29 Ekim 1923’de…
Ulusal önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkumandanlığında ulusal kurtuluşumuzu gerçekleştiren halkımızın TBMM’ndeki temsilcileri, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Cumhuriyet halk idaresidir’’ teklifini kabul ederek, devlet şeklimizin cumhuriyet olduğunu kabul ve ilan etti…
Ve ‘’Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ dediler…
Bu tarihten itibaren; ‘’Millet, kendini yönetme yetkisini, kendilerini temsilen, kendi aralarından seçtikleri milletvekilleri aracılığıyla kullanacaktır’’ ve de ‘’herkesin seçme ve seçilme hakkı olacaktır’’, ‘’seçilen temsilcilere yasa tasarlama ve ulus adına yöneticileri denetleme yetkisini halk verecektir’’ ve ‘’iktidar, seçim yoluyla, halkın iradesini yansıtan oylarla gerçekleşecektir’’ dediler.
29 Ekim 1923’de…
Halkın egemenliğini ilan ettiği; yönetimini kendi arasında seçtiği vekiller aracılığıyla kullandığı; eşitlik ve özgürlük gibi (yaşamsal) iki ana kavramı devlet yapısı içine koyduğu; yasama, yürütme ve yargı gibi temel kurumlara dayandırdığı; paylaşımcı ve eleştiriye açık çağdaş bir yapı oluşturuldu…
Ve 29 Ekim’i, halk egemenliğin kuruluşu olarak ilan ettiler; sonsuza kadar sürmesi için de o günün Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmasını kararlaştırdılar.
87. kez kutluyacağımız Cumhuriyet Bayramımız sonsuza dek kutlu olsun…
XXX
Cumhuriyet…
Halka ait, halkın devleti demektir…
Cumhuriyet…
Halkın devlet yönetimine katılması demektir…
Cumhuriyet demek halk iradesinin egemenliğiyle devleti var kılmaktır… Ortak aklın müspet verilerine göre oluşan devlet, toplumsal yaşamı düzenlemekle görevlendirilir. Yani, idare şekli demokratik cumhuriyet olan toplumlarda halkın sorumlulukları ve görevleri, yönetsel bazda seçtikleriyle eşit düzeydedir… Eğer halk eğitsel konularda cehalet prangasından kurtulmak için kendini geliştirmezse; siyasetle içli-dışlı olmazsa ve de kendi egemenliğini kullanma yetkisini ehil olmayanlara bırakırsa, cumhuriyetin adından başka bir şeyine sahip olamaz.
XXX
29 Ekim 1923’den önce…
Osmanlı İmparatorluğu padişahlıktı. Mutlak hakim ve tek yetkiliydi. Her şey, padişahın iki dudağı arasındaydı; aştığı astık, kestiği kestikti… Halife sıfatlı Peygamber vekiliydi. Her şey şeriat kurallarına göre belirleniyordu; hukuki yaptırım kadı keyfiyetine bağlıydı. Halk, padişahın kulu-kölesiydi; halkın hiçbir siyasi hakkı ve özgürlüğü yoktu.
XXX
29 Ekim 1923 ile kazanımlarımız…
-Cumhuriyet ile birlikte ülkemiz siyasi bağımsızlığını kazandı…
-Modern yaşama dair reform hamleleri gerçekleştirildi…
-Yasama, yürütme ve yargı gücüne dayalı anayasal bir sistem kuruldu…
-Ülkemiz demokratik yasalarla yönetilmeye başladı…
-Ekonomik bağımsızlığın sağlanması yönünde önemli adımlar atıldı…
-Sosyal devlet olgusu kabul edildi…
-Halk, kulluktan-kölelikten kurtuldu; vatandaşlık-yurttaşlık hakkına kavuştu…
-Tüm çalışanlar sendikal haklara kavuştu; sigortalandı; toplusözleşme ve grev yapma, miting ve gösteriler düzenleme, siyasete katılma gibi ekonomik, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanmaya başladı…
- Emeklilik, kıdem ve ihbar tazminatı, iş güvenliği, çalışma koşullarının düzenlenmesi gibi haklara sahip oldu...
-Tüm halkın, eğitim, sağlık, haberleşme, barınma gibi kamu hizmetlerinden yararlanmasını teminat altına alındı…
-Halk evleri açıldı…
-Bilimin önü açıldı; sanatsal ve kültürel gelişme sağlandı…
-Arap harflerindeki seslilerin yetersizliği ve de Arap alfabesinden daha kolay olduğu için Latin alfabesine geçildi…
-Eskiden kullanılan arşın, endaze, okka gibi ölçü birimleri kaldırıldı. Bunların yerine uzunluk ölçüsü olarak metre, ağırlık ölçüsü olarak kilo kullanımı getirildi…
-Hicri ve Rumi takvim bırakılarak Miladi takvim kullanıldı. Çağdaş dünyanın kullandığı saat kabul edildi. Bir gün 24 saate bölünüp, günlük yaşam düzene sokuldu…
XXX
Demokrasi = Halk idaresi,
Halk idaresi = Cumhuriyet…
‘’Demokrasi, devlet şekli cumhuriyet olan toplumların hem hükümet şeklidir hem de toplumsal hayatı düzenleyen bir kurallar bütünüdür. Demokraside soy, sop, servet, ırk ve benzeri özellikler hiçbir şahsa, başkalarına karşı üstünlük sağlamaz. Gerçek bir demokratik yönetimlerde, fertler arasında büyük çapta ekonomik farklılıklar olmaz.
Demokrasi, diğer taraftan, fertlerin hükümet baskısı altında kalıp ezilmelerini de önler. Demokrasi yönetiminde, herkesin konuşma, basın-yayın ve din hürriyeti vardır. Ayrıca, kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yürürlükteki hükümete muhalefet etme, icraatlarını serbestlikte tenkit ve tasvip etme hakkı da vardır.’’
Ülkemizde uygulanan demokrasi Temsili Demokrasi ile Liberal Demokrasi’nin harmanlanmış bir türüdür. Temsili Demokrasi yurttaşların siyasi haklarını doğrudan doğruya değil de, kendi seçtikleri ve kendilerine karşı sorumlu olan temsilciler yoluyla kullandıkları yönetim şeklidir… Temsili Demokrasi, demokratik ülkelerde milletin egemenlik hakkını doğrudan değil de, seçtiği temsilciler (milletvekilleri) aracılığıyla kullandığı bir demokrasi uygulamasıdır. Genellikle nüfusu yüksek ülkelerde kullanılır. Ayrıca temsili demokraside halk istediği zaman yöneticiyi değiştirme şansına sahiptir. Bu da demokrasinin halka sağlamış olduğu bir kolaylıktır.
Liberal demokrasi ise çoğunluğun meydana getirdiği iktidarın, azınlığın da haklarını (kişisel ve kamu haklarını-söz hürriyeti, din hürriyeti vs.) güvence altına alan ve anayasa hükümleriyle sınırlanmış demokrasi çeşididir.
XXX
29 Ekim 1923 ve devamındaki yıllar, laik, demokrat, hukukun üstünlüğüne dayalı üniter devlet yapımızı şekillendirdi… Muasır medeniyet hedeflendi… Halkı özgür ve eşit kılacak yasalar yürürlüğe girdi… Bilimde-fende, ekonomide, sağlıkta, iletişimde, fırsatta, mesleki ve sivil örgütlenmede, hak aramada-savunmada, evrensel insan haklarında; düşünen, uygulayan, mantık yürüten, eleştiren, araştırıp inceleyen yeni bir neslin önü açıldı.
Bugün 29 Ekim 2010…
Varlarımızı yoklarımızı, olumluluklarımızı olumsuzluklarımızı bir terazinin kefelerine koyduğumuzda, dünden bugüne ne kadar değiştik-geliştik… Yerimizde mi sayıyoruz, ilerliyor muyuz, geriye mi gidiyoruz?
Düşününüz!...
Bizler, bu en önemli ulusal bayramımızı hak etmek için ‘’toplumsal ve yaşamsal konularda’’ yeterince duyarlılık gösteriyor muyuz?