Boyun fıtığının kişiden kişiye değişken şikayetler gösterdiğini belirten Prof. Dr. Bülent Bütün, fıtığın şeklinin mutlaka muayene yöntemiyle teşhis edilmesi gerektiğini, yalnızca MR bulgularına dayanılarak fıtığa müdahale etmenin yanlış olduğunu vurguladı.
Bütün, “Yoğun bilgisayar kullanımı, uzun süre aynı pozisyonda kalmak, hatalı duruşlar boyun fıtığını tetikler” diye konuştu.
Bazı hekimlerin boyun fıtığı teşhisi konulan hastaların normal yaşantılarını sürdürebilmeleri için yeterince istirahat ettirmeden hastaya ilaç vermesinin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirten Prof. Dr. Bütün şu bilgileri verdi:
“Fıtık her zaman korkulacak bir rahatsızlık değildir, her zaman sorun yaratmaz. Hastalıkla mücadele etmenin en iyi yolu ondan korunmaktır. İnsanların büyük kısmı vücut bakımını bildiği halde, omurga bakımını, bel bakımını bilmez. Oysa başımızı taşıyan omurgadan ziyade kastır. Boyun sağlığı, omurgayı çevreleyen kasların sağlıklı ve güçlü olmasına bağlıdır. Omurga bir bakıma destek noktasıdır. İş yerinde yoğun olarak bilgisayar kullanmak zorunda olanlar ara ara egzersiz yapmalı, oturuş ve duruş pozisyonlarına dikkat etmeli.”
KISA SÜRELİ EGZERSİZLER YAPIN
Bütün, uzun süre aynı pozisyonda çalışmak zorunda olanların ara ara pozisyon değiştirerek ve kısa süreli egzersizler yaparak fıtıktan korunabileceklerine dikkati çekti. Boyun fıtığını önlemenin en iyi yolunun düzenli ve bilinçli egzersiz olduğuna işaret eden Bütün, insanların uygun yastık kullanarak, yatış şeklini düzenleyerek ve istirahat ederek boyun fıtığından korunabileceklerini ifade etti.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Boyun fıtığının tedavi yöntemleri konusunda bilgi veren Bütün, şunları kaydetti:
“Cerrahi yöntem, eğer belirgin bir omurilik baskısı varsa hasta kendini çok rahatsız hissediyorsa uygulanabilir. Şayet hastada sinir kökü baskısı varsa gerekli önlemler alınıp, ilaçlar verildiği takdirde çoğu zaman şikayet düzeltilebilir. Fakat tüm önlemler alınmasına rağmen sinir kökü baskısı ilerliyorsa siniri kurtarmak adına cerrahi müdahale yapılabilir.”
TEŞEKKÜRLER,GERÇEKTENDE OKYANUS GİBİSİNİZ.SELAMLAR
SEN BENDE BEN ÖLÜRSEM ÖLÜRSÜN
SEN ÖLÜRSEN BEN ZATEN ÖLÜRÜM
Taze peynirde Brusella uyarısı
Brusella hastalığından korunmak için taze peynir tüketilmemesi öneriliyor.
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Turan Buzgan, Brusella hastalığının hayvanlardan insanlara süt ve süt ürünleri yoluyla bulaşan, önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi.
Peynir veya diğer ürünler yapılırken sütün iyi kaynatılmaması sonucu mikropların ölmediğini ve bu mikropların uzun süre yaşayabildiğini belirten Buzgan, hastalığın bu yolla bulaştığını belirtti.
Buzgan, Brusella'nın, enfekte hayvanların sütlerinin kaynatılmadan tüketilmesi ve taze peynirin tüketilmesiyle daha çok ortaya çıkan bir hastalık olduğunu belirterek hastalığın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak görüldüğünü kaydetti.
Buzgan, hayvanların, süt kuzusu ve süt danası şeklindeyken, hastalığa karşı mutlaka aşılanması gerektiğine dikkat çekti:
"Hastalıkta en önemli şey bu. Hasta hayvanların etinin, sütünün tüketilmemesine dikkat edilmesi gerekiyor. Vatandaş olarak bu ürünleri alırken dikkat etmemiz gereken şey, sütün kaynatılarak peynir yapılmış olduğundan emin olmak ve taze peynir tüketmemek. Bilinmeyen bir peynir alındığında veya kışın tüketilecekse uygun salamura ortamında asgari 3 ay tüketilmeden bekletilmesi gerekiyor."
Brusella hastalığının terleme, ateş, vücutta kırıklık ve halsizlik, kusma, baş ağrısı gibi belirtileri olduğunu belirten Buzgan, belirtilerin diğer hastalıkların belirtileriyle karışabildiğini açıkladı.
Buzgan, hastalığın kalp zarı iltihabı ile kadın ve erkeklerin genital organlarında rahatsızlıklara da yol açtığını vurguladı.
SEN BENDE BEN ÖLÜRSEM ÖLÜRSÜN
SEN ÖLÜRSEN BEN ZATEN ÖLÜRÜM
Saman nezlesi nedir? Bu terim aslında yanlıştır. Birincisi, saman, alerjik bir şey değildir, dolayısıyla alerji meydana getirmez. Burun tıkanıklığına, kaşıntılı ve akıntılı buruna, burun ve boğazda fazla miktarda koyu akıntıya sebep olur fakat bu alerjik şikayetlere kendisi değil, havadan gelerek üzerine konan alerjik maddeler yol açar.
Yaz nezlesi de, bilinen virüslerin yol açtığı nezle gibi değildir. Havada bulunan alerjik maddelerin yol açtığı bir rahatsızlıktır. Saman nezlesi ve yaz nezlesi, aslında, tıp dilinde "alerjik rinit" olarak bilinen hastalıklardır.
Birçok kişi bu rahatsızlıktan muzdariptir. Bazılarında hafif geçer, fakat bazı kişilerde çalışmayı ve günlük yaşamı engelleyecek kadar şiddetli olabilir.
Alerjiye ne sebep olur? Bitki veya hayvanlardan gelen, insanlara yabancı alerjik maddeler, göz, burun, boğaz gibi yerlerden insan vücuduna girerler ve burada onların içeri girmesini engelleyici reaksiyonla karşılaşırlar. Normal şartlarda, bu, yardımcı, doğal bir korunmadır. Mamafih, bazı kişiler, bazı maddelere karşı, normalden fazla reaksiyon gösterirler. Bu tür insanlara "alerjik bünyeli" insanlar, bu tür maddelere de "alerjen" denir. Alerjinin, soyaçekim gösteren bir eğilimi vardır.
Vücudun savunma sistemi, yabancı maddelere karşı savaşan maddeler üretir. Bunlar, alerjenlerle karşı karşıya geldiğinde, vücutta istenmeyen etkiler oluşturan maddeler salınır. "Histamin", bunların içinde en bilinenidir ve burunu döşeyen dokuda şişme, kaşınma, iritasyon, aşırı salgıya sebep olur.
Hangi alerjenler burunda alerji yaratırlar? Hava ile taşınabilecek kadar hafif ve belirli boyutta olan, burun dokusunda depolanabilecek bitki veya hayvan protein parçaları, alerji oluştururlar. Sık görülenleri, çiçek polenleri, mantar sporları, hayvan epitel döküntüleri ve ev tozudur. Gözle görülemeyen bu mikroskopik yapılar, gerekenden büyük veya küçük olursa, vücuda girerek alerjik reaksiyon oluşturamazlar.
Hangi polenler problem yaratır? Türkiye'de yapılmış bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir:
Ocak, şubat, mart aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, kavak, dişbudak, kızılağaç, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, sık görülen alerjenlerdir.
Nisan, mayıs, haziran aylarında, fındık, ardıç, mazı, selvi, dut, dişbudak, meşe, zeytin, çam, at kestanesi, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, ısırgangiller, buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç, baldıran otu, kereviz, dere otu, sinir otu, kuzu kulağı, çayır otu, sık görülen alerjenlerdir.
Temmuz, ağustos, eylül aylarında, ıhlamur, akasyalar, çam, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, ısırgangiller, buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç, havuç, baldıran otu, kereviz, dere otu, sinir otu, kuzu kulağı, sık görülen alerjenlerdir.
Ekim, kasım aylarında, ardıç, mazı, selvi, sedir, kocayemiş, süpürgelik, orman gülü, papatyagiller, sık görülen alerjenlerdir.
Mantarlar? Bunlar, bildiğimiz mayalama yapan mantarlardır. Ölü yapraklar, çimen, saman, diğer tahıl sapları, tohum ve toprak üzerinde de ürerler. Donmadıkları için mantarlar neredeyse bütün yıl alerji yapabilirler. Sadece kışın karla kaplı olduklarında etkin olamazlar.
Kapalı ortamlarda mantarlar, ev bitkilerinin ve topraklarının üzerinde ürerler. Ayrıca, bodrum, merdivenaltı gibi loş ve nemli yerlerde de ürerler. Peynir ve fermentasyona uğratılmış alkollü içeceklerde de bulunabilirler.
Bütün yıl süren saman nezlesi? Hayvan alerjenleri (kedi, köpek, at ve diğer evcil hayvanların yünleri, derileri), kozmetikler, mantarlar, yiyecekler ve ev tozu gibi bütün yıl süren alerjenler, bu duruma sebep olur. Ev tozu, birçok maddenin karışımıdır. Bunlar, selüloz (ev mobilyalarından dökülür), mantarlar, ev hayvanlarından dökülen alerjenler, böcek alerjenleri ve "mite" adı ile bilinen küçük yaratıklardır. Kışın artan alerjinin sebebi, kalorifer ve sobaların sıcaklık etkisiyle artan ev tozudur.
Alerjiler önemli olabilir mi? Alerjik bünyesi olanların, soğuk algınlığına, nezleye, sinüs ve kulak enfeksiyonlarına karşı dirençleri azalmıştır. Ayrıca bu enfeksiyonlar esnasında daha fazla rahatsız olurlar, daha da önemlisi astım geliştirebilirler.
Ne yapabilirsiniz? İdeal olan, alerjen maddelerden uzaklaşmaktır. Meselâ, sahilde, sadece denizden gelen meltemi soluyabileceğiniz bir yere veya hiç bir şeyin büyüyemeyeceği çok kuru bir havanın bulunduğu yere gidebilirsiniz. Maalesef bu tür öneriler pratik olmaktan uzaktır, kendinizi şu tedbirlerle korumaya çalışabilirsiniz:
*Ev temizlerken veya otlarla uğraşırken maske takınız.
*Havalandırmanız varsa, hava filtrelerini ayda bir değiştiriniz veya hava temizleyicisi alınız.
*Ağır polen mevsiminde, kapı ve pencerelerinizi mümkün olduğunca kapalı tutunuz.
*Ev bitkileri büyütmeyiniz ve alerjik olduğunuz hayvan beslemeyiniz.
*Yün battaniyenizi, kuş tüyü yastığınızı, yün elbiselerinizi, alerjen olmayan sentetik maddelerle değiştiriniz.
*Yorganınızı ve yaylı yatağınızı, sentetik örtülerle kaplayınız.
*Hekiminizin önerdiği ilaçları düzenli bir şekilde kullanınız.
*Yatarken, baş tarafınız daha yüksekte yatınız.
*Genel sağlığınıza özen gösteriniz:
-Hergün egzersiz yapınız.
-Sigara ve diğer dumanlı içecekleri bırakınız.
-Karbonhidratı düşük, dengeli besleniniz.
-Vitaminli yiyeceklerle (özellikle vitamin-C) besleniniz.
*Hekiminize düzenli olarak görününüz.
*Kışın, evler, ısınmanın etkisiyle oldukça kuru olduğu için, kaliteli bir nemlendirici almayı düşününüz, fakat bu nemlendiriciler üzerinde mantar üreyebileceğine de dikkat ediniz.
Hekiminiz sizin için ne yapabilir? Kulak, burun, boğaz hekiminiz, sizi tam olarak muayene edecektir. Burun ve sinüslerinizin detaylı muayenesi, alerjiye eşlik eden enfeksiyon, alerjik şikayetleri artıran ve tedaviyi zorlaştıran burun eğriliği, polip gibi hastalıklar olup olmadığını tespit edecektir.
Alerji tedavisi için değişik ilaç grupları mevcuttur. Hekiminiz, bunlardan hangisinin sizin için daha uygun olduğuna karar verecektir. Tedavi, aynı zamanda uygun çevre kontrolünü de içerir. Uygun hikaye ve muayene sonucu hangi maddelere karşı alerji olduğunu tespit için testlerin yapılıp yapılmaması gerektiğine karar verecektir.
Havayolu ile geçen alerjenlerin iki tedavisi vardır. Birincisi, bunlardan uzak durmak; mümkün olmuyorsa uygun aşı tedavisi yapmaktır. Aşı tedavisinde prensip, kişiye, alerjik olduğu maddeyi çok düşük dozlarda vererek, tolerans oluşturmaya dayanır Kan veya cilt testleri ile yapılan alerji testleri vardır. Modern testlerle, neye alerjiniz olduğu bulunduğu gibi ne kadar hassasiyetle alerjik olduğunuz da tespit edilebilmektedir.
Uygun alerji aşıları yapılmaya başlandıktan birkaç hafta sonra etkileri görülebilir. Fakat daha kalıcı bir etki sağlamak için üç ile beş yıl arasında uygulanmalıdır. Alerji aşıları bir miktar düzelme sağlasa bile, ilaçlara da ihtiyaç devam eder. Özellikle fazla miktarda alerjene maruz kalındığında veya bir komplikasyon geliştiğinde, ihtiyaç belirginleşir. Bu süreç içerisinde hekiminiz sizi kontrolü altında tutacaktır.
Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.YUNUS EMRE
nezle herkesın en sık yakalandıgı hastalık
Aşkı Ya Yaşarsın Yada Yazarsın...
Diyen Şair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaşayabildik...
Demiş...
SaRıma LaRciverRt Ol...
Hemde nasıl neler çektim ben ondan paylaşımlar için teşekkürler
HALKA HİZMET HAKKA HİZMETTİR ÇEVRE DOSTLARI GELİYOR
MENGER
Güneş çarpmasını ciddiye alın
Güneş çarpması, aşırı sıcak sonucu beden ısısını ayarlayan mekanizmanın bozulmasına bağlı gelişen sıcak çarpması tedavi edilse bile öldürücü olabilir ya da kalıcı zararlar verebilir. Bu nedenle de önlem alınması büyük önem taşır
Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.YUNUS EMRE
Prof. Dr. Selim Kurtoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, güneş çarpmasının, aşırı sıcak sonucu beden ısısını ayarlayan mekanizmanın bozulmasına bağlı olarak geliştiğini belirtti. Yaz mevsiminin gelmesiyle artan hava sıcaklığının sağlığı olumsuz etkilediğini, güneş ışınlarının özellikle ciltte yanıklara, kurumaya ve kansere neden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kurtoğlu, şunları kaydetti:
“Güneş çarpması, uzun süre güneşe maruz kalan kişilerde, sıcak havada oyun oynayan çocuklarda, uzun yol yürüyenlerde, ateşin yükselmesi, terlemenin azalması, halsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı, bulantı, iştahsızlık ve bayılma belirtileriyle görülebilir. Bu durum tedavi edilmediği taktirde, ölüme sebebiyet verebilmektedir. Aşırı sıcak ve güneş sebebiyle oluşabilecek olumsuzluklardan korunabilmek için, güneş ışınlarının güçlü olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında korunmak gerekmektedir. Güneşlenmeden ve güneşe çıkmadan önce cilde koruyucu bir güneş kremi sürülmeli ve güneşlenme sonrasında oluşabilecek güneş yanıklarında kesinlikle yoğurt kullanılmamalıdır. Bu durumda soğuk kompres uygulanmalı veya müdahale gereken durumlarda hekime danışmadan hiçbir şekilde merhem gibi malzemeler yanık yere sürülmemelidir.”
Prof. Dr. Kurtoğlu, öğle yemeklerinde yağlı, tuzlu ve kuru yiyeceklerden kaçınılması gerektiğini belirterek, hafif yiyecekler yenmesini, ayran, su, meyve suyu gibi bol sıvı alınmasını önerdi.
Gözleri ultraviyole ışınlarından korumak için gözlük kullanılmasını tavsiye eden Prof. Dr. Kurtoğlu, gözlerde ağrılı kızarıklıklar olması durumunda hekime danışmadan hiçbir ilaç kullanılmaması gerektiğini kaydetti.
Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.YUNUS EMRE
AŞIRI SICAKLAR ve KORUNMA· Hasta serin bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli,
Konuyu Hazırlayan: Uzm.Hem.Yüksel Dur
Çok sıcak havalarda ve rutubetin arttığı durumlarda 37 dereceye kadar
normal olan vücut ısısı, 40-41 dereceye kadar yükselebilir.Bu seviyeye yükselen vücut ısısı, hücrelerde özelliklede beyin hücrelerinde tahribat yapar. Aşırı sıcağa maruz kalan bir kişinin ,beynindeki ısı ayarlama merkezinin fonksiyonu bozulur ve güneş çarpması dediğimiz ciddi sağlık sorunu ortaya çıkar. Bu nedenle insan beden ve ruh sağlığını korumak için, güneşten, sıcaktan özelliklede nemli sıcak havadan korunmalıdır.
SICAK ACİLLERİ
1) SICAK KRAMPLARI : Genellikle alt extremite veya karında yada her ikisinde aşırı sıcaktan tuz kaybı ile görülen ağrılardır. Aşırı sıcakta kalan biri, yeterince su içse bile tuz kaybını yerine koyamıyacağı için sıcak kramplarına maruz kalabilir. Belirtiler ; karın ve bacaklarda ağrı, bulantı tansiyon düşmesi, hızlı-dolgun nabız, nemli ve soluk deri.
· Bulantı yok ise 1-2 bardak tuz içeren sıvı verilmeli,
· Kramp girmiş kasa kesinlikle masaj yapılmamalı,
· Sıcak krampı kişi en az 12 saat aktivite yapmamalıdır.
2) SICAK BİTKİNLİĞİ : Sıcak havada dışarıda dolaşanlarda sık rastlanır.
Aşırı sıcaklarda terleme ile vücuttan tuz elektrolit kaybına bağlı oluşan bir durumdur.
Belirtiler :
Yorgunluk halsizlik bayılma duygusu nabız hızlanması ateş yukselmesidir ve hastanın şuuru açıktır. Sıcak bitkinliğinin hayati tehlikesi yoktur ve güneş çarpmasının daha hafif şeklidir. Yerinde ilk yardım önlemleri ile kısa zamanda düzelir.
· Hasta serin bir yerde istirahate alınır ve sıkı giysileri gevşetilir.
· Hasta sırtüstü yatırılır ve bacakları yükseltilir.
· Bol miktarda sıvı özelliklede tuzlu ayran içirilir.
3) GÜNEŞ VEYA SICAK ÇARPMASI: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden ısısını ayarlayan mekanizmanın bozulmasına bağlı hayati tehlikesi olan bir durumdur. İlerlemiş sıcak çarpması çok tehlikelidir, tedavi edilse bile hastaların %20'si ölür. İyileşenlerin ise sinir sisteminde kalıcı hasarlar oluşabilir, denge ve koordinasyonlarının normale dönmesi ise aylar alır. Ancak ilk belirtiler görüldüğünde tanı konur bilinç kaybından önce tedaviye başlanırsa iyileşme şansı oldukça yüksektir.
Belirtiler :
Çok yüksek ateş (40-41 derece)
Terleyememe
Komaya kadar giden sinir sistemi bozuklukları
Halsizlik, başağrısı, başdönmesi, kusma bulantı, nabız hızlanması,
cildin kuruması ilk belirtiler olurken, algılamave koordinasyon
yeteneğinin azalması, görme netliğinin bozulması, göz çukurlarının
belirginleşmesi, bilincin kaybolması ileri belirtilerdir.
BU BELİRTİLER ORTAYA ÇIKAR ÇIKMAZ DOKTOR ÇAĞRILMALIDIR !!!
· Hasta hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı
· Sıkı giysileri gevşetilmeli
· Hastanın solunumu kontrol edilmeli (gerekirse hava yolu açılıp suni solunuma başlanmalı)
· Hasta su veya vantilatörle soğutulmaya çalışılmalı
· Ateşi 39 dereceye düşünceye kadar soğutma işlemine devam edilmeli.
ACİL OLARAK HASTANEYE GÖTÜRÜLMELİ
SICAKTAN KORUNMA ÖNLEMLERİ
· Zorunlu olmadıkça, güneş sıcaklığının en belirgin olduğu 11.00-15.00 saatleri arasında dışarıya çıkılmamalıdır. Çocuklar, yaşlılar, kalp ve şeker gibi kronik hastalığı olanların buna özellikle dikkat etmeleri gerekir.
· Kapalı alanların havalandırılmasına, yeterli bir hava akımı
sağlanmasına özen gösterilmeli. (mümkünse klima kullanılmalı)
· Bol sıvı ve mineral içeren içecekler tüketilmelidir. Kalp hastalığı
veya hipertansiyonu olup tuzsuz diyet alan kişiler dışında gıdalarla tuz
alımı arttırılmalıdır. Tuz kısıtlaması olanlar ise sıvı ve tuz kaybı
yönünden çok dikkatli olmalıdır. (Susamamış olsanız bile sık sık su için
çünkü susamak vücudunuzun su ihtiyacını belirten güvenli bir işaret
değildir.)
· Serinlemek için alkollü içecekler kullanmayın bunlar once serinletir,
sonra vücudun su kaybını arttırırlar.
· Hafif yemekler, sulu yiyecekler (meyva, salata, çorba vb.) yenmeli.
Yağlı ağır yemeklerden ve tıkabasa yemekten kaçınılmalı.
· İnce, açık renk, bol giysiler giyilmeli. Giysiniz güneş ışığının sizi
yakmasını önlesin ama terletip su kaybettirmesin.
· Geniş kenarlı şapka giyin yüzünüz doğrudan güneş altında kalmasın.
· Sık sık duş yapıp serinlemeye çalışın.
· Kapalı ve park edilmiş araç içinde hiçbir canlı bırakılmamalı.
· Dışarıda aktif olarak çalışması gerekenlerin mümkün oldukça güneş
altında korunmasız kalmamaya ağır eforlardan kaçınmaya ve sık sık, bol
bol sıvı tuzlu gıdalar almaya daha çok dikkat etmeleri gerekir.
· Sıcak çarpması ve bitkinliği belirtilerini bilip bu belirtilere karşı
uyanık olunmalı alınan önlemlerle hasta düzelmezse doktora haber
verilmelidir.
Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.YUNUS EMRE
her şeyin ilacı su buradan onu anlıyoruz...
paylaşım için teşekkürler...
su ama fazlası ılerıde sorunlara yol acıyormus
Aşkı Ya Yaşarsın Yada Yazarsın...
Diyen Şair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaşayabildik...
Demiş...
SaRıma LaRciverRt Ol...
Yaz ishallerinin, çoğunlukla mikroplu suların içilmesi veya bu sularla yıkanmış meyve ve sebzelerin yenmesiyle ortaya çıktığına işaret eden Gözüküçük, şu önerilerde bulundu:
“Yaz ishalinden korunmak için bilmediğiniz suları tüketmeyin ve kişisel temizliğe dikkat edin. Özellikle eller, her yemekten önce ve sonra yıkanmalı. Salgın olduğu bilinen yerlerdeki sular kaynatılarak kullanılmalı. Hijyenik koşullara uygun hazırlanmış ve muhafaza edilmiş besin maddeleri tüketilmeli.”
Gözüküçük, ishal olan bir kişinin, ilk tedbir olarak, “1 litre kaynatılmış soğutulmuş suya 1 çorba kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı sofra tuzu ve 1 çay kaşığı karbonat” konularak hazırlanan karışımı içmesi önerisinde bulundu.
24 saatten fazla süren ishallerde en yakın sağlık merkezine başvurulması gerektiği uyarısında bulunan Ramazan Gözüküçük, ayrıca kişilerin iyileşene kadar posasız ve yağsız gıdalar almasını tavsiye etti.
Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.YUNUS EMRE
Uzmanlar, günde 50-100 adet saç telinin dökülmesini normal sınırlar içerisinde kabul ederken, eğer aşırı miktarda saç kaybı ve saçlarda gözle görülen incelme oluşursa, en kısa zamanda doktora başvurulması gerektiğini bildiriyor.
Tüm toplumlarda saçlarla saç şekillerinin sosyal ve kültürel bir önemi vardır. Saç dökülmesiyle karşılaşan bir kişi, kendisini fiziksel ve ruhsal olarak zayıf görmeye başlayarak, bu durumdan kurtulabilmek için değişik yöntemlere başvurabilir. Ancak, saç dökülmesinin nedeni bulunmadan doğru bir tedavi şekli uygulanamaz. Bu nedenle aşırı saç dökülmesi, saç köklerinde zayıflık ve saç tellerinde incelme şikayetleri bulunanların, deri hastalıkları uzman hekimlerine başvurmaları gerekir. Uzmanların verdikleri bilgiye göre, sağlıklı bir insanda saçların yaklaşık yüzde 90'ı sürekli uzama halindedir. Bu büyüme evresi 2-6 yıl kadar sürebilir. Geriye kalan yüzde 10'luk kısım ise, 2-3 ay kadar süren dinlenme evresinde bekler. Bu dinlenme evresi sonucunda saçlar dökülür, dökülen saç köklerinden yeni saçlar büyümeye başlar ve döngü bu şekilde devam eder. Saç dökülmelerinin çoğu da işte bu normal saç büyüme döngüsünden kaynaklanır. Günde 50-100 adet saç telinin dökülmesi ise normal sınırlar içerisinde kabul edilir. Saç dökülmesinin nedenlerini bilmek hem bilinçli davranarak baştan bazı tedbirler almanızı sağlayacak, hem de bir sorun yaşadığınızda doğru tedavi şekli konusunda sizi yönlendirecektir. İşte sizi bu önemli sorundan kurtaracak saç dökülmesinin başlıca nedenleri.
Uygunsuz saç bakımı ve kozmetik ürün kullanımı: Uzmanlara göre; boya, renk açma, düzleştirme veya perma gibi yöntemler, uygun koşullarda yapılmazsa saça zarar verebiliyor. Bu yöntemlerin sık sık veya aynı anda uygulanması da saçı zayıflatıp kırılmasına neden olabiliyor. Saçı çeken atkuyruğu, örgü, sıkı lastiklerle toplama gibi saç şekillerinin de sıklıkla uygulanmaması gerekiyor. Çünkü saç diplerine etki eden sabit çekme kuvveti saç kaybına neden olabiliyor. Sık sık yıkamak, taramak ve fırçalamak ise saçı kırabiliyor.
"FIRÇA YERİNE GENİŞ AĞIZLI VE DÜZ UÇLU TARAKLAR KULLANILMALI"
Şampuandan sonra krem kullanmak saç taranmasını kolaylaştırıyor. Islakken daha kırılgan olduğu için, saçı havlu ile ovalayarak kurutmaya çalışmaktan kaçınmak gerekiyor. Uzmanlar, fırça yerine geniş ağızlı ve düz uçlu tarakların tercih edilmesi gerektiğini bildiriyor.
Ailesel saç kaybı: Saç dökülmelerinin en sık rastlanan sebebinin kalıtsal özellik olduğunu bildiren uzmanlar, bu kalıtıma sahip olan kadınlarda saçlarda azalma görüldüğünü, ancak kellik oluşmadığını belirtiyor. Bu duruma ''erkek tipi kellik'' deniyor ve 10-20-30'lu yaşlarda başlayabiliyor. Son zamanlarda yeni tıbbi tedavi seçenekleri sunulmasına rağmen kalıcı bir düzelme sağlamanın saç transplantasyonu dışında henüz mümkün olmadığını ifade eden uzmanlar, hasta için uygun olacak yöntemin doktor tarafından seçilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Alopesi areata: Bu tip saç kayıplarında düzgün yüzeyli, para büyüklüğünde veya daha geniş yuvarlak yama tarzı alanlar oluşuyor. Nadiren tüm saç ve vücut kıllarında kayıp oluşabiliyor. Her yaşta görülebilen bu tip saç dökülmesini yapan neden bilinmemekle birlikte, birçok hastada saçlar daha sonra kendiliğinden büyüyor.
Doğum sonrası: Gebe bayanlarda saçların büyük bir kısmının büyüme halinde olduğunu ifade eden uzmanlar, doğum sonrasında saçların, saç büyüme döngüsünün dinlenme fazına geçtiklerini, 2-3 ay içerisinde aşırı miktarda döküldüklerini, bu sürecin 1-6 ay kadar sürebildiğini ve çoğunlukla yeniden büyüyerek eski miktarlarına ulaştıklarını bildiriyor.
Yüksek ateş, ağır enfeksiyon ve soğuk algınlığı: Hastalıkların, saçların dinlenme evresine girmesine neden olabildiğini belirten uzmanlar, yüksek ateş ve ağır bir hastalıktan 4 hafta ila 3 ay sonra yoğun bir saç kaybı gelişebileceğini, ancak zamanla saçların eski halini alacağını bildiriyor.
Tiroid hastalıkları: Fazla veya az çalışan tiroid bezinin saç kaybına neden olabildiğini belirten uzmanlar, hastalığın tedavisiyle saç kayıplarının da giderilebileceğini bildiriyor.
Eksik protein içerikli beslenme: Proteinden fakir Diyetler yapan veya anormal beslenme alışkanlığına sahip kimselerde protein eksikliği oluşuyor ve vücut proteini muhafaza etmek için saçları dinlenme evresine sokuyor. Bundan 2-3 ay sonra da yoğun bir saç kaybı oluşuyor. Uzmanlar, bu durumun yeterli miktarda protein alınımıyla düzelebileceğini belirtiyor.
MANTAR HASTALIĞI ÇOCUKLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
İlaçlar: Uzmanlara göre, bazı ilaçlar geçici bir süre saç dökülmesine neden olabiliyor.
Kanser tedavileri: Bazı kanser tedavilerinin saç hücrelerinin bölünmesini durdurabildiğini belirten uzmanlar, hastaların saçlarının yüzde 90'ını kaybedebileceklerini, ancak terapi sona erdikten sonra saçların tekrar büyüme göstereceklerini ve eski hallerine döneceklerini bildiriyor.
Doğum kontrol hapları: Doğum kontrol hapı kullanan bir bayanda saç dökülmesinin ancak kalıtsal yatkınlıkla oluşabileceğine işaret eden uzmanlar, dökülme gerçekleşirse hapların doktor kontrolünde değiştirilmeleri gerektiğini belirtiyor.
Demir eksikliği: Demir eksikliğinin de saç dökülmesine neden olduğuna işaret eden uzmanlar, bazı kişilerin demiri besinsel olarak eksik aldıklarını, bazılarında ise demirin bağırsaklardan emiliminin yetersiz olduğunu belirtiyor. Bayanlarda adet kanamaları nedeniyle demir eksikliğinin daha sık görüldüğünü bildiren uzmanlar, bu durumun mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini belirtiyor.
Büyük cerrahi girişimler ve kronik hastalıklar: Büyük cerrahi operasyon geçiren hastaların 1-3 ay içinde aşırı bir Saç Dökülmesi fark edebileceklerini belirten uzmanlar, bu durumun birkaç ay içinde geçebileceğini, ağır kronik hastalığı olan kişilerde ise saç kaybının ömür boyu devam edeceğini bildiriyor.
Mantar hastalıkları: Küçük yamalar halinde kabuklanmalarla başlayıp yayılabilen, saçlarda kırılma, saçlı deride kızarıklık ve şişlik, hatta sızıntıya neden olabilen mantar hastalığının çocuklarda daha sık görüldüğünü belirten uzmanlar, hastalığın mutlaka ilaçla tedavi edilmesi gerektiğini bildiriyor.
Saç koparma hastalığı (Trikotilomani): Çocuklar ve bazen erişkinler, saç, kaş veya kirpiklerini koparıncaya kadar çekebiliyor ve bunu bir alışkanlık haline getiriyor. Uzmanlar, böyle durumlarda psikolojik yardım alınmasını öneriyor.
İHA
Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.YUNUS EMRE