Nezaket mi, İncelik mi?
Bir lordun oğlu uzak bir kolejde yaşıyor ve eve hiç mektup yazmıyor. Çocuğun annesi müthiş merak ediyor, mektup yazmıyor diye. O zaman lord oğluna şöyle bir mektup gönderiyor: “Oğlum, biliyorum, çok meşgulsün, mektup yazmaya vakit bulamıyorsun. Bu mektubumda 20 dolarlık çek gönderiyorum, işine yarayacağını sanırım.”



Fakat mektubun içine çeki koymuyor. Üç gün sonra oğlundan cevap geliyor: “Baba, mektubunuzu aldım, ama çeki koymayı unutmuşsunuz.”




Nezaketin yanında bir de incelik vardır. Bu, başkalarının hoşlanacakları bir şeyi yapmaktan, yani nezaketten biraz üstündür.



Nezaket, iyi, temiz ve insancıl bir düşüncenin sonucudur ve bunu candan isteyen herkes, kültür, bilgisi ve zekası ne olursa olsun şu veya bu şekilde nazik olmayı başarabilir.



İnceliğe gelince; bu, iyi temiz ve insancıl düşüncelerin yanında kültür ve zekaya da ihtiyaç gösteren bir davranıştır. Nazik olan şahsın incelik gösterebilmesi, iyi, güzel ve yerinde bir buluş yapabilmesi, hazır cevap olabilmesi, yani kafasını bu yönde çok çabuk işletebilmesi ile mümkündür. İşte bir örnek:




Zengin bir ailenin oturduğu bir evin banyo dairesindeki musluklar bozulmuş. Evin hizmetçisi eskiden beri bu işi yapan tesisatçıya telefon ediyor ve bir usta göndererek muslukları tamir ettirmesini rica ediyor. Ustanın başka işi vardır. Ancak birkaç saat sonra gelebiliyor. Hizmetçi kapıyı açıyor ve ustayı tanıdığı için, ikinci kattaki banyo dairesine çık, diyor, bütün musluklar su kaçırıyor.



Usta banyo dairesine gidiyor, kapıyı açıyor, bir de ne görsün evin hanımı banyo yapmaktadır. Yalnız nazik bir adam olsaydı, affedersiniz hanımefendi, der kapıyı kapatırdı. Fakat o ince bir adam olduğu için kapıyı çekerken, affedersiniz beyefendi diyor.



Her insanın yaratılıştan gelen özellikleriyle “davranış inceliği”ne sahip olduğunu görüyoruz. Fakat sahip olmak yetmiyor; bu sahip olunan bilgileri eyleme geçirmek gerekiyor. Buradaki amacımız; bir şeyler öğretmekten çok, bilinenleri tekrar etmektir. Çünkü tekrar, öğrenmeyi güçlendirir, kalıcı hale getirir. Zaten hayatımızı şekillendiren de ara sıra yaptığımız şeyler değil sürekli olarak yaptığımız şeylerdir.



Japon imparatoru ilk Avrupa seyahatinde İngiltere Kralı’nın misafiridir. Şerefine büyük bir ziyafet veriliyor. Meyveden sonra ellerin yıkanması için kristal kaplarda içinde bir parça limon bulunan su getiriyorlar. Japon imparatoru farkında olmadan kabı dikiyor ve suyu bir yudumda içiyor. Bütün misafirler şaşırıyorlar, ne yapacaklarını bilemiyorlar. Tam o sırada İngiliz Kralı da kristal su çanağını eline alıyor ve içiyor.Tabii sofradakilerin hepsi de onu taklit ediyorlar.




Bildiğini bilenin arkasından git.


Bildiğini bilmeyeni uyar.


Bilmediğini bilene öğret.


Bilmediğini bilmeyenden kaç.


KONFÜÇYUS



Dönüşüm Konağı



Nilüfer İPEK




KAYNAK: http://www.donusumkonagi.net/kose_ya...C4%B0ncelik_mi_