O hastahane merdiveni başında biraz daha dursaydın. Biraz daha bakışsaydık. Bileklerinde soğuk renkli çelik kelepçe. İki yanında iki sessiz jandarma. Nasılsın diyemedim. Kelimeler ah o kelimeler, sustular. Kalbin de hastaymış. Ya benim kalbim?… Okumaya devam et →
Kaynak...

O hastahane merdiveni başında biraz daha dursaydın. Biraz daha bakışsaydık. Bileklerinde soğuk renkli çelik kelepçe. İki yanında iki sessiz jandarma. Nasılsın diyemedim. Kelimeler ah o kelimeler, sustular. Kalbin de hastaymış. Ya benim kalbim? Hazan köprülerinde ezilen, yerden yere vurulan bitmeyen ve bitmeyecek olan hüzünler, sürekli terleten mevsimler ve sadece bakışın.

O merdiven başında kıpırdamadan öylece dimdik dursaydın, biraz da meydan okuysaydın yanındakilere ve zamana. Alışık olduğumuz üzere, sen bir soru sorsaydın ben cevap verseydim. Ben sorsaydım sen yine uzun uzun cevapları sıralasaydın. Diyemedik. Ah o noktalar, o arka arkaya dizilmiş ünlem işaretleri.

Gidişinin yorgunluğu bedenimde… Kimbilir bir daha nerede ansızın karşılaşırız? Malum sen içerdeyken beni de içeri almıyorlar.