bir şiir de benden kardeşim zaane
saclarım dogunun asaletine
ayaklarım batının rezaletine ram olmuşken
şaşırmıyorum artık
yer sofralarında büyüyenlerin
lüks masalarında saadetlerinin bozulmasına
ves-selam
Yazdırılabilir Görünüm
bir şiir de benden kardeşim zaane
saclarım dogunun asaletine
ayaklarım batının rezaletine ram olmuşken
şaşırmıyorum artık
yer sofralarında büyüyenlerin
lüks masalarında saadetlerinin bozulmasına
ves-selam
bilgin_zaane kardeşim bende 200 mezunuyum ama seni tanıyamadım çünkü ismin falan hiç bir bilgin gözükmüyor neyse inşallah bayramda tanışırız.>Bu arada yazılarını begenerek okuyorum ama iki gündür hiç bişey yazmıyorsun ..
"font-size: 14pt; color: #993300" YUSUF HEMEDÂNÎ "font-size: 11pt; font-family: Arial"
"font-size: 11pt; font-family: Arial" Uzuna yakın orta boylu, zayıfça bedenli, çiçek bozuğu kumral saçlı ve buğday benizliydi. Güler yüzlüydü. Sakalına pek az, ak düşmüştü. Sûret ve sîreti kadar züht ve takvâsı da mezhebinin imamı İmam-ı Âzam Ebû Hanife'ye benzerdi. Kâl ve hâl sahibi, ilim ve irfan ehliydi. Evliyâ'nın kümmelininden, sufilerin önde gelenlerindendi. Sırtında daima yamalı yün elbise bulunurdu. Hilim ve merhamet âbidesiydi. Kur'an okumaya çok düşkündü.
"font-size: 14pt; color: #993300" Kısa çizgilerle Hayatı: "font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" "font-size: 11pt; font-family: Arial"
Altın silsilenin dokuzuncu halkası Yûsuf Hemedânî, Türk dünyasının İslâmlaşmasını, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasını sağlayan Yesevilik ile Nakşiliğin kolbaşı. Adı Yusuf bin Eyyûb, künyesi Ebû Yakub, nisbesi Hemedânî. "font-size: 11pt; font-family: Arial"
"font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" O Bir Alimdi "font-size: 11pt; font-family: Arial"
440/1048 yılında Rey ile Hemedan arasında Bûzencird adlı bir köyde doğdu. Çocukluk yıllarını memleketinde geçirdi. On sekiz yaşına gelince daha fazla okumak, ilim ve irfanını artırmak maksadıyla hilâfet merkezi olduğu kadar, ilim makam olan Bağdat'a gitti. Orada Ebû İshak eş-Şirâzî'den fıkıh, ilm-i kelâm ve usûl tahsil etti. Şirâzî, Hemedânî'yi yaşının küçüklüğüne rağmen ilim, irfan ve iyi ahlâkı sebebiyle arkadaşlarına tercih eder, akranına örnek gösterirdi. "font-size: 11pt; font-family: Arial"
Hemedânî, Kadı Ebû'l-Huseyn Muhammed, Ebû'l-ganâim Abdussamed, Ebû Cafer Muhammed gibi muhaddislerden Bağdad, Semerkant ve Isfahan'da hadis aldı. Şeyh Abdullah Cüveynî, Hasan Simnânî'nin sohbetlerine katıldı. "font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" "font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" Ve Sufilik Başlangıcı
"font-size: 11pt; font-family: Arial" Dinlediği hadislerin çoğunu yazdı. Daha sonra züht ve tasavvuf yoluna yönelerek bir süre riyazat ve mücahedeyle meşgul oldu. Bu arada Gazzali'nin de mürşidi olan "font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" Ebû Ali Farmedî'yi "font-size: 11pt; font-family: Arial" tanıyarak müridi oldu. Genç yaşına rağmen şeyhine hizmetle himmetine mazhar oldu. "font-size: 11pt; font-family: Arial"
477/1084 yılında şeyhinin vefatından sonra Herat, Merv ve Rey şehirleri arasında mekik dokudu. Bu bölge halkı onu âdeta paylaşamaz olmuştu. Bu şehirlerden her birinde zikir ve sohbet halkaları kurdu. Özellikle Rey şehrindeki tekkesi, emsâli görülmedik bir cemaatle dolup taşardı. "font-size: 11pt; font-family: Arial"
515/1121 yılında bir ara tekrar Bağdat'a geldi. Bir yandan halka hadis naklederken, bir yandan da Nizamiye medresesinde fıkıh dersleri okuttu. Hemedânî'nin gerek hadis dersleri, gerekse Nizamiye medresesindeki fıkıh dersleriyle vaazları, halkın büyük bir ilgisine mazhar oldu. Kaynaklar, devrin pek çok âlim ve şeyhinin onun bu ders ve sohbetlerine katıldığını kaydetmektedir. Bağdad'da bulunduğu sırada hacc farizasını ifâ için Haremeyn'e giden Hemedânî, Medine'de bir süre mücavir olarak kaldı. Hac dönüşü Bağdad'a oradan da eski hizmet bölgesi olan Herat, Merv ve Rey şehirlerine geldi. Vefatına kadar buradaki irşad hizmetine devam etti. Ölümü Herat'tan Merv'e giderken Bamyeyn denilen yerde gerçekleşti (535/1141).Ancak daha sonra Merv'e nakledilip adına bir türbe yaptırıldı.
"font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial"
Semâ hakkında: "font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" "font-size: 11pt; font-family: Arial"
Hemedânî, selefleri gibi semâ ile ilgilenen ve bu konuda söz söyleyenlerdendi. Ona göre semâ, Hakk'a seferdi. Hakk'tan bir elçiydi. Hakk'ın latifeleriydi. Gayb âleminden faydalar sağlayan vâridâttı. Ruhlara kuvvet, kalıplara gıda, kalplere hayat, sırlara baka aşılardı.
Semâ, perdelerin yırtılması, sırların açılmasıdır. Semâ çakan bir şimşek, doğan bir güneştir. Semâ anında ruhlar, kalp kulağıyla dinler, orada nefse yer yoktur. Çünkü semâa nefs girince semâ, semâ olmaktan çıkar, gınâ olur. "font-size: 11pt; font-family: Arial"
"font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" Tesiri ve Nüfuzu: "font-size: 14pt; color: #993300; font-family: Arial" "font-size: 11pt; font-family: Arial"
Türkistan diyarına İslâm'ın sesini, tasavvufun nefesini duyuran Hemedânî'dir. Onun halifeleri bu çığırı yıllar boyu sürdürerek onun ışığını günümüze taşımışlardır. Başlıca halifeleri: Abdullah Berkî, Hasan Endâkî, Ahmed Yesevî ve Abdulhâlık Gücdüvânî'dir. Ahmed Yesevî, Yesevîliğin, Abdulhâlık Gücdüvânî ise "Hacegân" yolunun; yani Nakşibendiliğin takipçisi oldular.
Muhyiddin İbnu'l-Arabi eserlerinde ondan bahsetmekte ve onun şöhretini Evhadüddin Kirmani'den duyduğunu şöyle anlatmaktadır: "font-size: 11pt; font-family: Arial"
Hicretin 602. yılında (M.1205) Evhadüddin Kirmanı, Konya'ya geldi ve Yusuf Hemedânî, hakkında duyduklarını bize şöyle anlattı. Yusuf Hemedânî, kendi memleketinde altmış seneden fazla şeyhlik makamına oturmuş bir zattır. Yaşı ilerlediği yıllarda cuma namazı dışında tekkesinden dışarı çıkmaz olmuştu. Bir gün gönlüne düşen bir "varit" üzerine çaresiz ve iradesiz dışarı çıkmıştı. Merkebine binip yularını salıvererek o nereye götürürse gitmeye niyet etti. Merkep yürümüş ve nihayet şehrin dışında harap bir mescidin yanına varınca durdu. Hemedânî, merkebinden inip mescidin kapısından içeri girdi. İçerde bir genç başını önüne eğmiş heybetli bir halde oturmaktaydı. Neden sonra şeyhin geldiğinin farkına varan genç, başını kaldırıp: Efendim ben bir müşkül meseleyle karşı karşıyayım. Bana himmet buyurun" dedi. Yusuf Hemedânî gencin müşkilini çözdükten sonra dedi ki: "Delikanlı bir daha böyle bir müşkülle karşılaştığın zaman bize gel, tekkemize buyur, bizim gibi pir-i fâniyi buraya kadar yorma!" İbn Arabi hazretleri bu olayı naklettikten sonra der ki: "Bundan anladım ki, eğer bir müridin zâhir ve bâtını sadık olursa, bu sadakat ve teslimiyeti sebebiyle şeyhini kendi canibine celbedebilir". Kalp kalbe karşı olunca etkileşim daha güçlü oluyor.
Hemedânî, bir asra yaklaşan ömrünü insan yetiştirmeye hasreden bir mürşidi-i kâmil olmakla birlikte bazı telifleri de bulunmaktadır. Ancak telifatından günümüze ulaşan yok gibidir. (bk. Mu'cemu'l-müellifin, XIII, 279) <p style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify" class="MsoNormal" "font-size: 11pt; font-family: Arial"
-rahmetullahi aleyh- .
Edited by - felsefefe on 18.10.2006 15:14:57
S.a ne güzel bir ortamdır burası şiirler ardı ardına geliyor herkeste ayrı bir güzellik ayrı bir hoş sohbet bende bir iki bişey yazayım barii.....bu arada sezi sevmedigimi sanmayın demhat ve bilgin_zaane kardeşlerim:))))
Ebabiller istiyorum senden yarab küçük ebabiller
Fellucede,bagdatta,kerbelada
Ayaklarımın altına düşsün ebu cehiller
Ve bizi bizden çalan ebu lehepler
Bilmem bu kaçıncı firavun gönlümüzü kelepçeleyen
Bu kaçıncı çer çöp ibrahim(as)in ateşinde
Kaç gözyaşı kaldıysa şu garip gönlümde
Sabret diyorum,sabret
Zafer bizim olacak bizimdir elbet...
alıntı:
"quote" harunsami demişki:
S.a ne güzel bir ortamdır burası şiirler ardı ardına geliyor herkeste ayrı bir güzellik ayrı bir hoş sohbet bende bir iki bişey yazayım barii.....bu arada sezi sevmedigimi sanmayın demhat ve bilgin_zaane kardeşlerim:))))
Senle ortak bi yönümüz varmış.
Demhatı bende seviyom.:)
Ne güzel ben şimdi dahada mutlu oldum demekki benim sevdigim insanlar dogru insanlar bu ortak yanların artması temennisiyle İ.H.er hocam.
demhat senin yollarına kurban olsun üstad ibrahim halil.ellerinden operim.allah da seni sevsin inşaallah.maassalam
zaane bizim için iftar yemekleri hazırlamaktan yazı yazacak bir vakkit bulamıyor.akşam neredeyiz zaane?Nizipteyim,bilgilerine arzederim.vesselam
demhat kardeşim sen ramazanı ugurlarken yazısını okumadın galiba zaanenin bidaha bu siteye yazı yazmayacakmış öle yazmış..
1.sayfanın en son yorumunda sordugum sorunu cevabını henuz alamadım.anlaşılan bu sorunun cevabını yine ben verecegim..
evet Nizip imam hatip demek AHMET TOPAL demek.eger ahmet topal kimd erseniz ilk sayfanın en son fotosuna tekrar bakın.bayramınızmubarek olsun Nizip imam hatip lisesi.
o ne yazdıgını bilmiyordur harunsami kardeşim.yazmazsa yazmasın,bundan sonra da harun sami yazar,degil mi güzel dostum?bayramın mubarek olsun.vesselam
Kendini Nizipli sayan tüm dostları aramızda görmek isteriz. Burası bizim tapulu malımız değildir. Sizler sahip çıktıkça büyüyecek olgunlaşacak ve sizlerin sayesinde seviyesi yükselecek. Sizler gibi değerli dostları aramızda devamlı görmek isteriz. Küçük anlaşmazlıklar ve münakaşalar her ortamda olabiliyor, önemli olan karşı kırmadan fikirlerimizi kabul ettirebilmektir. Bahsi geçen arkadaşa ulaşmak mümkünse kkasım kardeş gibi gerekiyorsa bende özür dileyip helallik almak isterim. Ufak münakaşalarda terkedersek bu güzide siteye kim sahip çıkacak, ortamı kimlere bırakacağız ?.
<div style="MARGIN: 0cm 0cm 12pt" "FONT-SIZE: 14pt" Ebû Ali Farmedî (k.s.) </div
<div "FONT-SIZE: 10pt" Altın silsilenin sekizinci halkasını oluşturan Ebû Ali Farmedi, tasavvuf tarihimizin yıldız şahsiyetlerinden Ebû’l-Kasım Kuşeyri’nin talebesi, İmam Gazzali’nin şeyhi ve üstadı. </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 14pt" Kısa Hayatı : </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 10pt" Ebû Ali Farmedi, Horasan’ın Tuş şehri yakınındaki Farmez’den. Asıl adı Fazi bin Muhammed, künyesi Ebû Ali. T[u]ü</u rkçe kaynaklarda memleketi Farmez’e nisbetle Farmedi diye anılır. 407/1016 yılında doğdu. Ebû Abdullah Şirazî, Ebû Mansur Bağdadi ve Ebû’l-Hasan el-Müzekki gibi alimlerden okudu. Gençlik yıllarında Nişabur’da Ebû Said Ebû’l-Hayr’ın ders halkasına katıldı. Nefehatü’l-üns müellifi Cami’nin verdiği bilgilere göre, Ebû Said Ebû’l-Hayr, Nişabur’da bulunduğu sürece Farmedi, onun zikir ve ders halkasından ayrılmadı. Ebû Said’in Nişabur’dan ayılmasından sonra da Ebû’l-Kasım Kuşeyri’nin derslerine devam etmeye başladı. </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 14pt" O da Bir Alimdi : </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 10pt" Kuşeyri onu tefsir ve hadis gibi dini ilimlerde yetiştiriyor, vaaz ve irşad konusunda eğitiyordu. Ebû Said Ebû’l-Hayr’ın gönlünde tutuşturduğu tasavvuf ve aşk ateşiyle zaman zaman garip haller yaşayan Ebû Ali Farmedi’yi Kuşeyri, devamlı surette ilme teşvik ediyordu. İlimde derinlik, marifette rüsuh kesbeden Ebû Ali, birgün şahidi olduğu muazzam bir tecelli ile sarsıldı. İlimle meşguldü, elindeki kalemi hokkaya batırarak yazı yazıyordu. Kalemi hokkaya bir daldırdı ki, ne görsün kalemin ucu bembeyaz, oysa hokka mürekkeple dolu. Kalemi tekrar tekrar hokkaya sokup çıkardı, fakat nafile, değişen bir şey olmadı.
</div
<div "FONT-SIZE: 14pt" Tasavvufa Başlangıç : </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 10pt" Büyük bir dehşete kapıldı ve doğruca üstadı Kuşeyri’ye koştu. Olanları dinleyen büyük mutasavvıf: Artık senin işin benim sınırlarımı aştı. İlim senden el çektiğine göre sen de ondan el çekip ruhunu erdirmeye ve içindeki ateşi söndürmeye bak." dedi. Bunun üzerine Ebû Ali, eşyasını alıp medreseden ayrılıp tekkeye taşındı. Bu dergah, Kuşeyri’nin dergahıydı. </div
<div "FONT-SIZE: 10pt"
Ebû Ali, bu dergahta bir müddet kaldıktan sonra meydana gelen bazı tecelliler sebebiyle memleketinden ayrılıp Nişabur ve Tuş şehrinin yolunu tuttu. Tus’da Ebû’l-Kasım Gürgani’yi buldu ve ona bende oldu. Gürgani’nin yanında riyazat ve mücahede ile meşgul olarak talebeliğini tamamladı. Şeyhi kendisini vaaz ve irşad halkasını kurmak ve zikir meclisi teşkil etmekle görevlendirdi ve onu kızıyla evlendirdi Ebû’l-Kasım Gürgani’den Nakşbendiyyenin Haydari koluna aid silsileyi alan Farmedi, daha sonra Ebû’l-Hasan Harakani’ye intisab ederek Siddiki silsileye de dahil oldu ve böylece iki silsileyi birleştirmiş oldu. Vefatı 477 Rebiu’l-evvel/1084 Temmuz’dur. </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 14pt" Nizamül Mülk onunsohbetlerine katılıyordu : </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 10pt" Ebû Ali Farmedi, irşad ve nasihat üslubundaki incelik, hal ve tavırlarındaki mükemmellik sebebiyle devrinde büyük bir sevgiye mazhar oldu. Çağında bile Horasan’da "Şeyhler şeyhi", "Horasan’ın dili" gibi sıfatlarla anılırdı. Onun yaşadığı dönemde ilim ve fazilet erbabı alim ve şeyhlere son derece saygılı davranan ünlü Selçuklu veziri Nizamül-mülk, onun değerini anlayanların başında gelir.
Nizamü’l-mülk, Cüveynî ve Kuşeyri gibi devrinin alim ve şeyhlerine de saygı gösterir, onlar huzuruna geldiklerinde ayağa kalkardı. Fakat Ebû Ali Farmedi geldiğinde ise hürmetle ayağa kalktığı gibi, onu kendi makamına oturturdu. Nizamü’l-mülk’e Ebû Ali Farmedi’ye gösterdiği bu saygının sebebi sorulduğunda şu karşılığı verirdi:"Diğer alim ve şeyhler beni yüzüme karşı övüyorlar. Bu da nefsimin hoşuna gidiyor. Farmedi ise beni yüzüme karşı övmediği gibi, kusurlarımı, yanlışlık ve haksızlıklarımı da söylüyor ve beni ikaz ederek irşad ediyor. Ben de onun bu söylediklerinde hayır görerek ona saygı göstermeye çalışıyorum." </div
<div "FONT-SIZE: 10pt"
Ebû Ali Farmedi, üstadı tefsir sahibi Kuşeyri’den aldığı üstün ifade ve tesir gücü sayesinde çok güzel vaazlar verirdi. Onun vaaz ve sohbetlerini dinleyenler kendilerini adeta her türlü güllerin açtığı bir gül bahçesinde sanırlardı. Ebû Ali himmeti hizmette arayanlardandı. Bu yüzden, şeyhine ve ihvanına hizmette yekta idi. Hizmette hikmeti ve firaseti önde tutardı. Çünkü hizmetten himmet bulmak için, hizmetin vaktini ve yerini iyi seçmek gerekliydi. O, firasetiyle bu konuda şeyhinin dua ve himmetine mazhar olmuştu. Nitekim şeyhinin hamamda bulunduğu bir sırada ihtiyaç duyduğu bir suyu, kendiliğinden ve şeyhi istemeden getirip kapısına hayır edivermişti. Onun bu inceliğini gören üstadı: "Sen bu firaset ve hizmet anlayışınla bizlerin yetmis yılda elde ettiğini bir defada elde ettin. Allah seni yüceltsin" diye dua etmişti. </div
<div "FONT-SIZE: 10pt"
Ebû Ali Farmedi, hadis ve tasavvuftan başka fıkıh ilmine, özellikle de Şafii fıkhına aşina idi. Bu yüzden imam-ı Gazzali’nin tasavvufta olduğu kadar fıkıhta da üstadıydı. Aslında Ebû Ali Farmedi Kuşeyri ile Gazzali arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. Yazılı eser bırakmamış, fakat, Gazzali’nin yetişmesine amil olarak sünni tasavvufun esaslarını geliştiren ve sistemleştiren bu iki büyük zatı karşı karşıya getirmiştir.
Gazzali İhya’da şeyhi Ebû Ali Farmedi’ye ancak bir kaç yerde atıfta bulunmaktadır. Bunlar genellikle mürşidin müridi terbiyesi ve müridin şeyhine karşı edeb ve saygısı türünden şeylerdir. Nitekim Gazzali, müridin genellikle gündüzün meşgul olduğu şeyleri rüyada gördüğü konusunda şeyhi Farmedi’nin şu sözlerini nakletmektedir: Müridin şeyhine karşı dili ile saygılı olması gerektiği gibi şeyhinin söylediklerini içinden reddedmemesi de gerekir. Nitekim ben şeyhim Ebû’l-Kasım Gürgani’ye kendisini rüyamda gördüğümü ve onun bana bazı sözler söylediğini ve benim de kendisine "niye böyle söylüyorsun?" diye itiraz ettiğimi anlattım. Şeyhim bunun üzerine bir ay süreyle bana kırıldı. Sebebini sorduğumda dedi ki: Eğer senin içinde benim söylediklerime karşı çıkıp itiraz etme duygusu olmasa ve bana karşı tam bir teslimiyet içinde bulunsan rüyanda bana böyle mukabele etmezdin.
</div
<div "FONT-SIZE: 14pt" Yusuf Hemadani onun Öğrencisiydi : </div
<div </div
<div "FONT-SIZE: 10pt" Ebû Ali, şeyhi Ebû’l-Kasım Gürgani tarafından irşadla görevlendirilmeden kendisine mana alemlerinin açılacağı; büyüklerin diliyle bülbül gibi konuşacağı müjdesini bir ara Tus şehrine gelen ilk üstadı Ebû Said Ebû’l-Hayr’dan almıştı. Daha sonra Sıddıkıyet yolunun temsilcisi Ebû’l-Hasan Harakani’yi de tanıyan ve onun halifesi olan Farmedi, emaneti Yusuf Hemadani’ye bırakıp Hakk’a yürüdü. </div
<div http://www.umutfm.com</div
bilgin zaane kardeşim seni isteyen bu arkadaşlarının kalbinin kırma!seni seviyoruz,mahrum etme bizleri güzel yazılarından ;=)ves-selam.
benim tanıdıgım zaane inatcıdır bir daha yazmaz.
Edited by - admin on 24.10.2006 9:12:21 PM
ayakta duranlardan soldan 4.kişi ali kılıç( ıstanbulmısır carşıda kuruyemişçi).
oturanlardan soldan ikinci kişi yaşar akkoyunlu (Nizipte fıstıkçılıkla meşgul).
bu bilgiler yukarıda oturanlardan soldan 4.kişi tahir çoban dan alınan bilgiler dogrultusunda yazılmıştır.ves-selam.