Hz. Muhammed (sav), yaratılışta ilk, gönderilişte son peygamberdir. (Bezzar-8446) Hz. Adem, ruh ile cesed arasındayken yaratılmıştır. (Tirmizi-K.S.12/402) İnsanlar arasında en çok İbrahim (as)’e benzediğini ifade buyurmuştur. (Müslim, K.S.-1702)
O; âdemoğlunun nesillerinden süzüle süzüle, temiz olarak seçilmiştir. (Buhari-K.S.12/394)
O’nun; başta Muhammed, Ahmed, Mâhi, Hâşir, Âkib olmak üzere pek çok ismi vardır. (Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizi-K.S.15/343)
Allah (cc), kendi adıyla birlikte Resûlullah (sav)’ın da adını zikrettirmek suretiyle O’na en büyük değeri vermiştir. (Ebu Y’ala-8374)
Tevrat ve İncil’de de ismi ve vasıfları geçerdi. İnsanlara şahid, müjdeleyici ve korkutucu, ümmiler için koruyucu, yumuşak kalpli, bağırıp çağırmayan, kötülüğü affedip iyilik yapan biri olduğu ve bozulan tevhid dinini düzelten bir Peygamber olduğu belirtilmiştir. (Buhari-15/376)
Mü’minler, Resûlullah (sav)’ı kendi nefsinden daha çok sevmekle yükümlüdürler. (Buhari-8365)
Kıyamet gününde peygamberlerin lideri, hatip ve şefaat sahibidir. (Tirmizi-8355, K.S.12/379)
Daha önce hiçbir peygambere verilmeyen beş özellik, Efendimize verilmiştir:
Evrensel bir peygamberdir. Bütün milletlere gönderilmiştir.
Daha önceki ümmetlere ganimet haram iken, Muhammed (sav) ümmetine helal kılınmıştır.
Yeryüzü tamamen temiz ve mecsid kılınmıştır.
Bir aylık mesafeden, düşmanın kalbine korku salma gücü verilmiştir.
Şefaat etme hakkı verilmiştir. (Buhari, Müslim, Nesei-8356, K.S.12/380)
Kırmızı ve siyah renkli olanlara da gönderildiğini belirtmiştir. (K.S.12/385)
Ayrıca; Ümmeti en hayırlı ümmet kılınmıştır.
Geçmiş ve gelecek günahları bağışlan (dığı kendisine bildiril) miştir.
Kıyamette “Livâü’l-Hamd” sahibidir. (K.S. 12/386)
Cevamiül Kelîm’dir. (Nesei-K.S.12/381) Az sözle çok mana ifade eden sözler, hadisler söyleme yeteneği verilmiştir.
Yeryüzünün tüm hazineleri kendisine verilmiştir. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei-8357)
Her peygambere, benzerine insanların iman ettiği mucizeler verilmiştir. Allah Resûlü (sav)’ne ise kıyamete kadar devam eden en büyük mucize olarak, Kur'an-ı Kerim verilmiştir. (Buhari, Müslim-8358)
Efendimiz (as); nübüvvet binasının tamamlanan son tuğlasıdır, peygamberlerin sonuncusudur. (Buhari, Müslim-8360, K.S.12/395)
Cennete ilk girecek olandır. (Müslim-8361, K.S.12/396)
Cennetteki en yüce makam O’nundur. (Tirmizi-8362)
O’nun gözleri kapalı olsa da kalbi her zaman uyanık idi. (Tirmizi-8363)
Resûlullah (sav)’ın şeytanı, Allah’ın yardımıyla Müslüman olmuştur. (Müslim-8367, K.S.12/405, Tirmizi, K.S.-2200)
Peygamber Efendimiz’e gönderilen salât ve selamlar, Allah tarafından kendisine ulaştırılır. (Ebu Davud-8369, K.S.12/406)
O, ümmetine çok düşkün idi. Bir defasında bazı ayetleri (İbrahim /36, Maide/113) okuduktan sonra ümmetini düşünerek ağlamış, gözyaşı dökmüştür. Sonsuz merhamet sahibi olan Allah, Cebrail (as)’i göndererek, kendisini Ahirette memnun edeceğine dair müjde vermiştir. (Müslim-8371, K.S.12/408)
Cahiliye döneminde bile en küçük bir kusur ve günah işlememiştir. (Taberânî-8372)
İki omuzu arasında, sol kürek kemiğinin geniş tarafında nübüvvet mührü vardı. (Müslim-8391, K.S.15/364)
Cesur idi. Medine’de müşriklerin saldırılarının konuşulduğu bir dönemde, bir gece bir ses duyuldu. Resûlullah (sav), herkesten önce bir ata atlayarak gidip durumu öğrendi ve endişeli bekleyen ashabına, korkulacak bir hal olmadığını söyledi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-8406, K.S.15/367)
İsteyene bol bol verirdi. Huneyn savaşı sonucu elde edilen ganimetlerin dağıtılmasında, ileri gelen pek çok yeni müslümana yüzer deve vermişti. Daha az alanlardan istekte bulunanlara da fazla fazla vermişti. Bu İslam’ın yayılması ve kökleşmesinde büyük etki yaptı. (Müslim-6292)
Allah Resûlü (sav)’nün bıraktığı şeyler miras değil sadaka hükmündedir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-6302)
Çok kibar ve nazikti. Kullanmak üzere sahabenin fakirlerine verdiği arazi sahiplerinin, Müslüman olması üzerine, arazilerin asıl sahiplerine verilmesi gerekiyordu. Resûlullah (sav), büyük bir mahcubiyet ve genç kız utangaçlığı içinde durumu sahabeye iletebildi. (Ebu Davud-6212)
İki şey arasında serbest bırakılırsa, günah olmadıktan sonra, kolay olanı tercih ederdi. (Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud-K.S.15/368)
Ashabından birini de herhangi bir iş için görevlendirdiği zaman şu kesin talimatı verirdi: “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın zorlaştırmayın.” (Müslim, K.S.-1047)
Cebrail (as)’i altı yüz kanadıyla asıl sûretinde görmüştür. (Buhari, Müslim, Tirmizi, K.S.-799)
Bir kimse kendisiyle tokalaştığında ilk olarak elini çekmezdi. (Ebu Davud, Tirmizi-8413)
Önemli konularda ısrarcı olurdu. Vefat öncesi rahatsızlandığında yerine Hz. Ebubekir’in namaz kıldırmasını emretmişti. Başta Hz. Aişe olmak üzere bazı kimselerin, “Ebubekir duygusaldır, bu görevi yapamaz” demelerine rağmen, Efendimiz (as) ısrarcı olmuş, fikrinden vazgeçmemişti. (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce-8616)
Nefsi, kişisel hesaplar için asla intikam almaz, kin gütmezdi. Lakin Allah’ın bir yasağı çiğnendiğinde hemen Allah için intikam alırdı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Muvatta-8410)
Savaş haricinde, eliyle hiçbir kimseye, çocuk ve kadınlara, köle ve hizmetçiye vurmamış, şiddet uygulamamıştı. (Müslim, Ebu Davud-8411)
Huneyn savaşında, mücahidin birisi, çok ağır ve kalın ayakkabısıyla Resûlullah (sav)’ın ayağına basmış ve çok ağrıtmış, Peygamber Efendimiz de elindeki çubukla adama bir tane vurmuştu. Sahabi, Resûlullah (sav)’ın ayağına basarak onu incittiğinden dolayı çok üzgün iken ertesi gün çağrılır. Efendimiz (sav), çubukla vurduğundan dolayı ona seksen koyun verir. (Darimi-8419)
Gürültücü, kusur arayan, gereksiz yere insanları öven veya yeren değildi.
Şu şeylerden özellikle uzak dururdu: Lüzumsuz tartışmak, fazla konuşmak ve kendisini ilgilendirmeyen şeylere ilgi duymak. Kimseyi kötülemez, kimsenin ayıp ve kusurunu araştırmazdı. Ancak fayda umduğu şeyleri söylerdi. (Taberânî-8425)
Resûlullah (sav), sayıya dayalı bir iş yapacağı zaman tekli rakamları tercih ederdi. Şeytan taşlamada, sa’y’da, tavafta, temizlenmede, bazı ibadetlerin tekrarlanan işlerinde, bazı dua ve istiğfar sözlerinde, yüzü yıkamak gibi… hep tekli sayıları gözetirdi. Bir, üç, beş, yedi… ve devam eden rakamlar tekli sayılardır. “İnnallâhe vitrun, yuhibbul vitr: Allah tektir, teki sever!” (Müslim, K.S.-1453, Buhari, Tirmizi, K.S.-1794)
Allah Resûlü (sav)’ne vahiy geldiği zaman, sıkıntıya düşer, yüzü bambaşka bir şekil alırdı. (Müslim-6881) Üzerine bir ağırlık çökerdi. Maide suresi indiğinde deve üzerinde bulunan Resûlullah (sav), devenin çökecek gibi olmasından dolayı hemen inmişti. (Müsned-6917)
Peygamber Efendimiz’e ahirette en büyük nimetlerden biri olarak, Kevser havuzu verilecektir. (Tirmizi-10020)
Ona ‘Makam-ı Mahmud’ verilmiştir. Bunun da şefaat olduğunu Resûlullah (sav) belirtmiştir. (Tirmizi, K.S.-685)
Efendimiz (sav)’e Allah tarafından şefaat izni verilecektir. (Buhari, Müslim-10031, Tirmizi-9063, İbn-i Mâce-K.S.17/607)
O; ilk şefaat edecek, ilk cennet girecek ve teb’ası en çok olan olacaktır. (Buhari, Müslim-10032, İbn-i Mâce-K.S.17/606)
Hayatı Allah’ın koruması altındaydı. İlk dönem, Resûlullah (sav)’a herhangi bir suikast olmaması için gece nöbetçiler beklerdi. “Allah seni insanlardan korur.” (Maide/57) ayeti inince Allah Resûlü (sav) nöbetçilere dedi ki: “Ey insanlar! Haydi, gidin artık beni Allah koruyor! (Tirmizi-6928)
Önemli ve gerekli gördüğü hallerde sözlerini üçer defa tekrar ederdi. (Buhari, Müslim, Tirmizi-9045)
Dünya malına karşı ilgisiz, fakirce bir yaşam sürer, günlerce aç kaldığı, aylarca sıcak yemediği olurdu. (Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn-i Mâce-9606 v.d.)
Allah’tan en çok sakınan, sakındırılan ve Allah yolunda en çok eziyet gören idi. (Tirmizi, K.S.-2086)
Cinlere de peygamber olarak gönderilmiş, onları da İslam’a davet etmiştir. (Buhari, Müslim, Tirmizi-K.S.4/245)
Allah tarafından bazen özel bir nimetle yedirilip içirilmiştir. (Ebu Davud-K.S.9/451)
Allah Resûlü (sav) Rabbimizin özel koruması altındaydı. Sahabe-i Kiram, geceleyin Resûlullah (sav)’a bir suikast yapılmaması için nöbet tutardı. Sonra Allah’ın özel koruması altında olduğunu belirten ayet (Maide /67) gelince güvenlik tedbirleri kaldırıldı. (Tirmizi, K.S.-589)
Arka tarafında olan bazı durumlar, bazen kendisine gösterilmiştir. (Buhari, Müslim, Nesei-K.S.8/444)
Zikri çok yapar, boş söz söylemez, namazı uzun, hutbeyi kısa yapardı. Dul ve fakirlerle beraber olmaktan çekinmez, onların ihtiyacını muhakkak yerine getirirdi. (Nesei-15/369)
Günahları bağışlanmış, günahtan ârî olmasına rağmen, günde yüz defa istiğfarda bulunurdu. (Müslim, Ebu Davud, K.S.-1887, 1888)
Kendisine kaba davranan bedevileri anlayışla karşılar, kızmaz, ikramda bulunurdu. (Buhari-K.S.15/370)
Bazı zamanlar kendisine işkence edenlere karşı yüce Rabbimiz görünmeyen Meleklerle onu korurdu. (Buhari, Müslim-K.S.15/458 v.d.)
Allah Resûlü (sav) Kur'an-ı Kerim’in birinci sıradaki müfessiri, açıklayıcısıdır. Hadis kitaplarında “esbabı nüzül” bablarında yüzlerce ayetin, Peygamber Efendimiz tarafından tefsirine örnekler vardır. Bunlardan sadece bir örnek verelim: Fatiha suresinde geçen, gazaba uğrayanlar ifadesinin Yahudiler, dalalete düşenlerin de Hıristiyanlar olduğunu açıklar. (Tirmizi, K.S.-440)
Resûlullah (sav) ashabının fakirleriyle oturmaktan gocunmaz, onlar gibi sade yaşamaktan hoşlanırdı. Müşriklerin fakirleri yanından kovması halinde kendisini dinleyeceklerine dair sözlerine önce meyleder ise de sonra kesin olarak iltifat etmez. (Müslim, İbn-i Mâce, K.S.-599)
Cinlere de peygamber olarak gönderilmiştir. Onlara da tebliğde bulunmuş, Kur'an-ı Kerim okumuştur. Bir gece Resûlullah (sav), kaybolur. Ashab arar ama bulamazlar, çok tedirgin olurlar. Sonra Resûlullah (sav) gelince şu açıklamayı yapar: ‘Bana cinlerin davetçisi geldi. Beraber gittik, ben onlara Kur'an okudum.’ (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-786, Buhari v.d. K.S.-846)
O; genç, bakire bir kızdan daha edepli, utangaç idi. Dini konuların dışında, hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman sesini çıkarmazdı ama ashabı kiram yüzünden anlardı. (Buhari, Müslim-7865, K.S.- 1670) Ancak dini konularda, cezai durumlarda, gerçeğin bilinmesi adına asla çekinmez, söylenmesi gerekeni söylerdi. (Buhari, K.S.- c.6 s. 1671)
Rabbim, varlıklar içinde en çok sevmemiz gereken (Buhari-K.S.12/398) Resûlullah (sav)’ın şefaatine nail eylesin.

Efendimiz (sav)’den:

“Beni Hıristiyanların Meryemoğlu İsa’yı uzun uzun övdükleri gibi övmeyin. Bana Allah’ın kulu ve Resulü deyin.” (Buhârî-6001)

“Ümmetimden şu iki sınıfa şefaatim ulaşmaz: Zalim ve zorba yönetici ile haddi aşan sapık.” (Taberânî-6063)

“Amellerinizle orta yolu bulun ve doğruyu bulmaya çalışın.” Müslim, Tirmizi-6913)

“İbrahim Halîlullah’tır. (Allah’ın dostu)
Musa Allah’ın kendisiyle konuştuğudur.
İsa, allah’ın kelimesi ve ruhudur.
Adem’i Allah seçmiştir.
Ben ise Allah’ın habipiyim. Ama bununla övünmüyorum.
Kıyamet gününde Hamd sancağını ben taşıyacağım, yine övünme yok.
Allah katında ben, evvelkilerin ve sonrakilerin en kıymetlisiyim. Yine övünme yok.
Kıyamet gününde insanların ilk şefaat edecek olan benim. Bu yetki ilk kez bana verilecektir ama yine övünme yok.
Cennet kapısının halkasını ilk kımıldatacak olan benim Allah bana cennet kapısını açıp, ilk defa beni ve mü’minlerin fakirlerini de benimle oraya koyacaktır. Buna rağmen yine övünme yok!” (Tirmizi-8354)