Naçarlık bizimkisi. Adını koyduğumuz ve koyamadığımı onlarca dert bizi soluk soluğa bırakıyor. Özeti, darası yok. Lafı evirip çevirmeye hiç gerek yok. Yollarımız, yolculuklarımız, kırık dökük ifadelerimiz eğri-büğrü gidiyor işte. Yediğimiz makarnanın tadını almaya… Okumaya devam et →
Kaynak...
Naçarlık bizimkisi. Adını koyduğumuz ve koyamadığımı onlarca dert bizi soluk soluğa bırakıyor. Özeti, darası yok. Lafı evirip çevirmeye hiç gerek yok. Yollarımız, yolculuklarımız, kırık dökük ifadelerimiz eğri-büğrü gidiyor işte.

Yediğimiz makarnanın tadını almaya çalışıyoruz. Yanında turşu da olsa pek yiyesimiz yok. Oysa Müzeyyen ve ben ne de çok severiz bu mübarek makarnayı. Çocukların yediği, üstümüze başımıza döke döke yerdik. Ah Müzeyyen ne oldu bize? Her hafta üç öğün yediğimiz bu burgu makarnasının neden tadı yok? Yanında burma tatlı da olmalı derdin, bak bugün o tatlı da var. Ayran da bir tuzlu gelir. Neyleyelim?

Müzeyyen ve benim başımızı alıp gideceğimiz bir dağımız da yok. Bitmeyen bir gurbetin sancısını hergün yaşıyıp duruyoruz. Kolay değil. Ben ve Müzeyyen bu gurbeti 36 yıldır yüreğimizde gezdiriyoruz. Senede bir ziyaretine gittiğimiz anamız-babamız da yol gözlermiş. İhtiyarlık derler, ölürken bize bir bardak su verecek birisi olmayacak diye fiğan ederler. Burası ayrı yazı mevzu. Avazımız çıktığı kadar bağırılacak havadisler çok. Yaşımız geçiyor.

Neden bu makarna bize tad vermiyor? Ya Müzeyyen pişirmesini bilmedi, ya Bayırköylü Saminin getirdiği yoğurtan yapılan ayran çok tuzlu geldi. Gelecek defa ben pişirmeliyim. Memleket usulü olmalı. Maydonoz, soğan, sarımsak, az biber salçalı, domatesi kıvamında olan bir makarna sosu hazırlamalıyım. Haşlanmış makarnayı iyice süzmeliyim. Hatta çok yapmalıyım. Komşumuz Salim’e de götürmelilim. Karısı Halime sevmesin; boşver. Müzeyyen sevsin yeter.

Ayrıca kimsenin yediği o güzelim dürümlerde hiç gözümüz olmadı. Müzeyyen de sevmiyor zaten!!