DUYARLILIK ÜZERİNE
Duyarlı olmak, yerinde ve uygun tepkiler vermek sorumluluk duygusu taşımak; dar anlamda yaşadığımız çevre ile geniş anlamda da Dünya ile bütünlük arz eden ilişkiler kurmak; kendimizin ve başkalarının ihtiyaç ve gereksinimlerini anlamak, bu doğrultuda çaba sarf edip yararlı ve kalıcı yapılanmalarda bulunmak; yani “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” deyip toplumsal hizmetler ve yararlar üretmek, en azından katkı ve destek vermek BİLİNÇLİ İNSANA ÖZGÜ TOPLUMSAL DAVRANIŞLARDIR… Ki bizi biz yaptığı gibi küçük ya da büyük çevremizi sosyal, ekonomik, tarihsel ve kültürel manada yüceltmektir… Gelişmektir… Çağdaşlaşmaktır… Refah düzeyimizi arttırmaktır… Yaşam standardımızı yükseltmektir… Huzurumuzu pekiştirmek, birlik ve dirliğimizi sağlamaktır. Özcesi, bizi insan gibi insan yapmanın gözüken tek yoludur.
Çünkü insan toplumsal bir varlıktır. Bir arada yaşamaya ve birbirine muhtaç olmaya mahkumdur. Öyle ise hepimizin yaşadığımız topluma karşı “bir ödev duygusuyla” duyarlı olması ve de sorumluluklar yüklenmesi de bir ön koşuldur.
Yani yani “Amaaaan sen de!” ciliği bırakıp DUYARLI OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ.
Peki!.. Yeterince duyarlı mıyız? Şahsen ben pek duyarlı değilim. Çünkü 15, 20 yıl öncelerinden Nizip’in toplumsal yararları açısından tesbit ettiğim bir çok sorunsal konularda önerdiğim alternatif cevapların yaşama geçirilmesi hususunda yeterince ayak diretemedim gibi!.. Üçer, beşer hatta onar kez kaleme aldığım sorunların halli ve Nizip için elzem gördüğüm yapılanmaların ‘maalesef’ bir çoğunu sorumluluk alanlarına giren yetkililere kabul ettirip, uygulatamadım.
Ne idi bunlar?.. Kısaca değinelim, ama ‘sakın ha sakın’ sitemde bulunuyorum gibi algılanmasın. Yalnızca KİMLİKSİZ NİZİP adlı yazı dizimin üçüncü bölümüne bir ön bilgi olsun diye… Şöyle ucundan, kıyısından bir hatırlayalım istedim!..
Duyarlılık örneklemeleri
1 – 1991 yılından bu yana Yeşil Nizip gazetesinde, Nizip gazetesinde, Katkı gazetesinde, Hedef gazetesinde, Kurtuluş gazetesinde onlarca makalemde, gerek manşet gerek manşet altı haberlerde “KALDIRIMLAR İŞGAL ALTINDA” demişim, sağ olsunlar Sayın başkan Hacı Fevzi AKDOĞAN göreve başladığı ilk günlerde bu soruna el attı… Kısa bir süre için kaldırımlarımız gerçek manada işgalden kurtuldu. Ama şu günlerde yine işgal altında gibi
2- 02 NİSAN 1993 tarihli Yeşil Nizip gazetesinde manşet olarak başlattığım ve yukarda sırladığım gazetelerde de sıkça gündeme getirdiğim “Tarihi Yer Var, Yapan Yok… KİLİSENİN MÜZE OLMASINI İSTİYORUZ” Başlıklı ve devamında benzer konudaki makalelerim.
Ve 08 NİSAN 1993 Yeşil NİZİP gazetesinde başlattığım “TARİHİ KİLİSE MÜZE OLSUN MU, OLMASIN MI ?” konulu anket. 12 NİSAN 1993, Yeşil Nizip gazetesini bizzat arayanlarla ve de 3 kişilik anket ekibinin dört gün içerisinde elde ettiği sonuç : %80 Kilise müzeye dönüştürülsün, %20 yeni bir müze yapılsın. Daha sonra bu sayı binleri aştı ve müzeye karşı çıkan bir tek kişiye dahi rastlanmadı. Ama 13 seneden bu yana NİZİP’ TE HALA MÜZE YOK
22 MAYIS 1993’de Nizip gazetesindeki köşemde “Nizipli Müze İster, SESİNİZ NEDEN ÇIKMAZ! ” başlıklı, atanmış ve seçilmiş tüm yetkili sorumluluk sahiplerine ve tüm Nizipli aydınlara duyarlılık çağrısı yazısı…
Dahası mı?
28 AĞUSTOS 1993’ de Nizip gazetesinin manşetinden “İlçemiz Siyasileri Nizip’in Bir Müzeye Kavuşması Yönünde Çok Duyarsız … NİZİP’İ MÜZESİZ KOYMAK TARİHİ KÖRELTMEKTİR” dedik. Tık çıkartamadık.
07 EYLÜL 1993’ de Gaziantep müze müdürü Rıfat ERGEÇ gözetiminde başlanan Belkıs kazı çalışmalarını izlemek için sayın hocam Doç.Dr. H.Hüseyin İNCE ile beraber Sayın Rıfat ERGEÇ’ ten detaylı bilgiler aldık. Çıkan ve çıkacak olan eserlerin akıbeti hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Ve o gün “Ülkemizden Kaçırılan Eserleri Geri Almaya Çalışıyoruz, Ya Nizip’ den Kaçırılanlar Ne Olacak ?” O gün için Belkız’dan çıkan eserler Gaziantep müzesi deposuna gidiyordu. Oraya da sığmadı ta Adana’ya kadar gittiler. Neden ? Çünkü Nizip’ de müze yoktu. Ve 09 EYLÜL 1993’de Rıfat Ergeç’ in “Nizipliler Belkıza sahip çıkmalıdır” ifadesini manşet yaptık. 10 EYLÜL 1993 tarihli köşe yazımda “Müzeye ilgi ve çaba artıyor” dedik.
11 EYLÜL 1993’de Hancağız barajı hakkında bilgi almaya (brifinge) gelen Devlet Bakanı Sayın Mehmet GÖLHAN’ a Nizibin sorunlarından ve gereksinmelerinden bahseden bir demet sundum. Okuyup ilgilenmesini rica ettik. Özelliklede müze ve Zeugma dedik… Nizip çayının ıslahı dedik, Hancağız barajı ve Nizip Çayına Fırat’tan su takviyesi dedik. Sayın GÖLHAN samimiyetiyle ilgileneceği vaadinde bulundu ama neticede tüm siyasilerin (istisnalar hariç) tavrı gibi ilgi ve alakası AT ÇÖPE oldu. Ve bu konudaki kimlik sorunumuz hala ZEUGMA ve MÜZE diye sürüp gitmekte.
13 EYLÜL 1993’de Nizip gazetesinde manşet attık; “Nizibe Müze ve Kültür Sitesi Kurulması İçin BİR KOMİTE OLUŞTURULDU” dedik. Komitede kimler mi vardı ? Tümü duyarlı ve saygıdeğer olan; Turgut POLAT, Tugay OĞUZ, Ahmet İMAMOĞULLARI, Hasip TAŞ, Ali ÖZYURTSEVEN, Doğan ÖZÇELİK, İ.Halil DURUCU, H.Nedim ERBAY, Ömer PEKMEZ, Orhan SAYIN, M.Tahir ÖĞÜT, Nuri KIZILASLAN, H.Hüseyin ÖZKAYA… Üç beş kez Nizip Kütüphanesinde toplandık. Fevkani Kilisesini müzeye dönüştürmek ve Belkız’ dan çıkarılan eserlerin Nizip’ den çıkışını önlemek için bir çok devlet kapısını çaldık ama açamadık. Daha doğrusu o günkü mevcut duyarlılığımızı üst düzeyde şahlandırıp pratiğe dönüştüremedik.
3- At arabaları sorunu… 21 HAZİRAN 1993’ de Nizip gazetesinde başlayarak, sayısız kez Katkı ve Hedef gazetelerinde gündeme getirdik. “At Arabaları Trafiğin Akışını Kötü Yönde etkiliyor da dedik; At Pislikleri cadde ve Sokaklarımızı Gübreliyor da… İnsanlarımız yazın dışkı aroması teneffüs ediyor, kışın ayakkabı tabanlarına bulaşan evlerine ve işyerlerine taşıyordu, da…”
Nihayet, 13 sene sonra Başkan H.Fevzi AKDOĞAN tarafından bu sorun çözüldü de, Nizip’ li bir nebze daha temiz hava solumaya başladı.
4- Evlerimizdeki ve işyerlerimizdeki bacaların filitre sorunlarına değindik, üç beş makale ve haberden sonra, sorumluları Allah’a havale edip çekildik.
5- Nizip çayına arıtma tesisi dedik. Eh !... yakın zamanda azdan çokdan bişeyler yapıldı ama şu günlerde işe yarıyor mu, yaramıyor mu ?
6- Semt pazarları dedik; seyyar satıcılara bir çözüm istedik… Alternatifler önerdik… ama hala sorun hala sorun !...
7- Nizip sabunculuğunun sorunlarına değindik. 12 TEMMUZ 1993’de Nizip gazetesinde manşet yaptık. Köşelere taşıdık. Sonuç; Nizip’ de sabunculuğu neredeyse bitirdik. Neden, niçin ?... Onu da Nizip Ticaret Odası cevaplasın… Çünkü Çözüm için birinci el O .
8- Yeni yerleşim bölgeleri açmak için “ZEYTİN AĞAÇLARININ KATLETMEYELİM” dedik, Nizip gazetesinin manşetinde sayın H.Hüseyin İNCE hocam bu konuda ibretlik bir makale de yazdı ama yaş ağaca balta vuranları durduramadık.
9- Otopark sorunu var dedik, 13 sene öncesinden haber yaptık, makaleler döşendik ama bir türlü, bırakınız bir cümlemizi, bir kelimemizi dahi park edecek yetkili ve duyarlı bir sorumlu kafa bulamadık.
10-Gürültü kirliliği dedik. Düğün salonlarının şehir dışına çıkmasını önerdik. Hoparlörlerin seslerinin sokaklara kadar taşmamasını istedik… İstedik de ne oldu! Şehir merkezindeki ve yerleşim brimlerindeki düğün salonlarının sayısı katlanarak arttı; sesleri de yükseldikçe yükseldi; havai fişeklerde üzerine eklendi.
11-Kent içi taşımacılık (dolmuş) sorununa değindik. Hayret!... Nizip.comda bu sorun hala prim yapıyor.
12-27 AĞUSTOS 1993’de Nizip gazetesinin manşetinde “Birliğimizi Sağlamak ve Sosyal Coşkumuzu Arttırmak İçin ANLAMLI BİR FESTİVAL İSTİYORUZ” dedik. Fıstık konulu bir festival önerdik ve köşe yazılarımızla ısrar ettik. Eski Başkan Sayın Coşkun ÖZKAYA bizi bir kez olsun kaale aldı ve bir seferlik de olsa, Nizip’ de bir fıstık festivali düzenledi. Ama nedendir devam ettiremedi.
13-Taşbaş dağının inanç turizmine ev sahipliği yapmasını önerdik… Rivayette olsa Hz.Ali’nin atı Düldül’ün nal izleri olan kayayı ve Yedi Bacılar’ ın taşlaşma öyküsünü turizm açısından değerlendirelim dedik. Bunun için bir tek İran’lı turistler dahi Nizip’i doldurup boşaltmaya yeterde artar dedik. Ve bu sayede Nizip’te olmayan otel sayısı üçe beşe katlanırda dedik. 15 seneden bu yana biz söyledik; yazdık, çizdik ama hiç kimsede ciddi bir duyarlılık göremedik.
Bu ‘kimilerince basit denilecek’ duyarlılık örneklemeleri uzar gider benim arşivimde ama asla bitmez… Ve ben kendimce bir arada yaşamanın icaplarını yerine getirmeye dün de çalıştım, bu gün de çalışırım ve de karınca kararınca çalışıyorum da…
Sitedaşlarımdan da bu tür duyarlılıkları beklemek hakkımdır, diyorum. Tabi ki bu duyarlılığı sitedaşlarımın çoğunda görüyor ve takdir ediyorum. Ama yinede bıkmadan, usanmadan, yılgınlıklara düşmeden ‘tekrar tekrar devam’ diyorum; Bildiğiniz doğrulardan şaşmadan, taviz vermeden ve de saygı çerçevesinin dışına çıkmadan…
11/10/2006