1960 yılında Rahmetli Prof. Dr. Mehmet Kaplan tarafından o zamanki talebesi Prof. Dr. Orhan Okay’a yazdığı mektupta dil ve hayat ile ilgili tecrübelerini detayli bir şekilde anlatır. Satıraralarında çok isabetli ve hayat yolunda düstûr alınacak çok noktalar mevcut. Bazı hususlar da varki 50 yıl sonra birçok şeyin değişmediğini görünce, halimiz bu işte demekten kendinizi alamayacaksınız … (Ara başlıklar tarafımızca eklenmiştir. )



DİL ÖĞRENME…
Acaba Hoca, Londra’da bu kadar ne ile meşgul derseniz, cevabi basit: İngilizce ile. Geldiğim ilk hafta şehri epeyce dolaştım. Caddeleri, müzeleri gördüm. “Ha, Londra dedikleri buymuş!” diyerek odaya kapandım. Haftada üç gün sabahları evde hususi ders alıyoruz. Öğleden sonraları, vazife yapıyorum, İngilizce plak dinliyor veya kopya ediyorum. Gece yine ayni işe devam. Neredeyse, buraya geleli iki ay olacak, günler hep böyle geçti. Bir hayli istifade ettim sanıyorum. Meşhursair ye münekkit T.S.Eliot’ın tenkitlerini kopya ediyorum. Alain’den öğrendiğim bu usul son derece faydalı. Fakültede Osmanlıcayı da kopya ederek öğretmiyor muyuz? Sizin de yabancı dil öğrenmek için her gün beş-altı sayfa kopya etmeniz faydalı olur. Bu suretle dikkat, kelime ve cümlenin teferruatına bağlanıyor, insan dalga geçmiyor. Prensiplerimden biri, bir gün dahi ihmal etmemek. Bunu size de hep tavsiye ederim ama tatbik etmezsiniz. Her gün üç dört sayfa kopya ve tercüme, bir sene sonra bu iş tamam.
YAZMAK…
Yine Alain’de okumuştum, Stendhal genç iken söyle bir prensip kabul etmis. “Her gün bir sayfa yazı, ya dahi olacağım, ya hiç!” Avrupa’da en titiz yazarlar, ömürleri boyunca yirmi-otuz kitap yazarlar. Sebebi, bir gün atlatmadan her gün sabahtan öğleye kadar yazarlar. Biz ilham geldikçe okur veya yazarız. Bu itiyadi evvela sizin kazanmanız, sonra talebenize aşılamanız çok iyi olur.
GEVEZELİĞİMİZ
Misafirlik, gevezelik bundan dolayı bana boş gelir. Bir fikir üzerinde insicamla, sürekli konuşma ne ise. Fakat dağınık konuşma, gevezelik insana hiçbir şey kazandırmaz. Bizim öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki. Bu yaşta kendimi talebe gibi hissediyorum. Neler bilmiyorum. Biz muhakkak ki çok vakit harcayan bir milletiz. Sefalet ve dalaletimizin sebebi bu; Burada bos oturan veya gezen adama rastlamak hemen hemen imkânsız. Herkes işinde, gücünde.
TÜRKİYE VE DEĞİŞMEYEN HALİMİZ (magpak)…
Bütün Türkiye bir kahvehane gibi. Boyuna gevezelik, dedikodu. Sizden aldığım mektuplarda, hadiseler dolaysıyla, biraz bedbinleştiğinizi hissettim ve üzüldüm. Alan’ın en mühim nasihatlerinden biri kendini bedbinliğe kaptırmamaktır. Felsefi bakımdan bedbin olmak temelsiz bir fikirdir. Hayat, durmadan değişir, bir. Bir de hayati, hayatımızı değiştirmek büyük nispette elimizdedir. Gelecek hakkında hiçbir faraziyede bulunmadan günlük vazifesini yapmak, iste ilerlemenin yolu. Ben hayatımda bir sene ilerisini göremedim, sizde istikbali keşfetmek hassası varsa, onu bilmem. Altı ay, hatta üç ay sonra ne olacağını önceden kestiremezsiniz.
HERGÜN YENİDEN DOĞMAK
Her günü faydalı geçirmeye bakin, yarının ne olacağını düşünmeyin. “Her günün derdi kendisine yeter” diye bir söz vardır. “Her günün işi kendisine yeter” deyin. Yunus “Her gün yeni doğarız” demiyor mu? Orada benim güvendiğim arkadaşların ben gittikten sonra davranışlarının değiştiğini yazıyorsunuz. Bu beni ne hayrete düşürdü, ne de müteessir etti. Her biri hakkında izhar etmediğim kanaatlerim vardı. Ölçülerini biliyorum. Onlara faydalı olmaya ve onları faydalı yapmaya çalıştım. Bize düsen iyilik yapmaktır, nasıl karşılanırsa karşılansın. Sahici adam bulmak öyle kolay değildir. Fakat bu bizim iyi davranmamıza mani değildir. Sonra başka bir şey var: Biz iyi davranırsak, karşımızdakinin de iyi olması, hiç olmazsa bir müddet için, çok mümkündür. Ben orada bulunduğum müddetçe, bir dostluk havası kurmayı arzu ettim. Pek az insani kötü buldum. Kusur herkeste vardır. Benim affedemediğim şey kusur değil, alçaklıktır. Orada gerçekten alçak ruhlu bir iki insan tanıdım ki, bu kadar kalabalığın içinde elbet o kadar da bulunur.
İLMİ ÇALIŞMALAR NASIL OLMALIDIR…
Sizin çalışmalarınız beni çok yakından alakadar ediyor. Yabancı dil, kültürünüzün genişlemesi, tezleriniz. Başta ilk ikisi. Tezlerinizin mükemmeliyeti yabancı dil ile okuduğunuz kitapların sayısına bağlıdır. Biraz gecikmekte, eğer zaman iyi doldurmuş iseniz hiçbir mahzur yoktur. Yabancı dilde beş on kitap okumadan doktora yapmanızı istemiyorum. Bir defa bu merhaleyi asmak lazım. Hepiniz için Garplı kültürü şart. Bu da Garplı ilmi eserleri ve dergileri okumakla olur. Araştırmada malzemeden çok, görüş mühimdir. Görüş ise, değerli araştırmaları okumakla elde edilir. İçinizde en kötü durumda olan Birol’dur. 24 saat dersi var. Şahsi mesai için pek az vakti kalıyor. Fakat o, sınıf derslerini hem kendisi hem çocuklar için enteresan yapabilir. İnsan, mesele haline getirirse, en basit şeylerden, isimlerden, sıfatlardan da derin fikirler çıkarabilir. Bütün mesele, dikkatini bir mevzû üzerinde derinleştirmektir. Ona karşı uyanmaktır. Bu ortaokulda da mümkündür. Askerliğimi Konya Askeri Ortaokulu’nda yaparken denedim, en basit metinlerde, muhteva, sekil, üslup, hayat görüşü ve dilin mekanizmalarını arayınca pek çok şeyler buldum. Hepiniz sınıf derslerini enteresan hale getirebilirsiniz. Canınız sıkılmaz. Karşısına çıkan mevzular üzerinde kafasını işletmek, meseleler bulmakta bir sinek dahi mühimdir. Yine Yunus ne güzel söylemiştir: “Benim bir karıncaya ulu nazarim vardır”. Küçük şeylere, isimlere, sıfatlara, basmakalıp sözlere “ulu nazar ile bakmak. ” Bu nevi günlük dikkatler, kesifler sizi ilmi çalışmaya hazırlar.
Kendinizi serbest düşünen bir insan gibi hissetmelisiniz. Mehmet, Kerem ile Asli veya Aşık Garib’i mevzu olarak düşünüyordu. Bence hepsi olur. Yukarıda da dediğim gibi konunun değil, bakışım, ele alışın ehemmiyeti vardır. Yeni Türk edebiyatı için de ayni şey bahis mevzuu.

……..
DERİNLEŞME
Mevzuu değiştirebilirsin. Fakat benim şahsen ehemmiyet verdiğim araştırma tarzı, ele alış, derinleşmedir. Bu da bol kitap okumak ve şahsi düşünmekle olur. Hepiniz için arzu ettiğim şey her gün çalışmanın, okumanın, düşünmenin ve ıstıraplı da olsa yaşamanın zevkini almanızdır. Can sıkıntısı, ruhun aydın olmayışına delalet eder. Gün ışığı, yağmur, kar, bir insan çehresi size neşe verebilmeli. …… Hepinize güvenim var. Mûntazam çalışırsanız, üniversitede yeni bir nesil teşkil edeceksiniz. Haftada, bir gün buluşun; diğer günler vakit kaybetmeyin. Etrafınızda ne olduğuna da pek aldırmayın.
Şimdi size düsen is, konuşmak ve münakasa etmek değil, çalışmak, çalışmak, çalısmaktır. Ancak çalısmalarımızla memlekete faydalı olabiliriz. Orada kütüphanede bulunan kitapları muntazaman tarayınız. Hepsinde sizi alakadar eden bir şeyler bulabilirsimz. Bol not alın, bunları kaybetseniz de faydadan hali değildir. Talebenin veya rektörün, bana karşı olan duygularini size çevirmeleri beni müteessir eder. Buna mani olmak için yapacağınız şey, son derece ihtiyatli olmak, gevezelik etmemek, ilmi çerçeve içinde kalmaktır. Benim fikir veya hareketlerimi müdafaa etmenizi dahi istemem. Ben ancak siz orada çalışır, yerleşir, orayı sever, bir ilim adamı olursanız sevinirim. Benim oraya dönmem mümkün olduğu gün döneceğim. Fakat hiçbir suretle gürültü, patırtı çıkarmak istemiyorum. Teşvik ve tahrik çok kolay bir şey. Orada sakin olmak, hareketli olmaktan daha mühimdir. Hele sizlerin doçent olmadan sesinizi çıkarmamız katiyen doğru olmaz. Mehmet ve Birol heyecanlı tiplerdir. Bu nasihaterim bilhassa onlaradır. Mümkün ise de, gazete okumasanız ne iyi olur. Bu o kadar rahat bir şey ki. Günlüğüne dismda daimi olan kıymetler, hayatınıza esas olmalıdır.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
Mehmet’in Köroğlu çalışmaları çok mühim. Onu bitirirse mühim bir is yapmış olacak. Behçet Efendi konuşmasına devam ediyor mu? Köroğlu bitmeli. Behçet Efendiyi harekete getirmek, heyecanlandırmak için, hanımlar da beraber, hepinizin konuşma esnasında bulunmanızı isterdim. Coşunca daha güzel ve canlı konuşuyor. Orada folklor malzemesi isi, ömür boyu devam etmelidir. Bu bizim için hem ilmi, hem milli bir vazifedir. Şinasi’nin Türk edebiyatı tarihi dersini yapmasına biraz şaştım ama bu, bir bakıma kendisi için çok iyi oldu. Kuru dilcilikten biraz kurtulur. Konferanslar başlayacakmış; kimler konuşacak, mevzuları ne, halk üzerindeki tesiri nasıl olacak, merak ediyorum. Gece lisan kurslari devam ediyor mu? Halka okuma yazma kursunu bir hayli yadırgadım. Bu daha ziyade ilkokulların işi. Üniversitenin vazifesi başka. Neyse, bu da faydalıdır. Rektörün Orhan Türkdogan ‘a karşı fena davranmasına üzüldüm. Kıymetli bir arkadaş. Bu belki üzerine bir vazife almayışından ileri geliyordur. Rektöre teklif etsin, kütüphanede faydalı olabilir. Kompozisyon dersi de verebilir. Fazla köşede kalıyor. Kendiliğinden bir ise talip olmak, faydali olmaya çalısmak iyi bir şeydir. Bunu vakit kaybı telâkki etmemelidir. İş muhitinizde her ne suretle olursa olsun faydalı olmayı düşünmelisiniz. Atatürk Üniversitesi on yıl muhtar olmayacaktır. Muhitinize intibak etmeniz sarttir. Uzak, çekingen, lakayt kalmak iyi bir şey değildir. Rektörün, bana karşı davranması, almış olduğu kararlar ne olursa olsun, Atatürk Üniversitesine faydalı olduğuna kanım. O ziraatçi, edebiyattan anlamıyor. Ziraat sahasında faydalı olmasına şükredelim. Binaları yapacak, araziyi isleyecek, ziraat fakültesini kuracak, bu az iş değildir. Elbet onun da kendisine göre hesapları, gururu, cakası ilh.. vardır. Terazinin iki kefesi olduğunu unutmamalı. Zamanı unutmayın, yeni kurulmuş bir üniversite, ilerde diğer fakültelerle de gelişecek. Hepinizin ayri ayri gözlerinizden öperim. Gelinlerime selam eder, Sumru’nun gözlerinden öperim.
Prof. Dr. Mehmet Kaplan, 8 Nisan 1960 , Londra
foto: magpak
Mehmet Kaplan’a dûa ve rahmetle….
Kaynak:
Mehmet Kaplan’dan Hatıralar… Mektuplar
M. Orhan Okay
Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları / Yayınevi Genel Dizisi

Kaynak...