Günümüz seküler yaşam biçimi bizi hoyratça insan olmanın sıcaklığından koparıp mekanik yaşam biçminin soğuk hegemonyasına yani paraya yani (burada yani dememeyi o kadar çok isterdim ki) güce mahkum etmiştir. Paranın, bir güç unsuru ; hatta üzerinde yaşadığımız dünyayla ve o dünyayı paylaştığımız bir çoğu çocuk (ki bu icraatları gerçekleştirenlerin yaptığını çocuk yapmaz.) binlerce insanı sevinç naralarıyla öldürecek veya diğer taraftan bu öldürme işine seyirci kalacak kadar insanları etki altına alabicek pervasızlığa haiz olacağını bilselerdi,Lidyalılar yine de parayı icat ederler miydi acaba?
"Bugün tüm dünyanın gözü önünde" şeklinde temeli atılan ve salon söylemlerinin ötesine geçmeyen klasik girizgahlarla yazıma başlamak isterdim ama şunu çok iyi biliyorum ki; karşımızda görmeyen göz yok, görmek istemeyen gözler var ve artık sloganik söylemlerin ve "resmi kınama" safsatalarının bir tarafa bırakılıp icraatların hayat bulması gerektiği andır.
Burada da karşımıza devletlerin çıkarlarının devreye girdiğini ve dolayısıyla devletlerin insan yaşamından önemli olduğu hükmünü çıkarmamak saf dillilik olur. Birleşmiş Milletler denen ve çocukluğumuzdan beri bize ezberlettirilen mekanizmanın acizliğini kendisine ait araçları dahi bombalayan "Kuduzlar yığınına" karşı göstermiş olduğu basiretsizlikten anlıyoruz. Bununla birlikte "az bilinmeyenli demokrasi havarisinin" çekimser oy kullanarak İsraili destekleme hakkını ve düşen bombaları izleyerek halay çeken kuduz sürüsü bu sevninç(!) hakkını "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin" hangi maddesinden alıyorlar? Ya da "Birleş(EME)miş Milletler" den "Kuduz Hakları Evrensel Beyannamesi" mi çıktı?
Sonuç olarak bu mezalimi gerçekleştirenler ve gerçekleşterenleri izleyenler insan olduklarını iddia ediyorlarsa ben İNSANLIKTAN İSTİFA EDİYORUM.