Bundan 15 20 yıl önce her ev kendi bulgurunu kendi üretirdi.
Bu iş için Halle dediğimiz büyükçe kazanlar kiralanır, evin ihtiyacı kadar bulgurluk buğday ve tuz alınırdı.
Kaynatma için gerekli işçi ev ve komşulardan temin edilirdi.
Uzman ise genelerde evin en yaşlı anasıydı.
O kadar lezzetli olurdu ki bu üretim....
Bu işlem şu şekilde yapılırdı.
Önce bulgur için gerekli halle bulunurdu.
Halle kaynatma alanına konur ve ateş yakma hazırlıkları başlardı.
Genelde eski bir teker ana yakıttı.
Evde çalı çırpı ne varsa toplanır..
Yanına da bir eski kamyon yada traktör tekeri....
İşin bu kısmı sıkıcıydı.
Sonra su ve bulgur ateşte birlikte kaynardı.
Tuz atılır... ve İşin en zevkli kısmı başlardı.
Buğay kaynadıkça buram buram kokardı...
Koktukça tüm mahallenin çocuklarını mıknatıs gibi ateşin etrafında toplanırdı.
İşe tam kaynayınca tüm çocukların en sevdiği zaman gelmişti.
Hedik yemek için mahallenin tüm çocukları ellerinde bir tas yada sahan...
Kazanın etrafında kuş gibi beklerlerdi.
O lezzet ...
Buğdayın hedik olduğu zaman ...
Doya doya alınırdı.
Mis gibi bulgur konusu ...
Hedik yemek herkesin en sevdiği andı..
O gün herkes hedik yerdi...
Bence bu hedik tüm mahalle tarafından yense bile ...
Hangi ev için bulgur yapılıyorsa hiç eksilmezdi...
Bereket verirdi bulgura yüce Allahım...
Çünkü o bulgurdan tüm mahalleli yese de hiç bulgur eksik olmazdı.
Hallenin etrafına her gelen çocuk hedik alırdı.
Aslıda bu kaynatma işi Hedik dağıtmak için yapılırdı...
Kalan evin bulguru olurdu.
İşin kerameti ise bulgur her zaman yeterliydi pişen eve.
Bu bereket değilde nedir sizce?
Manevi bir havası bu işin vardı.
Çünkü her çocuğa hedik verilirdi ama eksilen olmazdı...
Ne zaman ki bulgur fabrikası diye bir şey çıktı...
Ne halle kaldı ne de hedik...
Sorayım size hedik zamanı geldi mi ?
Hiç hedik yediniz mi?
Hedik diye bir şey hatırladınız mı?
[img]