Kardeş beni aldın götürdün denizlerin derinliğine aradım aşkı ,noir doiser aşkı imkansızlara sürdü ,git orda ara dediler.. imkansızlar nerde oluyor bilmiyorum ama her imkansızın içinde bir imkan doğduğunu biliyorum.....
Başka yok mu buraya yazacak üstad ....
.
.
hocam sizi çok mu çok seviyorummmmmmmmmmm..
Böyle yazılarınızı hep bekliyoruz...
<div class="posttext" Uzakta Aramayın
Birbirlerini severek evlenmişlerdi. Altı yıllık birliktelikleri evlilikle noktalanmıştı.yedi yıldır da evli idiler..
2 yaşında ki kızları ile mutlu idiler..
Aslında kadın mutluluk rolünü oynuyordu.yaşadığı hayat onu boğuyordu,
sanki içinde bir saatli bomba vardı ve patlasa herkesi yakacaktı,
mutsuzdu ama nedenini bir türlü bilemiyordu.
Üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre çalışmış ama kocasının farklı yerlere çıkan tayinleri yüzünden
sürekli bir işi olmamıştı..mimardı..ama 3 yıldır evde oturuyor.
evde geçen her günü hayatından koparılmış bir boş sayfa olarak görüyor
ve yaşadığı hiçbir şey onu mutlu edemiyordu..
kocası dersen bir dediğini iki etmiyordu hayatta isteyebileceği herşey onunken
kısacası mutlu olması gerek her şeye sahipken ,
O mutsuzdu. Yağmurlu boğucu bir gün de elinden okuduğu kitabı bıraktı.
gidip kendine bir kahve yaptı ve Gözü o anda kocasının işi için kullandığı bilgisayara erişti.
geçen gün okuduğu köşe yazısını hatırladı internette chat, yanlızdı..
yeni taşındıkları bu şehirde üniversite den tanıdığı eski bir dostundan başka kimseyi tanımıyordu.
Sohbet edecek birkaç kişiyi bulabilirdi belki.
Bilgisayarın başına oturdu.kahvesini ağır ağır yudumlarken ,internette gezinmeye başladi,
arada havadan sudan muhabbetlerde yapıyordu chat odalarında ,zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamıyordu,
sonra gelen bir mesajı açti,,
mesajda hayatın ucundan tutmayın ,tam boğazına yapışın yazıyordu.. ! Dondü kaldı kadın...
hayatın ucundan çok kuvvetsizce,ve isteksiz ve ne kadar kolay kaybedecek şekilde tuttuğunu o an fark etti,
hayatın ümüğüne yapışacak gücü yoktu ki.....
Altan la o gün tanıştılar.Altanda onun gibi evli idi ve bir kızı vardı.
Kadın Altan la konuşurken dünyayı unutuyor Altan la uyuyor, Altanla uyanıyor,
hiç tanımadığı bu adami bir dakika bile aklından çıkaramıyordu..
Bir adam nasıl bu kadar zarif olabilirdi her seferinde bilgisayarını açtığında bir demek gül buluyordu yollanmış,
ve günaydın mutlu bir gün olsun güneş senin için doğsun yazıyordu güllerin arasına sıkıştırılmış kartla.
Altan ne yaş gününü unutuyordu ,ne yılbaşında kart atmayı,
zaten her sabah kadın değişik bir kartı görme coşkusu ile koşuyordu bilgisayarına, artık
Altan soluyor,Altan yudumluyordu.. Yüzünü hiç görmediği bu adama delicesine aşık olmuştu !
Ne yapıyordu bu kadın Med Cezir gibi ne yaptığını sorgulayan duygularla bir gidip bir geliyordu..
Adam evli idi, kadında..birer çocuklari vardı..
üstelik kadin büyük bir aşkla olmasa da büyük bir sadakatla kocasını seviyordu..
iki kişi sevilebiliyormuş demek birbirine benzer ama bir o kadar farklı duygularla diye düşündü bir an..
sonra toparladı kendini.
Açmamalıydı artık bilgisayarını. Bu şekilde noktalanmalıydı bu aşk doğru olan bu idi..
açıklayacaktı bunu Altana ve hoşçakal diyecekti .
kocamı seviyorum bu peri masalı bitmeli yoksa biz biteceğiz diyecekti..
Altan gene bir demet kırmızı gül yollamıştı üzerinede..
yarın sevgililer günü, seni yakomazda bir demet gerçek gülle bekleyeceğim..saat 13.30 da sevgilim yazmıstı..
Kadın uzun süre dondu kaldı ve bilgisayar ekranına öylece baktı.sonra yazmaya başladı..
gözlerinden akan yaşlar sel olmuştu..
Sevgili Altan..yarın ne yakamozda olacağım nede senin güllerini alacağım..
biz yıllar önce yaptığımız seçimleri yaşıyoruz..
seni sevmedim diyemem..ama 13 yılımı verdiğim sevgimide bitiremem..
aradığımız bir heyecandı..bunu yaşadık aşk adı altında...
herşey çok güzeldi..ama bir sonu vardı bitti...hoşçakal...
gitmeden önce söz veriyorum..ucundan tutmayacağım hayatın tam boğazına sarılacağım...
hoşçakal canım.........
Bütün gece uyumadı kadın..kocasıda onda ki bu garipliği fark ediyordu.
Sevgililer gününü evde geçirelim demişti kocasına ama kocası ısrarla dışarı çıkmak istiyordu..
Direnecek gücü yoktu kadının ,gidip giyindi,kızlarını bir arkadaşlarına bırakıp yemeğe çıktılar...
Yol boyunca pek konuşmadılar..zaten son 3 aydır çok az konuşuyorlardı..
Altanla tanışalı 3 ay olmuştu demek..
Gidip deniz kenarında bir balık restoranına oturdular.
Yemeklerini ısmarladılar.şaraplarını yudumlarken adam, sevgililerin en güzeline..diyerek bir küçük kutu uzattı..
Kadın çok şaşırmıştı kocası uzun zamandır hediye almayı bırak önemli günleri bile hatırlamıyordu oysa..
şaşkınlıkla kutuyu açtı içinden çıkan yüzüğü parmağına geçirdiğinde gözleri dolmustu..
Tam o sırada garsonun uzattığı kırmızı bir demet gülle irkildi..
Kartın üzerinde boğazına yapıştığımız bu hayatı sonsuza kadar birlikte geçirelim sevgilim.
Seni yakomoza getiremedim ama 13 yıl sonra gene kendime aşık ettim.........
Altan yani kocan Turgay......
Kadın gözlerinden süzülen yaşlarına engel olamadı bu sefer..artık hüzünden değil mutluluktan ağlıyordu...
13 yıl sonra kocasına tekrar aşık olmuştu..
Sevgiyi lütfen uzaklarda aramayın. !!!!!! SEVGİ İLE KALIN. Sevgi yanınızda görmek isterseniz eğer........?</div
ölümden kurtulmak imkansız değil mi?...demek ki her imkansızın içindebir imkan olmuyormuş...aşk ta ölümden kaçmakgibi imkansız...içinde imkan olmayan istisna imkansızlardan...(tabi bu bana göre...ama sen yinede içinde bir imkan bırak...olurya bu istisna bozulur...)
Edited by - noir doiser on 11/24/2006 1:18:46 PM
eleştirmek için değil değiştirmek için var olalım...
söyleyecek kelime bulamıyor insan...teşekkürler paylaşımınız için...
eleştirmek için değil değiştirmek için var olalım...
Susuyorum Artık....
Anladımki şiirler geri getirmeyecek seni, asirüzgâlarla gönderdim seni uçsuz bucaksız gurbetlere, şimdi dinlediğim birkaç aşk şarkısıyla avutuyorum kendimi. içimde birikiyor sana yazmam gerekenler, ama yazmıyorum şiir gözlüm yazamıyorum. ve sormuyorum artık geceleri beni ansızın uyandıran hayaline, sormuyorum : ’’niçin benden uzaktasın’’ diye.. çünkü biliyorum sebebini, biliyorum ama artık faydasız haykırışlarım, hatalıydım affet beni diyemiyorum sana, gidişinin üzerinden tam 3 yıl gecti, kimbilir kaç gece gözyaşlarımla andım eski hatıraları, kaçgece hicran damlaları indi yüreğime.. gidişinle birlikte çöllere dindü kalbim, kurak, sıcak, mahsun ve güçsüz artık şiir gözlüm’süz bu kalbim. harşeye elveda diyebildim de sana diyemedim şiir gözlüm.. sonkez yazıyorum sana, sonkez hicranıma ortak ediyorum. ben artık gidiyorum buralardan, aşkın olmadığı diyarlara belki birgün okursun bu yazımı ama nafile artık. sen sebepsiz gidenlerden değilsin, sen sebebimsin sadece..........
Gönül Bahcesi formuna son yazımdır. yazmak incitiyor bazen kalbimi, hüznümü paylaşmak yerine çoğaltıyorum içimde....
Tüm forum paylaşımcılarına şiir dolu bir yaşam temennisiyle..
.
Canım dostum acını paylaşarak daha da rahatlarsın bizi gönlünden kopan o güzelim sözlerden mahrum bırakma....
.
Eger mahir hocanın yorumunu anlamadıysan ayıp derim sana, bilirsin mahir hocam derinlerin adamı... .
Biz hocamla zamanında sohbet ederken sohbetimizin konusu derinde olsa o hep havadan sudan sohbetlermiş gibi bir hava vardıfakat ettigi laflarhiçde havadan sudan degildi çünkü o kelimeliri anlamak, yorumlamak, kavramak gerekti; bir an olurduki bi kelimesi bile dünyayı manalandırırdı(bildiginiz gibi dünyayı bir mana içerisinde aramak zordur bu ugurda kaç düşünür delef oldu ).
Eyvallah !!!
Çok uzundu okuyamadım özür dilerim.... Ama yinede güzel bir paylaşımmış...Noirim doiserim öyle diyor.... Ellerine sağlık....
Selam olsun the imam hatip mezunlarına...
bence okumalısın huzeyfe...sadece 2 dakikanı alır...muziplik yapacağına 2 dakikanı ayır ve oku bişey kaybetmezsin ama çok şey kazanırsın....
eleştirmek için değil değiştirmek için var olalım...
Öyle anlar vardırki bıkarsınız; Dünyaya resdinizi cekmek istersiniz, başınız egik hiçbir şeyi görmek, duyak istemessiniz, kendinizin sürgünü olursunuz, artık hiç bir kusurun anlamı kalmamıştır. .
Hep bagazınıza takılır bişeyler, söylemek istersiniz - evet şimdi- ama imkansızdır, artık sitem etmessiniz haklıya-haksıza, kimsenin göz yaşlarınızını silmesini istemezsiniz, bagırmak istersiniz dünyaya ama kimse duymaz sesinizi. .
Acaba aşacakmıssınız kendi açtıgınız yolu, öyle geçip atamassınız bişeyleri, bir umut beklersiniz etrafına bakarsınız ama yanlızsınızdır..
Aglamak gecer içinizden; kimisi aglar kimiside gururuna yediremez aglamayı, her tafar bahar iken, siz kışın o keskinn soguguyla baş başasınızdır. .
Kimisine sevda batmıştır, yüreginiz kanar care arasınız ama tek careniz... ama o cokdan cekip gitmiştir. Hüzünlerini alıp gitmiştir nekadar sevinciniz olsada, kimisi yaşamak ister, kimiside çoktan yıkılmıştır.içinizde yılgın rüzgarların ayak sesleri hakimdir. .
Zaman olur Ay’a bakarken yanlız olmak istersiz; görmek, duymak, hissetmek istediginizi Ayın o pırıldısında hayel edersizin. Kimisi dünyayı yakmak ister, kimiside bir köşede kıvrılıp seni kimsenin görmesini, dokunmasını istemessiniz. .
Siz hiç dünyayı cırıl cıplak soyup şiire hapsetdinizmi, hissetdinizmi akmayan göz yaşlarınızı, harcamak istersiniz şiirinizide dünyayıda. .
Varmak istemessiziz gideceginiz yere, ama yürüyorsunuzdur kendinizden haberiniz yok, gözünüz acıldıgınızda cokdan varmışsınız, geri dönüşü yoktur artık, mantıgınız gitme demişti ama duydular hakimdi bikere..
Ben bunların hepsini yaşadm .
Benim var olan ömrümü Ali’nin ömrünü yok eden, hice sayan, işinizdeki yalışı yapan/yaptıran neydi,nerde yanlış yapmıştınız, hayatınızdaki solucan neydi; sorarsınız kendinize ama cevabı yokturrrrrrrrrr! Hesapsızca-saygısızca küfür edersiniz ama nafile, ihtiyacınız vardır bişeylere. .
[u]İşte yıkılmışsınızızdır; yorulmuşsınızdur; bitmişsinizdir, ama coktannnnnn hayat siz unutmuştur, işte o zaman hayat sizi yormuşdur...</u .
-------.
Bunlar ’’Ama; sahiplenin ’benim’ deyin vazgecmeyin kihayat sizi degil siz hayatıcoktan işten kovmuş olun, tekmeyi siz vurun...’’ boş laflardı, gemi böyle yürümüyor; Birilerine ihtiyacınız var; Bir dost eline ihtiyacınız var... Dağların zirvesindeki yanlız başına olan kardeleni yeşerten, büyüten koruyan kim? O ’Kim’ ise, unutmayın dag başındaki kardeleni unutmayan, sizide unutmaz....
Siz siz olun dostlarınıza,yardım edin, insan sevgisini mantıgınızın tam ortasına koyun ve beyin cekirdeginiz o olsun ki birgün sizinde yardıma ihtiyacınız oldugunda sizinde elinizden tutan birileri olsun....
---.
Siz ne zaman yoruldunuz? ne zeman yoruldunuzu anladınız? sizi yoran şeyler nelerdi?.
Gelin tercübelerimiz söyleyelim Nizip.com ailesi olarak birbirimize yardım edelim....<p align="center" En önemlisi hayatı sevmeyi, severek aşmayı ögrenelim....<p align="center" http://www.cileforum.net/resim/Yorgun[/IMG] .
Edited by - alibey2727 on 26.11.2006 01:57:27
Edited by - alibey2727 on 26.11.2006 02:36:10
http://www.cileforum.net/mkportal/modules/gallery/album/a_299.jpg[/IMG]
Eyvallah !!!
YORGUNLUK NEYE GÖRE YORGUNLUK....
DÜNYADA MÜSLÜMANLARA YAPILAN VAHŞETİ GÖRDÜKÇE DİYORUM Kİ BENİM YORULMAYA BİLE HAKKIM YOK...ÇÜNKÜ NE SAVAŞIN İÇİNDEYİM NE DE ATEŞ ALTINDAYIM...AÇ DEGİLİM GERÇİ ÖGRENCİLİGİN VERDİGİ FAKİRLİK DIŞINDA)) .
NEYSE YORULMAYA BİLE HAKKIMIN OLMADIGINI DÜŞÜNÜYORUM ALİBEY KARDEŞİM....
BİR BEN VAR Kİ BENİM İÇİM DE<br>BENDEN ÖTE BENDEN ZİYADE.........
<p class="Text" Hayat doğru bir çizgi üzerinde yürümüyor. Varlık âleminin başlangıcından beri hep devirler var. Her bitiş aynı zamanda yeni bir başlangıç. Her inişin bir çıkışı, her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı olduğuna hep inanıyor ve gelecek ile ilgili planlarımızı bu beklentilerle yapıyoruz. .<p class="Text" Zaman zaman günlük yaşantıda, hizmetlerimizde bu iniş ve çıkış dönemlerini yaşarız. Hayatın ve varlık âleminin bu dalgalanmaları karşısında kopmamak, yok olmamak için özü hep korumak, özden ayrılmamak ve iç enerjiyi hiç kaybetmemek lazım. Cevherin muhafaza edildiği her durumda kışırın değişimleri sadece dışa yansıyan boyutla olacaktır. Sürekli yıkılan ve yeniden yapılan bedende ruhun varlığı ile bu yıkımların farkedilmemesi gibi. Bu anlamda Kaknüs’ün hikayesi çok ibretli olmalı: "Yüz binlerce yıl önce Hindistan Ormanları’ndan çıkmış Kaknüs; gagasındaki 365 delikle... Bu deliklermiş, onun diğer canlılar üzerindeki büyüleyici etkisi olan sesleri çıkarmasını sağlayan. Bin yıllık ömrünü sadece büyüleyici sesler çıkarmakla kalmayıp, çevresindeki diğer canlılara gözyaşları ile şifa dağıtarak geçirmiş Kaknüs. Bin yılın sonunda bir çalı çırpı yığınının üzerine tünemiş ve muhteşem nağmelerle oradaki tüm kuşları etrafına toplamış. Binlerce kuşun büyülenmiş bakışları arasında, bedenindeki son güçle kanatlarını çırpmaya başlamış. Çırpmış, çırpmış, çırpmış... Bir kıvılcımla kendini tutuşturuvermiş. Üzerine tünediği çalı çırpı ile birlikte etraftakileri eritecek güçte alev topuna dönüşmüş. Ateş; ta ki korlar ortaya çıkıncaya kadar, tüm görkemi ile yanmış. En sonunda korlar kül olduğunda; tüm kuşlar Kaknüs’e ağlarken, yavru bir Kaknüs başını çıkarıvermiş küllerin arasından tüm masumiyetiyle. Yüz binlerce yıllık efsanesini, her bin yıllık ömrünün sonunda kendi küllerinden yeniden doğarak günümüze taşımış Kaknüs." .<p class="Text" Devirler şeklinde sürüp giden ve her an tazelenen mülk âleminde zaman zaman yenilenmek, tazelenmek, saflaşmak, temizlenmek gibi maksatlarla bitişler gerekli oluyor. Yeni bir başlangıç için. Bu bitişler bazı anlar yanmayı ve kül olmayı gerekli kılabilir. Karanlıkların aydınlıklara çıkması için hayat, Kaknüs cevherli, gözyaşlarında şifa olan ruhların yanmasını gerekli kılabilir. Bütün bu yanmalar ve kül oluşlar arasında öz ve cevher muhafaza edildikçe bütün küller yeni Kaknüs’lere gebe olacaktır. Her şeyin asıl güzellik kaynağı olan esma her yanış, kül oluş, yeniden doğuş ve tazelenmeler içinde her şeye ruh vermeye her güzelliğin asıl kaynağı olmaya devam edecektir. Bu kül oluşlar ve tazelenmeler varlığın fenasına ve Asıl Var Olan’ın bekasına, her şeyin cevherinin ve özünün ondan olduğuna işaret edecektir. .<p class="Text" Bu yanmalar, gözyaşları ortasında beden ve kışırın tazelenmesi ruhlarda da bir tasaffi ve mülkün, kesretin ağırlıklarından kurtularak bir berat anlamına gelecektir. Bütün yıkılışların ve yok oluş gibi gözlenen dağılmaların ortasında saflaşmış ve berat etmiş ruhlarla yeni bir başlangıç taze bir açlım ve bir gül goncasına dönüşmüş esma ile açılan günler temennisi ile. .<p class="Text" Alında hayat sürekli bir tazelenme ve yenilenme alanı. Bu da sonsuz ve sınırsız esmanın sınırlı bir alana sığması için gerekli. Baki-i Zül’cemal, Şemsi Ezeli değişmez ve başkalaşma hep var ve farklı yönleri ile varlıklar üzerinde güzelliklerini yansıtıyor. Bu sebeplere her farklı yansıma şeklini farklı farklı yansıtıcılarda tezahür edebilmesi için sık sık yenilenme ve tazelenme gerekiyor. Bu esnada tek özden ve farklı farklı yapılardan yeni şekiller ve her şeyin aslını yansıtan çeşitlenmeler ortaya çıkabiliyor. Bütün basit ve kompleks yapılar fani ve geçici tek kalıcı ve hep var olan bütün renklerin ve renklerle ortaya çıkan her şeklin kaynağı olan Ezeli Güneş. Nefis olan her şey ölümü tadacak ve bu esnada belki yeni doğumlara zemin hazırlayacak. O ezeli Zat ise bir nefis değil, Vacibü’l Vücut olduğundan, doğmamış ve doğurulmamış olduğundan hep var olacak. .<p class="Text" align="right" Mana-i Harfi.<p class="Text" align="right" üstad.