Birinci nesil 60’lı yıllarda Avrupa’ya geldi, çalıştı, yaşadı ve sessizce hazan olup gidiyor. Onlar zaten yalnızca iş gücü olarak görülmüşlerdi; insan olma vasıfları ve bundan dolayı belirli sorunlarının olabileceği fazla düşünülmedi, çünkü onların bu özelliği ikinci planda önemliydi. Dil,Din ve kültürün yaşatılması geriye dönüş kapsamında önemini hep korudu.
İkinci nesil bu davayı geriye dönüş kapsamında algılamadı. Daha ziyade bir kimlik bazında ele alarak öğretilmesi ve yaşatılması konusunda çaba gösterdi ki bu günümüze kadar sürüp geldi.
Bizler çok şeyler feda ettik kimlik ve kültürü yaşatabilme davasında.Feda ettiklerimiz elde ettiklerimize değmiyorsa hayat koskocaman bir boşluktan ibaret demektir.
Şu konunun da bilincine sahibiz çok şükür “çocukları sahipsiz bir toplumun geleceği de tehlike altındadır.” Çünkü, toplumların geleceklerini sağlam temellere oturtacak olan beden ve ruh sağlığı korunarak yetişmiş olan çocuklardır.
Günümüzdeki sorunların ve ruhsal hastalıkların altında koskoca bir “anlam boşluğu” vardır.Anlam boşluğu belki önceleri pek fazla fark edilemez fakat bir süre sonra artık pek çok şey yavaş yavaş sıradanlaşır.
Evlilik hayatı, insan ilişkileri, meslek, çoluk çocuk ve yaşananlar…Tüketilen ve yavaş yavaş tükenenler… Gençlik, sağlık, zaman, ömür…
Gurbet kelimesinin de birçok dilde karşılığı yok, tıpkı gönül gibi. Gurbeti tanımlamak istersek neler diyebiliriz:Sıladan uzak olmak,Zorla değil ama zorunlu olarak yaşadığın yerden ayrılıp başka bir yerde yaşamak, gibi tanımlar çoğaltılabilir.
Garip bir duygu gurbetlik, içinde kimsesizlik,yersizlik,yabancılık var. Ne geldiğin yerlisin ne gittiğin yerli. Ne oralısın ne buralı. Almanya'ya gidip Türkçe, Türkiye'ye gelip Almanca konuşma ikircikliğinin adı ise gurbetçilik.
Milliyetçilik damarlarının kabarması, tutunacak bir dal ararken eline ilk gelen uyruk/köken olduğu için içindeyken umursamadığın değerlere sıkı sıkıya hatta bazen körü körüne bağlanmaktır gurbetçilik.
Kırk yıl yemesen aklına gelmeyecek simidi özlemektir gurbetlik.
Bayramdan bayrama ziyaret ettiğin ama istediğin zaman görebileceğini bildiğin arkadaşları, sık sık görmesen de istediğin an gidebileceğin yerleri uzaktayken daha büyük bir şiddetle özlemektir gurbetlik. Yerli yersiz aniden sevdiklerinin kokusunu duymak. Burnunun direğinin sızlaması deyimini burnunda hissetmek.
Yol ortasında top oynayan toza bulanmış afacanları,kapı önünde sohbet eden kadınları,eve dönüşte manava,terziye,selam vermeyi, yün döven,tarhana döken,halı yıkayan kadınlara kolay gelsin demeyi özlersin gurbette.
Patlıcan-biber kurutulmuş, yanına da çamaşır asılmış balkonları, pişkininden iki ekmek almayı özlersin gurbette.
Bayram öncesi alışveriş heyecanını özlersin ve Bayram sabahı okunan ezanları, seninle beraber aynı duygu içerisinde Yaradana el açan insanları özlersin.
Kurbanlık almak için gidilen pazarları, o pazarlarda yaşanan hengameyi özlersin.Sabahın köründe borçlu olduğun alacaklı gibi heyecanla kapını çalan, pırıl pırıl bayramlıklar giyinmiş, el öpüp harçlık isteyen çocukları özlersin gurbette.
Senin gibi düşünmeyen, senin gibi yaşamayan, senin gibi konuşup senin gibi bakmayanlar arasında, sen olarak kalma gayreti ile onlara benzeyip alışma arasında gidip gelmektir gurbetlik bilirsin ki değişmek sancı direnmek azaptır.Garip bir duygudur gurbetlik.
Almanya'ya doktora yapmak için gelen bir kardeşimize nasılsın dedim geçenlerde? "Sokaklar tertemiz ve geniş, evler hep bahçeli,insanlar refah içinde, trafikte kimse birbirine kızıp küfretmiyor, kampüs harika" dedi. Sesinde anlam veremediğim bir hüzün tınısını,yüzünde arkasını dönmüş giden bir tebessümün gölgesini fark edince "ne oldu" dedim "çöp kokan sokakları, estetikten yoksun üst üste yapılmış apartmanları, zulalarında levye taşıyan şoförleri mi özledin." Tebessümün gölgesi yerini kederin ayak izlerine bıraktı. "Bilmiyorum" dedi . "Bilmiyorum, olabilir"
Gurbeti gurbet yapan bağ noksanlığıydı belki de. Dün-yarın kasnağında gergef gibi işlendiğinde "bugün", zaman ipi patiskayı kanaviçe, gurbeti sıla yapıyordu.
Güzeldi motifler rengarenk, ama göz göz olmuş kumaş delik deşik. Aslında dünya üzerinde nereye gidersen git hepimizin içinde gurbet.
Sen bana gurbet,ben sana gurbet. Aslında insanoğluna Dünya gurbet. Hepimiz bir gün sılaya döneceğiz elbet...