NELER DÜŞÜNÜR, NELER TASARLARSINIZ?..
Gece yatağa girdiğinizde gününüzün ve kendinizin özeleştirisini yapıyor musunuz?
Günün sonunda, kaç kişiye selam verdiğinizi, hal-hatır sorduğunuzu, kaç kişi ile selam-sabahı kestiğinizi, kaç kişinin (bilerek yada bilmeyerek) kalbini kırdığınızı, horladığınızı, aşağıladığınızı düşünüyor musunuz? Kaç kişiye haksızlık ettiğinizi, kaç tüyü bitmemiş çocuğun hakkını gasp ettiğinizi, kaç haksız işte ve kazançta bulunduğunuzu, kaç kişinin sizin yanlı ve çıkarcı kararlarınızla mağdur duruma düştüğünü düşünüp vicdan muhasebesi yapıyor musunuz? Peki, dün kaç kişiden özür dilediniz, kaç özrü kabul ettiniz? Dün işten arta kalan zamanlarınızda kaç eş-dost ziyaretine gittiniz? Kaç hasta gönlü almasına, geride kalanlara taziye sunmaya gittiniz?

Sahi, siz 16 saatlik uyanık kalma gününün uyku öncesinde bir ölüye gidip ağladınız yada bir düğüne gidip oynadınız mı? İnandığınız dinin kutsal kitabını açıp bir-kaç sayfa okudunuz mu? Bölgenizdeki resmi, tüzel ve özel kurum ve kuruluşların hatalı, yanlış, eksik-noksan veya yersiz-zamansız bir yapılanma karar ve faaliyetlerini görüp uyardınız mı?...
Alternatif çözüm yolları önerdiniz mi?
Size yakın gördüğünüz bir sivil toplum örgütünün genel manada ülke yararına olan sosyo-politik, sosyo-ekonomik veya sosyo-kültürel tavır ve eylemlerine maddi-manevi destek verdiniz mi?
Sahi, dün yaşıtınız yada sizden genç birine herhangi bir konuda öğüt ve nasihatlerde bulundunuz mu; yada öğüt alıp, hak verip, teşekkür ettiniz mi? Dün sosyal içerikli kaç kitap okudunuz? Karınıza, annenize sürpriz çiçek; çocuklarınıza şeker aldınız mı? Özelliklede anne-babanızın hayır dualarını alıyor musunuz?
Dün kaç davetiye aldınız, kaçına icabet ettiniz?
Tuttuğunuz takımın maçına, partinizin, odanızın, sendikanızın, derneğinizin toplantılarına kaç zamandır gitmediniz?
Kaç yenilik ürettiniz?...
Kaç yeniliğe burun kıvırdınız? Dün birileri ile belediyenizin icraatlarını, eksilerini-artılarını sohbet konusu ettiniz mi?...Hem ensiz hem de işgal altındaki kaldırımların tehlike arz eden tentenelerine başınızı vurup, yaralandınız mı?

Vakit namazlarınızı kılarken, neredeyse her caminin önünde bir saygısızlık abidesi gibi duran çöp konteynırlarının yaydığı pis kokularla ihya oldunuz mu? Bunlara nasıl bir çare üretmeli diye, kafa yordunuz mu? Belediye yetkililerini uyarıp, aklınıza gelen çözüm yollarını paylaştınız mı?
Dün, birileri ile illa da şu başbakan olmalı, diye tartıştınız mı? Onun illa da neden başbakan olması gerektiğini ülkenin yararı açısından izah edebildiniz mi? KİT’lerin akıbetini, özelleştirmelerin yararını-zararını düşündünüz mü? yoksa, başınızı yastığınıza koyar koymaz kendi horultunuzun ninnisiyle dün olan-biten bir çok şeyi bir anda unuttunuz mu?
Peki!..
Gece yatağa girdiğinizde yarın neler yapacağınızı ve neler yapmanız gerekenleri tasarlar mısınız? İşinizde ne gibi değişiklikler yapacaksınız?... Kimlerle randevulaşacaksınız?. Hangi konuları görüşeceksiniz?... Konularında ön bir çerçeve oluşturur musunuz? Arta kalan zamanınızda ihmal ettiğiniz dostlarınızı ziyaret edecek misiniz?...
Yoksa, ekonomik yetmezliklerden ötürü ayakta durmak zor, deyip; yarınki ekmeğimi aslanın ağzından nasıl kapacağınızı mı?...
Sahi, neleri düşünüp, neler tasarlarsınız,
MUTLU, HUZURLU, EMNİYETLİ, ÇİÇEKLİ ve ÇOCUKLU YARINLAR İÇİN?!...

Yoksa, yasaların müsaade etmediği işinize-girişiminize torpil olacak yada rüşvet yedire bileceğiniz birilerini mi düşünürsünüz?
Yoksa, kredi yolsuzluklarından nasıl bir büyük dilim de ben elde edebilirimin yollarını mı?
Yoksa, biletini aldığınız yada oynadığınız şans oyunlarının size gülebileceğine ihtimal verip, hülyalara mı dalarsınız? Yahut, belediye başkanı yatıp, millet vekili; bakan yatıp, nasıl başbakan kalkarımın politik üç ayak oyunlarına mı çalışırsınız?
Sahi sizler başınızı yastığa koyduğunuzda, yarın için, neler düşünür, neler tasarlarsınız? Yoksa, düşünmeye, tasarlamaya ne gerek var ki, deyip başınızı yastığa koyar koymaz YARINI ALLAH BİLİR deyip, şıppadak uyur musunuz?
Merakımı mazur görün! Bir zamanlar atalarımız çok uyumuştu. Acaba, şimdi sizler kaç saat uyuyorsunuz? Düşman(!) pek uyumuyor da….

NOT: 26 Mayıs 1993 tarih ve 3706 sayılı NİZİP Gazetesindeki KÖŞE BAŞI adlı köşe yazım.