Yavaş yavaş tırmandığım hayat merdiveninin sonundayken gönlüm yine belada desemde geçen yıl "vay halime" diyen bizim Çoban Halil ile yolculuklarımız bitmeyecek gibi gözüküyor. Uzun havalarımız, oynak havalara dönüştü bu yıl. Sürümüzdeki koyunlarımız, keçilerimiz ve daha geçen hafta doğan üç oğlağımızın da keyiflerine diyecek yok. Bu yıl ikimizin de keyfi yerinde. Yağmur bereketiyle derelerimiz gürül gürül akıyor. Allah'ın izniyle bu yıl küçük tarlamızdan epeyce harmanımız olacak. Hem ben hem de Halil, oğullarımıza düğün yapmanın keyfini iyice çıkaracağız. Sözümüz var: İki davul, iki zurna çalan tutacağız. Çobanların da düğünleri nasıl olurmuş el aleme göstereceğiz.
Ağbayır yolunda çiğdemler topluyoruz. Bizim keçiler otların en alasını seçiyor. Kara koyun yine tepeye doğru çıkıyor. On kadar koyun peşine düşmüşler. Komşu Bekirin hamile koyunun keyfi yerinde değil. Ha doğurdu doğuracak. İnşallah bu dağ başında doğurup bizi rezil etmez.
Yemek çıkınımız bugün bereketli: peynir, zeytin ve kuru üzüm ve dün akşamdan kalan mercimekli pilav. Hey bire hey…
Karşıda bizim köyün iki minaresi nasılda nazlı nazlı duruyorlar; aşağı sekide çütçü Hasip bir uzun hava tuturmuş siyah atıyla bir gidiyor bir geliyor. Yukarı yoldan zeytin budamı sonrası bir eşek yükü dal götüren biri var. Olsa olsa bizim Habeş dayıdır.
Bu dağlarda benim keyfimi kimse bozamaz hey bire hey… Hatta bizim karı; Halitlerin Zeynebi bile…
foto/yazı:magpak
Kaynak...