikte toplam 110 ülkeyi tehdit eden erozyon ve çölleşmenin yıllık verdiği zarar yaklaşık 42 milyar dolara ulaşıyor.
Sadece Afrika'nın yıllık kaybı ise 9 milyar doları buluyor. Bu kadar büyük maddi zarara yol açan çölleşme ve erozyon, bir milyardan fazla insanın yaşamını tehdit ederken, 135 milyon kişi, topraklarının verimsizleşmesi nedeniyle göç tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Yapılan araştırmalara göre yağış almayan bölgelerde hala sürmekte olan 10 silahlı çatışmanın başlamasının nedenleri arasında çölleşme de bulunuyor.
Çölleşme, Somali gibi yerlerde siyasi dengesizlik, açlık ve toplumun parçalanmasına sebep olduğu gibi, insani yardım ve felaketleri önleme çabası şeklinde büyük miktarda harcamalara yol açıyor.
Afet nitelikli erozyonun yanı sıra tarım arazileri, özellikle de verimli tarım arazileri, tarım dışı kullanımlarla açık bir saldırı ve talanla karşı karşıya kaldı.
Bu yüzden TEMA, her yıl Türkiye'de erozyonun önlenmesi, toprağın korunması amacıyla 'Toprağına Sahip Çık' sloganıyla 'Toprağa Saygı Yürüyüşü' düzenliyor.
Türkiye'nin Tarafsız Haber Sitesi - http://www.haberx.com
evet arkadaşlar sadece bu ülkeyi top tüfekle koruyamayız. tek düşmanımız dış güçler yada onların iç tarflardaki destekçileri değildir. bu vatanı sevmek herşeyi ile sevmekse ve bir bir zerresini feda etmiyor isek şehitlerimiz bu toprak için ölüyor ise ona sahip çıkmamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. yukardaki yazıda hergün suya gömülen topraklardan bahsedilmiş KESİNLİKLE HAKLILAR!!! son zamanlarda inanılmaz derece bir ağaç kıyımı başladı. insanlar hiç acımadan ağaçları kesebilmektedir. her yaz binlerce dönüm yakılmakta ve ne hikmetse oralara 6 ay sonra tatil siteleri yapılmaktadır. şehir içlerindeki insanlara azda olsa refah veren ağaçlar belediyelerin kıyımına uğramakta ve betonlar her tarafı sarmaktadır..
artık tema ya destek olalım. ağaçlar dikelim çiçekler besleyelim. doğaya sahip çıkalım. bu bir vatan ve din borcudur. çünkü dinimiz doğaya saygıyı gerektirmektedir aynı zamanda....
herkesi türkiyeyi sevme adında doğayı ne kadar sahiplendiğimizi düşünmeye davet ediyorum...
DÜNYA BİR GÜN DEGİL !! ELBET GÜN GELİR ÖDEŞİRİZ...
Bazı duygular vardır ki tarifi zordur.
Eğer, İstiklal Marşı çalarken, içinizde köpük gibi kabaran bir duygu ile ay yıldızlı bayrağa bakıp bütün benliğinizle “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diyebiliyorsanız,
Eğer, önünüzden bir ip gibi muntazam bir şekilde geçen askeri birliğinizi, damarlarınızdaki kan sirkilasyonu hızlanarak ve duygusallaşarak, iftiharla seyrediyor, tarihin akışını değiştiren kahraman ordunuzla gurur duyuyorsanız,
Eğer, yaşadığınız bu günleri yaratan, bu uğurda canlarını, kanlarını feda eden atalarınızın nasıl bir özveri içinde davrandığını idrak edebiliyor, tarihinizle ve atalarınızla gurur duyuyorsanız,
Eğer, ülkenizin geleceği için siz de, severek ve isteyerek bazı fedakarlıklar yapabiliyorsanız veya yapmaya hazırsanız,
Eğer, dostlarınızla muhabbet içinde geçen bir gecede şarkıların yanı sıra 'Dağ başını duman almış', 'Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız', 'Çıktık açık alınla', 'Yaslı gittim, şen geldim' gibi marşları da büyük bir zevk duyarak söylüyorsanız,
Eğer, milli maçlarda galibiyet sizi sarhoş edip, malubiyet bir o kadar kimyanızı bozuyorsa,
Eğer, yabancı bir ülkede, daha itibarlı olurum düşüncesiyle kendinizi başka bir ülkenin vatandaşı gibi tanıtmıyorsanız ve her yerde gururla “Türküm” diyebiliyorsanız,
Eğer, ülkenizde yapılan her güzel eseri zevk duyarak alkışlayıp, her tatsız olayda üzüntü duyabiliyor ve iyisiyle-kötüsüyle, eğrisiyle-doğrusuyla, tozuyla, çamuruyla, doğduğunuz ve yaşadığınız toprakları seviyorsanız,
Eğer, Laz'ı, Kürt'ü, Çerkez'i, Musevi'si, Ermeni'si, kültürlüsü-cahili, köylüsü-şehirlisi, düzgünü-üçkağıtçısı, sivili-askeri, ile bir bütün olarak bitlikte yaşadığınız insanları seviyor, iyi ve kötü günleri paylaşabiliyor, kendi insanınızı sıcak ve sempatik buluyorsanız,
Eğer, Atatürk'ün 'Onuncu Yıl Nutku'nu her zaman aynı heyecanla dinleyip, kökünüz nereden gelirse gelsin, inançlarınız ne kadar farklı olursa olsun, göğsünüzü gere gere, “Ne mutlu Türküm” diyebiliyorsanız...
Siz bu ülkenin gerçek sahibisiniz...
Ve ne mutlu bize ki, renkli insan yapısı, tarihin her çağını yaşamış toprakları, eşsiz doğa güzelliği, operadan türküye, baleden folklöre geniş bir kültür ve sanatı ile renklerin her tonunu taşıyan bu ülkenin vatandaşlarıyız...
Bu satırları neden yazdım...
Söyleyeyim...
İki nedenle...
Son günlerde gittikçe artan bir biçimde gözlediğim milli müesseselerimize ve özelliklede silahlı kuvvetlerimize yönelik sistemli bir yıpratma faaliyetinden ve Atatürk'ün manevi kızı ve ilk kadın Türk savaş pilotu rahmetli Sabiha Gökçen'le ilgili spekülasyonlardan, rahatsızlık ve endişe duyduğum için,
Bu sistematk faaliyete dikkatinizi çekmek için,
Duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için...
Ne diyor Tolon Paşa; ''Zaman zaman birileri ya kişisel düşmanlıklarından veya ileriye yönelik maksatlı düşüncelerinden dolayı silahlı kuvvetlerin, halkın indindeki güvenilirliğini sarsmak için bir takım gayretlerde ve faaliyetlerde bulunuyorlar. Türk Ordusu halkın ordusudur."
Evet, Türk ordusu, halkın ordusudur, milletin ordusudur, bizim ordumuzdur.
Türk ordusu sadece askeri bir güç değil, bir okuldur, bir ocaktır, bir rehberdir.
Ordusuz millet, ordusuz devlet, ordusuz iktidar olmaz.
Türk halkının gözünde ordusuna olan güveni sarsmak, orduyu yıpratmak ve bölmek için yoğun bir faaliyetin yürütüldüğü bu günlerde bu yazıyı, "Ne mutlu Türküm" diyen bu ülkenin gerçek sahiplerine bir çağrı olarak kabul edin.
Her müessese gibi, orduyu ve mensuplarını da eleştirmek, bazı yanlışlıkları kamuoyuna açıklamak, yapıcı tenkitlerle daha iyiyi, mükemmeli aramak hepimizin hakkı ve hatta bir yerde görevi.
Ancak, tenkit etmek, kamuoyunu aydınlatmak ile yıkıcı olmak, hainlik etmek, zarar vermek arasındaki ince çizgiye çok dikkat edin, bu nüans farkını hassasiyetle irdeleyin.
Arkasında kimin olduğunu bilmediğiniz yayınlara itibar etmeyin, ispatı olmayan söylentilere inanmayın. Kışkırtmalara, spekülasyonlara, komplo teorilerine kanmayın. Biraz muhakeme yeteneğinizi kullanırsanız bunların bir çoğunun arkasında psikolojik savaşın karanlık yüzünü teşhis edebilirsiniz.
Hatalar kişilere mahsustur, hataları milli müesseselerle bütünleştirmeyin. Unutmayın ki milli müesseselerimiz sağlam ve sağlıklı olduğu müddetçe, ülkemiz de sağlam ve istikrarlı olacaktır.
Ülkemize, milli müesseselerinize, askerimize, polisimize sahip çıkın. Onlar bizimle aynı hamurun parçaları, onlar bizim yansımamızdır.
Unutmayın ki onlar yoksa, biz de yokuz, onlar zayıfsa bizde zayıfız.
Bu topraklarda yaşayan, bu toprakları seven, bu ülkeye bağlı insanlar arasında etnik yapılarına ve inançlarına göre ayırım yapmayın. Bu sadece Türkiye'yi bölmeye, kargaşalık çıkarmaya çalışanların işine yarar. Alt kimliği ne olursa olsun, kendini Türk olarak kabul eden herkes bizim kardeşimiz, vatandaşımız, bizim kadar bu ülkenin sahibidir.
Sizler bu ülkenin gerçek sahibisiniz. Başkalarından, çarpık ideolojilerden, aşırılıklardan medet ummayın. Bize bizden başkasının faydası olmaz.
Biz sağlam oldukça, bölünmedikçe, "Bu şafaklarda yüzen al sancağı" kimse söndüremez.
Ne mutlu ki Türküm, ne mutlu ki Türküz
DÜNYA BİR GÜN DEGİL !! ELBET GÜN GELİR ÖDEŞİRİZ...
OĞUZ KAAN’IN DUASI
Ulu Tanrı , Güzel Tanrı , Gök Tanrı
Sen Türk’ü Türk yurtlarını Koru!
Düşman şerrinden sakla ! TÜRK'ü yiğitlikte daim et ! TÜRK'ü erlik davasıyla yaşat ! TÜRK'ü gerçekçi yap ! TÜRK'ün gönlüne herşeyden önce, hatta kursağına ekmek koymadan evvel TÜRK'lük sevgisini koy ! TÜRK'ü ideal ile yaşat ve ideali hakikat yapmaya çalışsınlar ! Törelerini canları gibi saklat ! TÜRK'e zevk ve rahat verme ! Bilakis zahmete alıştır ! Zahmetle yürekleri, bedenleri demir olsun ! Bu sayede onlara yüksek çalışma kudreti verirsin ! TÜRK'ü faal, cevval edersin. TÜRK'e değişmez bir seciye ver ! Zamanla seciyesi değişmesin, sade tekemmülle tadilat görsün !
Ulu Tanrı
Milli kuvvet, namus, ahlak, azim , sebat, ideal, TÜRKÇÜLÜK ruhu, yurtseverlik, ilim, sanat teşkilatı, intizam, beden kuvveti ve zenginlik ile hasıl olduğundan; TÜRK'e bunları ver ! TÜRK'ten hırsız, namuzsuz türerse hemen kahret ! TÜRK'e benlik, hem de yüksek bir benlik ver ! TÜRK nefsine itimat sahibi olsun ! TÜRK'ü muhakemeli, ciddi adam olarak yarat ! Hissiyatına kapılıp, öfke ile ayaklanmasın ! Birden barut gibi parlamasın ! Daima soğuk kanlı olsun ! TÜRK'ü her milletten cesur yarat ! Öç almayı TÜRK asla unutmasın !
Ulu Tanrı
Namuzsuz bir tek TÜRK yaratacağına, dünyayı yık daha iyi ! Ne kadar korkak TÜRK varsa hepsini helak et ! TÜRK herşeyi mukayese etsin ! Yalnız akıl ve mantık denen şeylere bırakma onu ! Sabırlı, derde dayanıklı olsun ! İradesi çelik gibi olsun ! Dönek TÜRK yaratma ! TÜRK'leri maymun iştahlı yapma ! TÜRK daima ihtiyatla adım atsın ! Kimsenin tatlı diline inanmasın ! Kimseye emniyet olmasın ! Çalışma zekâdan üstün bir kıymet olduğundan, TANRI, sen TÜRK'ü çalışkan et ! TÜRK'ün ömrü çalışma ile geçsin ! Ona daima çalışma aşkı ver ! Hele elbirliği ile çalışmayı alet etsin ! Tembel TÜRK'ü hemen öldür ! TÜRK'e her milletinkinden üstün zeka ver ! Zeka ve çalışma ; ikisi bir arada olunca TÜRK'ün önünde durulmaz ! Milli büyüklüğün tek şartı yüksek ideal, buna alışmak için de yüksek ahlak, fedakarlık ve sebat lazım olduğundan TÜRK'leri ahlaklı, sebatlı ve fedai kıl ! TANRI , TÜRK'leri sen kendi elinle birleştir ve herşeyden evvel ruhları birleşsin ! Onları tek bir kafa gibi birleştirici kültür sahibi et ! TÜRK'ü töresine sadık kıl, Tanrı ! TÜRK budunu : Biliniz ki atalar töresi asırların tecrübesi ile husule gelmiş büyük bir hikmettir. Tanrı beni töreye dokunmaktan ve dokundurmaktan sakladı ve saklasın !
Ulu Tanrı
Türk milletini lafçı değil, elinden iş gelir insanlar et ! Bir şey söylemek vazife yapmak değildir. Onu fiilen yapmak ve yaptırmanın vazife olduğunu beyinlere sok !
Güzel Tanrı
Sana hepsinden çok yalvardığım şudur : TÜRK'ü dalkavukluktan kurtar ! Dalkavukluk ve emsali vasıtalara zengin olmaktan koru ! TÜRK'e kötü para hırsı verme ! Dalkavukları yok et !
Aman Tanrı
TÜRK aile, töre ve disiplinini her şeyden evvel koru ! TÜRK toprağında hürler yaşasın. Adaletten başka bir şey hüküm sürmesin ! Sen TÜRK'e tabii şeylere tabiata karşı sevgi ver ! TÜRK yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın !
Acunu yaratan yüce Tanrı
TÜRK'e insaniyetten evvel TÜRK milletini düşündür. İnsanların insaniyet dedikleri şey, göz boyamak için icat edilmiş bir boyadır. İnsaniyet maskesi taşıyan öyle milletler vardır ki maskelerinin altında canavarlar yaşar. İnsaniyeti gören olmadı. TANRI , TÜRK'e sağlam, sürekli irade ver ! Güçlüklerde, sabrını, tahammülünü aynı zamanda gayretini arttır ! Ona esas seciye olarak vazife muhabbeti ve mesuliyet duygusu ver ! Mesuliyeti TÜRK yurdundan eksik etme ! En büyük kuvvetinTÜRKLÜK aşı olduğunu TÜRK'e öğret !
Ulu Tanrı
TÜRKÇE konuşulan, TÜRK'e yurtluk etmiş olan yerleri kıyamete kadar TÜRK'ün hükmü altında bırak !
DÜNYA BİR GÜN DEGİL !! ELBET GÜN GELİR ÖDEŞİRİZ...