Üç harften oluþan, kýsacýk bir sözcük dilimizde... Bu denli kýsa olup da, söylendiðinde, okunduðunda ya da duyulduðunda insanýn dikkatini çeken, içinde bir þeyleri kýpýrdatan... Bu denli kýsa olup da, uðrunda ölünen, öldürülen, kiþiyi yemeden içmeden kesen ya da deli olunan bir durumu anlatan kaç sözcük vardýr ki... Eðer aþk, salt bir sözcük olsaydý; yaþanan bir gerçekliðe delalet etmeseydi, bu kadar bizi ilgilendiren ve etkili bir kavram olabilir miydi ki...
Aþk… ?Yanýtýna sýðýndýðýmýz bir soru daha…Aþk her toplumda vardýr ama yaþanýþ renkleri farklýdýr. Bunlarýn renklerini birbirinden ayýran ise, bireylerin içerisinde yaþadýðý toplumsal, kültürel koþullar, bireylerin yetiþme tarzlarý ve çocukluk yaþantýlarý, kiþilik özellikleri, deðerleri ve tercihleridir.Tarihsel ve güncel anlamda, aþkýn yüzlerce, binlerce tanýmý yapýlmýþtýr ve gelecekte de yenileri eklenecektir bunlara. Keza yine aþký konu alan binlerle ifade edilecek þiirler, öyküler, romanlar yazýlmýþ; oyunlar sahnelenmiþ, türküler yakýlmýþ, þarkýlar söylenmiþtir. Ressamlar, ellerinde fýrçalarý ve paletlerindeki renklerle, tuvale aksettirmeye yeltenmiþlerdir onu. Aþk, yalnýzca sanatýn ve edebiyatýn farklý alanlarýnda deðil, felsefede de iþlenmiþtir. Filozoflarýn bazýlarý aþk’ý bir varlýk olarak ele alýp, “aþk nedir” sorusunu yanýtlamaya, onun neliðini ortaya koymaya ve belirlemeye giriþmiþlerdir. Bunlardan bazýlarý makaleler yazmýþ, bazýlarý daha kapsamlý çalýþmalar yapmýþtýr. Schopenhauer’in Aþkýn Metafiziði, Afþar Timuçin’in Aþkýn Diyalektiði, yine yaklaþýk olarak ayný kapsamda deðerlendirilebilecek olan Alain Finkielkraut’un Sevginin Bilgeliði, Herbert Marcuse’un Eros ve Uygarlýk, Erich From’un Sevme Sanatý, bu çalýþmalardan bazý örnekler olarak sayýlabilir. Bunlarýn yanýsýra, bilim alanýndan da, özellikle psikolog ve psikiyatristler aþk üzerine çalýþmalar yapýp eserler ortaya koymuþtur.Ýster bilimsel, ister sanatsal, isterse felsefi anlamda ele alýnsýn, aþký bir varlýk, bir olgu olarak gören ve belirlemeye yönelen her giriþimin temelinde, buna giriþen bireyin, kendi öznel, deneyimleri ya da deneyimsizlikleri; anlamlandýrmalarý, yanýlsamalarý, hayalleri; içerisinde yaþadýðý koþullardaki tercihlerini hem kendisi hem de diðerleri nezdinde meþrulaþtýrma çabalarý vardýr. Bu çaba, kendilerinin, yani öznelliklerinin paranteze alýndýðý, hatta, sanki hiç yokmuþ gibi algýlanmasýna olanak veren genelleþen belirleme ve önermelerde bulur ifadesini... Yapýlan tanýmlarda daha da belirgindir bu özellik... Bundan dolayý yapýlan her genelleme öznelliði aþma yada gizleme çabasýdýr. Çünkü bilinmesini, sorgulanmasýný, alenileþmesini istemez kendi yaþantýsýnýn...Örneðin; “Aþk þiddettir.”“Aþk tutkudur.”“Aþk iradedir.” “Aþk iradesizliktir.”“Aþk uysallýktýr.”“Aþk sahibine yaltaklanmaktýr.”“Aþk kediliktir.”“Aþk ihanettir.”“Aþk köpekliktir.”“Aþk sadakattir.” …Tanýmlarýnýn her birinde gizlenen bireysel yaþantýlar ve bunlara dayanan öznel anlamlandýrmalar vardýr. Ancak tanýmýn genelliðinden dolayý, bunlarý okuyanlar, bu tanýmlarý verenlerin/yapanlarýn bireyselliðini düþünmez bile... Oysa bu tanýmlar, gerçekliðini esas olarak, tanýmý yapanýn, adýna “aþk” dediði iliþkide bulur. Daha ötesinde deðil... Acaba yaþanan gerçek bir aþk mýydý? Okuyan bilebilir mi ki bunu... Aþk’ý varolana aþkýn kýlmaya çalýþmanýn anlamý da gereði de yoktur. Aþk metafizik bir þey olmadýðý gibi, herhangi, sýradan denilebilecek bir þey de deðildir.<B Aþk iliþkidir</B Ne var ki her aþk, karþýlýklý yaþanan gerçek bir iliþkiye dayanmadýðý gibi, her iliþki de aþk deðildir. Adýna aþk denilen iliþki, diðer tüm insan iliþkilerinden farklýdýr. Hem öznesi ve özne/nesnesi hem de yaþanýþý açýsýndan...Aþk iliþkidir’ önermesi, “nedir” sorusuna genel bir yanýt olsa da, kendi baþýna açýklayýcý deðil elbette. Bundan dolayý sorular sormak gerek yükleme. Aþk nasýl bir iliþkidir? Aþk neden bir iliþkidir? Bu iliþkiyi diðer insan iliþkilerinden ayýrýcý ve ayrýcalýklý kýlan nedir? Sorularý çoðaltmak mümkün ama, gerek yok þimdilik...Aþk, düþünsel, duygusal, bedensel boyutuyla, öznenin özne/nesnesini bütünsel anlamda fethetme ve onun tarafýndan fethedilme isteðine dayanan bir iliþkidir. Öznenin, özne/nesnesiyle buluþamadýðý ya da özne/nesnenin idealleþtirildiði yerde, gerçek, yaþanan bir aþk yoktur. Ki “platonik aþk” denilen ve giderek hastalýklý bir hal alan bu durumda gerçek bir aþktan deðil, saplantýlý bir bilinç halinden söz edilebilir yalnýzca... Çünkü ortada iliþki yoktur. Ýliþkinin olmadýðý yerde de aþk...Ýnsanýn hem en güçlü, hem de en zayýf olduðu iliþkidir aþk... Çünkü çýrýlçýplak yaþanýr; düþünsel, duygusal ve bedensel boyutuyla... Teklifsiz, beklentisiz, çýkarsýz ve ikircimsiz yaþanýr. Ki orada, ne bir gonca gülün gölgesine yer vardýr ne de bir kuþ kanadýnýn... Eðer bunlar, “acaba”, “ama”, “ancak” gibi sözcüklerle peydah olursa bir iliþkide, biline ki aþk sýrra kadem basmýþtýr çoktan... Ve onun adý artýk aþktan baþka her þey olabilir... Ama asla aþk olamaz.