Mahsun bir okul var orada..Yolu kırmızı çamurlu, tarihler 1978-1979’li yılları gösteriyordu.Etrafında zeytin ağaçlarından başka hiçbir şey yok. Oraya ulaşabilen tek araç Nizip Belediyesi’nin yeni aldığı kırmızı bir otobüs. O sıralar 2 tane otobüs almıştı Nizip Belediyesi..Herkes merak içinde bu otobüslere binmek için sıra beklerdi. Birisi Nizip Spora hizmet ediyor öteki de İmam-Hatip Okulu ve o güzergahtaki Nizip Lisesi öğrencileri ve mahalle sakinlerine. Fakir aile çocukları ise yaya olarak zeytinlikler içinden gider gelirlerdi.Hele bir de havalar kış ve yağışlı ise öğrencilerin halini varın siz düşünün.Sağsa Allah Selamet versin vefat etmişse Allah rahmet etsin Din Dersi
Hocası Hasan POLAT Hocamız vardı. Bir de jawa marka kayıklı motorsikleti. O Motor’a dört-beş öğrenciyi yanına bindirir onları getirir götürürdü. Bizler de o motora binmeyi tabi çok isterdik ama elimize geçmiyordu. O sıralar baya ravaçta olan Ülfet fabrikasının mesai başlama ve bitiş düdüğünü iyi takip ederdik. Sabah 07.00 oldu mu düdük çalmaya başlardı. Tabi o düdük fabrika işçilerinin mesai’ye başlama saat’ı idi. Bunu baz alarak biz de yarım saat erken gidip ,zeytinlikler arasında futbol oynardık.Bur da Hasan POLAT hocayı da saygıyla anıyorum Kendileri bir ders içinde hem sınav yapar hem de sınav sonuçlarını açıklardı. Hasan Hoca’dan önce yazılıyı erken okuyan hoca da yoktu. Onun dersinde zayıf mı iyi mi olduğumuzu durumumuzu erken öğrenir ona göre tedbir alırdık. Hasan POLAT hoca eğer bir öğrencinin dersle ilgili bir sıkıntısı varsa ilk önce o öğrencinin hal hatırını sorar, biraz oyalardı. Biz de zan ederdik bir şey demez arkasından ne olduğunu tahmin ederdik. Tabi o öğrenci de aniden nasibini alırdı.Gariban okul diyorum..çünkü her haliyle garibandı. Ne kalorifer ne çatı nede dış sıvası vardı. Öğrencileri’nin ayaklarında lastik ayakkabı, elbiseleri yamalı ama içleri de bir o kadar temiz pırlanta gibi yavrular. Nasıl olsa öğrencileri sadece İmam-Hatip veya müezzin-Kayyım olabilecekti. Zamanla bunun böyle olmadığı veliler tarafından anlaşılınca İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin sınavlarda Türkiye’nin en iyi okullarını kazandığı anlaşılınca kapasitesi haddinden fazla oldu. O zamanlar sınav ile öğrenci alan tek okul İmam-Hatip Lisesiydi. Sınavı veremeyenler Ya Nizip Lisesine ya da başka Liselere kayıt yaptırırdı. Bir de Ortaokul 3.sınıftan sonra başarısız olan öğrenciler de genelde Liselere kayıt yaptırırlardı.İlk açıldığında hayırsever vatandaşlarımız akın akın yardım ederlerdi bu okula. Okul yurdundaki öğrenciler iyi beslensin diye kurbanlık koyun, adak bağışlayanların sayısı oldukça fazlaydı. Okulun Efsane Müdürü rahmetli Nabi Hartavi Bey Nizip’in en hatırı sayılır kişisi konumundaydı. Sınavların adaletli yapıldığı yıllarda birçok saygın Üniversiteyi kazanan arkadaşlarımızın sayısı oldukça fazlaydı. O sıralar dershane diye bir şey yoktu. Okulun vermiş olduğu eğitim ve öğrencilerin kişisel başarıları bu Üniversiteleri kazanmaya yetiyordu. Herkes İmam-Hatip okulundan Camilere imam yetişir diye beklerken okuyanların çoğu ya Doktor, ya Avukat ya da Mühendis.Öğretmen ve diğer branşları seçenlerin sayısı da oldukça fazlaydı.Düşünebiliyor musunuz böyle gariban bir okul Nizip’e o kadar önemli şahsiyetler yetiştirdiki..Yurdun dört bir yanında bu kişileri görmek mümkün.Ya şimdi...Kapısına zincir vurulmuş mapusane misali o garipligine bir o kadar da gariplik katılmışki..Yanından geçince bir ben ağladım bir o..ama onun gözyaşları sanki daha fazlaydı..İçinde okuyan birkaç ögrenci de inadına onu yalnız bırakmamanın gruru içindeydiler.Diyorum ki acaba garibanda olsa o eski mutlu günlerine tekrar kavuşabilecekmi okulum ?
Mahmut KARAKUŞ
Diyarbakır Bölge Müftülügü
Hac İşleri Dairesi Kayıt Memuru