İnsanlığın ürettiği, en çok da bizim kültürümüz içinde bir darb-ı mesel gibi söylenen; “Su sesi,kadın sesi ve para sesi” kulaklarımıza küpe olan seslerden.Burada kastedilen kadın sesine rağmen, “insan insanın sesine sağırdır” demek zorunda kalışımız acı değil mi?Çünkü bu ifade biçiminde, en çok sevilen,kulağımızda küpe gibi duran ‘Kadın sesi’ bir insan olarak değil,cinsel bir obje olarak,bir nesne olarak kadını adeta karikatürize etmektedir.
Mütehakim,sahiplenici,fiil ile fail arasında kadını nesne kılıcı veya moda deyimiyle; parantez içine alan bir tutumu,erkeksi ve banal bir nazarı ifşa etmektedir.Bu nazar; tıpkı “Merd-i Kıpti şecaatin arzederken sirkatin söylermiş” darb-ı meseli ile ifadeye koyduğumuz tereddi halidir.
Olayı sadece kadın ekseninde ele almak gibi bir niyetim yok elbet. Amacım; Ses,sesimiz,sesler…üzerine düşünmek.Bundan tam 15 yıl önce bir köy camisinde Hutbe olarak okuduğum Ahmet Altan’ın “Ey Kavmim” adlı enfes yazısında geçen,duyarsızlık,umarsızlık ve de vurdum duymazlık noktasında, insanım diyen herkesi ürpertmesi gereken şu sözlerini hatırladım;
“Ey kavmim...
Sen ki peygamberlerini bile dinlemedin beni hiç dinlemezsin.
Dönüp de bakmazsın ölülerine.
Lut kavminden de değilsin, hazdan olmayacak mahvın
Acıyla karıldı harcın ama acıya da yabancısın.
Ağıtları sen yakarsın ama kendi kulakların duymaz
kendi ağıtını,
Bir koyun sürüsünden çalar gibi çalarlar insanlarını
ve sen bir koyun sürüsü gibi bakarsın çalınanlarına.
Tanrıya yakarır ama firavunlara taparsın.
Musa Kızıldeniz'i açsa önünde, sen o denizden geçmezsin…”
Sayın Altan’ın ifade biçimi, irfanımız içerisinde ‘Marifet’ dediğimiz daha yakıcı bir duruma işaret ediyor; Kendi sesimize bile sağır olmak.Zaten mesele de burada düğümleniyor.Kendini bilmeyen başka neyi bilebilir ki? Bu hal-i pür melali; Kendi sesini duymayan, başka hangi sese kulak kabartabilir ki?! şeklinde de ifade edebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin son bir asırlık fotoğrafında, binlerce sağır insan ve duvarlarla örülmüş bir coğrafya görüntüsü hakim.Fotoğrafların göze hitap eden birer obje olması dikkate alındığında,oradaki sesleri duymak için,herhalde “Ölü Ozanlar Derneği” adlı filmin kahramanı “Bay Kiting” nam-ı diğer ‘Kaptan’ veya “Bizim Kaptan” da denilen Robin Williams’ın, daha önce Kraliyet okulundan mezun olanların fotoğrafları önündeki en unutulmaz seslendirmesini hatırlamak,hatırlatmak gerekiyor.Ne diyordu bay Kiting; “Haaarveyy !gözlerimin içine bak…” ölmüş bir adamın ruhunu dile getirmekti Kiting’in amacı.Yaşayanlara sesleri duymaları için ilginç yöntemler öneriyordu o muallim!Kraliyet okulunda bir öğretmenin o sesleri duyamayacağını,dolayısıyla da duyuramayacağını bilen bir muallimdir filmin kahramanı.Yüreğinin kulaklarını bütün seslere açan bir muallim.
Kendimize dönüp baktığımızda; bu ıstırap ile ızdırabın içinde nasıl da kıvrandığımızı görüyorum.Kulaklarımız sağır.Kurşun levhalar dökülmüş kulaklarımıza.
Ülkemizde son yıllarda meydana gelen sosyal değişimler,kulaklarımıza dökülen kurşundan lehimlerin çatlamasına,cılız da olsa farklı seslere karşı bir duyarlılığın oluşmasına imkan hazırlıyor.Ne var ki;dökülen kurşun kütlenin hacmi ile meydana gelen sosyal değişimlerin çapı arasındaki orantısızlık,hala sesleri duymamıza engel teşkil ediyor.
İnsanın insan sesine sağır kalmaması için belki de sessiz kalmak gerekiyor!Öyle ya bunca çığlık arasında sesini duyuramayan insana yakışan da sükut etmektir.Belki ‘Keje’ gibi eşkıyamız gelene kadar beklemektir bize düşen. Berfo’lar, paranın,arabanın,martının,vapurun,Düm-Tek seslerinin içinde öylesine sağır kalmışlar ve şehir insanı öylesine sağır kılmış ki bir tek insan sesi duyulmuyor.Bundan olsa gerek; sesleri duymak için dağdan,doğadan,fıtrattan kopmayan insan olmak,yani eşkıya olmak gerek.
Bu manada Kur’an’ın; “Ve cae min aqse’l medineti recul’un yes’a… ve şehrin uzaklarından bir adam koşarak geldi…” Şeklinde ifadeye koyduğu,elçilerin sesini duyan o adam tasviri, bütün ihtişamı ile mezarlıklarda hala ölülere okunuyor!Bu yaptığımız bir ironi değilse,bilmem ki nasıl tefsir ve te’vil edilebilir?! İnsan sesine sağır olanların gerçekten sağır olanlara seslerini duyurmaya çalışması!
İnsanlarımız insan sesini duymak için bir gayret içindeler.Bu gayreti görmek,duymak ve ses vermek için hepimize insani görevler düşmektedir.Sınırlar,ilkeler,politikalar,kırmızı çizgiler,kutsallar…hiçbiri ama hiçbiri insan sesi kadar önemli değildir.Hey oradakiler sesimi duyuyor musunuz?O halde ses verin.