“YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA”
BİR BAKANIN YEŞİL KARTLI ABLASINA DAİR
Doğrusu eski Maliye bakanımız Kemal Unakıtan’dan sonra yeni bakanımızın ablası ile ilgili CHP milletvekili sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘Yolsuzluk’ bağlamında gündeme taşıdığı, abla sayın Miyase Demirtaş(Miyase Abla demek isterdim.Daha sıcak,daha insani ve daha Doğu’lu)olayı beni bir hayli hüzünlendirdi.Hüzünlendirdi zira sayın Kılıçdaroğlu’nun “Acar Hafiye” pozlarıyla olaya bakmıyorum.Bir insan evladı olarak,hayatın acı ve gerçek yüzünü bilen bir insan olarak bakıyorum olaya.
Üzerinde spekülasyonlar yapılan hanımefendi dul bir anne.Eşini ve aşını kaybeden acılı bir anne.Doğu’nun talihsizliğini,kara yazgısını Mardin ilimizin Midyat ilçesinde teneffüs eden bir anne. “Taşları tencerede kaynatmış ve lakin bir Ömer arayıp bulamamış” Miyase hanımefendiyi.Devletin ‘Ana’ sıfatı ile olaylara baktığı pencereden görülebilmiş Miyase hanım.En temel insani hakkı olan sağlık sorunları için Devlet Ana bu hanıma bir Yeşil Kart tahsis etmiş.Bundan daha doğal ne olabilir ki?!
Dilerseniz olayı gündemimize taşıyan dil üzerinden hareket edelim.Bakalım sayın Kılıçdaroğlu nasıl bir dilin sahibi.Sayın Kılıçdaroğlu;
“Kemal Unatıkan'dan sonra şimdi bir bakan daha var. İngiliz Mehmet. İngiliz Mehmet'in kız kardeşi de yeşil kartlı. Biz yeşil kartı kime veriyorduk? Geliri düşük ailelere vermiyor muyduk? Peki biz sormayacak mıyız İngiliz Mehmet'e, (bu ne tablo) demeyecek miyiz? Soracağız, sormak zorundayız. Soracağız ki gerçekler ortaya çıksın. O yoksulların sırtından birilerinin doymasına izin vermeyeceğiz. Yoksulluğun sömürü aracı haline gelmesine de izin vermeyeceğiz. Bunu yaptığımız zaman demokrasiyi Türkiye'de kökleştirmiş olacağız. Yolsuzluk yapana af yok.”
Şu dile bakar mısınız?Hiçbir ahlaki ve insani öğe taşımayan pervasız,fevri, varsıl,halden bilmez…kaba bir dil.Sayın Mehmet Şimşek ile ilgili kullandığı tabirlerin sığlığı ve salt politik amaçlı oluşu bir yana,Miyase hanım ile ilgili kullandığı dil daha derinden,daha rencide edici.Yoksul,eşini ve aşını kaybeden bir hanımefendiyi,sayın Şimşek’i belden aşağı vurmak adına kullanmak hangi yanına sığar insanlığın?Miyase hanımın neler çektiğini,kardeşi ile ilgili var olan hukukunun boyutlarını,hayatın acı gerçeklerini,bilmem daha neleri neden hesaba katmaz sayın Kılıçdaroğlu?
Bu gayr-i insani,hatta gayr-i ahlaki de diyebileceğimiz açıklamalar karşısında sayın bakanın bana göre tarihe geçecek,ezber bozacak aynı zmanda imalı ve manidar cevabı da şöyleydi;
“Söz konusu konuşmada adı geçen ablam, yıllar önce eşini kaybetmiş, halen kızının yanında Batman'da yaşayan ve yaşlılık maaşı dışında hiçbir geliri olmayan, 68 yaşında sade bir Türk vatandaşıdır. Kemal Kılıçdaroğlu, bir bakanın kız kardeşinin yeşil karta muhtaç düzeyde fakir olabileceğini neden anlamamaktadır? Çünkü Kemal Bey'in zihniyetine göre kişiler bakan olunca bütün akrabaları da zengin olur. Halbuki bu kendisinin karşı olduğunu iddia ettiği bir yolsuzluk düzenidir ve Kemal Kılıçdaroğlu bu söylemleriyle bir anlamda yolsuzluk düzeninin savunuculuğunu yapmıştır. Kendisini kınıyor ve aziz milletimizin vicdanına havale ediyorum.”
68 yaşında bir ana düşünün.Damadına ve kızına sığınmış.Bu hanımefendinin kendisinden küçük erkek kardeşi de bakan olacak seviyede bir birikimle hayatın içinde,yaşamın diğer kıyısında yaşayan bir insan.Elbette ciddi bir tezat söz konusu.Ne var ki;sayın Mehmet Şimşek’i bir yana bırakalım, bir çoğumuzun aile hukuku bundan çok mu farklı veya bizlerin yaşam tarzı ile,anne babamızın veya diğer kardeşlerimizin yaşam tarzı ne kadar benzeşiyor?!Moden dünya,modernizm anlayışı,bireyselcilik…hepimizin ızdırabı değil mi?Burada sayın bakanı başka bir açıdan sorgulamak gibi bir niyetim yok elbet.Lakin bir vakıadan,yaşanan bir hal-i pür melalden bahsediyorum.Kemal Kılıçdaroğlu gibi birikimli bir bürokratın,yıldızı parlatılmaya çalışılan bir milletvekilinin bu sosyal hadiseyi anlayamamasını yadırgıyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu bir önceki dönemde,sayın Unakıtan’ın aile çevresinde olup bitenleri baz almış olsa gerek ki;bir bakanın kardeşinin yoksul olamayacağına hükmediyor.Daha sonra baltayı taşa vurduğunu anlayınca da bu kez fazilet dersi verircesine; “sahip çıkması gerek” diyerek olayı yine polemik zeminine çekiyor.Oysa kabul etmesi gereken yakıcı ve bir o kadar da muhalefeti rahatsız edici bir durumla karşı karşıya!Bu adamların büyük bir bölümü,özellikle bu bakan sizin teamüllerinizi allak bullak edecek bir açılımın içindeler.Türkiye’de yeni bir sosyal yaşam,sosyal barış…v.b. güzelliklerin tohumlarını atıyorlar.Çoğunun kardeşleri,sayın bakanınki kadar yoksul,babaları,anneleri çok sıradan insanlar.Bir çoğu ‘Anadolu’ tabir ettiğimiz vilayetlerde halk içinde, halkla beraber halktan birileri.İşte esas rahatsız oldukları nokta burası.Diğer yandan eski maliye bakanı tarzında etrafını ihya edenlerin de sayısı az değil hani!Bu çelişki;hayat kadar,insan kadar var olan bir çelişki.
Gündeme gelen o hanımefendinin,o muhterem annenin ellerinden saygı ile öpüyorum.Bilsin ki;kullandığı yeşil kart asla bir lütuf değil onun en tabi en insani hakkıdır.Bu konuda ne kimseye minnet duysun ne de kimseye mihnet duysun.Halince,kal’ince yaşasın ve her hal-u karda yaradanına şükretsin.Sayın Kılıçdaroğlu’da öyle yolsuzluk,falan üzerinden kendini haklı göstermek yerine o hanımefendiden biran önce kalbi manada özür dilesin hatta helallik alsın.Bunu yapması için kravatını,muhalefet gözlüğünü çıkarsın ve çırılçıplak bir insan olarak baksın olaya.Belki o da benim terennüm ettiğim mısraları terennüm eder;
Yiğit Muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi…