Bugün Amerika’nın Irak ve daha genel bir ifadeyle Ortadoğu’daki politikası kaos politikadır. Yani, bölgedeki tüm dengeleri yerinde oynatarak anarşi ve kaosu yaratmaktadır. Onun amacı, bölgede bir düzen ve istikrar değil kaostur. Tüm göstergelerde hedefin buna ayarlı olduğunu göstermektedir. ABD için Irak’ta yönetim boşluğu oluşmuş, insanlar ölmüş, istikrar sağlanmamış veya buradaki istikrarsızlık Amerikan’ın prestijini sarsacakmış bunların hiçbiri önemli değildir. Çünkü işte Amerikan’ın da yapmak isteği tam da budur. Yani herkesin korktuğu ve Amerikan’ın böyle bir olayın oluşmasına izin vermez diye denklem kurduğu bir şeyi Amerika denemekte/deneyecektir.
Kaosun Amerika’ya sağlayacağı yararlar neler olacaktır. Öncelikle kaos ortamında Ortadoğu’daki tüm taraflar Şii/Sünni, Türk/Kürt/Arap/Farisi unsurlar birbirlerine gireceklerdir. Taraflar, beklide yıllar boyu bitmeyecek bir savaşa sürükleneceklerdir. Bu durum bölgede istikrarsızlığı sağlayacaktır. Bu istikrarsız ortamda tek sağlam olacak olan dış güçler, yani bölge insanı olmayanlar olacaktır. Onlar da tüm taraflara mavi boncuk dağıtarak rant sağlayacaklardır. Böylece hem burada daha uzun süre kalarak bölgenin yer altı kaynaklarını korkusuzca sömürecek, hem de bütün tarafların can simidi, başvuru kaynağı haline gelecekledir.
Ortalık durulup toz duman çözüldüğünde ya da taraflar güçlerini tükettiklerinde (aynen İran-Irak savaşında olduğu gibi) birbirlerinden nefret edecek, birbirlerine karşı güvensizlik duyacak ve yine batının/Amerikan’ın desteğine baş vuracaklardır. Çünkü hiç birinin tek başına diğerini vuracak bir gücü bulunmamaktadır. Ayrıca Amerika, hiç birinin diğerine karşı üstünlük sağlamasına da izin vermeyecektir. Hatta üstünlük sağlar gibi gözükenlere de kendisi müdahale ederek tüm tarafları eşit hale getirerek uzun bir savaşın yolunu açacaktır.
Kaos ortamı, dikkatlerin Amerikan’dan ve İsrail’den uzaklaşmasına yol açacağı için, onlar bir yüzyıl daha bölgede kalmayı garantilemiş ve bölgenin petrolünü de kullanmış olacaklardır. Olan tüm İslam dünyasına olacaktır.
Kaos Planı Nasıl Gerçekleşecek?
Amerika bu planı nasıl gerçekleştirecek. Bir de onu inceleyelim.
1.Sünni / Şii Ayrışması: Herkesin de bildiği gibi bölgedeki bu iki dini unsuru birbirlerine karşı kullanacak. Yani İslam kendi içinde çatışacak tezi işletilecek. Şiileri destekleyerek onların ihtiraslarını körükleyecek. Nitekim bu plan halen uygulanmaktadır.
2.Kürt/Arap Çatışması: Kürtler de bilindiği gibi Amerikan’ın güdümünde bir devlet kurmanın hayalini kurmaktadırlar. Amerika’da onlara böyle bir imkan sağlamış görünmektedir. Bunun da bedeli Amerika’ya bölgede hizmet etmektir. Kürt askerleri de Felluce’de olduğu gibi kendileri gibi Sünni olan Arap kardeşlerine karşı kullanılacak. Böylece, bir Kürt – Arap düşmanlık tohumları da ekilmiş olacak.
3.Türk / Kürt Mücadelesi: Kerkük üzerinden halen Türkmen ve Kürt kapışması sürmektedir. Bu, aynı zamanda büyük bir Kürt, Türk savaşının da ilk aşamasıdır. Kürtlerin Kerkük’e yerleşmesi durumunda Türkiye’nin müdahale kapısı aralanarak, Türkiye’yi Kerkük/Irak bataklığına çekmeye çalışacaklardır. Halbuki Türkiye’nin Irak’a girmemesi gerekmektedir. Kürtlerin, Kerkük’e yerleşmeleri veya yerleşmemeleri konjüktüreldir. Yarın haritalar yeniden değişecektir. Acele etmemek gerekmektedir. Daha öncede Saddam buraya Arapları yerleştirdi. Değişen bir şey olmadı. Kerkük, Amerikan’ın Türkiye’yi her Irak bataklığına sürmek istediğinde kullandığı bir havuç politikasıdır. Fakat, petrol üzerinde yüzen bir yeri Amerika ne Türkiye’ye / Türkmenlere ve nede Kürtlere yedirir. Onlar, bunun için Onbin kilometre öteden geldiler. Sonuçta ganimeti neden Kürt ve Türklere versinler.
Türkiye’nin Kerkük’e müdahalesi bir Türk-Kürt savaşına dönüşme potansiyeline sahiptir. Böylece Türkiye, artık güvenli olmayacaktır. Çünkü, bir Kürt – Türk savaşında Amerika, PKK ve diğer Kürt yandaşlarını da devreye sokarak savaşı Anadolu topraklarına Doğuya taşıyacaktır. Artık biz Kerkük’te değil, kendi topraklarımızda savaşmak zorunda kalacağız. Üstelik bu savaş çok acı olacaktır. Çünkü Türkiye’deki Kürt ve Türkler et ve tırnak gibi olmuştur. Bunların kavgası ve ayrışması herkesi yaralar. Halbuki Irak’ta bütün etnik unsurlar, kendi bölgelerinde yaşadıklarından ve diğer gruplarla fazla bir irtibatları olmadığından nispetten daha kolay ayrışabilmişlerdir.
Bu arada Türkiye ve Hükümet fetih hayalleri kurarken Kıbrıs’ın, dolayısıyla Yunanistan’ın Akdeniz petrollerine tek başına konmak istemesi de Türkiye’nin dikkatinin neden Irak’a kaydırıldığının da göstergesidir. Rum kesiminin bölgedeki petrollere tek başına konmak istemesi, bir Rum kesiminin tek başına cesaret edebileceği bir olay değildir. Bunun arkasında Yunanistan ve Avrupa birliği parmağını aramak gerekmektedir.
Türk siyasetçilerinin bu dönemi çok iyi okumaları gerekmektedir. Amerika, Türkiye’yi kendine daha çok muhtaç hale getirmek ve diz çökertmek için her kritik dönemde olduğu gibi Ermeni kartını yine kullanmaktadır. Hrınt’ın Öldürülmesi, bir anlamda Amerikan’ın Ermeni şantajıdır. Her yıl olduğu gibi kongrede Ermeni tasarısının geçmesi gündeme gelmekte ve Türkiye bu tasarının geçmemesi için bir çok tavizler vermeye hazır hale getirilmektedir. Özellikle bu *******le iyice sindirilen Türk siyasetçileri, masaya oturmaya hazır hale getirilmişlerdir. Bu taviz, Irak veya Kıbrıs olabilir. Bu tür şantajlara ve ahlaksız tekliflere artık kulaklarımız tıkayalım. Her yıl, Ermeni tasarısının geçmemesi için Amerika’ya yalvarmak ve taviz vermek yerine “Geçirin Şu Tasarıyıda bu Şantajdan Kurtulalım” diye haykıralım. Tasarı geçse bile bundan kötü olamaz. Kabuslarımızla yaşayacağımıza uyanalım. Ermenilere vereceğimiz taviz, Amerika’ya verdiğimiz tavizlerden daha az olacaktır. Ayrıca, bu taviz ve şantajla daha fazla devlet idare edilemez.
Son günlerde Fransa’da ve Belçikada başlayan PKK’nın üst düzey yöneticilerini tutuklama operasyonları Avrupa’nın Türkiye’yi anladığı şeklinde yorumlanabilir. Fakat aslında olay derin pazarlıkların bir sonucudur. Yani derin uluslar arası güç Hırant Dink süikastı ile Türkiye’yi dize getirip istedikleri tavizleri kopardıkları ve bunun karşılığında PKK’ya yönelik hareketlere giriştiklerini göstermektedir. Arka planda hangi tavizlerin verildiğini önümüzdeki günlerde Türkiye’nin uygulamalarıyla anlayacağız.
İBRAHİM HALİL ER