Fransanın soykırım iddialarını resmen tanımasının ardından Ermeniler, ilk büyük zaferlerini kazandıklarını düşünebilirler. Tabi bu Türkiyeye yönelik yeni dayatmalar ve yaptırımların kapısını açacaktır. Nitekim Chirac, Türkiyeye AB için yolun soykırım iddialarının kabulden geçtiği mesajını verdi. Hükümetin bu konuda ciddi bir yapılanma içerisine giderek uzun vadeli planlar yapması gerekmekte…Biz tarihçiler olayı sosyal, ekonomik, siyasi açıdan inceleyip; Osmanlı Devletinin uygulamalarının kesinlikle soykırım olmadığını ifade ediyoruz. Bu konudaki Osmanlı arşivlerindeki tüm belgeler okunmuş durumda. Ancak ben tarihçi misyonumun dışında yaklaşmak istiyorum olaya. Belki biraz sosyolojik, psikolojik açıdan…Tarih bölümünde eğitimime başlayıncaya kadar doğrusu benim de pek gündemimde olmayan bir konuydu. Dağarcığımdakiler, bilimsellikten ziyade sözlü kültüre dayanan öğelerle beslenmişti. Derslerimizde bu konunun yoğun olarak işlenmesine paralel daha farklı bakmaya başladım olaya. Öğrendiklerimi bildiklerimi eklemleyip, tetkike koyuldum. Ermenilerin, Türklere yönelik katliam ve kıyımlarına ilişkin anlatıların yanı sıra değişik öyküler de söylenegelmekteydi. Osmanlıya başkaldırının öncesinde yaşanan güzel arkadaşlıklara, dostluklara aitti bir kısmı örneğin. Komşuluk ve paylaşıma ilişkin…Millet-i sadıka ile özdeşleştirilmiş, bakanlık, üsteşarlık, büyükelçilik, ayan meclisi üyelikleri gibi görevlere dahi getirilmiş Ermenilerle, böylesi bir bağıntı içerisine girmek tabii ki normal. Öyle ki kültürler dahi benzeşmekteydi. Osmanlıdaki kapı çalma usulünden, yemek isimlerine kadar bir paralellik yaşanmaktaydı. Kız alınıp, kız verilmişti. Yani akrabalıktı artık yakınlığın derecesi.Yaşanan her bir şeyin ihanete dönüştüğü zaman gelince nasıl bir yıkılmışlık yaşandı acaba? Gözlerinizi açtığınızdan beri gördüğünüz, her ihtiyaç duyduğunuzda birbirinize koştuğunuz komşunuzun, arkadaşınızın bir anda size düşman olmasını iç dünyanızda nasıl şekillendirebilirsiniz!Sonra tehcir sırasında ve sonrasında yaşananların öyküsü var. Uzun ve savaş ortamının getirdiği saldırılara açık bir yolculuk öncesi ve sonrası… Devletin dünya savaşı içerisinde olmasının getirdiği yokluk, kaos ve sıkıntıya eklenen dış tehditler bu yolculuğu riskli hale getirmektedir. Salgın hastalıklar ise başlı başına önemli bir problem. Okuduğumuz tarih kitaplarında devletin, göç eden Ermenilerin herhangi bir sebepten ötürü yanlarında götürmedikleri için veya bir şekilde ortada kalmış çocukları için yetimhaneler kurduğunu yazar. Ayrıca taşınmaz mallarının değerinde satılması için gerekli düzenleme ve otoriteyi sağladığını da.Yazmadıkları yok mu?Var elbet! Tarih kitapları, yolculuk öncesi gençlik çağındaki güzel kızın göç öncesi Türk dostlarına emanet edildiğini yazmaz. Bir Türkle evlenerek çoluk çocuğa karışmış Ermenilerin burada kalmalarına çok da değinmez.En fazla da neye tanıklık etti kulaklarım biliyor musunuz? Göç sırasında uğranılan yerlerde bir şekilde unutulan veya kaybolmuş çocuğun bulunmasına… Ne de çok böyle hikaye duydum. Köylünün yaşanan onca şeye rağmen bu çocuğu öz yavruları gibi sahiplenişlerini, büyütüp zamanı geldiğinde de baş göz ettiklerini…Bu benzer öykülerden bir tanesi diğerlerine başlangıç olarak benziyordu ama sonu farklıcaydı. Köyde kalan küçük kız bebek büyümüş ve evlendirildikten sonra çoluk çocuğa karışmıştı. Buraya kadar diğer öykülerle benzerlik gösterirken sonuydu farklı olan. Torun sahibi olduktan sonra, uzaklardan onu bulup gelen akrabaları kadını ikna edip, Amerikaya götürmüşlerdi. İç dünyam nasıl da tarifsiz duygularla dolmuştu. İnsan psikolojisi galiba çok girift ve anlaşılmaz. Ve belki de kişiye özgü yapı ihtiva etmekte. Belki de beni en çok düşündüren yaşanmışların yalanlığı ve insan belleğinin inkarcılığıydı...
Not: Ermenilerle ilgili anlatacak öyküleri olan okurlarımız bana bunları mail yoluyla iletirlerse sevinirim.sabihadogan@anadolugenclik.com.tr
Sabiha Doğan Kimdir? :1974 yılında Nizipte doğdu.Nizip merkez camii emekli imamı Cemil Gül hocaefendinin kızıdır.Gaziantep Üniversitesi tarih bölümünden mezun oldu. Çeşitli dergilerde makaleler yazdı."Duyguların Raksı" ve "Gül ve Ateş" isimli iki eseri bulunmaktadır
Okunma: 220 Oy/Yorum: Rating:10 Votes:8 (Rating Scale: 1 = worst, 10 = best) Tarih: 05.11.2006 Yazar/kaynak: Sabiha DOĞAN Yazar iletişim: n/a Gönderen: Tarhan